İş Hayatında Başarılı Hikaye Anlatıcısı Olmak Neden Önemli?
Yazı Boyutu:
Hikaye Anlatıcısı, Danışman ve Yazar Sinan Sülün ile “İş Hayatında Hikayeleştirme” kitabı üzerine sohbet ettik.
“İş Hayatında Hikayeleştirme” kitabını yazmaya size ne teşvik etti? Bu kavramı keşfetmenizin arkasındaki deneyim nedir?
Ben aslında bir edebiyatçıyım ve edebiyattan geliyorum. İkisi öykü birisi roman olmak üzere üç kitabım var. Uzun yıllar dergilerde editörlük yaptım ve birçok mecrada hikayeler, yazılar, makaleler yazdım. Aynı zamanda hayatımın önemli bir bölümünü de kurumsal şirketlerde farklı pozisyonlarda geçti. Dolayısıyla iki dünyayı bilen birisi olarak uzun yılardır hikayeleştirme (storytelling) alanında eğitim ve danışmanlık veriyorum.
10 yıl önce hikâyeleştirme eğitimlerine ve danışmanlıklarına başladığımda Türkiye’de bu alan çok bilinmiyordu. Bu sebepten dolayı ilk dört beş sene ben bunun üzerine çok fazla düşündüm, yazdım ve ürettim. Dolayısıyla kitabımda yer alan bölümlerin çoğu Harvard Business Review’de yazdığım makalelerden oluşmuş oldu.
İş hayatında hikayeleştirmenin gücünü kısaca nasıl tanımlarsınız? Ve sizce bu güç neden bu kadar önemli?
Hikayeleştirme, iş dünyasında derinlemesine etkiler yaratmanın en güçlü araçlarından biri. Benim gözlemime göre, bu güç, karmaşık fikirleri basitleştirme, duygusal bağ kurma ve hafızalarda kalıcı izler bırakma yeteneğinden kaynaklanıyor. Bu, özellikle değişken pazar dinamiklerinde ve yoğun rekabet ortamlarında, markaların ve liderlerin fark yaratmasını sağlıyor. Neden bu kadar önemli? Çünkü, insanlar rakamlar ve somut verilerle değil, hikayelerle harekete geçiyor. Bu yüzden hikayeler ve diğer anlatım teknikleri bilgiyi anlamlandırma ve paylaşma biçimimizi şekillendiriyor ve bu da onları iş dünyasını için çok önemli hale getiriyor.
İş hayatında başarılı bir hikaye anlatıcısı olmak için vereceğiniz en önemli tavsiyeler neler?
İş hayatında etkileyici bir hikaye anlatıcısı olmanın sırrı, öncelikle dinleyicinizi gerçekten anlamaktan geçiyor. Anlatacağınız hikayenin, dinleyicilerinizin duygularına dokunması, onlarla kişisel bir bağ kurabilmesi için, onların neyi önemsediğini, hangi sorunlarla karşılaştığını ve neyin ilgilerini çektiğini bilmelisiniz. İkincisi, mesajınızı net ve odaklı olmalı. Bir hikaye ne kadar basit ve odaklıysa, o kadar güçlüdür. Son olarak, samimiyet ve sahicilik. Belki de en olmazsa olmazı bu.
Sizce liderliler hikayeleştirmeyi etkili bir şekilde nasıl uygulayabilirler? Liderlerin bu önemli beceriyi geliştirmeleri için ne yapmaları gerekir?
Howard Garnder, Leading Minds: An Anatomy of Leadership adlı kitabında “Hikayelerin bir liderin cephaneliğindeki en güçlü silah olduğunu ve liderlerin etkinliklerini anlattıkları hikayeler aracılığıyla elde ettiklerini” yazar. Gardner bu tespitinde haklıdır çünkü liderlerin başarılarındaki en önemli faktör etkili bir iletişimdir. Bu iletişimin yolu da hikayeleri kullanmaktan geçmektedir.
David Huntoon, iş dünyasındaki liderlerin neredeyse her gün hikayelerden yararlandıklarını söyler. “Liderler örgütsel değişimi yönlendirmek, stratejik amacı belirtmek ve çalışanlarını motive etmek için hikayeleri kullanabilirler. Ayrıca yeni bir kültüre geçerken hikayeleri kullanmak birçok başarılı organizasyonun ayırt edici özelliğidir.” Annette Simmons da The Story Factor kitabında bu savı destekler. “Çünkü hikayeler insanlara ne yapmaları gerektiğini söylemez; onları etkileyerek yönlendirir, birlikte hareket etmenizi sağlar.”
Dolayısıyla bugün için liderlerin aslında iyi birer hikaye anlatıcısı olması çok önemli. Bunu sağlamak için multi-disipliner olmaları, kendilerine ait bir hikaye çantası oluşturmaları ve hikaye arketipleriyle söylersem savaştıkları bir ejderhalarının olması gerekiyor.
Teknolojiyle beraber sürekli değişim gösteren iş dünyasında, hikayeleştirme kavramı kendine nasıl bir yer buluyor? Trendlere nasıl uyum sağlıyor?
Bilinen bir hikayedir: Aborjinler beyaz adamlara mihmandarlık yaparken bir anda pat diye dururlar. Beyaz adamların acelesi olduğu için neden durduklarını sorarlar. Yanıtları oldukça manidardır. “Çok hızlı gittik, ruhumuz geride kaldı, onu bekliyoruz.”
Bu hikaye yaşadığımız dünyanın kısa bir özetidir aslında. Çok hızlı gidiyoruz. Fakat bu hıza ayak uydurmamızda gerekiyor. Storytelling yani hikayeleştirme bu hıza ayak uydurmanın iletişimdeki bir yolu aslında.
Bugün 100 bin dijital uyarana maruz kalıyoruz. Dikkatle dinleme sürelerimiz saniyelerle ölçülüyor. Birisini dinlemek dünyanın en zor şeyi haline geldi. Hal böyle olunca vermek istediğimiz mesajı anlamlı bir şekilde iletmenin tek yolu onu sanatsal tekniklerle yani hikayelerle ve retorik, metafor, deyimler vb. gibi söz sanatlarıyla aktarmak oluyor.
Sinan Sülün Kimdir?
Karahindiba, Kırlangıç Dönümü, Fazlalıklar ve İş Hayatında Hikayeleştirme kitaplarının yazarı. Hikayelerin dünyayı ve insanları değiştireceğine inanıyor. Uzun yıllardır storytelling (hikayeleştirme) alanında kurumlara eğitimler vermeye ve liderlere ve markalara danışmanlık yapmaya devam ediyor.