Işıldayan Kadın Liderler: Şengül Akçar
Yazı Boyutu:
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı kurucusu Şengül Akçar, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine düşüncelerini paylaşıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sizin için ne anlam taşıyor? Bu konuda kişisel ve/veya temsil ettiğiniz sivil toplum kuruluşunun duruşunu paylaşabilir misiniz?
Hem dünyada hem Türkiye’de kadınların ekonomik ve toplumsal gelişimlerini yansıtmaktan uzak olan tablolarla karşılaşmaya devam ediyoruz. Bu nedenle de cinsiyet eşitliğinin ana odağında her zaman “kadın” yer alıyor. Cinsiyet eşitliğini sağlamak için hükümetlerle sürekli görüşmeler yapıyor, küresel ve yerel kampanyalar düzenliyor, farkındalık ve savunuculuk çalışmalarıyla sorunlara ortak çözümler üretmeye çalışıyoruz. Günün sonunda da her şey yazılıyor çiziliyor, ancak birçoğu kâğıt üzerinde kalıyor; uygulanmıyor, yanlış uygulanıyor, denetlenemiyor ya da denetim mekanizmaları etkili olamıyor. KEDV için toplumsal cinsiyet eşitliği kadınların güçlenmelerini, toplumun her alanında eşit fırsat ve haklara sahip olmalarını savunan önemli bir ilke. Hayatın her alanında var olma mücadelesi veren sıradan kadınların içlerinde taşıdıkları güç, genellikle göz ardı ediliyor. Ancak bu gücün farkına varmaları, kendi ihtiyaçlarını ve geleceklerini şekillendirebileceklerine inanmaları çok önemli.
KEDV olarak kadınların kendi yaşamlarını yönlendirebilmeleri ve aileleri üzerinde nasıl bir etki yaratabileceklerini fark etmeleri gerektiğine inanıyoruz. Bu noktada kadınların güçlenmesine sadece ekonomik bir mesele olarak bakmamamız gerekiyor. Kadınların topluma demokratik katılımları için, toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan sosyal dışlanmışlıklarını iyileştirecek bütünsel stratejilere ihtiyaçları var. Tabanda yer alan kadınlar da kendi sorunlarını ifade edebilme ve çözüm bulma potansiyeline elbette sahipler. Özellikle dar gelirli kadınların sosyal hizmetler ve maddi olanaklara erişimden daha önemli ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlar insan olarak değer görme, kendi hayatıyla ilgili kararları kendisi verme (nasıl yaşayacağına, çalışacağına, çocuklarını nasıl büyüteceğine) ve bu alanları düzenleyen politikalara müdahil olma ihtiyacıdır. Biz bu yaklaşımla kadınların gücünden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamaya yönelik çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Misyon ve taahhütleriniz nedir? Bugüne kadar elde ettiğiniz gelişmeleri paylaşır mısınız?
KEDV olarak 37 yıldır “Dar gelirli kadınların hayat deneyimleri ve uzmanlıklarını harekete geçirerek kendi çözümlerini üretmelerine imkân sağlamak” misyonuyla hareket ediyoruz. Kadınların yaşadığı ekonomik, sosyal ve cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadele ederek onların güçlenmelerine destek olmayı hedefliyoruz. Vakıf olarak eşitsizliğin ve yoksulluğun olmadığı, daha demokratik bir dünyanın ancak ve ancak kadınlar eliyle yaratılabileceğine inanıyoruz. Özellikle de aileyi, mahalleyi, toplumu bir arada tutan, tabandaki kadınların böyle bir dünya yaratmada çok kritik bir rolü olduğuna ve değişimin de tabandan ve yerelden başlayacağına inanıyoruz.
Bu nedenle dar gelirli kadınlarla yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmek için bütünsel cevaplar üretmeye çalışıyoruz. Kadınların liderlik yeteneklerini geliştirmeleri, toplumsal değişime çok büyük katkı sağlıyor. Kalkınmanın çeşitli alanlarındaki tüm çalışmalarımızda, liderlik, örgütlenme, yaygınlaştırılabilir iyi uygulama örnekleri yaratma, iş birlikleri oluşturma, bilgi üretme ve savunuculuk ve sürdürülebilirlik gibi unsurlar içermesine özen gösteriyoruz. Aynı zamanda kadınların katılım süreçlerinde yer almalarını sağlamak burada çok önemli. Kadınlar, kendi sorunlarını tanımlama ve çözme konusunda yetenekliler. Bu nedenle katılım süreçlerinde, kadınların kendi ihtiyaçlarını ve hizmetlerini şekillendirebilecekleri platformlarla onlara destek oluyoruz. Bu yaklaşımla yürüttüğümüz üç temel program alanımız var; birincisi yukarıda da bahsettiğim şekilde liderlik ve örgütlenme. Bu kapsamda, kadınların liderlik ve örgütlenme becerilerini güçlendirmeye çalışarak sosyal ve ekonomik girişimler yürütebilmeleri için kooperatifleşmelerine destek oluyoruz.
Kadınlara iş ve ürün geliştirme hizmeti, mikro kredi ve pazarlama desteği sağlayarak ekonomik bağımsızlıklarını destekliyoruz. Kadın Kooperatifleri hareketini 21 yıl önce başlattık. Kadın kooperatifleri bugün hem kadın istihdamını artırma potansiyeli taşıyan önemli bir seçenek hem de kadınların kamusal alana kollektif liderlikleriyle çıkmaları için bir araç olarak benimsenmiş durumda. İkinci program alanımız, kadınların kalkınmanın çeşitli alanlarına dahil olmaları için toplum temelli bakım hizmet modelleri geliştirmek ve yaygınlaştırmaya çalışmak. Bunun için sektör analizleri yapıyor, özellikle kadınların kooperatiflerde ortak yürütebilecekleri ve yaygınlaştırılabilir yeni iş fikirleri ve iş modelleri geliştiriyoruz. Üçüncü program alanımız ise savunuculuk. Yerel kadın gruplarının kendi bilgilerini üretebilmeleri, kendi meselelerini kendi sesleriyle gündeme getirmeleri ve savunuculuğunu yapmaları, yerel ve ulusal otoriteler ve diğer paydaşlarıyla diyalog kurmaları ve kamu politikalarını etkileyebilmeleri için destek veriyoruz. Bu programlarla her yıl binlerce kadına ulaşıyoruz, izleme ve değerlendirmeyle çalışmalarımızın somut etkilerini görebiliyoruz. Bu noktada yarattığımız en önemli değişim, eğitimleri, mesleki becerileri ve gelir durumları nedeniyle istihdama katılamayan ama yoksullukla ve sorunlarla baş etme konusundaki mücadele güçleri ve ücretsiz bakım emekleri ile toplumu ayakta tutmadaki kritik rolleri inkâr edilen, bunun kendileri de farkında olmayan kadınların ilk kez örgütleniyor olmaları. Bugün kadınlar, binin üzerindeki kadın kooperatifinde sorunlarına ortaklaşa çözüm üretiyorlar; kendi bilgileri, kendi söylemleri ve kendi gündemlerini yaratıyorlar.
Sosyal dışlanmaya maruz kalan bu kadınlar, yeni bir toplumsal liderlik modeli ortaya koyuyorlar. Sade ve sessiz kadınlar, bir diğerini değerli bir varlık olarak görerek, birbirini besleyerek, birlikte yürümeyi öğreniyorlar; alçakgönüllü ve derin bir liderlik geliştiriyorlar. Bu liderlikle mahalle sorunlarının çözümünde bir paydaş olarak yetkililerce kabul görmeye başlıyor. Mesela uzun vadeli bir kalkınma yaklaşımıyla mahallerini daha dirençli hale getirmek için ihtiyaç ve kaynakları, sorunlar ve çözüm önerileriyle harmanlayarak belediyelerle iş birliği yapabiliyorlar. Bu, genellikle zayıflığı vurgulanan ve sosyal hizmet nesnesi olarak görülen dar gelirli kadınların hem kendileri için hem diğerleri için müthiş bir değişim potansiyeli taşıdıklarını, yaşam deneyimlerinin ve bilgilerinin, mahallelerinin ayakta kalması için kritik bir değer taşıdığını da gösteriyor.
Kadınlara fırsat eşitliği sağlanması konusunda daha fazla neler yapılabilir? Örneğin bu konunun gündemde tutulmasının, tartışılmasının ve iş birliklerinin önemi nedir?
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sosyal politika önerilerinin geliştirilmesini, istihdam imkânları sağlanarak meslek ve girişimcilik eğitimlerinin verilmesini, konuyla ilgili toplumsal araştırılmaların yapılmasını önemli buluyoruz. Ev içinde ve sosyal hayatta fırsatlara eşit erişim; toplumun genel refahı, çeşitliliği, kapsayıcılığı ve sürdürülebilir kalkınma açısından da oldukça önemli. Toplumsal farkındalık yaratılarak hukuki düzenlemeler, bazı politika değişiklikleri ve iş birlikleri ile kadınların daha aktif ve öncü görevler almaları sağlanabilir.
Kolektif liderlik çalışmaları, farklı konular etrafında örgütlenme, ekonomik güçlenme faaliyetleri, ileri dönüşüm programı, erken çocukluk eğitimi, dirençli mahalle vb. modeller ile fark yaratılarak kurgulanan fırsat eşitliği, birçok ülke ve toplum için ulaşılması gereken önemli bir hedef haline gelmiş durumda. Hangi soruna çözüm getirmek isterseniz isteyin, eğer çözümün merkezine o sorundan en fazla etkilenenlerin liderliğini koymuyorsanız bütün çabalarınız etkisiz olacaktır.
Fırsat eşitliğinin sağlanması için gereken şey; kadınların kendi çözümleri ve kendi bilgilerini üretebilmeleri, kendi sesleri ve örgütleriyle kendi gündemlerini savunabilmeleri. Bunun için katılımcı süreçler yaratılması ve kendilerine ait ortak mekânlar sağlanması, gerekli uzmanlıklar, kaynaklar ve karar vericilerle doğrudan buluşabilmeleri de oldukça önemli.
Kadınların iş gücüne katılımı ve liderlik pozisyonlarında daha fazla temsil edilmeleri için rol modellerinin önemine inanıyor musunuz?
İyi bir rol model her zaman kariyer hedeflerine ulaşmada ilham verebilir, motivasyon sağlayabilir ve başarının mümkün olduğunu gösterebilir. Rol modeldense bir hayale sahip olmayı çok daha fazla önemsiyorum. Bu nedenle, özellikle çocuklarının hayallerini ve yaratıcılığını besleyecek öğrenme ve etkileşim ortamları yaratmalıyız diye düşünüyorum. Kendi hikâyemde rol model olarak birini örnek aldığımı söyleyemem. Kendini tanıyan, bilen ve her gün yeni şeyler keşfetmeye ve öğrenmeye açık bir kadın için rol model ve aşması gereken tek şey yine kendisi ve kendi potansiyelidir… Her bir kadının kendi özelindeki hikâyesini çok özel, biricik ve değerli buluyorum. Hangi pozisyonda olursa olsun bulunduğu yerde fark yaratan kadınlar ancak geleceğe ve topluma ilham olabilirler.
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sizin en çok ilham aldığınız kadın lideri öğrenebilir miyiz?
Bu soruya, duyduğunuz zaman “Aa evet!” diyeceğiniz ya da adını tarihe yazdırmış bir isimle cevap veremeyeceğim. “Sadece geçmişten değil, yakın tarihten de bir isim olabilir” derseniz, aklıma bu da gelmiyor. Ancak en çok ilham aldığım ve belki de bugün, yeni bir adım atmanın yollarını halen aramamı sağlayanlar şu etrafımızda gördüğümüz, kendilerini, ailelerini ve mahalllerini, bütün zorluklara rağmen ayakta tutmaya çalışan kadınlar. Onların genellikle görmezden gelinen gücünün ortaya çıktığı anlardır. Bu güç bugün ülkemizde binlerce kadının kendi adına konuştukları ve yaşadıkları tüm zorluk ve yıkımlara rağmen hayatı yeniden kurdukları her an dayanağımız ve ilham kaynağımız olmaya devam ediyor.
Sizce ‘Işıldayan Kadın’ın tanımı ve kriterleri nelerdir?
Değerli olan, herkesin gözünü alacak ışığa sahip olandır diyebiliriz ama değerli olan şeylerin herkes tarafından kabul görmesi, belli bir şekle girmesi ya da işaret edilmesi de gerekmez. Virginia Wolf’un “Kendine Ait Bir Oda” kitabında şöyle ünlü bir satır var: “Aceleye gerek yok. Işıldamaya gerek yok. Kendinden başka kimse olmaya gerek yok.” Ülkemizin her şehrinde, arkada kalmış her ilçesinde ve her göz önünde olmayan, kendi kaderine terk edilmiş mahallesinde sıradan hayatları ve sade yaşamlarıyla yoksullukla her gün mücadele eden kadınlar var.
Kendilerine ait bir mahallede umudunu kaybetmemiş olan kadınlar var. Bu umut ile birbirlerini nasıl duyacaklarını, iyileştireceklerini ve nasıl paylaşacaklarını bilen ve kendi toplulukları arasında en derin dayanışma biçimlerini oluşturan kadınlar, ışıldayan kadınlardır. Mahallesini, ailesini, çocuklarını bir arada tutarken kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen, zayıflıklarını bir kenara bırakarak birleştirici gücüyle başkalarını da harekete geçirebilen kadınlardır; ışıldayan kadınlar.
Peki toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan, savunan, kadınları ışıldatmak için aksiyon alan kadın/erkek lider, kurum, platform ve olayları söyleyebilir misiniz?
Başta kadınların kendilerinin öncülük ettiği yerel ve ulusal sivil toplum kuruluşları ve kadın kooperatifleri olmak üzere, toplumsal refahın ancak toplumsal cinsiyet eşitliği ile sağlanabileceğini görebilen doğal destekçileri olan diğer kurum ve kuruluşlar, ulusal, uluslararası ve çok uluslu platformlar ve ortak ağlarda bir araya gelerek bu alandaki politikaları etkileme çalışıyorlar. Hazırladıkları raporlar ve politika belgeleri ile katkıda bulunmaya devam ediyorlar.
Ancak, eşitsizliğin ve yoksulluğun olmadığı daha demokratik bir dünyanın ancak ve ancak kadınlar eliyle yaratılabileceğine inanıyoruz. Özellikle aileyi, mahalleyi, toplumu bir arada tutan tabandaki kadınların böyle bir dünya yaratmada çok kritik bir rolü olduğuna ve değişimin de tabandan ve yerelden başlayacağına inanıyoruz. Bu noktada ise kadınların kendi güçlerinin ve potansiyellerinin farkına varmaları gerekiyor.