Philipp Plein ile Markasının Merak Edilenlerini Konuştuk
Yazı Boyutu:
Yeni koleksiyonun tanıtımı için İstanbul’a gelen tasarımcı Philipp Plein ile markasının saat tasarımlarının detayları ve yeni modelleri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Philipp Plein markasını nasıl tanımlarsınız?
Philipp Plein benim 25 yıl önce herhangi bir yatırımcı desteği almadan kendi başıma kurduğum bir marka. Bu marka, çeyrek asır boyunca yıldan yıla gelişti ve büyüdü. Ancak bugün bile kendimizi hâlâ bir start-up olarak görüyoruz. Kendimizi diğer lüks moda markalarıyla karşılaştırdığımızda, sektördeki en küçük markalardan biri olduğumuzun farkındayız. Bu durumu düşündüğümde, kendimizi her zaman “köpekbalığı akvaryumunda” gibi hissederim, tıpkı Disney’deki Nemo balığı gibi. Bilirsiniz Nemo, her zaman gülümseyen ve etrafta dolaşan renkli küçük balıktır; işte biz de öyleyiz. Daha küçüğüz ama daha hızlı ve rakiplerimizin çoğundan daha renkliyiz.
Büyük gruplara baktıkça, onların giderek daha büyüdüğünü ve güçlendiklerini gözlemliyoruz. Gittikçe daha fazla marka, şirketlerini büyük gruplara satıyor ve tasarımcılar şirketlerinden ayrılarak bu şirketleri elden çıkarıyor. Bilirsiniz, tarihsel olarak moda markalarının çoğu ya da neredeyse tamamı kurucularıyla özdeştir. Gianni Versace’yi hatırlarsınız, o sadece bir yüz değil, aynı zamanda bir tasarımcıydı ve markanın ruhuydu. Aynı şekilde, Jil Sander ve diğer birçok tasarımcı da geçmişte aynı şekilde tanımlanırdı. Ancak günümüzde bu durum artık geçmişteki gibi değil. Roberto Cavalli şirketten ayrıldı, Gianni Versace aramızda değil ve diğer tasarımcılar da şirketlerini sattılar. Dolayısıyla böyle bir durum yaşandığında, markanın içerisinde bir şeyler kayboluyor. Birkaç marka, kişi ayrıldıktan sonra markalarını yeniden inşa etmeyi başardı, özellikle Fransız markalarından Chanel ve Dior gibi.
Philipp Plein olarak markamın kurucusu ve aktif tasarımcısı olarak, tüketicilerimize sadece markamızın ismini değil, her zaman yeni ve farklı ürünler sunuyoruz. Pazardaki büyük markalara karşı güçlü bir alternatif olarak öne çıkıyoruz. Markamızın bugün bu kadar başarılı olmasının nedeni tüketicilerimiz. Markamızın bugünki başarısının temelini, yıllar içinde kazandığımız müşteri sadakati oluşturuyor. Bu nedenle, biz bir tüketici markasıyız ve lüks olsak da tüketicilerimizin ihtiyaçlarına odaklanmaya devam ediyoruz.
Bu şirketi 25 yıl önce kurduğumuzda, henüz bir marka değildik. Bir markanın gücü, markanın kim olduğunu ve tüketicilere ilettiği değeri anlamakla başlar. Eğer yeni bir markaysanız, başlangıçta sadece bir ürünsünüz. Bu nedenle, benim için her zaman ürünün kalitesi ve yeniliği önemli olmuştur. Moda sektöründe başarının ardındaki temel neden, ürünün kendisidir; insanlar sadece ürünü satın alıyordu, ismi değil. Tüketiciler, ürünlerinin ötesinde bir markayla bağ kurmak ve güven duymak isterler. Philipp Plein olarak, tüketicilerimize bu tür bir bağ ve güven sunmanın gururunu taşıyoruz. Dünya genelinde markamızı takip eden bir aile gibi hisseden büyük ve güçlü bir kitleye sahibiz.
Saat koleksiyonlarında nelerden ilham alıyorsunuz, hangi tarz ve özelliklere odaklanıyorsunuz?
Philipp Plein, maksimalist bir marka. Markamızın sesi her zaman yüksek ve dikkat çekici olmuştur. Hayatı, modayı ve ürünlerimizi kutluyoruz. Biz eğlenmeyi seviyoruz, müşterilerimizde de öyle. Philipp Plein’i “rock’n roll lüksü” olarak tanımlayabilirsiniz, çünkü biz benzerlerimize göre daha rahat, daha eğlenceli ve daha gürültülüyüz. Biz, gerçek insanlar için, gerçek insanlarla çalışan bir markayız. Müşterilerimize aile diyoruz ve bu sayede onlarla güçlü ve özel bir ilişki kuruyoruz. Bu dürüst ve samimi yaklaşımımız nedeniyle bazen politik doğrucu olmayabiliyoruz. Biraz daha asi, biraz daha seksi ve her şeyden biraz daha fazla olabiliyoruz. Bu, bizi farklı ve özgün kılıyor ve bu yüzden müşterilerimiz de bizi seviyor.
Tasarım özellikleri söz konusu olduğunda zamanı bu kadar benzersiz kılan da bu. Bu saatlerde gördüğünüz gibi, kurukafa figürleri var. Bu, markanın DNA’sından geliyor ve bazı saatlerimizde bu kurukafa figürünü 3d kadran olarak saate dahil etmek çok zor bir iş çünkü saat çok küçük. Dolayısıyla tasarımcı ve üreticimiz bu harika kreasyonları yaratmak için büyük emek harcıyor.
Tasarımlarda kullandığınız semboller var bunlardan biri de kurukafa. Bu sembollerin sizin için bir anlamı var mı?
Evet, Philipp Plein saatlerimizde kurukafa kullanıyoruz, bu markamızın DNA’sından geliyor. Burada markanın benzersiz kimliğini vurgulamak, maksimalist ve çarpıcı tarzını yansıtmak ve aynı zamanda bir özgünlük ve cesaret simgesi olarak kullanıyoruz.
Plein Sport’ta ise kurukafa kullanmıyoruz, altıgen bir logomuz var. Bu markamız ile müşterilere daha farklı bir deneyim sunmak ve çeşitli ihtiyaçları karşılamak için çalışıyoruz.
Saat tasarımı süreciniz nasıl işliyor?
Biz niş pazar uzmanlarıyız ve henüz keşfedilmemiş bir pazarı tespit edip doldurmayı hedefleriz. Bu pazarı doldurduktan sonra bile sınırları zorlayarak nişin dışına çıkarız. İlk saatim hepinizin bildiği bir markaydı ve o zamanlar altı veya yedi yaşındaydım. O zamanlar bu marka sadece pahalı lüks saatler takan kişilerin tercihi değil, aynı zamanda daha geniş bir kesimin beğenisini kazanan bir saatti. Ben, farklı ve özgün olmasını istedim. Bu nedenle, diğer ünlü saat markalarının kopyaları yerine özgün ve cesur tarzı sahiplendim.
Ama dedim ki eğer kendi saatimi tasarlarsam, artık bu saatleri takmak istemiyorum, sadece kendi saatimi takmak istiyorum. Bu yüzden bu saati gerçekten sevmek zorundayım ve arkadaşlarımın da benim saatlerime sahip olmasını istiyorum. Gerçekten harika olan neydi biliyor musunuz? Kız kardeşimle oturuyordum ve onun arkadaşı geldi. “Saatlerini internette gördüm, bir tane alabilir miyim?” dedi ve kendisi altın çok pahalı lüks bir saat takıyordu. Bu benim için en önemli andı. Pahalı bir saati olan bir kişinin moda bir saate sahip olmak istediğini anladım.
Saatlerimizin tasarım başarısı buradan geliyor. Gerçekten dikkat çekici ve pazardaki fiyat konumlandırması açısından da tüketicilerin beklentilerini karşılayacak noktada olma hedefimizi tutturduk. Kurukafa modelimiz buna iyi bir örnek; herhangi başka bir saate ve markaya benzemiyor. Bu özgün tasarım anlayışının biraz benim yaklaşımım olduğunu söyleyebilirim. Bu tarzı koruyabilmek için asla başka marka ve modelleri takip etmeye çalışmıyorum. Farklı olmak zorundayız. Biz farklı olmak için doğduk. Sadece farklı olarak daha iyi olabiliriz. İşin püf noktası bu. İşte bu yüzden herkes sola giderse biz sağa gideriz.
2024 koleksiyonunda bizi neler bekliyor?
25 yıldır markamla bir girişimci olarak içinde bulunduğum lüks moda pazarında yüzlerce markayla rekabet ediyorum. Markamızla pek çok başarıya imza attık. Philipp Plein’de cesur ve özgün bir tarzımız var, biz özünde maksimalistiz. Yeni stratejimizde; yeni bir markayla aktif spor pazarında gördüğüm potansiyeli kullanmak istiyorum. Plein Sport markamızla bu pazara giriş yapıyoruz ve bu markayı yakın gelecekte Türkiye pazarına da sunmayı planlıyoruz.
Saat&Saat ile yollarınızın kesişmesinden ve Türkiye’de markanızın büyümesinden bahseder misiniz?
Saatlerimizin, başarılı ve dinamik bir markayla birlikte sunulmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Saat&Saat ile çalışmak bizim çok heyecan verici. Tek resmi Türkiye distribütörümüz Saat&Saat ile Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da olmaktan çok mutluyuz. Bizim için fark yaratan en önemli unsurlardan biri de dağıtım ağıdır. Bunu da Türkiye’de Saat&Saat ile mükemmel ve başarılı bir şekilde ilerletiyoruz. Hem mağaza yapılanması hem de e-ticaretteki gücü ile öne çıkan Türkiye’nin Saatçisi Saat&Saat ile uzun vadeli iş birliğimiz var. Saat&Saat ile başarılı bir organizasyon, planlama ve uygulama süreci gerçekleştiriyoruz, bu da beraberinde başarıyı getiriyor.
{194382}