Rado Hakkında Merak Edilenleri Adrian Bosshard ile Konuştuk
Yazı Boyutu:
Rado’nun CEO’su Adrian Bosshard ile markanın tasarımları, iş birlikleri ve saat sektörünün dinamiklerine dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Le Corbusier ile modern ve günümüz teknolojisiyle uyumlu olarak yaptığınız iş birliğiyle başlayalım. Aslında 1920’lerden, 1930’lardan, şimdi ve yüzyıl sonra aynı mimariden bahsediyoruz. Önceki ile şimdiki iş birliğiniz ve koleksiyonunuzla ilgili nasıl geri dönüşler oluyor?
Genel olarak, Le Corbusier’in eserlerini incelediğimizde tasarım dili net ve zamansızdır. Gerek Hindistan’daki eserlerini incelediğimizde, gerek Paris’teki eserlerini incelediğimizde farklı bağlamlarda olmalarına rağmen hâlâ süper modern ve zamansız algılanmakla birlikte, insanları kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Benzerini, Rado’nun ilk DiaStar saatini piyasaya sürdüğü zaman da gözlemlemiştik; eski değil, zamansız bir saat. Bu da mimaride olduğu gibi saat endüstrisinde de tasarımın gücünü gösteriyor. Eğer güçlü bir tasarıma sahipseniz, o tasarım zamansızdır. Bir Porsche 911’i düşünelim mesela, zamansızdır. Her zaman güzeldir ve markayı görmeden de onun bir Porsche 911 olduğunu bilirsiniz.
Son olarak, vizyon ve felsefe konularına değinmek istiyorum. Le Corbusier’in aklında net bir vizyon vardı ve herkesin delirmiş dediği zamanlarda bunu başardı. Ve bugün hâlâ insanlar ona hayranlık duyuyor. Rado için de aynı şey geçerli. Cesur tasarımlarımız var ve dünya çapında birçok saat severimiz var. Özellikle Türkiye’de, bu paranın karşılığını arayan ve eğitimli müşteri kitlesi olduğunu görüyoruz. Özellikle de enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ülkede, insanların bir yatırım yaparken bunun sadece kısa süreli değil uzun süreli bir yatırım olarak görmesi önemlidir. İki veya üç yıl kullanıp kenara koyduğunuzda, bu kısa bir yatırımdır. Rado ise parasının karşılığını verir ve ömür boyu sürer.
Sadece zamansız tasarımlardan değil, aynı zamanda yüksek teknolojili seramik açısından da zamansız saatlerden bahsediyoruz. Bu iş birliği aynı zamanda sizin kendi teknoloji bakış açınızla da uyumlu, sadece tasarımla değil.
Tabii ki. Le Corbusier malzemenin, rengin ve mimarinin ustası. O bir dâhiydi ve çok yetenekliydi. Rado da dün açıkladığım gibi malzemenin, tasarımın ve aynı zamanda renklerin ustası. Söylemesi kolay ama gerçekleştirmesi çok daha karmaşık. Çünkü renkleri yapmak için arkasında muazzam bir teknoloji var. Yüksek teknolojili seramiklerin geliştirilmesinde 30-40 yılı aşkın bir deneyime sahip olduğumuz için bu güce ve olağanüstü gelişmeler yapabilme avantajına sahibiz. Zorlu ve karmaşık olsalar bile, korkmuyoruz. Çünkü bunu yapmak için gerekli yetkinliğe ve bilgi birikimine sahibiz.
Tasarım mükemmelliği açısından zengin bir geçmişiniz var. CEO bakış açınız ile saat endüstrisinde iz bırakan ikonik Rado saatlerinin neler olduğunu söyler misiniz?
Kesinlikle ikonik saatlerden biri DiaStar Original’dır. Çünkü DiaStar Original, çığır açan bir saatti. Bu sayede çizilmeye karşı tam dayanıklı bir saat yaratan ilk marka olduk. Sadece malzeme açısından değil, tasarım açısından da. Bu özel oval şekil ile dünya çapında çok beğenilen bir tasarım bulduk. Başlangıçta insanlar “Ne kadar çılgın bir tasarım!” dediler. Alışılageldik bir tasarım değil. Ancak tam da bunun yaygın olmadığı gerçeğinden dolayı, bu konuda çok sayıda hayranımız oldu. Şu anda bile DiaStar Original rakipsiz ve güçlü bir ürün. Yani bu bir çığır açıcıydı. Bir diğer çığır açıcı model ise Integral Ceramic’ti, çünkü seramik saatlere başlayan ilk marka biz olduk. Ve Integral’in kare şekli de onu ikonik yapan nedenlerdendi. Bir diğer ikonik ürün, elbette Centrix’tir. Açıdan açıya yazılım camımız var, eğim yok. İkonik bir tasarıma sahip olmakla birlikte, büyük bir miras ve büyük bir güce sahibiz. Porsche 911 gibi çok uzaklardan bile tanınabilen birçok ikonik ürünümüz var. Bu ikonik tasarım güçlü bir markanın en büyük sermayesidir.
Birçok teknolojik yenilikten bahsediyoruz. Sektörün öncülerinden biri olarak, akıllı saatler hakkında ne düşünüyorsunuz? Gelecekte ne beklemeliyiz?
Akıllı saat bir araçtır. Spor yapmak istediğinizde sağlık verileriniz, internet bağlantınız, telefonunuz var. Nihayetinde bilekte bir bilgisayara sahipsiniz. Bu bir enstrüman. Bu bizim işimizin dışında bir iş. Biz gerek malzemeler açısından, gerek hareketler açısından sanat eserleri yapıyoruz. Bir sanat eserinin içinde birkaç yıl sonra modası geçecek bir teknoloji yoktur. Bir Rado 3,5, 10, 20, 30 yıl sonra hâlâ trenddir, zamansızdır ve hâlâ çalışıyordur. Aradaki büyük fark budur. Dolayısıyla akıllı saatle karşılaştırma yapmak bizim işimiz değil çünkü bu tamamen farklı bir iş. Pek çok insan, hatta benim ailemde bile çocuklarım spor yapmak için akıllı saat takıyor. Bir tarafta akıllı saat, diğer tarafta Rado saat var. Rado saat, onların kalbi için olan bir şey.
Gelecekte sanat eserleri ile iş eserlerini ayırt edebilecek nesiller var mı?
Muhtemelen olabilir. Herkes saat takmıyor. Hatta saat takmayan pek çok insan var. Genç neslin akıllı saat takmaya başladığına inanıyoruz çünkü bileklerinde bazı verilere sahip olmak istiyorlar ve bileklerinde bir şeyler olmasına alışkınlar. Bir akıllı saatle, burada sahip olduğunuz enstrümanlara bileğinizde sahip oluyorsunuz, bu yüzden bu belli bir avantaj. Ama öyle bir an gelecek ki, ya alacağınız kişiye asla unutamayacağı bir şey hediye etmek isteyeceksiniz ya da bileğinizde birkaç yıldan daha uzun süre kalacak bir şey satın almak isteyeceksiniz. Çünkü bir yakınınıza bir akıllı saat hediye edeceğiniz zaman iki, üç yıl sonra bu akıllı saat kaybolacaktır. Rado gibi gerçekten değerli bir İsviçre saati verdiğinizde ise bu hediye ömür boyu onun hafızasında kalacaktır. Çünkü o saati ömür boyu takabilir. Akıllı saat takan bir kişi, Rado gibi gerçek bir İsviçre saati taktığında bileğinde gerçekten değerli bir unsur olduğunun farkına varana kadar bir geçiş dönemi olacağına inanıyorum.
Rado’nun sürdürülebilirlik ve etiğe değer verdiğini biliyoruz. Rado ve saat endüstrisi için sonraki adımlar nelerdir?
Bundan sonraki adımlarımız, başardıklarımızla mutlu olma motivasyonunu her zaman korumak. Ancak müşteriye her zaman daha fazla avantaj getirme beklentisine sahip olmaktır. Yani asla dinlenmiyoruz. Ar-Ge’den başlayarak, mühendislerimiz ve geliştiricilerimiz sürekli olarak geliştirme yapmak için harekete geçiyorlar.
Sürdürülebilirlik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Seramik bir saatten daha sürdürülebilir bir şey yok çünkü bu saat bir müşterinin elinde bir sonraki nesil için bile hayatta kalacak. Yani çöpe atılacak bir ürün değil. Bu sürdürülebilirliğin bir noktası. İkincisi, Rado sadece 4-5 yıldan beri değil, sürdürülebilirlik konusunda her zaman çok çaba sarf eden bir şirket oldu. Swatch Grubu’nun kurucusu Nicolas Hayek’in 20-30 yıl önceki mesajını bile hatırladığınızda, “Benim şirketimde birinci öncelik sürdürülebilir üretim yapmaktır” demişti.
Bu nedenle, nasıl ürettiğimize dair geçmiş deneyimlerimiz var. Sürdürülebilirliği sadece trend olduğu zaman üretmiyoruz. Bu bizim kurulduğundan beri gelen şirket felsefemizde var.
Rado’yu üç kelime ile tanımlarsanız, bunlar nelerdir?
Eşsiz, benzersiz ve kesinlikle duygusal ve zamansız.
Türkiye’nin sofistike ve olgun bir müşteriye sahip olduğunu söylediğinize göre, Türkiye için özel bir planınız var mı?
Türkiye’de her zaman iyi bir mevcudiyete sahip bir marka olduk. Ancak şimdi markanın bireysel satış noktalarındaki varlığını güçlendirmek için dağıtımda da Türkiye’de yapılan harika çalışmalar sayesinde, müşterinin ürünün değerini daha da takdir ettiğini görüyoruz. Çünkü uygun ortamlarda ve dağıtımda yetkin insanlarla karşılaşıyoruz. Yani amacımız kesinlikle seçici dağıtımı, kaliteli dağıtımı daha da arttırmak ve güçlendirmek, aynı zamanda markanın mükemmelliği mesajını son tüketicilere daha da fazla hissettirmek için ön saflardaki personelin eğitimiyle zaten yaptığınız çalışmaları sürdürmektir. Amacımız, uygun iletişim faaliyetleriyle markanın benzersizliğini ve ayrıcalığını daha fazla müşteriye ulaştırmak. Ve en iyisi, saati kollarına taktıklarında, sizin gerçek karenizi kollarında hissettiğiniz kadar farklı hissettiklerinde, bu elbette Türkiye pazarını daha da büyütecektir.
Türkiye’de hâlâçok parlak bir geleceğimiz olduğuna inanıyorum. Ve bunu kesinlikle yerel ekibimizle ve tabii ki Rado gibi premium bir markaya olan ilgiyi uyandırma fırsatına sahip olan sizin gibi yetkin gazetecilerle iş birliği içinde yapacağız. Ve ortak olarak, önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla Türk müşterinin keyfini çıkarabileceğimize inanıyorum. Buna kesinlikle inanıyorum.
Hayatınızın geri kalanında sadece bir Rado saat kullanabilseydiniz, hangisi olurdu?
Integral… 32 yıl önce evlendiğimde karımdan almıştım. Bu bir şaka değil, evlendiğimde karımdan almıştım. Kolumdaki saat bir seramik Rado Integral. Bugün hâlâ yeni gibi, çizik yok. Ve muhtemelen şanslı bir adamsam, belki 20 ya da 30 yıl ömrüm varsa, bu saatin önümüzdeki 20 ya da 30 yıl boyunca da yeni kalacağına inanıyorum.
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Türk müşterilerin markamıza duyduğu güveni görmekten yine çok etkilendim ve mutlu oldum. Çünkü İsviçre’de her zaman şanslı bir konumdayız; ekonomi sağlıklı, para birimimiz istikrarlı ve çok güvenli bir durumumuz var. Bazı ülkelerde durumun daha az istikrarlı olduğunu ve Türkiye’de olduğu gibi enflasyonun tüm insanlara ve özellikle de müşterilere zarar verdiğini gördüğümüzde her zaman olduğu gibi üzülüyoruz. Nüfusun %95’i faturalarını ödemek için çalışıyor ve bu enflasyon pek çok olumsuz etki yaratıyor. Elbette bu konuda üzgünüz ve müşteriye bir şeylerden keyif alma fırsatı sunabildiğimiz için de mutluyuz. Ve bir saat satın aldığınızda, bunun hayatınız için bir yatırım olduğunu biliyorsanız, parayı tutmak ve paranın değerlendirileceğini görmek kesinlikle çok daha iyidir. Bu nedenle, Türkiye’de insanların nominal değerlerini Rado gibi gerçek bir değere yatırdıkları kadar önemli bir konuma sahip olduğumuz için gerçekten gurur duyuyorum. Bu bizi gururlandırıyor, tüm ürün departmanımızın ve aynı zamanda küresel pazarlama departmanımızın başarısını gösteriyor. Doğru şeyler yapıyoruz çünkü Türk müşterilerin kalbine dokunuyoruz. Bu kesinlikle çok gurur duyduğumuz bir şey ve Türk müşteri davranışını gelecekte de sürdürmek için gereken her şeyi yapacağız.
Kısa vadede bir butik yaratmak gibi bir hedefimiz de var. Çünkü bir butikte, müşteriyi şaşırtmak için de tamamen farklı bir fırsatınız olduğunu görüyoruz. Örneğin; Tayvan Taipei’de bir butik gördüğünüzde, bir mağazanın tüm kaslarını görüyorsunuz. Tüm ürün yelpazesine sahipsiniz ve içeride yetkin insanlar var. Kısa vadede kesinlikle Türkiye’de de bir butik yaratma hayalimiz var. Bu yüzden bir çözüm bulmak yerel ekibimize bağlı. Umarım yakında böyle bir butiğin açılışı için sizi davet etme fırsatımız olur.
İlk aşamada bir pop-up mağaza harika bir fikir olabilir. Sadece alışveriş merkezlerinde değil, İstanbul Havalimanı’nda da olabilir. Sizleri iş için veya gezmek için Türkiye’de de ağırlamak isteriz.
Önceden iş dışında Türkiye’ye gelmiştim, birkaç ay içinde tekrar gelmeyi planlıyorum.
{159575}