Afet Sonrası Dönemde Aile ve Toplumda İlişki Yönetimi
Yazı Boyutu:
Yıkıcı afet sonrası hem aile hem de toplum içerisindeki ilişki sürecini ve olması gerekenleri İlişki Danışmanı Serhat Yabancı ile konuştuk.
Deprem Hakkında Bilimsel Doğruyu Unutmamak Gerekli
Türkiye’nin fay hattı ve risk durumu bilimsel bir gerçek ve bu gerçeklikle yaşamamız; hayatımızı buna göre şekillendirmemiz gerekiyor. Aksi sorumluluktan kaçmaktır. Depremler sonucunda durumu dışsallaştırmak ya da içselleştirmeye gidilebiliyor. Dışsallaştırmak suçu, sorumluluğu ilahi bir kaynağa ya da başka bir topluma yüklemek; içselleştirmek de ‘Bir suç işledim bunun bedelini yaşıyorum’ demek oluyor. Kendini ya da yanındakileri suçlamak, olacağı bilinen bir gerçeğe kaderci yaklaşmak doğru değil. Sorumluluğu alıp tecrübelerden ders almak gerekiyor. Deprem konusunda her zaman bölge değişiyor, hikâye değişiyor ama senaryomuz hep aynı. Senaryoyu değiştirmek gerekiyor.
Hayatınıza normal şartlarınızla devam ettiğiniz için kendinizi suçlu hissetmeyin. Bu sizin merhametinizi gösterir ama güçlü olmak zorundayız ki ayağa kalkabilelim.
Farkındalık Oluşmalı
Psikolojide bir denklem vardır: Eğer bir şeye çok üzülüp ağlarsanız onunla ilgili almanız gereken önlemi almazsınız. Çünkü insan psikolojisi şöyle düşünür: “Ben acı çekip bunun bedelini ödedim ve atlattım.” Bunun sonucunda da insanlar önlem almadan rutine dönmeye başlar. Bunu tersine çevirmeli ve bilimsel verileri duygusal konforunu bozacak bilgiler olarak görmemek aksine sorumlu davranmak gerekli. Benim görüm kaderci bakış açısının artık değiştiği ve toplumda farkındalık oluştuğu yönünde.
Travma Özellikle Yalnızlık ve Çaresizlikle Tetiklenir
Travmanın kökeni çaresizliktir. İnsan çaresiz ve yalnız kaldığında travması daha da artar. Bir şeyi paylaşmak istediğinizde paylaşacak birini bulamamak travmadır. Afetler özellikle bu çaresizlik hissi yüzünden travmadır. Bu nedenle afet sonrası ya da başka bir durum yüzünden duygularınız içinden çıkılmaz hale geldiğinde dertleşip, konuşup, duygularınızı ifade edin, paylaşın ki hem anlaşılma hem kendinizi ifade etme mekanizması işlesin hem de destek görme alanınız gelişsin.
Depremden Duygusal ya da Fiziksel Zarar Görmüş Biriyle Nasıl Konuşulmalı?
Eğer biri size duygularını açarsa dikkat etmeniz birkaç nokta var:
- Paylaşım yapmasını engellememek gerekli. Bırakın anlatsın. Kendinizden bahsetmeyin.
- Acı yarıştırmamak, ‘Seninki de dert mi’ dememek lazım. Bu acıyı değersizleştirmektir.
- Şükret dememeliyiz. Senden daha kötüler var şükret demek büyük bir duygu küçümsemesidir. Şükret demek yukardan bir dille konuşmaktır.
- Arkasında durmayacağınız hiçbir vaatte bulunmayın. Eğer yapamayacaksanız ‘her zaman yanındayım’ demeyin. Zaten güveni kırılmış insana ikinci bir hayal kırıklığı yaşatmayın.
- Denilebilecek en güzel şey ‘Elimden gelen bir şey varsa yapmaya hazırım, buradayım. Yapabileceğim her şeyi yaparım’ demek.
Duyguları Nasıl Yönetebiliriz?
Bir afet sonrasında birinci aşama insanları kurtarıp ve yaşamsal ihtiyaçlarını gidermek akut olan evredir. İkinci evre ise psikolojik sağlamlıktır.
Her durumda olduğu gibi afet sonrasında da duyguları iyi yönetmek zorundayız. Bu duygular arasında sadece olumlu duygular yok nefret ya da öfke gibi olumsuz duygular da var. Yoğun hissedilen duyguların hepsi çok keskindir. Duyguların iyi yönetimi akli tarafımızın ne kadar iyi olduğumuzu gösterir. Aklı hiçbir zaman devreden çıkarmamak gerekli. Duyguları yönetemezsek işler çığırından çıkar.
Depremden fiziki olarak zarar görmeyenlerin, duygusal olarak zarar görenlere bağlı olmak da bir travma. İzlemek, tanık olmak, okumak gibi… Durumun bizim üzerimizdeki etkilerini azaltmanın yolu da çabalamaktan geçiyor.
Aile İçinde İletişim Nasıl Olmalı?
Aile içinde özellikle çocukların duygularının paylaşılmasına alan tanınmalı, sorular sorulmalı, depremin yıkıcı etkisinden çok bilimsel boyutu anlatılmalı. Olayın olağan yeryüzü hareketleri olduğu anlatılmalı ve kader gibi yansıtılmamalı. Özellikle 12 yaş altındaki çocuklar soyut olayları anlayamazlar. Olabildiğince somut şekilde gerçeklikten ve olası deprem durumunda neler yapılacağından bahsedilmeli.
Anne ve baba, çocuğun ne hissettiğini, ne düşündüğünü yargılamadan ve eleştirmeden dinlemeli. Yardım faaliyetlerine çocuk aktif bir şekilde dahil edilmeli. Zorlamadan destek istenmeli. Afeti anlama süreci de bir kriz ve aile içinde kriz yönetimi yapılmalı.
Depremi bilmeliyiz ama aile içinde konu çok fazla gündeme gelmemeli. Televizyon gibi sürekli depremden, oluşan acılardan bahseden kanallar ev içinde sürekli dinlenilmemeli. Yaşama rutin akışında devam edilmeli ama eğer hissedilen kaygı ve korkular varsa açıkça ifade edilmeli. Alınacak önlemler birlikte planlanıp anlatılmalı.
Çocuklar Konusunda Çok Hassas Olunmalı
Depremle birlikte herkesin hassaslaştığı konulardan biri de çocuklar oldu. Herkes koruyucu ailelikten bahsetmeye başladı. Ama burada çocuklara koruyucu aile başvurusunda bulunmadan önce şu noktaya çok dikkat etmek gerekli: Anlık merhametle, hissedilen suçluluk duygusuyla karar vermemek gerekli. ‘Ben bir çocuğun sorumluluğu hayat boyu alabilecek sorumluluğa, ekonomiye, bilinç düzeyine sahip miyim?’ diye sormak gerekli. Yoksa ekranda görülen sahneler sonucu canlanan duygularla karar verilmemeli.
12 yaş altı çocukların deprem odağından uzaklaşması gerekiyor. Etkilenen şehirlerdeki okullar dışındaki okulların -şartların uygun olduğu yerlerde- eğitimin devam etmesi gerekli. Kadronun yeterli olduğu depremden etkilenmeyen şartların uygun olduğu okullarda eğitim devam etmeli. Çocukların konunun merkezinden uzaklaşması gerekli. Paylaşımda olmaları gerekli.
Depremi Yaşayan Çocuklara Nasıl Yaklaşılmalı?
Kötü bir durum yaşayan çocuğa (enkazdan çıktıysa ya da ailesini kaybettiyse) bu durumun üstünü kapatacak büyük hediyeler, eğlenceler sunulmamalı. Çocuk böyle bir durumda ‘görmemem gereken bir şey var’ diye düşünmeye başlar.
Çocukları doğal akışına bırakmak eğlence mekanizmasından vazgeçmek gerekli. Duygularını söylemesine izin verilmeli. Çocuklara da nasihat vermemeliyiz. Eğer hep orada olmayacaksan ‘Ben hep buradayım’ dememeliyiz çünkü olamayacaksanız bu büyük hayal kırıklığı yaratır.
Ailesini kaybeden çocuklarda mutlaka uzman desteği devreye girmeli. Çocuk gerçeği bilmeli. ‘Melek oldu’ demek yerine gerçeği mantıklı bir şekilde anlatmak gerekli. Uyum süreci gerçeklere göre şekillenmeli. Çünkü ortada unutulmayacak bir gerçek var. Hiçbir şey unutulmayacak ama her şeyin etkisi değişecek. Olanları değiştiremeyiz ama bırakacağı izleri şekillendirebiliriz.