preloader

Çocukların Okula Dönüş Döneminde Dikkat Edilmesi Gerekenler

09.09.2024
Çocukların Okula Dönüş Döneminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
OGGUSTO CLUB’A ücretsiz üye olarak yazıyı sesli dinleyebilirsiniz.

Yazı Boyutu:

Çocukların okula dönüş döneminde yaşadığı kaygıların nedenlerini ve ebeveynlerin bu süreçte dikkat etmesi gerekenleri uzmanlara sorduk.

Keyifli bir yaz tatilinin ardından çocuklar için okula dönüş zamanı başlıyor. Ancak uzun süre okuldan uzak kalan ve eğitim serüvenine yeni başlayacak çocuklarda adapte olma konusunda ufak sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu süreçte ise en büyük sorumluluk ve destek ebeveynlere düşüyor. Biz de OGGUSTO olarak çocukların okula dönüş döneminde yaşadığı kaygıların nedenlerini ve ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktaları uzmanlara sorduk. Gelin, çocuğunuzun okula dönüş dönemini daha rahat ve mutlu geçirmesi için dikkat etmeniz gerekenleri birlikte keşfedelim.

Uzman Klinik Psikolog Büşra Tarçalır

Çocukların Okula Dönüş Döneminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Büşra Tarçalır

Çocuklarda okula dönüş kaygısı neden olur?

Yaşam genel çerçeveden bakınca, bir ayrışma ve buluşma döngüsüdür. Bir çocuk için bu döngünün somutlaştığı belli başlı anlar var. Örneğin; ebeveynlerin işe gitmesi, uyku saatinin yaklaşması, oyun saatinin bitmiş olması ve okula gitme vaktinin gelmiş olması gibi. Çocukların henüz saat mefhumlarının olmadığı gerçeğini işin içine katarsak, onlar için okul saatlerinin belirsizliğine dayanmak da güçtür. Okul bilgi bombardımanın olduğu bir alan. Üstelik bunu yalnızca akademik anlamda söylemiyorum, akran ilişkilerine dair gözlem yapılabilecek, yeni kuralların masaya konduğu, çatışma olduğunda ya da grubun parçası gibi hissettiğinde duyguların şaha çıktığı bir alan. Ve bu bilgilerin içinde yer edinmek bir çocuk için kolay olmayabilir. Çocuk hiç kaygılanmasa bu bence daha dikkat çekici olur. Ayrışmalara elbette tepki vereceğiz ve kaygılanmak da bunun bir parçasıdır.

Bu kaygıyı ortadan kaldırmak için ebeveynlerin nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Kaygıyı ortadan kaldırmamız gerektiğini düşünmüyorum. Ama çocuk için kaygısının her yeri kapladığı bir yeri daha feraha erdirmenin yollarını konuşacaksak bu, kaygısının olduğunu kabul etmekle başlar. Endişelenecek bir şey olmadığı bilgisini vermek çok akılcı gelebilir ancak fayda etmez çünkü duygu varsa vardır. “Okula gittiğin için bazen canın sıkılıyor, ayrılmak istemiyorsun, anlıyorum, ben de benzer duygular hissediyorum bazen” demek ortak bir kanal bulmanın ilk adımları. Bir duygunun evrensel olduğu gerçeğini çocuk ilk başta idrak edemeyebilir ama biz hatırlatıcısı olduğumuzda kaygılanmanın yanlış bir şey olmadığı mesajını vermiş oluruz.

Özellikle ilkokula yeni başlayacak çocukların okula uyum sağlaması için ebeveynler nasıl bir yol izlemeli?

Kaygıyı yalnızca okulla ilgili olan sürece bağlamaktansa, çocuğun ayrışma-buluşmalara dair tepkisinin nasıl olduğunun dikkate alınması gerektiğine inanıyorum. Okul çocuğun pek çok alanda fayda göreceğine inandığımız bir alan ve çocuk bu alanda olmayı reddettiğinde gerçek bir sorunla baş başa olduğumuzu hissedebiliriz. İlk olarak, uyum sağlamanın şıp diye olmayacağını kabul etmekle başlayalım ve dikiş gibi iki ileri bir geri kısımları da içinde barındıran bir süreç olduğunu hatırlayalım. Ebeveynin daima orada olması (sadece ve elbette fiziksel anlamda değil ama çocuğun hissettiklerini kucaklamaya hazır olduğu şekilde orada olması), anlayışlı bir tonda çocuğu duyması önemli. Okulun da ebeveyni desteklemesi çok elzem çünkü bu bir işbirliği esasen. Çocuk okulla, öğretmenle, bir akranıyla, servis şoförüyle bağ kuracak ki evde bağ kurduklarının yoksunluğunu çekerek hayatta kalma mücadelesi vermesin. Bu bir öğrenme süreci, alışmanın da belirlenmiş bir süresi yok. Çocuğun ihtiyaçlarını merkeze alan bir tutum sergilemek herkesin işini kolaylaştırır. Kendi kurallarımızı, beklentilerimizi yansıtmadan evvel çocuk ne için hazır diye bakmalıyız. Yavaş, temkinli ama güvenli olanla kalmalıyız, sorularına dürüstçe cevap vermeliyiz, bol bol oyun oynamalıyız.

Bazı çocuklar problemlerini kendi içinde yaşar. Bu gibi durumlarda çocuğun okula dönüş döneminde sıkıntılar yaşadığı nasıl anlaşılır? Okul kaygısının belirtileri nelerdir?

En bilindik hali okula gitmeyi reddetmektir. Sabah evden çıkmanın zorlaşması, kan, ter ve gözyaşı ile ayrılma sahnelerinin dramatikleşmesi gözle görünen belirtilerdir. Ancak her çocuk bu kadar dışa vurumcu olmayabilir, bizim sınıfta olup bitenlere tümüyle vakıf olabilme şansımız olmadığı için öğretmenin gözlemlerinin ebeveyn ile buluşması gerekir. Örneğin; okulla hiç ilgisi yokmuş gibi görünen zamanlarda çocuğun davranışsal olarak zorlandığını ve zorladığına şahit olabiliriz. Bu, gece uykuya geçişten tutun, iştahsızlık, hırçınlık, tuvalet problemleri ve hatta her zaman anlaştığı çocuklarla yaşadığı anlaşmazlıklar şeklinde kendini gösterebilir. O yüzden bir çocuğun bize gösterdiği şey hiçbir zaman yalnızca o konuyla ilgili değildir, altında neler olduğunu araştırmaya gönüllü olmalıyız.

Öğretmen ve arkadaş etkeninin çocukların okula adapte olma sürecinde etkisi nedir?

Muazzam bir etkisi vardır. Kendine ait olan bir yerin olması herkese iyi gelir. Çocuğu merakla ve şefkatle karşılayan bir öğretmen, onunla oynamaya can atan bir akran, süreç üzerinde inanılmaz bir etkiye sahiptir. Ve bunlar, neden okula gitmesi gerekiyor başlığı altında yaptığımız/yapacağımız tüm konuşmaların üstündedir çünkü bağ kurmak her şeydir. O yüzden okula adapte olmakta zorlanan çocukların daha sık zaman geçirebileceği bir çocukla eşleştirilip ilk zamanlarını böyle geçirmesini öneririz. İlişki kurmak dans etmek gibidir, bir ritmi vardır ve on beş kişiyle aynı anda dans etmektense başlangıçta tek bir kişiyle prova etmek daha güvenlidir.

Sizce bu süreçte profesyonel bir destek alınmalı mıdır?

Okul-ebeveyn iş birliği yaptığı halde uğraşlarının bir sonucunu göremiyorsa eğer elbette destek almak iyi bir fikir olur. Okul meselesi büyük bir sorun haline geliyorsa, ev içindeki dinamiklere bakmak gerekir. Çocuk evden nasıl bir doyum alıyor, oyuna ne kadar vakit ayrılıyor, birincil bakım veren kişiler ve ebeveynlerin tutumu nasıl gibi birçok başlığın ele alınması gerekebilir.

Uzman Psikolog Sinem Olcay

Çocukların Okula Dönüş Döneminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Sinem Olcay

Çocuklarda okula dönüş kaygısı neden olur?

Okul, çocuklar için bağımsız bir birey olmanın sorumluluğunu taşımaları gereken, gün boyunca duygu, düşünce ve davranışlarını düzenlemelerinin beklendiği ve bunlarla beraber öğrenme, keşif, sosyal paylaşım ve eğlence içeren en geliştirici tecrübe ve büyüme ortamıdır. Çocuklar okul dışındaki hiçbir ortamda, hem bireyselleşme hem grubun anlamlı bir parçası olma bakımından bu denli bütüncül bir deneyim yaşamazlar. Özellikle okula dönüş zamanı, çocuk benliği için tam bir konfor alanı ve sığınılacak liman işlevi gören aile çevresiyle geçirilen uzun tatil zamanlarının ardına denk geldiği için büyük bir değişimi temsil eder. Bu büyük değişimin en temel öğesi elbette ki kendi seçimlerinin sorumluluğunu çok da taşımak zorunda olmadıkları ebeveyn destekli ilişkisel ortamdan, kendi kendilerini kontrol etmeleri ve yönetmeleri beklenen bağımsız ortama geçiştir. Değişim, hem konforlu ilişkilerden bağımsızlaşmaya doğru olduğu hem de tatil ve okul sürelerinin zaman olarak uzun olması dolayısıyla oldukça net ve keskindir. Bu durum da elbette ki uyumlanma bakımından kaygıları ve zorlukları beraberinde getirebilir.

Bu kaygıyı ortadan kaldırmak için ebeveynlerin nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Bu kaygılarla başa çıkabilmenin en ideal yolu aslında zorlanmaları önceden beklemek ve önlemler almak olurdu. Uzun yaz tatilleri çocuklar için hem öğrenme kayıpları hem de gelişimin temel hedeflerinden olan bağımsızlaşma becerileri bakımından gerilemelerle doludur. Bu döngüyü kırmak için tatil dönemi boyunca çocukların günün belli aralıklarında okul çalışmalarına ve özellikle okumaya düzenli devam etmelerini sağlamak ya da yaz okulu gibi yapılandırılmış ortamlarda akademik, sportif ve sanatsal gelişimlerini desteklemeye devam etmek oldukça etkili yöntemlerdir. Benzer şekilde okul açılışından önce yapılan oryantasyon haftaları da aynı işlevi görür. Geçişi kademeli yapmak ve çocukların adım adım yeni düzene alışmalarını sağlamak kaygılarla başa çıkmanın en iyi yoludur. Eğer bu önlemler alınamadıysa ve tatil ortamından okul ortamına yani konforlu ilişkisel alandan bağımsızlaşma beklentisine geçiş keskin bir şekilde gerçekleşiyorsa kaygılı çocuklara süreç boyunca duygusal rehberlik yapabilmek önemli olacaktır. Bunun için hem ebeveynlere hem öğretmenlere duyarlılık rolü düşmektedir. Duygusal rehberlik, en temelinde çocukla doğru zamanlarda empatiye ve problem çözümüne odaklı iletişim kurabilmek demektir ve gelişimde adeta sihirli bir etkisi vardır.

Özellikle ilkokula yeni başlayacak çocukların okula uyum sağlaması için ebeveynler nasıl bir yol izlemeli?

İlkokul okuma yazmayı öğrenerek, çocukların zihinlerinde ve benliklerinde özellikle ebeveynden ve diğer herkesten ayrı bir varoluş alanı kazandıkları yepyeni bir dönemdir. Elbette ki bu kazanım gerçekleşip, çocukta okuma ve yazma bir alışkanlık olarak yerleşene kadar ebeveyn desteği oldukça önemli ve gereklidir. Temelde ebeveynlerin ilkokula hazırlık olarak çocuklarına verebileceği desteği sosyo-duygusal beceriler, öz-bakım konuları ve öğrenme becerileri olarak sınıflandırabiliriz ve aslında bu hazırlık neredeyse çocuk doğduğu andan itibaren başlar. Tüm bu alanlarda çocuğun iyi desteklenmiş olması okul uyumunu garantiler. Biraz daha detaylandırmak gerekirse ilkokula başlamadan önce ebeveynlerin çocuklarına harf ve sayılarla tanışma fırsatı vererek; dikkat ve odaklanma, el-göz koordinasyonu, dinleme ve komut alma becerileri kazandırarak akademik öğrenme süreçlerinde desteklemesi önemlidir. Diğer yandan sıra bekleme, paylaşma, arkadaşlık kurma gibi beceriler ve duyguları tanıma ve ifade etmeyle başlayan öz-düzenleme kapasitesi çocuklarda mutlaka desteklenmelidir. Son olarak da ebeveynler; çocuğun yemek yeme, giyinme, tuvalet gibi fiziksel bakım konularında bağımsızlaşmasına yardımcı olmayı ve diğer yandan karar verme, seçim yapma, sorumluluk alma hatta kendi eşyalarına sahip çıkma gibi konularda bireysel farkındalığını arttırmayı okul uyumu için mutlaka önemsemelidir.

Bazı çocuklar problemlerini kendi içinde yaşar. Bu gibi durumlarda çocuğun okula dönüş döneminde sıkıntılar yaşadığı nasıl anlaşılır? Okul kaygısının belirtileri nelerdir?

Kaygı belirtileri çocuğun yaşına, becerilerine, mizacına ve ebeveyn ile olan etkileşiminin kalitesine göre çok çeşitli olabilir. Bazı çocuklar için psikosomatik diyebileceğimiz derinlikte okula gitmeden önce karnının ağrımaya başlaması ya da okulun kapısında ateşlenmek kadar net işaretler olabilir. Bazı çocuklar ise okula gitmek istemediğini söyleyerek, giyinme gibi okul hazırlıklarına itiraz ederek ve hatta okul vaktinden çok önce daha akşam saatlerinde zorlanma hislerini yansıtıp uykuya geçişte direnç göstererek sıkıntılarını ifade edebilirler. Ebeveynler için, bunun bir süreç olduğunu bilmek ve mümkün olduğunca çocukla ilişkisel ve iletişimsel yakınlığı sürdürmek ama aynı zamanda okulla ilgili günlük rutin ve beklentileri kararlılıkla uygulamaya devam etmek önemlidir. Çocuğun kaygıları en iyi şekilde ebeveynle kurulan sevgi-disiplin çerçevesinde yönetilir.

Öğretmen ve arkadaş etkeninin çocukların okula adapte olma sürecinde etkisi nedir?

Duyarlı, sevecen ve tecrübeli bir öğretmen erken yaşlarda bir çocuğun sahip olabileceği en büyük şanslardan biridir. Okula uyum sürecinde öğretmenin çocuğun ihtiyaçlarını, güçlü ve zayıf yönlerini anlayabiliyor ve bunları yönetmek için yeterli sabır, zaman ve şefkati gösteriyor olması çok olumlu etkiler yaratır. Ancak yaşamın kendisi her zaman bu kadar mükemmel değildir. Bazen öğrenci-öğretmen oranları ve iş yükü dengesizliği gibi durumlar, kişisel faktörler ya da sağlık sorunları gibi sebepler öğretmenin çocuğun ihtiyacını anlayıp ona göre destek vermesini zorlaştırabilir. Bu durumda çocuğun diğer kaynakları yani aile, okul rehberlik servisi ya da arkadaşlar gibi kanalları, okul uyumuna etkisi bakımından daha etkin değerlendirilmelidir. Çocuğun önceden tanıdığı ve yakınlık kurduğu arkadaşlarıyla beraber okula gidiyor olması uyumda olumlu bir etki yaratabilir ama arkadaşların okul kaygısını azaltmasıyla ilgili beklentiyi yüksek tutmamak gerekir. Okula başlamayla adaptasyon zorluğu yaşatan asıl konunun, ebeveynle olan konforlu ilişkiden ayrışıp bağımsızlaşmak olduğundan bahsetmiştik. Bu bağımsızlaşmanın sağlıklı şekilde gerçekleşmesi için çocuğa asıl güven figürü olan ebeveynin duygusal rehberliği gereklidir. Arkadaşlar konum ve becerileri dolayısıyla bir güven figürü değildir.

Sizce bu süreçte profesyonel bir destek alınmalı mıdır?

Okula geçiş, çocuk gelişiminin ve genel olarak yaşamın en önemli adımlarından biridir. Bu süreci, çocuğun ya da ebeveynin zorlanması ne düzeyde olursa olsun, eğer mümkünse profesyonel bir destek alarak yürütmek faydalıdır. Bazen sürecin içinden geçerken fark edilemeyen detaylar sonradan büyük hassasiyetlere dönüşebilmektedir. Diğer yandan okula geçiş sürecinde farkındalıkla atılan küçük adımlar adaptasyonda büyük olumlu etkiler yaratabilmektedir. Örneğin, çocuğun okula gitmek istemediğini söylemesine rağmen okula gitmemenin bir seçenek olmadığını çocuğa göstermenin önemi gibi. Eğer çocuğunuzda kaygı belirtisi olarak daha önce de bahsedilen okula gitmeden karnının ağrıması gibi fiziksel semptomlar varsa bu durum kuşkusuz profesyonel destek almanız gerektiğini gösterir. Ama daha az zorlayıcı ve hafif gibi gözüken kaygı işaretlerini de ister çocukta ister ebeveynde olsun ciddiye almak gerekir ki ileride hiç kimse için aşılması zor noktalara gelmesinler.

Tüm çocuklara ve ebeveynlere keşif, mutluluk ve başarı dolu bir eğitim-öğretim dönemi dileğiyle.

Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Şeniz Pamuk

Çocukların Okula Dönüş Döneminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Şeniz Pamuk

Çocuklarda okula dönüş kaygısı neden olur?

Uzun bir yaz tatilinden sonra bazı öğrencilerde gözlenen bir durumdur okula dönüşle ilgili kaygı yaşamak. Okul reddi ise çok daha ağır bir durumdur. Okul ile ilgili yaşanan genel bir kaygı ile sadece okula dönüşte yaşanan kaygıyı birbirinden ayırmak önemlidir; ikinci tür bir kaygının okulun ilerleyen günlerinde geçme olasılığı oldukça yüksektir. Hiçbir öğrenci, gününün çok uzun bir bölümünü geçirdiği okulda mutsuz olmak, gerginlik yaşamak istemez. Bu nedenle, eğer bir çocuk okulla ilgili gözle görülür bir kaygı yaşıyorsa bu durumu ciddiye almakta yarar vardır.

Bir durumla ilgili kaygı yaşamak geçmiş deneyimlerle ilgili olabilir. Örneğin; okuma-yazma öğrenmekte zorlanmış, ihtiyaç duyduğu uykuyu alamamış, ödevlerini yetiştiremediği için anne-babasıyla sürtüşmeler yaşamış ya da okul döneminde müfredat dışında birçok etkinliğe katılması beklenmiş, arkadaşları tarafından zorbalığa uğramış, anne-babası ve okul yönetimi arasında tartışmalar yaşamış bir çocuk bu zorlayıcı süreçleri yeniden yaşayacağını düşünerek kaygı duyabilir.

Öte yandan bir bilinmeyenle karşılaşacak olmak da kaygı uyandırabilir. Son derece mükemmeliyetçi, her şeyi kusursuz yapmak isteyen ya da daha rekabetçi bir öğrenci gelecek okul yılının onun açısından neler getireceğini tam olarak kestiremediği için de kaygı duyabilir.

Bir ortamda yaşanan deneyimler, onlara eşlik eden duygularla yerleşir zihinlere. Dolayısıyla da okul ortamını düşünmek, öğrencide, bir heves, bir merak, bir coşku uyandırmıyorsa eğitim sistemini, öğretmenlerin öğrencileri öğrenmeye ne kadar istekli kılabildiklerini de ayrıca değerlendirmek gerekir.

Bu kaygıyı ortadan kaldırmak için ebeveynlerin nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Her çocuğun kendine has bir öğrenme tarzı ve temposu vardır. Bazı çocuğun becerileri akademik ortama daha uygundur bazı çocuklar ise sanat, spor, vb. alanlarda kendilerini evlerinde hissederler. Bazı çocuk toplamayı bir kerede öğrenir bazı çocuk beş kerede. Bazı çocuk derste anlatılanları bir bant kaydı gibi aklında tutabilir, bazı çocuk ancak yazarak, notlar çıkararak öğrenir. Sonuç olarak, her biri birbirinden farklı özelliklere sahip birçok öğrencinin aynı müfredattan aynı verimi alması beklenir, ancak bu son derece gerçekdışı bir beklentidir. Anne-babaların öncelikle çocuklarının öğrenme tarzları konusunda bir farkındalık geliştirmesi gerekir. Bunun için de değişik kaynaklara başvurmak, deneme-yanılmalarda bulunmak yararlı olur. Önemli olan çocuğun öğrenmenin kendisini sevmesidir. Kimi zaman aynı tipte beş problem çözmek yerine anlayarak bir problem çözmesi çocuğun öğrenmeye olan ilgisini artırabilir.

Ailenin çocuğun merakını uyandırabilecek alanlar sunması da çok değerlidir. O gün karşılaşılan bir durumu hemen araştırmak, yeni karşılaşılan bilgiler karşısında heyecan duymak çocukların merakını teşvik eder: “Bu köpeğin cinsi labradormuş. Bakalım labradorların özellikleri neymiş?” gibi.

Ailelerin çoğunlukla sonuç odaklı olduklarını gözlemliyoruz: Çocuk ödevlerini bitirdi mi? Sınavdan kaç aldı? Oysa birçok çocuğun öğrenme süreci içinde emeklerinin görülmesine ve çabalarının övülmesine ihtiyaçları vardır. “Bugün ödevlerine 10 dakika aralıksız odaklanabildiğini gördüm / Bugün ödevlerin için gereken tüm eşyalarını getirmişsin/ Bu kompozisyonda çok ilginç fikirler var. Aklına bir tane daha geliyor mu?” gibi. Bu şekilde bir yaklaşım, çocuğun kendi başardıklarına da çok farklı bir gözle bakmasını ve onları değerli görmesini sağlayacaktır. Hep “olmayanlara” odaklanan bir aile, çocuğun yaptıklarını değersizleştirir, bir süre sonra çocuk bu söylemleri içselleştirir ve “Ne yapsam yeterince iyi olmuyor!” algısı geliştirebilir. O zaman da okul ve öğrenmek çocuk açısından bir strese dönüşür.

Akademik performansa ilişkin alanlar dışında ailelerin gözlemlemesi gereken başka alanlar da vardır. Çocuğun fiziksel ihtiyaçları, örneğin nasıl beslendiği, uykusunu alıp almadığı, çocuğun kendisini okulda nasıl hissettiği ile doğrudan bağlantılıdır. Çocuğun arkadaş ilişkileri, öğretmenleriyle arasının nasıl olduğu da kaygı konusunda çok belirleyici alanlardır.

Özellikle ilkokula yeni başlayacak çocukların okula uyum sağlaması için ebeveynler nasıl bir yol izlemeli?

İlkokula başlamak çocuğun hayatında bir milat olarak kabul edilebilir. O günden sonra çocuk, bir kurum içine dahil olmuş ve belli sorumluluklar üstlenmesi beklenen bir birey olmuştur. Anne-babanın en başta, çocuklarının da bu yeni sürecin oluşumunda payı olan bir birey olduğunu, yaşananların onun dışında oluşmadığını kabullenmeleri önemlidir. Bu nedenle, çocuk ilkokula başlamadan önceki bir sene içinde çocuğun “okul yeterliliğinin” olup olmadığı gözlenmesi gereken bir konudur: Çocuk yaşından beklenen akademik yeterliliklere sahip olabilecek mi? Çocuk 40 dakika boyunca sınıfta kalabilecek mi? Okul eşyalarına sahip çıkabilecek mi? Büyüklerin verdiği yönergelere uyabilecek mi? Yaşıtlarıyla sosyal ilişkileri nasıl? Yanında bir yetişkin olmadan yaşadığı sosyal problemlerle ne denli baş edebilecek mi? Anne-babasından ayrı kalabilecek mi? Anne-babası ondan ayrı kalabilecek mi?

Tüm bu koşulların yerine gelmiş olduğunu gözlemleyen anne-babaların, her önemli geçiş dönemi öncesinde olduğu gibi bu geçiş dönemi öncesinde de çocuklarıyla kısa, ancak açıklayıcı bir konuşma yapmaları çok yerinde olur: “Biliyorsun, bu sene ilkokula başlıyorsun. Okulun şu saatler arasında olacak. Bu nedenle sabah şu saat kalkman, hazırlanman ve şu saatte evden çıkman gerekiyor. Okula şu şekilde gideceksin. Akşam eve geldiğinde ise şunlar şunlar olacak” gibi. Bu senaryo çocuğun zihninde bir taslak olarak oluşur. Daha sonra, senaryo gerçekleştiğinde bu adımlar çocuğun zihninde tek tek izlenebilir hale gelir. Çocukla, okul sonrası zamanı nasıl kullanacağı konusunda, hazırlık sınıfında ve yaz tatilinde oluşturulacak kısa rutinler çocuklar için birer alışkanlığa dönüşebilir. Çoğu aile, okul ile ilgili rutinleri günlük bir şekilde oluşturmaya çalışmakta ve aynı sorunlar her gün yaşanabilmektedir. Rutinler, çocuğun, okulun hayatına kattığı yeni sorumluluklarla daha rahat uyumlanmasına da yardımcı olur.

Çocuk okula başladıktan sonra onunla her gün okulla ilgili olarak kısa soru-cevaplar halinde konuşmak hem anne-babaya bilgi verir hem çocuğun okul gününü zihninde toparlamasını sağlar hem de okulla ilgili anlatabileceği şeylerin neler olabileceği konusunda ona fikir verir. Diğer türlü iletişim “Bugün okul nasıldı? İyi” boyutunda kalmaya mahkumdur.

Bazı çocuklar problemlerini kendi içinde yaşar. Bu gibi durumlarda çocuğun okula dönüş döneminde sıkıntılar yaşadığı nasıl anlaşılır? Okul kaygısının belirtileri nelerdir?

Okul kaygısı yaşayan her çocuk kaygısını farklı bir şekilde ifade edebilir. Ancak anne-babaların kaygıdan şüphelenmelerine yol açacak bazı ortak noktalar da vardır:

  • Çocuğun okul olan ve olmayan günlerde enerji düzeyindeki farklılık,
  • Ruh halinin okul olan ve olmayan zamanlarda çok farklı olması. Örneğin; hafta sonu gülüp oynayan çocuğun pazar akşamları bir anda üzgün ve gergin olması,
  • Çocuğun okul söz konusu olduğunda ajite olması, odaklanamaması,
  • Çocuğun okul günlerinde karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı gibi bazı fiziksel belirtiler göstermesi, bu belirtilerin kimi zaman deri üzerinde döküntüler gibi çok ciddi hallere dönüşmesi,
  • Çocuğun derslerde ve/veya teneffüslerde sessizleşmesi, içine kapanık olması. Bazı çocukların ise tam tersine aşırı atak olmaları, aralıksız konuşmaları,
  • Anne-babayla sık sık okula gitmemek için pazarlık etmek, hasta olduğunu söylemek,
  • Ödev için gereken eşyaları “unutmak”, eşya kaybetmek.

Öğretmen ve arkadaş etkeninin çocukların okula adapte olma sürecinde etkisi nedir?

Okul deyince birçok çocuğun aklına derslerden önce arkadaşları gelir, hatta birçok çocuk için okula gitmenin en güzel yanı arkadaşlarıyla bir arada olacak olmaktır. Kendine yetecek kadar arkadaşı olan, onlarla eğlenebilen, onlarla sıkıntılarını paylaşabilen, onlara destek olan, onlardan destek alan çocuklar için arkadaşlar şüphesiz ki büyük bir kaynaktır.

Ancak ne yazık ki, her çocuk arkadaşlarıyla bu kadar uyumlu ilişkiler içinde değildir. Bir çocuk sınıfın “yalnız”ı, dışlananı olabilir. Sınıftaki bazı çocuklar tarafından akran zorbalığına uğruyor olabilir. Arkadaşları tarafından değişik nedenlerden ötürü antipatik bulunuyor olabilir. Bu durumlar okul kaygısının oluşmasına ya da bu kaygının pekişmesine neden olabilir.

Öğretmenler, okul kaygısı ile doğrudan bağlantılı olan kişilerdir. Çocuğun okul sistemiyle ilk tanışması öğretmeni/öğretmenleri üzerinden gerçekleşir. Birinci sınıfa başlayan bir çocuk okulu ve öğretmenini zihninde eşleştirir. Öğrencisinin sıkıntılarına anlayışla, yapıcı bir şekilde yaklaşan, sorunların çözümüne sınıftaki diğer öğrencileri de katan, öğrencisini dışlamayan, yargılamayan, küçük düşürmeyen bir öğretmen öğrencisine son derece olumlu bir okul resmi sunmuş olur. Çocuk, okulda da güvenebileceği, sırtını dayayabileceği, sağlam yetişkin figürleri ile rahat hisseder.

Sonuç olarak gerek öğretmenler gerekse arkadaşlar okul kaygısının nedenleri de olabilirler çaresi de.

Sizce bu süreçte profesyonel bir destek alınmalı mıdır?

Profesyonel yardım almak, üzerinde iyice düşünüldükten sonra alınması gereken bir karardır. Bu aşamaya gelmek için ailenin de okulun da çocuğun yaşadığı okul kaygısını anlamak adına birtakım teoriler üretmiş ve birtakım çözüm yolları denemiş olmaları önemlidir. Anne-baba-rehber öğretmen ve öğretmen(ler) her türlü iş birliğini denemiş olmalıdır. Ancak konu okul olduğu için zaman da çocuğun aleyhine işlemektedir. Bu nedenle, okullar açıldıktan sonra çocuk 1-2 ay izlenir ve çabalar sonuç vermiyorsa okul dışındaki bir uzmana başvurulabilir.

Sinem Genç
Sinem Genç Tüm Yazıları