Zor Zamanlarda Liderlik: Işıl Arıdağ

Yazı Boyutu:
Krizler, liderlik anlayışını en sert şekilde test eden zamanlardır. Belirsizliğin hâkim olduğu dönemlerde, güçlü bir lider olmak için hangi beceriler öne çıkıyor? ÜNİTE Edelman Yürütme Kurulu Başkanı Işıl Arıdağ, zor zamanlarda etkili liderlik stratejilerini paylaşıyor.
Zor dönemlerde bir lider olarak önceliğiniz nedir? Kaos ortamlarının farklı zorlukları oluyor, kontrolü ele almak için sizin yol haritanız nasıl şekilleniyor?
Başarı, hazırlık sürecinde gizli: Kaos ortamlarında kontrolü ele almak için vazgeçilmez yol haritam, aykırı perspektifler dahil azami bilgi edinmek, deneyimleri dikkate alarak analiz etmek, risk ve fırsatları değerlendirmek ve değişimin gerektirdiği farklı senaryolara göre planlamak. McKinsey’nin 2023’te yayınladığı “Crisis Management in 2023: Key Trends and Strategies” raporunda da belirtildiği üzere, kriz yönetiminde başarı, hazırlık süreçlerine yapılan planlama ve yatırımla doğrudan ilişkili. Her türlü zor dönem için liderin organizasyonu önceden kurması şart. Zorlukla karşılaşıldığında önceden kurulmuş dirençli bir organizasyonunuz varsa, kaos dönemini sağlıklı yönetmek mümkün.
Dalgaya uyumlu hareket
Planların hayata geçmesi çok dinamik bir süreç. Odaklı, öncelikli ve etkili aksiyonları kararlılıkla hayata geçirmek başarının anahtarı. Kaotik ortamlarda kararlar değişebilir, ancak kararlılıkla uygulamak değişmez kural. Kriz anlarında doğru karar almak için veri analitiği ve yapay zekâ destekli araçlardan faydalanmak da liderlerin işini kolaylaştırıyor. Örneğin, kriz yönetiminde kullanılan dijital simülasyon araçları, olası senaryoları daha hızlı değerlendirme imkânı sunuyor.
Tek başına güçlü, birlikte daha güçlü ve güvenli

Liderin şirket verimliliğini korumak, performansını yükseltmek ve iş hedeflerini gerçekleştirmek üzere bireysel olarak da direnç kazanması, yeni şartlara hızlı adaptasyonu ve yeniliğe açık olması için kendini sürekli geliştirmesi şart. Diğer yandan, sorumluluk taşıdığı topluluklara karşı şefkatli ve güçlü duruşu, sakin olması, empati kurabilmesi, güven ortamı ve güç birliği oluşturması, gelecek planlamasına dahil etmesi, performansını ve duygusal dayanıklılığını artırması ve hedefe birlikte yürümesi önemli. Tüm paydaş iletişimlerinde korku değil, umut odaklı mesajlara odaklanmak da anlamlı sonuçlar veriyor. Sürekli krizlerden bahsetmek insanları felç ediyor.
Biz nasıl yönetiyoruz: İş süreçlerinde, insanın temel sermaye olduğu sektörlerde liderlik anlayışında önemli bir dönüşüm yaşandığını eklemek gerek. Stratejik iletişim danışmanlığı sektöründe, sonuç odaklı çözüm ortaklığı ve kriz iletişimine odaklanan bir kurum olarak gücümüz; insan kaynağının bilgi birikimi ve deneyimin yanı sıra öğrenme iştahı, güncel bilgi sahipliği, gelecek öngörüsü ile dijital fırsatların etkin kullanımında saklı. Şartlar ne olursa olsun; insan kaynağını korurken yeni yetenek, entelektüel zenginlik ve yeni teknolojiler yatırımından vazgeçmiyoruz. Geniş ölçekte sosyal etki üretmek için de paydaşlarımızı teşvik ediyoruz.
Ben nasıl yönetiyorum: Zor zamanlarda sadece yeni bir durumla karşılaştığımı düşünüyor, şirket hedefinden şaşmadan, bütüncül bir bakış açısıyla yeni ve farklı bir durum olarak değerlendirerek ilerliyorum.
Kesinlikle durmuyor, taktiksel değişimlerle adım adım dönüşüyorum.
Zor dönemlerde; finans, satış, pazarlama, iç ve dış iletişim ile İK konularını nasıl yönetmek gerekir?
Zor dönemlerde finansal yönetiminden insan kaynakları yönetimine, pazarlama ve iletişimden teknoloji ve hukuk konularını yönetmek için bütünsel bir kurumsal strateji benimsemek gerekiyor, koordinasyon ve senkronizasyon büyük önem taşıyor.

Finansal dayanıklılık
Bir kurum olarak hayatta kalmanın temeli finansal dayanıklılıktan geçiyor. 2024 yılında Gartner tarafından yayınlanan “Financial Resilience in the Face of Crisis” raporu, şirketlerin kriz dönemlerinde esnek bütçeleme modellerine geçiş yapmasının finansal dayanıklılığı artırdığını ortaya koyuyor.
Sürdürülebilir iş modeli
Hedef kitlelerin ihtiyaç ve beklentilerine uygun hizmet veya ürün sunmanın önemi kadar, sürdürülebilir bir iş modeli çerçevesinde ekonomik katma değer yaratması, çevresel ayak izini azaltması ve sosyal etki oluşturmasının anlamı artıyor. Markaların toplumsal fayda odaklı yaklaşım benimsemeleri, tüketicilerinin yaşamlarındaki dertleri dert edinmeleri ve çözüm üretmeleri güven sağlıyor. Özellikle kriz dönemlerinde sosyal etki yaratan markaların değerini artırdığı ve müşteri sadakatini sağladığı uzun yıllardır gözlemlenen bir olgu. Edelman Trust Barometer gösteriyor ki, tüketicilerin yüzde 84’ü tercih ettikleri markayla ortak değerlere sahip olmaları gerektiğine inanıyor. İnsanların yüzde 63’ü tercihini sosyal meselelere çözüm üreten markalar lehine kullanıyor, yüzde 75’i güvendikleri markaya sadık kalıyor.
Güven unsuru
Harvard profesörü Sandra J. Sucher’ın de belirttiği gibi, güven, bir markanın büyüyüp gelişmesi, ayakta kalması ve daha da önemlisi sürdürülebilir bir başarı yakalaması için hayati bir unsur. Tüketiciler, markaları güven, itibar, kalite, hizmet gibi kriterlerle değerlendiriyor ve seçiyor. Tüketiciler bir markaya tamamen güvendiklerinde, markayı kullanma, savunma ve sadık kalma olasılıkları yükseliyor. Edelman Trust Barometer sonuçlarına göre tüketicilerin yüzde 88’i bir markaya güvenmenin satın almada önemli veya vazgeçilmez olduğunu düşünüyor.
Paydaşlar güvenirse sadık, güvenmezse aktivist
Z Kuşağının yüzde 85’i markaların kâr amacı ötesinde çalışmasını bekliyor. Yüzde 69’u işe başvuru sürecinde şirket tercihini bu şekilde yapıyor. 60+ yaş grubu da gençlerden etkileniyor ve davranışlarını gençlere göre değiştiriyor.
Sosyal CEO
Liderlerin ana faaliyet alanlarının ötesinde insana ve doğaya iyi bakmasını, sosyal bir meselede değişim sağlamasını ve güvenilir bilgi vermesini istiyor. CEO’ların “sosyal lider” olmasını istiyor. Çalışanların yüzde 77’si sürdürülebilir bir yaşam için kendi CEO’suna güveniyor.

Çalışan bağımlılığı
Güncel araştırmalar gösteriyor ki, çalışan bağlılığını korumak için şeffaf iletişim ve güven ortamı yaratmak kritik önem taşıyor. Kriz dönemlerinde çalışanlarıyla bu davranışı benimseyen şirketlerin daha yüksek çalışan bağlılığı oranlarına sahip olduğunu görüyoruz. Şefkatli güç, samimiyet ve umut arıyor.
Etik teknoloji kullanımı
Teknolojinin etiğin rehberliğinde gelişmesini ve uygulanmasını sağlamak gerekiyor. Dünya Ekonomik Forumu öncesinde yayınlanan Global Risk Raporu’nda yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon ikinci kez üst üste ilk sıradaki risk olmayı sürdürüyor.
Sorumlu iletişim
İç ve dış iletişimde düzenli bilgi akışı, çalışanların ve paydaşların güvenini korumak için vazgeçilmez bir unsur. Ayrıca, kriz dönemlerinde liderlerin sosyal medya platformlarını aktif ve stratejik bir şekilde kullanması, marka imajını güçlendirmede etkili bir yöntem olarak öne çıkıyor.
İş birlikleri ve ortaklıklar
Sivil toplum kuruluşları, akademik kurumlar veya diğer şirketlerle iş birlikleri çok önemli. Edelman raporuna göre, inovasyon süreçleri konusunda kamu-özel teşebbüs ortaklığına güvenenlerin oranı son 10 yılda yüzde 45’ten yüzde 60’a yükselmiş durumda.
Liderlerin En Büyük Hataları

Zor dönemlerde asla yapılmaması gereken yönetimsel ve liderlik hataları neler?
En büyük hata, hiçbir zaman zorluk yaşamayacakmış gibi hazırlıksız yakalanmak ve panikle yönetmek. Liderin duruşu, tüm organizasyonun ruh halini belirler, bu nedenle sakinliğini koruyamayan bir lider, ekibini de kaosa sürükler. Bu durumu insan fizyolojisine benzetebiliriz: Tehlike anında vücudumuzun aşırı adrenalin salgılaması nasıl şoka neden oluyorsa, organizasyonlarda da kontrolsüz korku ve panik, benzer bir felç etkisi yaratıyor. İnsan doğası gereği bilinmeyene karşı tedirginlik duyar, ancak önceki deneyimler bu tedirginliği yönetebilmemizi sağlıer. Korkunun esiri olmak, kriz anında en yanlış kararları almamıza neden olabilir. Harvard Business Review tarafından yayınlanan Leadership Mistakes to Avoid During a Crisis araştırmasına göre, kriz dönemlerinde iletişimsizlik ve şeffaflık eksikliği, çalışanların ve müşterilerin markaya olan bağlılığını yüzde 30 oranında azaltıyor. Bununla bağlantılı olarak çalışanların ve müşterilerin duygusal durumlarını göz ardı etmek ve empati eksikliği de liderlikte geri dönüşü zor olan hatalardan biri.
Kurumsal değerlerden taviz vermek, gerçekleri görmemek, gerçekleri saklamak, öğrenmemek, dinlememek, geri bildirime ve iş birliğine duvar örmek, gelişmemek, dönüşmemek, hızlı ve tepkisel kararlar almak, stratejik perspektif kaybetmek, tek yetkili olmak veya sorumluluktan kaçmak, pozitif liderlikten uzaklaşmak gibi liderlik hataları, krizlerin etkisini daha da derinleştiriyor.
Liderin duruşu, tüm organizasyonun ruh halini belirler. Sakinliğini koruyamayan bir lider, ekibini de kaosa sürükler.
Şikayet Çağı Başladı!
Lider olarak çalışanlarınızın mental sağlığını desteklemek için hangi adımları atıyorsunuz?
World Economic Forum’un 2024 raporuna göre, mental sağlıklı şirketlerde, çalışan verimliliği yüzde 30 artış gösteriyor. Ne yazık ki mental sağlık, sadece iş ortamı ile ilgili değil… Ekonomik eşitsizlikten, politik belirsizliklere, iklim krizinden, iş güvencesizliğine kadar birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşan bir tablo. Bugün, insanlar gelişmiş ülkelerde bile çocuklarının kendilerinden daha iyi bir hayat yaşayacağına inanmıyor. Bu nedenle, yeni trend Şikayet Çağı’na, güven ortamı yaratmak, çalışanların kendilerini ifade edebileceği, hata yapmaktan korkmayacağı paylaşımcı bir iş ortamı sağlamak çok önemli. Uzaktan çalışma artık eskisi kadar yaygın olmasa da çalışanlar için iş-yaşam dengesi açısından önemli bir tercih sebebi olmaya devam ediyor. Diğer yandan, iş yerini sosyalleşme ortamı olarak da görüyor. Biz, bu konuda inisiyatifi çalışanlarımıza bırakıyoruz. Sorumlu iş anlayışlarına güvenerek, nerede çalıştıklarından ziyade iş sonuçlarını değerlendiriyoruz. Şirketlerin bu dengeyi nasıl yöneteceği, iş gücü rekabetinde belirleyici olacak. Ayrıca, bazı ülkelerde çalışma günlerinin dört güne indirilmesine yönelik gerçekleştirdikleri pilot çalışma sonuçları hepimizi ve şirketlerin performansını etkileyecek.
Zor zamanlarda yöneticilik yetilerini geliştirmek için önerileriniz neler? Bu konuda örnek aldığınız kişileri, faydalandığınız kitap ve podcastleri bizimle paylaşır mısınız?
Liderlik becerilerini geliştirmek için sürekli öğrenimi bir hayat felsefesi haline getirmek çok kritik. LinkedIn Learning’in 2024 raporuna göre, liderlik becerilerini sürekli geliştiren yöneticilerin zor dönemlerde yüzde 70 daha başarılı oldukları görülüyor. Öncelikle ulusal ve global gündemi takip etmek gerekiyor. Deneyim sahibi liderleri takip etmek ve onların tecrübelerinden öğrenmek çok değerli. Benim için, Paul Polman’ın sürdürülebilir liderlik yaklaşımı ve Adam Grant’in örgütsel psikoloji alanındaki çalışmaları önemli öğretiler içeriyor.
📚 Işıl Arıdağ’ın Önerileri 🎧








