preloader

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Yazı Boyutu:

“Var olanı başka bir fikir ile yeniden yaratmak yani tasarlamak hep içimde olan kuvvetli bir duygu” diyerek mücevher tutkusunu tanımmlayan Zeynep Erol, kendisini ve markasını OGGUSTO okurlarına anlattı.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Zeynep Erol, 1960 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Alman Edebiyatı Bölümü’nde okudu. İstanbul’da özel bir okulda 6 yıl Almanca Öğretmenliği yaptı. 1989 yılında, Kapalıçarşı’da metal tekniği üzerine düzenlenen mücevher eğitim programına katıldı. Soyut fikir ve duygularını takıya dökmeye başlayan Zeynep Erol, daha sonra temalarına uygun mekanlarda sergilerini gerçekleştirdi. En son sergisini 2019’un Ocak ayında açtı. Sanatçı, Metamorfoz isimli sergiyi oluştururken; dünyanın, doğanın ve insanın yaşadığı dönüşümden ilham aldı. Bu sergide, sanatçının mücevherlerinin yanı sıra her yıl koleksiyonunda görmeye alışılan heykelleri de vardı.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Sanat ile insan kendini anlatır ve yorumlar. Heykel, mücevher, müzik, edebiyat, tiyatro hiç fark etmez… Sanatın her dalı kendi hikayelerimizdir. Kendimi en güzel şeklide ifade ettiğim zamanlar, bale yaptığım dönemdi. Kapalıçarşı’da mücevher yapmayı öğrendiğim yıllarda ise takı ile de aynı güçte bir anlatım oluşturabileceğimi gördüm. 1989’da başlayan bu süreç hala aynı kuvvette devam ediyor. Bu sanatsal ifade edişe ise son 7 yıldır heykel de eşlik etmeye başladı.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Mücevherlere olan tutkunuzu ne zaman fark ettiniz?

Mücevherlerle aram çocukluğumdan beri çok iyiydi. 7-8 yaşlarında deniz kenarlarındaki kabukları toplayıp kolye veya yüzük yapardım, evdeki avizelerden taşları ve sedefleri çıkarır küpelere dönüştürürdüm, var olanı başka bir fikir ile yeniden yaratmak yani tasarlamak hep içimde olan kuvvetli bir duygu.

Markanızın kuruluş sürecini anlatır mısınız?

1989’da başlayan mücevher ve takı yapma sürecim öncelikle kendimi sanatsal olarak ifade edebileceğim bir dal arayışı ile başladı. İşin mutfağını öğrenerek başladım. 2 sene Kapalıçarşı’da dersler aldıktan sonra kendi atölyemi kurdum. Sonrasında sergiler açmaya başladım. Amacım o zaman da şimdi de bu disiplini bir sanat dalı olarak yönlendirmekti. Mücevher sektörü yüzyıllardan beri bizde en mükemmel isçiliklerle var olan ve çok iyi sadekarlarımız ve ustalarımızla yasamaya devam eden bir sektör. Benim amacım bu zanaatı sanata açmaktı. Yolumu böyle çizdim ve sürdürüyorum.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Markanızı 3 kelimeyle anlatın desek?

Sanat, güzellik, paylaşım.

{771849}

Koleksiyonlarınızı hazırlarken nelerden ilham alıyorsunuz?

Hayat yolculuğum benim koleksiyonlarımda en önemli ilham kaynağım, dolayısıyla bitmek tükenmek bilmeyen bir depo içimde saklı. Bunun yanı sıra 3 boyutlu mücevher yapmayı sevdiğim için karşıma çıkan binalar ve mimari detaylar beni çok etkiliyor.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Hayatınızın sonuna kadar tek bir mücevher takmak zorunda olsanız neyi seçerdiniz?

Saf altından yapılan Helenistik veya Roma Dönemi taçları kolye olarak takmayı seçerdim.

{771634}

Gelecekte mücevheri nerede görüyorsunuz?

Mücevher, insanoğlunun doğuşundan bugüne dek her zaman var olmuştur. Zaman zaman ihtiyaç ve korunma, duygusal bütünlük, hatıra veya statü sembolü olarak varlığını sürdürmüştür ve öyle de devam edecektir. Öte yandan elmas ve pırlanta gibi değerli taşların yerlerini doğa ve insana zarar vermeyen organik ve etik pırlantaya bırakacağına inanıyorum. Dünyanın ve geleceğin iyiliği için bu anlayış gitgide çoğalacaktır.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Mücevheri en güzel taşıyan kadınlar sizce kim?

İç güzelliği ile bütünleşebilen her kadın mücevheri güzel taşır. Özgüvenli bir duruş mücevherle beraber kişiyi daha da güzelleştirir diye düşünüyorum. Ama bir kişiyi seçecek olsaydım ilk aklıma gelen Audrey Hepburn olurdu. Hayat yolculuğunda kendini getirdiği yer ve zarafeti beni çok etkiliyor.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Çok sevdiğinizi birine hediye edeceğiniz mücevher hangisi olurdu?

Her zaman hediyelerimde o kişinin tarzını ve karakterini düşünerek mücevher seçerim. Ama yaşam çiçeğinin unutulmuş sırrı kitabından esinlenip 2006 yılında açtığım sergideki yaşam çiçeği yüzüğümü her kadına hediye edebilirim. Zira bu mücevherin var oluşumuzun kutsal geometrideki halini en güzel ve zarif şekilde ifade ettiğini düşünüyorum.

{771608}

Son olarak, “Metamorfoz” serginizden biraz daha bahseder misinz?

Metamorfoz benim iç yolculuğumda bulunduğum yeri ifade etse de, aslında tüm insanların dünyamızın içinde kendilerine korunaklı bir alan açma sürecini anlatıyor. Etrafımızda olup bitenlere bazen korku, bazen endişe, dehşete varan düşünce ve duyguların esiri ile yaklaşmaktayız. Bu durumun da iç huzuru ve yaşam kalitemizi değiştirdiği kesin. Ama yaydığımız bu negatif ile de bir yere varılmamakta. Polyannacılık oynayalım diyorum, baya diyorum bunu… Tüm masalların gerçek olayları duyguları gerçekleştirmeye yaradığına inanıyorum çünkü hepimiz inancımızla yaratıyoruz ve bunun sonuçlarını da görüyoruz. O zaman neden masallara inanmayalım? Ben bu seçeneği “hayat mottosu’’ olarak aldım. Metamorfoz bu süreci ve masalların içindeki kahramanları simgeleştiriyor.

Türk Mücevher Tasarımcıları: Zeynep Erol

Materyal olarak organik pırlantayı ilk kez kullandım tasarımlarımda. Me Diamond şirketine kısaca simyacılar diyebiliriz. Karbon formülünden organik pırlantayı bulmuş, yapmış, yaratmış bir şirket. Yeni neslin dahi, çalışkan gençleri… Kendi yaratımları olan bu organik pırlantalar, benim tasarımlarımla buluştu. Aslında bilim ile sanatın buluşması da diyebiliriz; saf, değerli, yaratıcı… Ve sergimin 10 farklı tasarımı ile buluşan pırlantalar limited edition oldu.

Cemre Bosnalı Zeydanlı
Cemre Bosnalı Zeydanlı Tüm Yazıları