Yurt Dışında Çalışma Hayatı: Nazlı Dönmez
Yazı Boyutu:
Los Angeles’da yaşayıp film ve televizyon sektörüne yönelik yaratıcı pazarlama, reklam, markalaşma ve tanıtım projeleri üzerinde çalışan Nazlı Dönmez, yurt dışında çalışma hayatıyla ilgili deneyimlerini anlatıyor.
Yeni bir kültüre ve iş ortamına uyum sağlarken hangi zorluklarla karşılaştınız? Kültürel farklılıkları ve ön yargıları nasıl aştınız?
Seyahat etmeyi, sanatı ve okumayı çok seven bir ailede büyüdüm. Lise öncesi eğitimimi Amerikan sistemini model alan bir okulda tamamladım. Lise yıllarımda bazı yazları Fransa’da geçirdim. Saint Joseph’i bitirdikten sonra bir sene Paris’te okudum ve Kaliforniya’ya taşındım. Lisans eğitiminin bir parçası olarak Londra’da da eğitim gördüm.
Tüm bu deneyimler sayesinde çok erken yaşlardan itibaren farklı kültürleri, bu kültürlerin ürünlerini, insanları ve sistemleri güvenli bir alanda tanıma ve deneyimleme fırsatı buldum. Bu konuda kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum. Yapı olarak da dışa dönük ve meraklı biriyim. Bu sebeple sosyal ya da profesyonel hayatımda uyum sağlamak açısından çok zorlandığımı söyleyemem.
Şanslıyım ki önyargılı insanlarla ne özel hayatımda ne de iş hayatımda neredeyse hiç karşılaşmadım. Bunda yaşadığım ülkenin rolü de büyük. ABD kültürel anlamda eşsiz bir çeşitliliğe ve zenginliğe sahip. Tarihi boyunca dünyanın her yerinden göç alan ve insanların Amerikan kültürüne adapte olurken geleneklerini, dillerini ve etnik kimliklerini koruyabildiği bir ülke.
Yaşadığım eyalet Kaliforniya, gerçek bir kültür mozaiği ve farklı perspektiflerin kutlandığı bir yer. Los Angeles ise gerçek bir endüstri şehri ve benim gibi başka ülkelerden ya da şehirlerden hayallerinin peşinden koşmak için gelen insanlarla dolu.
Önyargının mevcut olabileceği durumlarda da buradaki profesyonel kültürün kişiyi koruduğunu düşünüyorum. İnsanlar ve şirketler bu konuda gerçekten çok bilinçli. Ayrımcılığı ve ön yargılı seçimleri önlemek ve kucaklayıcı politikalar izlemek için gerçekten çaba sarf ediyorlar. Başka bir ülkede yaşamayı ve çalışmayı tercih etseydim daha farklı bir tecrübe yaşayabilirdim belki.
Yurt dışında yaşamanın ve çalışmanın en ödüllendirici yanları nelerdir ve bu deneyimler kişisel ve profesyonel gelişiminizi nasıl şekillendirdi?
Yurt dışında yaşamak ve çalışmak hakikaten insanı dönüştüren bir deneyim. Alıştığınızdan başka bir dünyanın ve kültürün içine girmek sizi çok daha açık fikirli ve kolayca uyum sağlayan bir insan yapıyor. Kendi ülkenizde ve konfor alanınızda kalmış olsaydınız muhtemelen karşılaşmayacağınız bir sürü bilinmezle mücadele ediyorsunuz ve tüm problemleri tek başınıza çözüyorsunuz. Bu insanın bağımsızlığını, dayanıklılığını, dirayetini ve özgüvenini çok geliştiriyor. Başına ne gelirse gelsin altından kalkabilirim diye düşünmeye başlıyorsunuz. Konfor alanınızın dışına çıktığınızda ve kendinizle yalnız kaldığınızda, kendiniz hakkında çok fazla şey öğreniyorsunuz. Saklı yönlerinizi ve yeteneklerinizi keşfediyorsunuz, yeni ilgi alanlarınız oluyor ve başka insanların etkisi altında kalmadan, kendinize ait değerleriniz ve önceliklerinizin neler olduğunu anlıyorsunuz.
Profesyonel gelişiminize katkısı da tartışılmaz derecede büyük. Kendi ülkenizde olmayan birçok fırsata erişebilir ve tam potansiyelinizi gerçekleştirmek adına sağlam adımlar atabilir hale geliyorsunuz.
Yeni bir çevrede zorluklarla mücadele etmek ve engelleri aşmak iş etiğinizi, azminizi ve becerilerinize olan güveninizi de arttırıyor. Kültürel nüansları anlayabilmek ve farklı geçmişlere sahip insanlarla verimli ilişkiler kurabilmek için iletişim becerileriniz de gelişiyor. İş arkadaşlarınız, müşterileriniz ve arkadaşlarınızla kurduğunuz ilişkiler sayesinde uluslararası bir çevreniz oluyor ve farklı endüstri ve pazarlarla ilgili bilgi sahibi oluyorsunuz. Bu çeşitlilik yaratıcılığınızı ve vizyonunuzu çok besliyor, belki de en keyifli yanı bu. Alanında başarılı olan insanlardan öğrenmek kadar güzel bir şey yok.
Pazarlama ve reklam alanında ne gibi işler yapıyorsunuz?
Son zamanlarda çoğunlukla film ve televizyon sektörüne yönelik yaratıcı pazarlama, reklam, markalaşma ve tanıtım projeleri üzerinde çalışıyorum. Bunların arasında fragmanlar, posterler, billboardlar, dijital reklamlar ve sosyal medya kampanyaları yer alıyor. Bu bir hikaye anlatma işi esasen. Hedef kitlemizin eğilim ve arzularını, müşterilerimizin isteklerini ve karşı tarafa geçirmek istedikleri marka kimliğini göz önünde bulundurarak, kültürel ürünler ve deneyimleri tasarlıyoruz.
Görsel: grandsoncreative
Bu alanda ticari kaygıların ötesinde yer alan ve bağımsız bir ürün olarak da sanatsal değer taşıyan işlerde yer almak benim için önemli. Bunun için ortaya koyduğunuz ürünün duygusal etkisinin, görsel hikâye akışının, müzik ve ses faktörlerinin kuvvetli olması gerekiyor. Sınırları zorlayan, deneysel kurgu ve alışılmışın dışında hikâye anlatma teknikleriyle oynayan projelerde çalışabilme fırsatı bulduğum için çok şanslıyım.
Bunun dışında, farklı sektörden yaratıcı insanları bir araya getiren deneyimler, etkinlikler ve sergiler düzenlemeyi seviyorum. Pandeminin de sekteye uğrattığı bazı fikir ve projelerimi yakın gelecekte hayata geçirmeyi umuyorum.
Yaptığınız işler arasında sizi en gururlandıran hangisiydi?
Son yıllarda beni en çok gururlandıran işler GrandSon bünyesinde yer aldığım projeler ve deneyimler oldu. GrandSon’in kurucusu ve akıl hocam Göktuğ Sarıöz ile GrandSon için yürüttüğümüz markalaşma, tasarım ve tanıtım projeleri, inisiyatifleri ve etkinliklerinin yanı sıra, aralarında Maestro, Saltburn, Asteroid City, Oldboy ve They Cloned Tyrone gibi filmlerin ve House of the Dragon, Mr. & Mrs. Smith, SWARM, Ramy ve Expats gibi televizyon dizilerinin de bulunduğu pazarlama kampanyalarında da rol oynama şansına sahip olduğum için çok mutluyum.
Bunların dışında, dünyanın her yerinden gelen sanatseverleri bir araya getiren, Frieze Los Angeles, Contemporary Istanbul ve IST. Festivallerin yapım, tanıtım ve sanatçı ve galeri temsilcilik süreçlerini yürütmek de çok keyifli ve gurur verici deneyimlerdi.
Amacı yurt dışında pazarlama ve reklam alanında çalışmak isteyenlere kariyer tavsiyeleriniz neler?
Öncelikle kendi ülkelerinde sağlam bir temel oluşturmalarını ve yurt dışı ile bağları olan şirket ve ajanslarla çalışmalarını önerebilirim. Grafik tasarım, proje yönetimi, veri analizi, içerik pazarlaması, sosyal medya pazarlaması gibi nereye giderlerse gitsin değerli olacak taşınabilir yetenek ve becerilerini geliştirmeliler.
Eğer benim gibi sanat, sinema ve televizyon sektörlerinde markalaşma ve yaratıcı reklam ve deneyim üretimine odaklanmak istiyorlarsa, geleneksel reklam ve pazarlama bilgisi işin sadece küçük bir bölümü aslında. Bir fragman ya da poster yaratırken, anlattığınız bir hikaye oluyor. Sinema dilini ve seyirciyi anlayabilmek, yarattığınız ürünlerde ve deneyimlerde istenilen mesajı geçirebilmek ve bunu modern, tasarım ve sanat değeri yüksek bir şekilde yapabilmek işin püf noktası.
Aynı şey yaratıcı markalaşma projeleri ve deneyim küratörlüğü için de geçerli. Hitap ettiğiniz kitlenin anlayacağı görsel ve duyusal bir dil konuşmanız gerekiyor. Tüm bunlar bir ekiple birlikte çalışarak hayata geçiriliyor tabii ve her proje birçok parametreyi göz önünde bulundurmanızı gerektiriyor. Bunun için kuvvetli insan ve yönetim becerilerine sahip olmak çok önemli.
Bu alanda kendilerini geliştirmeleri için bol bol okumalarını ve seyretmelerini, global sanat ve tasarım trendlerini takip etmelerini, ileride kendilerinin de üretmek isteyecekleri proje ve etkinlikleri yakından izlemelerini ve uzmanlaşma eğitimleri almalarını öneririm.
Akıcı olarak İngilizce konuşabilmek tabii ki bu işin olmazsa olmazı. Gitmek istedikleri ülkenin dili de bu denkleme dahil olmalı. Başka bir kültürü anlamak, uyum sağlayabilmek ve hitap ettiğiniz kitleyi tanımak işinizin de önemli bir parçası ve dil bilmenin buna katkısı çok büyük. Ben lisans ve yüksek lisans eğitimimi burada tamamladığım için benimkisi biraz daha farklı bir yolculuk oldu. Bu süreçte başarılı olmamı sağlayan ve doğrudan benimle ilgili olan en büyük faktörler kesinlikle eğitim hayatım, farklı kültürlere, dillere ve insanlara olan ilgi ve sevgim ve çalışmaya, üretmeye olan açlığım oldu diyebilirim.
Bir planları, hedefleri ve bunları gerçekleştirmeye uygun bir zemini olması ne kadar önemliyse, esnek, girişken ve dirayetli olmaları da bir o kadar önemli. Bu süreçte karşılarına çıkacak fırsatlara karşı katı olmamalarını, her daim açık fikirli ve meraklı kalmalarını önerir ve dilerim.