Gökmen Sözen ile İlham Veren Gastronomi Yolculuğu
Yazı Boyutu:
Gökmen Sözen ile Türk gastronomisini uluslararası arenada temsil eden projelerin nasıl hayata geçtiğini, gastronomi kültürünün yerel ve global unsurlarını nasıl harmanladığını ve sektöre olan katkılarını konuştuk.
Gastronomi akla gelen ilk isimlerden biri olan Gökmen Sözen, Türk gastronomisini dünyaya tanıtma konusundaki öncülüğüyle dikkat çeken bir isim. 1992 yılında profesyonel otelcilik sektöründeki kariyerine başlayan Sözen, 1999’da turizm ve gastronomi yayınlarında yeme-içme fotoğrafçılığı üzerine çalışmalarına başladı.
2007 yılında Sözen Publishing and Organization’ı kuran Gökmen Sözen, Türkiye’nin gastronomi kültürünü tanıtma çalışmalarında da aktif rol oynuyor. Gökmen Sözen ile bir araya geldik ve hem gastronomi sektörünü hem de gelecek çalışmalarını konuştuk.
Gastronomi sektörüne ilginiz nasıl başladı? Sizi bu sektöre çeken motivasyonlar nelerdi?
Gastronomi sektörüne olan ilgim, yeme-içme fotoğrafçılığıyla başladı. Bu sektöre adım atmadan önce farklı, uluslararası otellerde deneyimlerim oldu. Ancak, yiyecek-içecek fotoğrafçılığı ile turizm ve gastronomi yayıncılığı da ilgimi çekmeye başladı. Şefler, şeflerin hikayeleri, yerel mutfaklar, uluslararası mutfaklar ve pişirme yöntemleri gibi konular, gastronomi sektörüne yönelmeme vesile oldu.
Gastromasa, gastronomi sektöründe uluslararası bir marka haline geldi. Bu etkinliği yaratırken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?
Gastromasa, uluslararası bir etkinlik ve 7 kıtada kendini kanıtlamış bir kongre. Uluslararası düzeyde önemli destekler alıyoruz ve bu destekleyen kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyoruz. Aslında, bu süreçte büyük bir zorluk yaşadığımız söylenemez. Bununla birlikte, Türkiye’nin gastronomi turizmi potansiyelini anlatmak, zaman ve bir strateji gerektirdi. Ancak bu zorlukların üstesinden ekip çalışması, güçlü bir vizyon ve bitmeyen bir öğrenme arzusuyla geldik. Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığımızla bu etkinliklerimiz kapsamında daha fazla birlikte hareket etmek istediğimizi belirtmek isterim.
Salon du Chocolat gibi projelerle yerel üreticiler ve global markalar arasında bir köprü kurmayı nasıl başardınız?
Salon du Chocolat, bir Fransız markası olmasına rağmen dünyanın birçok ülkesinde yer alıyor. Buradaki amacımız, Türkiye’deki pastacılık sektörünü büyütmek. Bunun yanı sıra çikolata, dondurma, artizan bakery ve kahve gibi alanlarda da büyüme hedefliyoruz. Bu nedenle, hem Türkiye’deki üreticiler ve global markalarla, hem de perakende ve HoReCa sektörleriyle iş birliği yapmayı planlıyoruz. Ortak akılla Türkiye pazarını büyütmek istiyoruz ve bunun için gerekli çalışmalar sürdürülüyor.
{330177}
Yerel tatları global değerler haline getiren projelerinizden bahsedebilir misiniz? Bu projelerin gastronomi sektörü ve Türkiye’nin tanıtımına katkıları neler oldu?
Burada tarhana, Antep fıstığı, sumak ve Güneydoğu biberleri gibi örnekler verebiliriz. Bu ürünler, dünyanın en önemli restoranlarında farklı reçeteler ve tekniklerle kullanılıyor. Gastromasa’nın bu süreçte büyük bir etkisi var. Sadece bu ürünler değil, aynı zamanda ekipman konusunda da Türkiye’ye gelen yabancı şefler ve medya aracılığıyla uluslararası düzeyde dünya ile köprü kuruyoruz.
Özellikle sumak gibi baharatlar, kokoreç ve tavuk göğsü gibi yemeklerle Türkiye’nin değerlerini daha fazla tanıtarak, etkili stratejilerle ülke mutfağına katkı sağlayabiliriz.
Gastronominin ekonomi ve turizm sektörleriyle kesiştiği noktada rolünüz nedir?
Gastrodiplomasi yapıyoruz ve yaptığımız işlerle gastronomi turizmini teşvik ediyoruz. Bu sadece İstanbul’la sınırlı kalmıyor; Londra, Gaziantep, Antalya ve Adana’da da bu projeleri gerçekleştiriyoruz. Önümüzdeki dönemde, birçok ilde ve yurt dışındaki farklı ülkelerde de bu projelerimizi büyütmeyi hedefliyoruz. Hem kendi markalarımız hem de uluslararası markalarımızla dünyada önemli ve saygın bir gastronomi etkinlik şirketi olmayı amaçlıyoruz.
Gastronomi sektörünü iş dünyasıyla entegre etme konusunda hangi adımları attınız ve bu entegrasyonun ekonomik yansımalarını nasıl görüyorsunuz?
Biz, profesyoneller ile tedarikçi firmaları birleştiriyoruz. Bu ekosistemde herkes birbirinden besleniyor ve ekonomik yansımaların oldukça yüksek olduğunu açıkça görüyoruz.
Yerel değerlerle uluslararası bağlantıları harmanlayan bir yapı oluşturdu. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Bu dengeyi sağlamak, Türkiye’yi iyi anlamaktan geçiyor. Türkiye’de bir Anadolu kavramı var ve Anadolu demek; tarım demek, yerel yemek demek. Uluslararası düzeyde yerel kitleyi yansıtmak istiyoruz. Diğer aşamada ise, Türkiye’nin önemli otel ve restoranlarının şefleriyle, yatırımcılarıyla konuşuyoruz. Bu şekilde Türkiye’nin tanıtımı yapılıyor ve denge sağlanıyor.
Türkiye’nin gastronomi haritasında daha fazla ön plana çıkması için global iş birliklerinizden nasıl faydalanıyorsunuz?
Global iş birliklerimiz, Türkiye’nin gastronomi haritasında daha fazla yer almasını sağlıyor. Uluslararası şeflerle ortak etkinlikler düzenlemek, dünyaca ünlü gastronomi organizasyonlarına katılmak ve yabancı medyada Türkiye’nin mutfak kültürünü tanıtmak bu süreçteki temel stratejilerimizden bazıları. Bu iş birlikleri sayesinde Türkiye’nin gastronomik potansiyelini hem yurt içinde hem de yurt dışında daha fazla insana ulaştırıyoruz.
Gelecekte gastronomi sektöründe hangi yenilikleri veya trendleri öngörüyorsunuz? Bu trendlere yönelik hazırlıklarınız nelerdir?
Lüks markalar büyüyecek. Lezzet arayanlar için luxury brasserie’ler, lüks à la carte restoranlar ve eğlence sektörünün de gelişeceğine inanıyorum. Çünkü lokal ürünler dünyanın her yerinde mevcut. Ancak, asıl odak hospitality (ağırlama) ve en önemlisi de lezzet olmalı. Bence lezzet keşiflerinin önümüzdeki dönemde büyüyeceği açık.
Gelecek hedefleriniz ve projeleriniz neler? Yeni alanlara genişleme planlarınız var mı?
Şehir festivallerinde büyüme hedefimiz var. Bu doğrultuda hem kendi markalarımızla hem de uluslararası bir markayla dünyanın en büyük şehir festivallerinden birini İstanbul’da planlıyoruz. Ayrıca, kendi markalarımızla Türkiye’nin özel yerlerinde düzenleyeceğimiz etkinlikler de var.
Gault&Millau ödül derecelendirme sistemi ve Creative People Awards ile Gaziantep, Antalya ve Adana şehir festivallerimizi, profesyonel gastronomi fuarlarımızı ve kongrelerimizi büyütmeyi hedefliyoruz. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da bu alandaki büyümeye inanıyorum.
Genç girişimcilere gastronomi sektöründe fark yaratmaları için ne tür önerilerde bulunursunuz?
Öncelikle altyapılarını güçlendirmelerini, dünya gastronomi şehirlerine gidip orada çalışarak, o bölgelerin mutfaklarını, servis sistemlerini ve diğer departmanları öğrenmelerini tavsiye ederim. Ayrıca, her bölgenin hangi unsurlardan beslendiğini gözlemlemelerini isterim.
Örneğin, New York finans şehridir, San Sebastián’da gastro turizm öne çıkar, Milano moda şehri, Paris ise müzeler şehridir ve bu unsurlar gastronomiyi etkiler. Kendilerine yatırım yapmalarını öneririm. Böylece fark yaratacaklarına inanıyorum.
