Flying Tiger Copenhagen’ın Türkiye Yolculuğu Başladı

Yenilikçi ve eğlenceli tasarımlarıyla dünya çapında ilgi gören Flying Tiger Copenhagen, Türkiye pazarına hızlı bir giriş yaptı. Yaratıcı ürünlerle dolu mağazalarıyla müşteri deneyimini yeniden tanımlayan marka, alışverişi sıradan bir ihtiyaçtan çıkararak keyifli bir keşfe dönüştürüyor. Bu büyük adımın arkasındaki isim ise, markanın global başarılarına öncülük eden CEO Martin Jermiin. Flying Tiger Copenhagen’ın Türkiye pazarına giriş stratejisini, markanın gelecekteki hedeflerini ve Türk tüketicisi için sunduğu yenilikleri Martin Jermiin’den dinledik.

Danimarka merkezli perakende markası Flying Tiger Copenhagen, Türkiye’de ilk mağazasını Kanyon’da açtı. Ev dekorasyonundan oyuncağa, kırtasiye ürünlerinden mutfak gereçlerine kadar geniş bir ürün yelpazesinde sıra dışı tasarımlar sunan marka, 4 binden fazla ürün çeşidi ile günlük yaşamı daha renkli ve eğlenceli bir hale getirmeyi hedefliyor. Markanın CEO’su Martin Jermiin ile konuştuk.

Flying Tiger Copenhagen’ın arkasındaki hikaye nedir?

Flying Tiger Copenhagen, Danimarkalı Lennart Lajboschitz ve eşi Suz tarafından kuruldu. İkili Danimarka’daki bir bit pazarında şemsiye satıyordu. Ürünlerin tasarımından, kalitesinden memnun değillerdi. Böylece bir gün, kendi tasarımcılarını işe alıp üretmeye karar verdiler, ancak bit pazarının fiyat seviyesini ve uygunluğunu korumak istediler. Her şeyin temeli bu. Ve büyük bir hit oldu… 1988 yılında Lennart ve Suz, Kopenhag’daki yerel bir mahallede ilk fiziksel mağazalarını açtılar. Perakendeci değillerdi, iş insanı değillerdi, sadece müşterilerle birlikte olmaktan hoşlanıyorlardı. Flying Tiger Copenhagen, o zamandan beri Danimarka’yı, İskandinavya’yı, İngiltere’yi, İtalya’yı, İspanya’yı ve sihirli bir şekilde her yeri fetheden bir marka. Konsept açısından çok seviliyor. Komik hikayelerden biri de şu… İtalya pazarına ilk girdiğimizde büyük bir tartışma yaşanmıştı. Ambalajlarımız Danca ve İngilizce’ydi. Meğer İtalya’da kimse Danca anlamıyor ve çok az kişi İngilizce biliyormuş. Acaba ambalajları İtalyanca mı yapsak, dedim. Hayır, dediler: “Biz bir Danimarka konseptiyiz. Oraya Danca götüreceğiz ve eminim beğenecekler.” Bu çok doğruydu. Günümüzde, benzersizliğimizin bir parçası da yaptığımız bu küçük tuhaflıklar, Danimarkalı olmaya sadık kalmamızdır. Fark yaratmamızın nedeni, çılgınlığımızı korumak. Leonard bu tarz bir adam.

Danimarkalı olmak ne anlama geliyor? Danimarkalı olmannın DNA’sı nedir?

Danimarkalı olmanın DNA’sı Danimarka tasarımındadır, bizde her şey çok basittir. Süslü değiliz. Basit olanın aynı zamanda sıkıcı olduğunu söylerler ama bu doğru değil. Basitlik de bir ifade şeklidir. Danimarka tasarımı temizdir, nettir. Bir diğer konu da, hygge felsefesi. Bu sosyal bileşenler, Danimarka kültürü için son derece önemlidir. Sürdürülebilirlik de bunun bir parçası. Danimarka çok güvenilir bir ülkedir. Herkesin kamu yararını desteklemesi gerektiğine dair bir inanç vardır. Bu inanç çevre için de geçerli. Çevre bilinci Danimarka’da çok erken bir zamanda gelişti. Yani bunu yapmaya yönelik sezgisel bir dürtümüz vardı. Ülke olarak, bir bütün olarak böyleyiz. Dolayısıyla Flying Tiger Copenhagen ürünleri satın alırken kim olduğumuzu da yansıtırız.

Belirli bir sezonda mağazalarda kaç parça ürününüz oluyor?
Her mağazada 1500 ila 2.000 civarı… Ve iki haftada bir yeni ürünler geliyor.

Buna “hızlı tasarım” diyebilir miyiz?

Diyebilirsiniz. Sürdürülebilir hızlı tasarım… Hızlı ve sürekli yeni ürünlerin piyasaya sürülmesiyle ilgili bir sorumluluk olduğunun bilincindeyiz. Sürdürülebilirliği korumak istiyoruz. Mümkün olan en geniş ölçüde sürdürülebilir malzemeler kullanıyoruz. Bu bizim için son derece önemli.

Türkiye pazarından beklentiniz nedir?

Öncelikle öğrenmek… Tüm ülkeler birbirinden farklıdır. Türkiye, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri. Küresel pazarın enerjik gençlerinden. En büyük pazarlarımızdan biri olacak. Gelecekte, şu anki en büyük pazarımız olan İtalya ile rekabet etmesini umuyoruz. Şimdilik mütevazıyız, öğrenerek başlayacağız.

Türkiye veya İtalya gibi belirli bir ülkeye girdiğinizde, o ülkenin yerel DNA’sından, yerel geleneklerinden, tasarımından mı ilham alıyorsunuz yoksa sadece Danimarkalı olmaya mı bağlı kalıyorsunuz?

Çok ilham alıyoruz. Danimarkalı olmak, bir başlangıç ​​noktası. Her zaman ve daima öyle kalacak. Sonra yavaş yavaş adapte olmaya başlıyoruz. Örneğin İspanya’da çok fazla pinyata kullanıldığını gördük. Biraz zaman sonra, tamam dedik. Danimarka’dan esinlenerek bir pinyata yapabilir miyiz? Ardından Danimarka hayvanlarını, şekillerini ve geleneklerini yansıtan ilginç pinyatalar yaptık. Ama tabii ki, stil olarak İspanyol konseptinden ilham aldık. Bunu her ülke için yapıyoruz. Sadece taklit olmadığından emin olmak isteriz. Yerel bir şey üretmek isteriz.

Türkiye’den ilham alarak üreteceğiniz ilk ürününüzü çok merak ediyorum… Peki Flying Tiger Copenhagen’ın özelliği ne olacak? Çünkü özellikle pandemiden sonra, eve yatırım yapmanın giderek daha büyük bir sektör haline geldiğini gördük.

Lennart ve Suz 30 yıl önce işe başladılar. O zamandan beri büyüyoruz. Ama tabii ki dünyaya uyum sağlayarak… Pandemiden sonra evden çalışma vb. yönünde bir eğilim oluştu. Bu bize çok uygun. Evde daha fazla zaman geçirdiğinizde işe yarayabilecek birçok ev dekorasyonu, mutfak öğesi vb. ararız. Aileyle vakit geçirmenin de bir güzelliği var; etkinliklerde, doğum günlerinde veya sadece kaliteli zaman geçirmek… Bu bizim için harika işliyor çünkü sosyal bileşeni olan her şeyi seviyoruz.

Sosyal sorumluluk projesi olarak neler yapıyorsunuz?
Ekosistemimizde çalışan binlerce kişi var. Çalışma koşulları büyük önceliklerimizden biri. Mağazalarımızda, personelimizin çalışma koşullarına çok önem veriyoruz. Sonra, tabii ki, Batı Avrupa’da sponsoru olduğumuz bazı projeler var. Örneğin, çocuk kanseriyle ilgili projelerde çalışıyoruz. Yani geniş bir alana yayılmış durumdayız. Yaptığımız işin özünün nerede olduğuna, insanları nasıl etkilediğimize çok dikkat ediyoruz.

Sürdürülebilirlik konusunda neler söyleyeceksiniz?
Bu konuya çok önem veriyoruz. Sürdürülebilirliğin bir pazarlama alanı olmaması ve bu konuda gerçekten bir şeyler yapılması konusunda çok netiz. Bilim tabanlı hedeflerle ilerlemek, plastik azaltımlarına katkıda bulunmak ve sürdürülebilirliğin tüm bileşenlerine kaydolmak benim için ahlaki açıdan ve iş açısından çok önemli bir şey. Flying Tiger Copenhagen’ın hedefi, sürdürülebilirlik alanında küresel bir öncü olmak. Daha iyi bir dünya için üzerimize düşeni yaparak, gezegene dost ürünleri en düşük karbon ayak izi ile tüketicilere uygun fiyatlarla sunmayı amaçlıyoruz. Bizim için sürdürülebilirlik sadece bir hedef değil, stratejik planlamadan günlük operasyonlara kadar tüm iş süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası. Örneğin 2023 yılında, sürdürülebilirlik alanında önemli adımlar attık ve bu adımları Bilime Dayalı Hedefler Girişimi (Science Based Targets Initiative – SBTi) ile paralel bir şekilde yürütüyoruz. Karbon ayak izimizi en aza indirme hedefimiz doğrultusunda, şu ana kadar tüm SBTi hedeflerinde beklenenden daha ileri seviyede sonuçlar elde ettik. Plastik kullanımını ise, 2019’dan bu yana yüzde 50 oranında azaltarak ürün yelpazemizde sürdürülebilirliğe katkıda bulunduk. Flying Tiger Copenhagen’ın sürdürülebilirlik çalışmaları sadece raporlarla sınırlı kalmadı; sektörde yeni standartlar belirleyerek SBTI hedeflerini aşmayı başardık. Bu çalışmalarla, perakende sektörüne ilham veren bir yeşil dönüşüm modeli oluşturduk ve sürdürülebilirlik yolculuğumuzda liderliğimizi sürdürüyoruz.

Flying Türkiye Copenhagen’dan seçtiklerimiz