Ulysse Nardin'in CEO’su Patrik Hoffmann ile Röportaj
Yazı Boyutu:
Komplike ve şık denizci saatlerini üreten Ulysse Nardin‘in CEO’su Patrik Hoffmann ile markayı öne çıkaran özellikler, yeni modeller ve Ulysse Nardin stili üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Ulysse Nardin 1846 yılından beri komplike ve şık denizci saatlerini üretiyor. Marka kelimenin tam anlamıyla yeni denizlere yelken açmaktan çekinmiyor. İnnovasyon, yüksek İsviçre saat teknolojisi ve geleneksel zanaatkarlığı buluşturan markanın CEO’su Patrik Hoffmann, 2017’nin yeni ve iddialı Ulysse Nardin saat koleksiyonunu tanıtmak için İstanbul’daydı. Kendisiyle markayı öne çıkaran özellikler, yeni modeller ve Ulysse Nardin stili üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Ulysse Nardin bu sene Baselworld yerine SIHH fuarında yeniliklerini tanıttı. Bu kararınızdan memnun kaldınız mı?
Kesinlikle. SIHH fuarında çok daha spesifik bir kitleye hitap ettik. Hem basın hem de bayilerimizle yakından ilgilenebildik. Fuarın son günü bu sene halka açıktı. Tüm biletler satıldığı için nihai tüketicilerle de buluşabildik. Bu uygulama Ulysse Nardin olarak bizi özellikle çok memnun etti; çünkü bu sayede aslında tüm saatlerimizin arkasındaki gizli kahramanlarımız, yani saat ustalarımız da fuarı gezebildiler.
Her sene harika modeller tanıtıyorsunuz fakat bu yıl birbirinden tarz ve işlev olarak çok farklı, fakat son derece iddialı bir koleksiyonla karşımızdasınız.
Çok teşekkürler, evet, fuarda toplam 35 adet yeni model tanıttık.
Yepyeni bir zaman tutma işlevine sahip Regatta Chronograph ile başlayalım isterseniz. Bu fikir nasıl gelişti?
Biliyorsunuz 2014 yılından beri America’s Cup’ın en başarılı takımlarından Artemis Racing’in sponsorluğunu yapıyoruz. Muhteşem Loick Peyron ve Iain Percy ile ilk tanıştığımız akşam yemeğinde, Percy bana bir regatta saatinin aslında zamanı nasıl tutması gerektiğini anlattı. Biz de bunu mutlaka geliştirmeli ve uygulamalıyız dedik. Açıkçası bu konuda tüm ekibimle ve ustalarımızla gurur duyuyorum çünkü Regatta Chronograph’ın özel zaman tutma mekanizmasını iki yıl gibi, böyle bir komplikasyon için aslında son derece kısa olan bir sürede tasarlayıp ürettiler.
Bu yeni kronograf tam olarak nasıl çalışıyor; daha doğrusu nedir bu modeli diğer yat yarış saatlerinden ayıran özellik?
Regattalarda, yarış başlamadan on dakika önce uyarı atışı yapılır. Bu on dakika içinde tüm yelkenliler başlangıç çizgisine gelmek zorundadır. Bu çizgiye en yakın mesafede başlamak fakat yarıştan önce çizgiyi geçmemek için (çünkü bu durumda penaltı cezası alarak yarışa en son başlamaları gerekir) çok büyük efor sarf edilir. Hemen akabinde start verildiğinde, zaman tutmak için daha önceki kronograflarda kaptan saatin kronograf butonuna hemen basmalıydı. Bu kadar yoğun bir çaba içindeyken ve başlangıcı doğru yapmak bu kadar önemliyken, kronometreyi ayarlamak dikkat dağıtıcı olabiliyordu. Yeni Regatta Chronograph’ın çok özel bir düzeneği bulunuyor. Yarıştan on dakika önce atışı yapıldığı anda kaptan kronografı on dakika öncesine kurup başlatıyor. Kronograf kolu on dakika boyunca saat yönünün tersine dönerek yarış öncesi hazırlık zamanı boyunca geri sayım yapıyor. Start verildiğinde tam 12 konumuna gelmiş bulunuyor ve tam bu noktada saat yönünün tersine dönüşünü durdurarak saat yönünde ilerlemeye, yani zaman tutmaya başlıyor. Kaptanın ve tüm ekibin de dikkati sadece yarışa odaklı kalıyor. Bu model benim favorilerimden; bu ara sadece onu takıyorum. Mekanizma olarak son derece komplike bir saat olmasına rağmen tasarım olarak daha sade. Son yıllarda yükselen bir trend bu aynı zamanda, yani sadelik ve yalınlık.
Yalın tasarımıyla dikkat çeken bir diğer yeni modeliniz de Marine Annual Calendar Chronometer.
Bu model Regatta’nın tam zıddı aslında. Sadeliğin doruk noktası. Mekanizması fazla komplike değil; senede bir defa şubat ayında ayar gerektiren yıllık takvim işlevine sahip. Birçok erkek artık hem spor ve gündelik kıyafetler hem de takım elbiselerle takabilecekleri modellere yöneliyor. Marine Annual Calendar tarihi denizci kronometrelerinden ilham alınarak tasarlandığı için son derece klasik bir duruşa sahip. Kadranı Donze Cadrans atölyelerimizde Grand Feu mineleme tekniği ile yapıldı. Biliyorsunuz mine işi kadranların rengi asla zamanla solmaz ya da değişmez. Adına ve markanın ruhuna uygun olarak denize ve güce gönderme yapan mavi renkte çalışıldı.
Gelelim parmak ısırtan tasarımıyla herkesi büyüleyen InnoVision 2’ye. 2007 yılındaki ilk versiyonunda olduğu gibi yine 10 adet yeni teknolojiye sahip konsept bir saat.
InnoVision 2 benim için çok şey ifade ediyor. İlkinin yapılış süreçlerinde de bizzat bulunmuştum ve o modelde de 10 yeni patentli saatçilik innovasyonu tanıtmıştık. Bildiğiniz gibi bu yeniliklerden sekiz tanesi ilerleyen yıllarda diğer modellerimizde de kullanılmaya başlandı. Ulysse Nardin hacim olarak diğer markalara göre çok daha ufak olsa da, saat mekanizmalarının tüm bileşenlerini kendimiz üretiyoruz ve kendi mekanizmalarımızı en ufak bileşenine kadar kendimiz tasarlıyoruz. Saatçilikte hep sorulan bir soru vardır; mekanik saatçilik daha ne kadar ileri gidebilir? Çünkü belirli fizik kurallarıyla sınırlısınız ve bugüne kadar saat teknolojisi ilerleyebileceği kadar ilerlemiş gözüküyor. Ulysse Nardin InnoVision gibi konsept saatleriyle bu çıtanın her zaman yukarı taşınabileceğini gösteriyor. InnoVision 2 için 14 yeni uygulama arasından 10 tanesini seçtik. Standart otomatik kurmalı saatlerdeki gibi bileğin hareketine bile ihtiyaç duymayan, en ufak harekette kendi kendini kuran mekanizma bunlardan birisi. Ve ilkinde olduğu gibi bu yenilikler yavaş yavaş tüm diğer modellerimizde de uygulanmaya başlanacak.
Ulysse Nardin’i kimler satın alıyor? Belli bir yaş grubu, meslek, yaşam ve giyim tarzından söz edebilir miyiz?
Markayı yıllardan beri takip eden ve neredeyse her çıkan modelden satın alan sadık bir müşteri kitlemiz mevcut. Belli bir yaş ya da meslek etrafında sınıflandıramayız, fakat markanın ruhunu anlayan ve yaşayan kişiler bunlar. Son yıllarda ise genel olarak saat satın alan kişilerin demografisi çok değişken hale geldi. Artık 20’li yaşlarında olup 60 bin İsviçre frangı dolaylarındaki modellerimizi alanlar var. Birçok kişi modayı takip etmiyor ya da kendi stilini oluşturuyor. Beğendiği saati takıyor. Mekanizmasına önem verip komplike modelleri tercih eden de var, tasarımı yüzünden saat seçen de.
Siz ne tarz saatlerden hoşlanıyorsunuz; klasik mi spor mu? Ya da şöyle soralım: Çap ve kasa kalınlığı açısından belli bir tercihiniz var mı?
Gençliğimden itibaren hep iri ve kalın saatleri, gösterişli modelleri sevmiş ve kullanmışımdır. Fakat son yıllarda hem Ulysse Nardin hem de diğer markalar daha ince ve sade tasarımlara da ağırlık veriyor. Ve belki de yaşımdan olsa gerek (gülüyor) bu modellerden gittikçe daha fazla hoşlanıyorum.
En favori Ulysse Nardin saatiniz hangisi?
Bu cevaplaması çok zor bir soru. Seçmek imkansız. Ve açıkçası işim gereği tüm saatleri her sene denemem gerektiği için sürekli farklı modeller takıyorum. Yine de bu sene en favori modelimin Regatta Chronograph olduğunu söyleyebilirim. İri ve gösterişli bir spor saati, fakat gördüğünüz üzere takım elbiseyle de harika duruyor. Her kıyafetimle keyifle kullanıyorum.
İşinizin en sevdiğiniz yönü nedir?
Burada sizlerle olmak. (Gülüyor) Gerçekten! İnsanlarla birebir iletişim kurmayı çok seviyorum. Her sene yeni modeller üzerine konuşmak için gerek basın gerekse de bayi ve müşterilerimizle bir araya gelmek beni çok mutlu ediyor. İşimin en çok sevdiğim bir diğer yanı da ofiste değil, üretim atölyelerinde bulunmak ve ustalarla fikir alışverişi yapmak. Aksiyonu ve yaratıcılığı çok seviyorum. Ve şu bir gerçek; hareket halinde olmazsanız, insanlarla iletişim kurmaz ve gezmezseniz yeni tasarımlar için ilham alamaz ve fikirler üretemezsiniz.