preloader

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

14.03.2025
Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Yazı Boyutu:

Milyonlarca öğrenci her yıl sınavlara hazırlanırken, sadece akademik değil, duygusal ve zihinsel olgunluk da büyük önem taşıyor. Eğitimciler, başarının yalnızca bilgiyle değil, bireyin kendini tanıması ve psikolojik olarak dengede olmasıyla mümkün olduğunu vurguluyor. Peki, sınav sürecinde duygusal olgunluk nasıl gelişir?

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları
Prof. Dr. Uğur Batı
Küratör,

Marka Danışmanı,
İçerik Yönetmeni

Mart geldi. Sınavların habercisidir Mart. Ülkemizde milyonların umudu sınavlar. Türkiye’de her 10 kişiden 1’i sınava giriyor. Her yıl ülkenin 10/1’i sınavlarda bir şeyler arıyor, umuyor. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), bu yıl düzenlenen 65 sınava 13 milyon 923 bin 380 adayın başvurduğunu bildirmişti. Mesela 2024’te 8-9 Haziran’da düzenlenen Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (2024-YKS) 3 milyon 36 bin 945 adayın girdiğini belirtelim. Adayların 1 milyon 580 bin 984’ünün kadın, 1 milyon 455 bin 961’inin erkek. En genç aday 15, en yaşlı aday 85 yaşındaydı. Sınava başvuranlar, 17-23 yaş arasında yoğunlaşmış durumda, 50 yaş ve üzeri 26 bin 331 aday başvurmuştu. 34 yaş üstü kadın aday sayısı ise 118 bin 923 olmuştu. 2024 yılındaki sınav uygulamalarına 13 milyon 923 bin 380 adayın başvurmasının yanında, “Kamu kurum ve kuruluşları için 30 merkezi yerleştirme işlemi yapılmış, sınavlarda 256 testte toplamda 12 bin 830 soru kullanılmış. Soruların oluşturulması ve bilimsel denetim sürecinde binlerce akademisyen görev almış. 2024 yılında uygulanan toplam 65 sınavda yaklaşık 2 bin ton kağıt kullanılmış.”1

Bu hafta bir zirvede Türkiye’nin önde gelen sınav yayıncılığı kurumlarından Oksijen Yayınları’nın fenomen öğretmeni, yazarı Harun Tursun ile bir paneldeyken bu konu açıldı. Bugüne kadar farklı kademelerde 55 bin sayfada 250 bin kadar soru hazırlayan eğitimcinin vurgusu hep öğrencilerin zihinsel ve duygusal olgunluğu oldu. “Olgunluk” temelinin çekirdek olduğundan söz etti, ben de bir pedagoji yazısı kaleme almak istedim, ilham oldu. Başlayalım.

Duygusal Olgunluk

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Chicago Psikanaliz Enstitüsü Yöneticisi Franz Alexander şöyle başlıyor “Duygusal Olgunluk” (1950) isimli makalesinde: İnsan değişen çevresine sadece kendini ve arzularını tanıyarak uyum sağlayabilir. Alexander’a göre “Olgunluk” ifadesi, canlı bir organizmanın büyümesinde önemli bir aşamayı ifade eder. Olgunluk, bireysel büyüme tamamlandığında ve organizma üreme için olgunlaştığında elde edilir. Olgunluk kavramı psikoloji ve psikiyatride de kullanılmaktadır. Bu alanda, biyolojik ve psikolojik olgunlaşmaya tekabül eden kişilik gelişiminin olduğu aşamayı belirtir. Belli bir zeka düzeyine ve duygusal bakış açısına ulaştıktan sonra kişi, psikolojik olarak olgunlaşmış sayılır. Bir kişinin gelişimi kesintisiz ise biyolojik ve psikolojik olgunlaşma aşağı yukarı birbirine paralel ilerler. Bununla birlikte, genellikle biyolojik olgunlaşma, duygusal olgunlaşmanın önünde ilerler.

Çocukların Biyolojik Gelişimi

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Biyolojik gelişimin her aşaması, iyi tanımlanmış belirli psikolojik tutumlarla karakterize edilir. Biyolojik olarak yeni doğan bebek bir bebek örneğin: tamamen anneye bağımlıdır ve buna bağlı olarak onun duygusal tutumu da bu bağımlılıkla karakterize edilir. İhtiyaçlarının tatminini annesinden ister; onun güvenliği, anne tarafından sevilmeye dayanır. Çocuklukla birlikte, yavaş yavaş, bağımsızlığın ilk işaretleri ortaya çıkar. Çocuk, bedenini kullanmayı öğrenir; gözleriyle odaklanmayı, yiyecekleri çiğnemeyi, iskelet kaslarını koordine etmeyi, nesneleri tutmayı ve yürümeyi öğrenir. Bedenin işlevleri üzerinde bilinçli bir kontrol uygulama ve ihtiyaçlarını konuşarak iletme yetisine kavuşur. Birbirinden bağımsız süre gelen kontrol ve işlevlerin birleşmesi ve koordinasyonuyla birlikte de birey, bağımsızlığını kuvvetlendirerek arttırır.

Ergenliğe Hızlı Adımlar

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Ergenlik döneminde, hızlı bir büyüme yanında belki de diğer gelişimsel dönemlerden farklı olarak psikolojik yönden belirli değişiklikler yaşanmaktadır. Bu değişimler fiziksel, bilişsel, sosyal vb. alanlarda yaşandığı gibi duygusal tepkilerde de yaşanmaktadır. Ergenlik döneminde duygu yoğunluğunun artması, duygularında tutarlı ve sürekliliği yakalayamama, yoğun kaygı, çalışma isteksizliği ve aşırı heyecanlanma görülebilir.

Ergenlerde korku, öfke, kendine güven, sevgi, sorumluluk ve hüzünlenme gibi duygular daha yoğun yaşanabilir. Ergen, başkalarının kendisiyle ilgili kararlarına aşırı duyarlı olduğundan çevrenin takdirini kazanma arzusundadır, duygusal dünyasında dengesizlikler yaşayabilir.

Ergenlik anlayışı, duygusal olgunluğun özünü anlamamız için bize ipucu verir. Ergenlik süreci, güvensizliğin üstesinden gelmekten ve kişinin kendini olduğu gibi kabul etmeyle ilgilidir. Ergenlik dönemindeki rekabet dönemi, kişiye kendini başkalarına ve kendine kanıtlama fırsatı verir. Ayrıca, bu sürekli rekabet, kişinin tam gelişmiş kapasitelerinin sürekli uygulamasını sağlar. Ergenlik döneminde genç insan, biyolojik olarak birkaç yıl önce ulaşmış olduğu ileri olgunluk düzeyinin üzerine, duygusal olarak da yavaş yavaş büyür. Olgun insanın kendine güvenen tutumu, kendini ve kapasitelerini olduğu gibi kabul etmeye dayanır. Bu, bebeğin ve ergenin güvensizliği için keskin bir rahatlama sağlar. Bu içsel güvenliğin bir sonucu olarak, olgun yetişkinin çıkarları artık kendi etrafında toplanmaz. Artık dışa, çevreye doğru çevrilebilir. Duygusal olgunlukla birlikte birey, ebeveynlerinden, çevresinden önce; kendine güvenir ve soru ve sorunların üstesinden gelmek için yeterli olduğunu bilir.

Yaşam Algısı

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Hayat zorlaştığında, bireyin acil sorunlarıyla başa çıkma kapasitesinin ötesinde, hala ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin yardımına güvenebileceği daha az olgun tutumlara doğru gerileme eğilimi vardır. Kritik yaşam durumlarında, çoğu kişi güvensiz hale gelir ve tüm kaynaklarını tüketmeden önce bile yardım isteyebilir. Pek çok meslek, o kadar fazla sorumluluk gerektirir ki, bir kişinin yeteneği, içsel araçlarının ötesinde vergilendirilir.

Hemşirelik ve doktorluk güzel bir örnek: hemşirenin ve doktorun hastaya yönelik işlevi, verme ve alma ile ilgili olarak tek taraflı olduğu için birçok açıdan annelik rolüne benzer. Çocuk gibi hasta da yardım ve ilgi ister ve karşılığında çok az şey verir. Bazen duygusal olgunluk; ne zaman, nerede, kimden, ne ölçüde yardım isteyeceğini ve güven duyacağını da bilmektir.

Almak ve vermek arasında, her birey için sınırları olan ve kötü sonuçlar olmadan aşılamayacak bir orantı olduğu anlaşılmalıdır. Kişi, yaptığı işin kendisi için bir hoşnutsuzluk kaynağı olduğunu hissetmeye başlar başlamaz, bu, verme ve alma arasındaki dengenin bozulduğunun işaretidir. Yük o kadar azaltılmalı ki, iş tekrar bir zevk kaynağı haline gelsin. Bu nedenle mesleki ve özel hayatın sağlıklı ilişki içinde olması son derece önemlidir. Bir kişinin liderliği üstlendiği ve başkalarının bağımlı ihtiyaçlarını karşılaması gereken birçok meslek, olağandışı miktarda sorumluluk içerir. En olgun insanın bile kendi bağımlı ihtiyaçları vardır ve ara sıra başkalarından yardım ve tavsiye ister. Çok fazla duygusal enerji harcaması gerektiren mesleklerde, kişinin duygusal araçlarının ötesinde yaşayabilecekleri vardır. Uyumlu insan ilişkileri, bu duygusal açıkları doldurmak ve duygusal alma ve verme arasındaki dengeyi yeniden kurmak için en uygun olanıdır. Ayrıca tatiller, hobiler, ve tüm insanların dinlendiricisi uyku büyük bir öneme sahiptir.

Kişinin Sınırları

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Tüm bunlar bizi duygusal olgunluğun bir başka önemli özelliğine, kişinin kendi sınırlarını gerçekçi bir şekilde değerlendirme yetisine götürür. Olgun insan, sadece dış dünyadaki gerçeklerle değil, kendi kendisiyle ilgili gerçeklerle de yüzleşebilir. İşini, hırslarını ve çabalarını bu gerçeklere göre ayarlar, dış koşulların ve kendi kişiliğinin belirlediği sınırlar içinde doyumunu arar. Bu yetiyi, kişinin ihtiyaçlarını var olan ve sürekli değişen dış ve iç koşullara uyarlama becerisi olarak adlandırırız. Bu yeti; yaşlanma ile büyüme ve gerileme sürecine dahil olan çevre ve kendisindeki değişiklikleri esnek bir şekilde kişinin karşılamasını sağlar. Bu, kişiliğin merkezi yönetim bölümü olan egonun işlevidir.

Çocuğun Egosu

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Çocuğun egosu, her bir durumu kendi değerlerine göre değerlendirme yeteneğine sahip değildir. Çünkü henüz yeterli miktarda ayrımcı yargı edinmemiştir. Esnek uyumun, deneyimin ve kesin akıl yürütmenin dayandığı yetilerden yoksun olan çocuğun davranışı, ebeveyn gözetimi ve rehberliği ile düzenlenir. Henüz kendi aklını kullanamaz ve onlara itaat ederek yetişkinlerin deneyim ve bilgisinden ödünç almak zorundadır. Ancak olgun davranış, belirli bir duruma esnek uyum ile karakterize edilir. Geçmişte öğrenilen kalıplar her yeni acil duruma uymaz. Hem dünya hem de birey istikrarlı olsaydı, belirli koşullara uyumlu bir şekilde uyum sağlamak için sabit otomatik kalıplar yeterli olurdu. Ancak hızlı toplumsal değişim dönemleri başka gereksinimleri de beraberinde getirir. Sadece birbirini takip eden iki kuşak farklı koşullar altında yaşamakla kalmaz, aynı zamanda bir birey kendi yaşamı boyunca kendisini hızla değişen maddi ve ideolojik koşullara yeniden ayarlamak zorundadır.

Olgun İnsan

Duygusal Olgunluğun Başarıya Etkisi ve Geliştirme Yolları

Buna göre olgun insan; hayatta kalmak için ihtiyaç duymadığı enerjileri başkaları için harcayarak üreten, yaratıcı bir şekilde kullanabilen kişi olarak nitelendirilebilir. Ancak kendi iç çatışmalarına karışmayan, kendi sorunlarıyla ilgili kaygı ve kafa karışıklığından etkilenmeyen kişi, ilgisini dışa çevirebilir. Böyle bir iç huzuru elde etmek için, kişi içsel ihtiyaçlarını değişen dış ve iç koşullara esnek bir şekilde ayarlayabilmelidir. Verimli bir şekilde harcanabilecek fazla enerjiye sahip olmak için ego, uyum sağlama işlevlerini sorunsuz ve ekonomik bir şekilde yerine getirmelidir. Son olarak, modern yaşamın karmaşıklığının, egonun uyum sağlama işlevlerini giderek daha zor hale getirdiğini söyleyebiliriz. Kaçınılmaz sonuç; bu çağda duygusal olgunluğa ulaşmanın, hayatın daha basit olduğu ve iyi test edilmiş gelenekler tarafından düzenlendiği dönemlerde olduğundan daha zor hale gelmiştir.

Bitirirken

İnsanlık kendini koruma mücadelesinde, hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu bilgi ve becerileri tarihin her döneminde geliştirir. Son dönemin can alıcı sorunlarından biri, büyük şehirlerdeki insanlar için sıhhi yaşam koşulları yaratmak olmuştur. Bulaşıcı hastalıkların anlaşılması bir ölüm kalım meselesi haline geldi ve bakteriyoloji ve fiziksel hijyen, sıkışık alanlar sorununu karşılamak için ortaya çıktı. Dinamik psikiyatri de hızlı kültürel değişimden kaynaklanan psikolojik zorluklar açısından benzer bir rol oynamaktadır. Psikanalizin amacı, modern yaşamın değişen koşullarına otomatik uyarlamaları ve baskıları bilinçli kontrol ve esnek uyarlamalarla değiştirerek bilinçli egonun etkinliğini artırmaktır. Bir kişinin kendine güvenen olgun bir zihin durumu idealine daha yakından yaklaşmasına yardımcı olur. Bu, sadece dışarıdaki değil, kendi içimizdeki gerçeklerle yüzleşmeyi gerektirir. Yunan özdeyişi, “Kendini bil” bir zamanlar bir lüks olabilirdi; bugün bir zorunluluktur. İnsan ancak kendisini, arzularını, dürtülerini, güdülerini ve ihtiyaçlarını bilerek değişen çevresine uyum sağlayabilir. Daha akıllı, daha sağduyulu ve daha kendine güvenen biri haline gelmelidir; tek kelimeyle daha olgun. Aksi takdirde kafası karışır ve korkar ve bağımlı çocukluk yollarına geri döner ve böylece güvenliğinin kendisine söyleneni yapmakta yattığına inanmasını sağlayacak güç arayanların avı olur.

Kaynaklar:

  • Derya ATALAY1, Arzu ÖZYÜREK, MİLLÎ EĞİTİM ● Cilt: 50 ● Bahar/2021 ● Sayı: 230, (815-834)
  • MAUSS, I. B., Bunge, S. A. ve Gross, J. J. (2007). Automatic emotion regulation. Social and Personality Psychology Compass, 1(1), 146-167.
  • KENNEDY, D. E. ve Kramer, L. (2008). Improving emotion regulation and sibling relationship
  • quality: the more fun with sisters and brothers program. family relations: an ınterdisciplinary, Journal of Applied Family Studies, 57 (5), 567-578.
  • OX, N. ve Calkins, S. D. (2003). The development of self control of emotion: ıntrinsic and extrinsic influences. Motivation and Emotion, 27, 7–26.
Uğur Batı
Uğur Batı Tüm Yazıları