preloader

Yurt Dışında Çalışma Hayatı: Eda Yıldırım

Yurt Dışında Çalışma Hayatı: Eda Yıldırım

Yazı Boyutu:

Londra’da Sr. Creative Project Manager olarak çalışan Eda Yıldırım, yurt dışında çalışma hayatıyla ilgili deneneyimlerini paylaştı.

Türkiye’de çalışırken yurt dışından teklif aldınız ve yabancı bir ülkeye taşındınız. Bu değişiklik nasıl gerçekleşti, sizi istediği halde böyle bir teklifi almayanlardan ayıran özellikler neler oldu?

Başka bir ülkede kalifiye bir rol ile hayat kurmaya hazır hissetmek değil de hazırlanmak diye bir şey var bence. Yani teklif alan ve almayan insanları ayırdığını düşündüğüm en belirgin farklılıklar; teklif alan kişiler emek harcayıp, süreci bir proje olarak görüp, sürece uygun araştırmalar yapıyor, teklif almayan ama almayı isteyen kişiler ise genelde konuyu hayal etme boyutunda tutuyor ve hiçbir özel çalışma yapmadan olmaması üzerine yakınıyor. Kendi sürecimi bir kenara koyduğumda farklı alanlarda ve farklı vize tipleriyle yurt dışına taşınmış insanların hikâyeleri bana şu klasik cümleyi hatırlatıyor; kafaya koyan yapıyor.

Amacı yurt dışında yöneticilik yapmak olanlara kariyer tavsiyeleriniz neler?

Avrupa ülkelerindeki çalışma koşulları Türkiye ile oldukça farklı. Çalışma saatlerine fazlasıyla saygı olmasıyla beraber her günden mümkün olabilecek maksimum verimi almaya odaklı bir çalışma ortamı var diyebilirim.

İyi bir lider olmak konusunda yeni nesil eğitimlerine emek harcalamarını, planlama tool’ları ve yöntemleri konusunda kendilerini geliştirmelerini ve en önemlisi insan psikolojisi üzerine okumalar, araştırmalar yapmalarını öneririm. Bunların sağlıklı çalışma şartlarının ana sağlayıcısı olduğunu düşünüyorum. Ekip arkadaşlarının ihtiyaçlarını görebilen yetenekli bir lider, dünyanın neresinde olursa olsun her zaman ekibiyle birlikte başarılı işlere imza atacaktır.

Yurt Dışında Çalışma Hayatı: Eda Yıldırım

Buna ek olarak tool’lara baktığımızda LinkedIn Avrupa’da çok aktif kullanılıyor. Yani hem yeni iş ilanlarını incelemek ve uygun profil oluşturmak adına hem ilham almak adına hem de network adına her yöneticinin her gün az da olsa zaman geçirmesini öneririm. Özellikle taşınmadan önce gidilecek ülkede iş hayatına dair önce çıkan konuları bu platformlar üzerinden içselleştirmek, özgüvenli bir başlangıca yardımcı olabilir.

Yeni bir kültüre ve iş ortamına uyum sağlarken hangi zorluklarla karşılaştınız?

Londra çok çeşitli uyrukların yaşadığı bir şehir olduğu için yakınlaşmak kolay oldu. Çok çeşitli olması ve İngilizce konuşulması, psikolojisinin en ağır deneyimlerinden olan dışlanma ve ait olmama hislerini ortadan kaldırıyor. Bununla birlikte şehir yaşamı için İstanbul’un tam tersi diyebilirim. Günlük yaşama dair bildiğimiz her şeyi tam tersine çevirirsek kendimizi Londra’da bulabiliriz!

Alışma sürecinden bahsederken, ben hep yeniden okula başlamak gibi anlatıyorum. Çünkü özellikle ilk zamanlar dur durak bilmeyen bir öğrenim haliyle geçiyor. Sokaklar, insanlar, renkler, fontlar, marketler, iş, iş arkadaşları… Aslında adaptasyon yeteneğimizin üzerinde bir süreçle karşı karşıya kalıyoruz. Genelde bu devasa bir yorgunluğa neden oluyor. Bir de doğrusunu söylemek gerekirse bürokrasi, ev kiralamak gibi süreçler çok farklı, alışıp güvenli hissetmek zaman alıyor.

Olumlu tarafları görmek ve tadını çıkarmak, uyumsuz olumsuz tarafların bilincinde olmak ve güvenli alan oluşturmak hayatı kolaylaştırıyor.

Yurt dışında çalışırken kültürel farklılıkları ve önyargıları nasıl aştınız ve yabancı bir ülkede kariyer yapmak isteyen diğer Türklere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Başka bir ülkeye yerleşirken ilk koşul başka bir ülkede olduğunuzun her saniye bilincinde olmak ve kıyaslama yapmamak. Kıyaslama yaptığım zamanlarda hep Londra’nın kötü taraflarından konuşurdum, bu da tabii ki süreci kötü etkiliyor. Yani olumsuzlar hakkında konuştukça aklıma aynı anda her şeye sahip olamayacağım ve bunu hayattan talep edemeyeceğim geliyor. Zorlayan yerleri bilelim ama söylenmeden nasıl bu zorlukları yönetebileceğimize de bakalım.

Olumlu tarafları görmek ve tadını çıkarmak, uyumsuz olumsuz tarafların bilincinde olmak ve güvenli alan oluşturmak (ben sistemi öğrenmek üzerine çok çaba harcayarak aştım), herhangi bir tavrı kişiselleştirmemek ama olası bir kaba davranış karşısında haklarımızın olduğunun bilincinde olmak hayatı kolaylaştırıyor. Bir de her kültür birbirinden farklı, iyi kötü tarafları var saygılı alanlarda hayatı inşa etmek faydalı olacaktır.

Yurt Dışında Çalışma Hayatı: Eda Yıldırım

Tavsiyem dile ve kültüre dair ön çalışma yapmak, potansiyel işlere uyumlu seçimler yapmak ve kazanç konusunda mütevazi olmamak. Unutmayalım zehir gibi yetişmiş insanlarız ve tabii ki bu dünya çapında değer görüyor ama bu demek değil ki iş arkadaşlarımız bizden az yetenekli. Herkes kendi alanında iyi, bu nedenle o çok dillere dolanan “çalışmıyorlar” görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Çalışıyorlar! Hem de efektif çalışıyorlar!

Buna ek olarak göç sürecinde profesyonel bir destek almak en önemli en değerli yatırımlardan biri olur. Yoğun geçen süreçlerde öz farkındalığı artırma ve daha bilinçli bir çerçeveden süreci yönetebilmek adına çok fayda sağlayacaktır.

Yurt dışında yaşamanın ve çalışmanın en ödüllendirici yanları nelerdir ve bu deneyimler kişisel ve profesyonel gelişiminizi nasıl şekillendirdi?

Listeleyecek olursam;

◦ Çalışan hakları,
◦ Çalışma saatlerine olan saygı,
◦ Kaliteli iş yapabilme fırsatı,
◦ Entelektüel sohbetler yapabileceğiniz ekip arkadaşları,
◦ Eğitime dair fırsatlar.

Profesyonel gelişimimde zorlu bir rekabet ve kaotik bulduğum bir ortamdan, kendimi gözlemleyebildiğim ve geliştirdiğim bir hayata geçiş yaptım. Artık koşmuyorum diyebilirim…

Melis Topaloğlu Kasnaklı
Melis Topaloğlu Kasnaklı Tüm Yazıları