Zor Zamanlarda Ruh Sağlığını Korumanın Yolları

Yazı Boyutu:
Zor dönemlerde stres, kaygı (anksiyete) ve korku gibi duygulardan uzaklaşmanın ve bu dönemlerde ruh sağlığını korumanın en doğru yollarını Psikiyatrist Prof. Dr Sibel Çakır’a sorduk.

Zor dönemlerde ruh sağlığınız korumanın en az beden sağlığı kadar hayati olduğunu hepimiz biliyoruz. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr Sibel Çakır’a ruhen sağlıklı olmak için zor günlerde yapmamız gerekenleri sorduk.
Tüm insanoğlu kötü haberleri ardı ardına duymaktan, çok sıkıldı, bunaldı ve uykusuz kalıp bitap düştü. Bu konuda sizin önerileriniz neler?
Öncelikle sakin olun, yaşananları psikolojik bir krize dönüştürmekten kaçının. Çünkü aşırı stres hem psikolojik hem de fizyolojik bağışıklık sisteminizi bozar ve hastalanmaya daha yatkın olabiliriz. O zaman vitesi küçültüp biraz dinlenelim, eve çekilip yakınlarımızla sohbet etmeye, paylaşmaya, doğaya, açık havaya, daha az tüketmeye, basit yaşamaya dönelim.
Yoğun kaygı yaşanan dönemlerde ruh sağlığımızı korumak için neler yapılmalı?
Bilinmezliğe karşı toleransınızı arttırın. Hayat zaten sık sık iyi ve kötü sürprizler yaşatır. Yaşamın değişmez kuralı, gelecekten beklentilerimize karşın, hayatın bildiğini okuması ve kendi sistemi ile devam etmesi. Bunu kabullenip hayatı nafile biçimde kontrol etmeye, değiştirmeye çalışmayalım, dalgalara karşı savaşmayalım. Her sürpriz, engelli atlama parkurunun bir aşaması ve hayatı onların üzerinden hoplayıp zıplayarak sürdüreceğiz. Aslında anksiyete ile savaşmamak lazım. Jung’un dediği gibi “What you resist persists”. Yani, “Neye direnirsen, sürmesine katkıda bulunursun.” Hani uykusuzlukla savaşınca hiç uyuyamamak gibi… Felaket haberleri ile aşırı ilgilenip takip etmek kaygınızı, umutsuzluğunuzu paniğinizi arttırır. Buna karşın dikkati başka yöne çevirip yok farz etmek kısa süreli işe yarasa da uzun dönemde psikolojik zorlanmanızı ortadan kaldırmaz. Bunun yerine olağan sıkıntılardan biri gibi kabullenmek, aşırı tepkilerden ve davranışlardan kaçınmak iyi bir yol. Hastalığın bütün belirtilerine aşırı dikkat kesilmek, gece gündüz buna odaklanmak algımızı bozarak, her normal işareti yanlış yorumlayıp kaygı düzeyimizi tırmandırır. Haberlere aşırı maruz kalmak, çok sayıda sosyal medya paylaşımı yapmak ve doğruluğu bilinmeyen haberlerin arasında kaybolmak yerine günde bir iki kez resmi ve güvenilir kaynakları izlemek yeterli.
Her zaman felaket dönemlerinde korku insanları ele geçirip paralize ediyor. Nedir bunun sebebi ve korkuyu aşmak için neler yapmak gerek?
Zihnimizin kötü senaryolara odaklanmak gibi eğilimi olabilir. Bilinmezlikler, her zaman bildiğimiz, içinde yaşadığımız daha ciddi tehlikelerden çok daha korku veriyor bize. Bu durumda zamanımızı hem fiziksel hem psikolojik direncimizi yükseltecek aktivitelere ayırmak daha mantıklı. Hayatın bizi motive eden noktalarına, hedeflere, yapmakta olduğumuz işlere, keyif aldığımız anlara, kişilere odaklanmak, daha iyi hissetmek için en iyi yollar.
Kaygı ve depresif duygulardan uzaklaşmak için neler yapabiliriz?
Bağışıklık sistemini güçlendirici beslenme (koyu renkli meyve sebze, probiyotik, fermente ürünler…), iyi uyumak (kesintisiz 6-8 saat), alkolü sigarayı kesmek, açık havada egzersiz yapmak, gevşeyip sakinleştiren aktivitelere odaklanmak faydalı. Kaygıyı, depresif duygu durumu ve uyku bozukluklarını düzeltemezsek acilen psikolojik destek almak önemli. Sevdiklerinizle iletişim, sosyal etkileşim ve aktiviteler ihmal edilmemeli. Kaygı ve endişe düzeyi yüksek kişilerin daha çok kendilerini sakinleştirmeleri, bu önlemleri almaları ya da psikolojik destek almaları gerek. Uykunun ve iştahın bozulması, alkol, sigara ve madde kullanımının artması psikiyatrik destek almayı gerektiren önemli işaretler.
Çocukların etkilenmesini ve korku içinde yaşamasını önlemek için yapmamız gereken neler var?
Çocukların ruh sağlığı biraz da anne babaların tutumuna bağlı. Uygun açıklamalar yapılarak bilgilendirmeli, ebeveynlerin stresinin onlara geçmemesi sağlanmalı. Sağlıklı hijyen alışkanlıkları, sağlıklı yaşam biçimi, oyunlaştırıp hikayeleştirilerek, korku yaymadan öğretilmeli.