Sanatla Anılan İş İnsanları: Emin Hitay
Yazı Boyutu:
Hitay Vakfı Kurucusu ve Hitay Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emin Hitay, sanatla olan ilk karşılaşmasını ve ilgisini OGGUSTO okurları ile paylaştı.
Sanata olan ilginiz nasıl başladı ve bu tutku zamanla nasıl evrildi?
İlk eserimi 1986 yılında aldım. O zamanlar koleksiyonerlik gibi bir amacım yoktu, ancak zamanla gelişti. Sanatı takip etmek, araştırmak ve sanatı hayatıma dahil etmekten büyük bir keyif aldığımı fark ettim. Sanata karşı oluşan keyif ve ilgim zamanla bir tutkuya dönüştü. Kendi ilgime yönelerek, sanatçının üretimine, kavramsal boyutuna göre beni etkileyen eserleri alarak koleksiyonumu oluşturmaya başladım.
Koleksiyonerlik benim için ilgi ve merak dolu bir yolculuk olarak başladı. İş yaşamından kendimi izole ettiğim, düzenli olarak yeni kalabilen ve özgür bir alan sanat dünyası. Bu açıdan keyif ve merak ile başlayan yolculuk safi bir tutku hikâyesi olarak yaklaşık 40 yıldır devam ediyor. Sanata karşı ilgim hiç azalmadı, aksine daha da yoğunlaştı. Eserlerle ve sanatçıları ile karşılaşmak, üretim hikâyesini dinlemek daima heyecanlı. Eserlerin katmanlı anlatısı çarpıcı ve etkileyici. Bu noktada çağdaş sanatı kendime daha yakın buluyorum ve bu anlayışla oluşturulmuş eserleri koleksiyonuma dahil ediyorum.
Koleksiyonunuzda hangi sanat eserleri ve sanatçılar öne çıkıyor?
Birçok eser koleksiyonumda yer alıyor, özellikle herhangi bir disipline odaklanmıyorum. İsim ve eser belirtmekten ziyade Türkiye sanat ortamından ve uluslararası sanatçılardan alımlar yapıyorum, özellikle Türkiye’yi ve dünya sanatını yakinen takip ediyorum.
Kısacası Türkiye’nin geçmişinden bugüne, modern döneminden ve elbette günümüzün çağdaş sanatçılarından koleksiyonumu oluşturuyorum.
Sanat dünyasına merak ve ilgim her zaman artarak devam etti ve merakım beni bu dünyaya dair daha bilgili, farkındalığı yüksek bir hale getirdi.
Koleksiyon yaparken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Koleksiyonumu oluştururken taşıdığım ana motivasyon eserin bende uyandırdığı his. Eserle, kavramsal boyutu ile karşılaştığımda heyecanlanmak, etkilenmek, çarpılmak… Çağdaş sanatı kendime daha yakın buluyorum ve bu anlayışla oluşturulmuş eserleri koleksiyonuma dahil ediyorum. Türkiye ve dünya sanatından eserler ile koleksiyonumun çok boyutlu bir ölçekte modern ve çağdaş yaklaşımlarla tarihsel bir yaklaşım üzerinde durduğunu söyleyebilirim.
Yeni nesil sanatçılar arasında dikkatinizi çekenler kimler? Onların sanatlarında neyin sizi cezbettiğini düşünüyorsunuz?
Çağdaş sanat alanında ülkemizi temsil eden çok başarılı gençler, yeni sanatçılar var. Olabildiğince tüm bu yetenekli sanatçılarımızı takip etmeye ve onları desteklemeye çalışıyorum.
Hitay Vakfı’nı kurarken amaçlarımızdan biri de buydu. 2019 yılı itibarıyla faaliyetlerine başlayan Hitay Vakfı; görsel sanatlar alanında çalışan ve üreten sanatçılara, küratörlere ve yazarlara alan açmayı hedefliyor. Ayrıca çeşitli sanat projelerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunarak sanat alanında çalışan kişi ve kurumlara destek olmayı amaçlıyor. Eğitimde fırsat eşitliğini desteklemek için de çalışan vakıf, bugüne kadar verdiği burslar, çeşitli fon/sponsorluk destekleri ve yurt dışı sanat gezileri aracılığıyla, Türkiye’nin her yerinden öğrencilerin, genç sanatçıların, sanat ve kültür üreticilerinin, profesyonellerinin yanında olmaya devam ediyor.
Vakfın kurucusu olarak ben de elimden geldiğince, yerli-yabancı modern ve çağdaş sanat eserlerinden oluşan koleksiyonuma, özellikle genç sanatçıların eserlerini katmaya gayret gösteriyorum. Buna ek olarak; yaklaşık 10 yıldır Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile sürdürdüğümüz bir projemiz var, her yıl sanat öğrencileri arasında düzenlediğimiz yarışmayla 4 gencimizi bir yıl Art Basel’e diğer yıl Venedik Bienali’ne olmak kaydıyla yurt dışına, uluslararası sanat etkinliklerine gönderiyoruz.
İş dünyası ile sanat arasında nasıl bir paralellik veya kontrast görüyorsunuz?
İş dünyasında hem liderlerin hem de her düzeyden çalışanın kendine has bir çalışma tarzı olduğunu, sanatçıların da benzer şekilde kendine özgü tarzları olduğunu söyleyebiliriz. İş dünyasının daha keskin kuralları varken bir karşıtlık olarak sanat dünyası çok daha özgür bir sistemde ilerliyor.
Sanatla iç içe olmanın size kattığı en değerli şey nedir?
İş dünyasındaki yoğunluğun yanında sanatla olmak bana yeni bir nefes alanı oluyor. Ayrıca güncel tüm meselelerin eserler üzerinden kavramsal ve katmanlı anlatımını dikkat çekici buluyorum. İlk sanat eseri aldığım gün ile bugün arasında çok fark olduğunu hissediyorum, sanat dünyasına merak ve ilgim her zaman artarak devam etti ve merakım beni bu dünyaya dair daha bilgili, farkındalığı yüksek bir hale getirdi.
Eser: Aron Zsolt Majoros
Genç sanatseverlere veya koleksiyon yapmayı düşünenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Her şeyden önce eğer sanata dair hiç bilgileri yoksa çok araştırmalarını, takip etmelerini, okumalarını, izlemelerini ve görmelerini tavsiye ederim. Çünkü kişinin ilk etapta kendi tarzını, ilgisini oturtabilmek için çok görmesi ve araştırması gerekiyor. Zaman içinde sanat eserine, estetik kaygılara ve kavramsal çerçeveye göre almaya başlayabilirler. Bu açıdan önce kendilerini dinlemeleri, neyi sevdiklerini, neye karşı ilgilerinin olduğunu keşfetmeleri gerekiyor.
Hemen değil belki ama biraz izleyip inceledikten, kendi ilgilerine göre tarzlarını yavaş yavaş şekillendirmeye başladıktan sonra almalarını öneririm. Bunun yanında koleksiyon yapmayı düşünenler, herhangi bir esere yöneldiklerinde, eserin sanatçısının ünlenmiş, popüler isimler olmasından ziyade tamamen kendi özgün beğenilerine göre hareket etmeliler diye düşünüyorum.
İlk aldığınız sanat eseri hangisiydi?
AKM’de 1986’da bir sergi yapılmıştı. Oradan Bedri Baykam’ın iki eserini almıştım, o döneme göre oldukça çağdaştı ve beni gerçekten heyecanlandırıp etkilemişti. Sanatçı tuval üzerinde daha deneysel bir yaklaşım ile malzemeyi oldukça farklı kullanmıştı. Klasiğin ötesine geçmesi, çağdaş bir yorum sunması ve dönemine göre radikalliği beni etkileyen özellikleriydi.
Herhangi bir limit olmasa, hangi sanat eserini almak isterdiniz?
Limitten ziyade odağımın ağırlıklı olarak günümüz sanatı olması beni durduran gerekçelerden birisi. Ancak sanıyorum Picasso’nun modernleşme dönemindeki ilk eserlerinden birisi olan Avignon Kızları resmini koleksiyonda görmek isteyebilirdim.
Sanatla ilgili takip ettiğiniz yayın, podcast, Instagram hesapları neler?
Güncel çıkan birçok yayını hem kendime hem de vakfa alıyoruz. Koleksiyona eklediğimiz bir eserin çıktığı yayın, katalog vb var ise mutlaka birden fazla kopya ile edinmeyi önemli buluyorum. Ara ara hazırlanan farklı podcast’leri de dinliyorum ve sanat ortamı haberleri için çoğunlukla dijital hazırlanan dergileri, haftalık ya da aylık basılı yayınları takip ediyorum. Ancak özellikle sosyal medya üzerinden çok fazla sanatçı, eser ve galeri, kurumu izliyorum. Bu açından küresel olarak her an her şeye dair bilgi sahibi olabiliyorum.
Yurt içi ve yurt dışında en sevdiğiniz müzeler hangileri?
Yıl içinde yurt içinde ve yurt dışında birçok galeri, inisiyatif, müze ve bienal sergisi izliyorum. Ülkemizde son 25 yıl içinde kurulan İstanbul Modern, ARTER, OMM (Odunpazarı Modern Müze), Baksı Müzesi ve Sabancı Müzesi’nin sergilerini yakinen takip ediyorum, güncel sergiler açıldıkça ziyaretlerimi gerçekleştiriyorum. Bunun yanında Cumhuriyet’in erken yıllarında kurulan İRHM (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi)’ni de modern dönem eserleri seçkisi ile takip ediyorum.
Yurt dışında ise yıl içindeki çeşitli seyahat planlarımda gittiğim bölgelerdeki sanat müzelerini öncelikli olarak ziyaret ediyorum. Programları en çok ilgimi çekenler ise New York’taki MoMa (Museum of Modern Art ve Whitney Müzesi), dünyada farklı yerlerde olan Guggenheim Müze’lerinden gördüğüm bazıları, İngiltere Tate Müzeleri, Basel’de yer alan Fondation Beyeler ve Berlin’de yer alan Hamburger Bahnhof Müzesi programları ve sergileri ile sıklıkla ziyaret ettiğim müzeler arasında.