Sharenting: Ebeveynler Neden Çocuklarına Ait İçerikleri Paylaşıyor?
Yazı Boyutu:
“Sharenting nedir? Ebeveynler neden çocuklarına ait içerikleri paylaşma ihtiyacı duyuyor? Çocuklar için neden tehlikeli?” Tüm bu soruların yanıtlarını klinik psikolog Dilay Celasun Aksöz sizler için kaleme aldı.
Dilay Celasun Aksöz
Türkçeye paylaş-anababalık olarak çevrilen “sharenting” kavramı İngilizcede paylaşmak anlamına gelen “share” ve ebeveynlik anlamına gelen “parenting” kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Bu kavram, çocuklarının fotoğraflarını, videolarını ya da özel bilgilerini sosyal medyada paylaşan ebeveynleri tanımlamaktadır. Aktif sosyal medya kullanım oranları giderek artarken, ebeveyn profillerinde çocuklara ait içeriklere daha da fazla rastlamak kaçınılmaz oldu. Elbette ebeveynlerin bu paylaşımları yapmak konusundaki ihtiyaçlarını anlamakta fayda var. Ancak, sharenting uygulamasının çocuğun fiziksel, duygusal ve cinsel sağlığı açısından etkilerini düşünmeden olmaz.
Ebeveynler Neden Çocuklarına Ait İçerikleri Paylaşma İhtiyacı Duyuyor?
Araştırmalara göre anneler, babalara oranla daha fazla sharenting uyguluyorlar. Eski bir Afrika atasözü der ki; “Bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir”. Yani çocuk büyütme sürecinde ebeveynlerin özellikle de annenin önemli diğer kişiler tarafından desteklenmesi vurgulanır. Bu destek yeni doğum yapmış bir annenin sütünün artması için pişirilen yemek gibi fiziksel bir destek olabileceği gibi anneliğinin görülmesi, onaylanması ve takdir edilmesi gibi duygusal bir destek de olabilir. Bu destek türlerine artık dijital desteği de ekleyip, ebeveynlik süreçlerini sosyal medyada takipçileriyle şeffaf bir şekilde paylaşan ebeveynler açısından atasözünü şu şekilde yorumlamak nasıl olur dersiniz; “Bir çocuğu büyütmek için pek çok takipçi gerekir”. Yeni dünyada pek çok şeyin dijitalleşmesi gibi, destek ihtiyacı da dijitalleşmiş görünüyor.
Ebeveynler çoğunlukla sosyal destek almak, yalnızlık hislerini hafifletmek, toplumsal olarak onay görmek ve beğenilmek için çocuklarına ait içerikleri kendi sosyal medya hesaplarında paylaşıyorlar. Aynı zamanda, çocuk ebeveynlerinin dünyadaki temsilcisidir. Narsisistik olarak ebeveynler çocukları üzerinden doyum, beğeni, sempati toplayabilmektedir. Bu paylaşımların “çocuk açısından” nasıl bir anlam taşıdığından ziyade ebeveyn açısından taşıdığı anlamlar ön planda. Ebeveyne iyi geliyor, peki ya çocuğa? Mesela, çocuğun “utanç verici” hissettirebilecek ve belki de kendi rızası geçerli olduğunda paylaşmak istemeyeceği görüntüleri (tuvalet alışkanlığı kazandırılırken lazımlıktaki anlar, uykudan yeni uyandığı yataktaki sabah halleri, bebeğin annenin kıyafetindeki kusmuğu, doğum anı vs) tek bir tuşla herkese açık hesaplar sayesinde milyonlarca kişiye ulaşabiliyor. Bu durum birçok tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Paylaşımlar yapılırken bu tehlikeler düşünülmüyor çünkü sosyal medya dürtülerin çok baskın geldiği bir ortam. Beğenmek istedin hemen like, kızdın ve hemen takipten çık. Anlık kararlar alma merkezi adeta. Konu çocuklar olunca üzerine bol bol, ince ince düşünmek gerektiğini de vurgulamak gerekir.
“Çocuğum ileride bu fotoğrafı/videoyu izlediğinde paylaşıldığı için mi daha memnun olur yoksa özel bir şekilde saklandığı için mi?” gibi soruları akılda tutmakta fayda var…”
Bu Durum Çocuklar Açısından Neden Tehlikeli?
Çocuğun güvenliği tehlikeye giriyor. Kendisiyle ilgili herkese açık bir şekilde içerikler paylaşılan çocuk dış dünyada çok savunmasız bir şekilde konumlandırılıyor. Çocuk cinsel istismarına gidebilecek kadar risk altına giriyor. Ebeveynler bir yandan çocuklarına kendilerini her türlü tehlikeden korumaları için mahremiyet ya da özel bölge eğitimleri verirken bir yandan da içinde yaşadığımız dünyada pedofili bireylerin varlığını unutup paylaşımda bulunabiliyor. Unutmamak lazım ki pedofili, bir yetişkinin çocuğa sadece dokunmasını değil, çocuğun görsellerini izlemesini de içeriyor. Çocukların yaşadığı şehir, gittiği okul belki ev adresi ya da gittiği kursun adı kolayca öğrenilebiliyor. Ve bütün bunlara, ne yazık ki çocuklarına dünyalar kadar değer veren ebeveynlerin paylaştıkları “Perşembe sabahı okula girerken biz” başlıklı videodan ya da evde uyku öncesinde çekilmiş “Banyo ritüeli, bornozu da yeni” başlıklı fotoğraftan ulaşılabiliyor. Bu içeriklerin dijital ortamda sonsuza kadar kayıt altında olması, çocukları kendilerine zarar verme potansiyeli taşıyan yetişkinlere karşı (pedofili, çocuğun fotoğraflarını kullanarak başka bir ailenin çocuğu gibi göstermek-dijital çocuk kaçırma, kimlik sahtekarlıkları vs gibi) şimdiki zamanda korumak kadar gelecekte de bu bilgilerinin saklanıp onu zarar görebilir bir pozisyonda bırakma tehdidini ortadan kaldırmak çok önemli.
Çocuğun duygusal dünyası tehlikeye giriyor. Ansızın ebeveynin kendisini videoya çekmeye başladığı ya da güzel bir an paylaşırken araya bir anda telefonun kamerasının girdiği zamanlarda çocuklar acaba neler hissediyor olabilir? Sharenting, neden ergenlerde pek işlemiyor? Bu dünyadaki varlığını, oluşturmaya çalıştığı içsel ve dışsal sınırlarla tanımaya ve tanıtmaya çalışan ergen, henüz sınırlar konusunda çalışmalarını tamamlama olgunluğuna erişememiş ve ebeveynlerine halen bağımlı bir çocuktan farklıdır. Yani ergen dişlerini gösterir, çocuk ise boyun eğer. Karşı çıkan çocukların da sesi genellikle duyulmaz. Hatta o karşı çıkma anları bile paylaşılır: “Bakın Ali nasıl da kızacak şimdi, hiç hoşlanmıyor şu video olayından!”
Oysa ki sınırlar her şeydir. Yaş büyüdükçe, çocuk kendisinin ebeveyninden farklı bir birey olduğunu, onu mutlu eden şeyleri paylaşabildiği kadar onu rahatsız eden şeyleri de paylaşabileceğini, duygusal sınırlarına saygı duyulduğunu (örneğin, üzgünken, biraz yalnız kalmak istediğinde hemen ne olduğunu anlatması için ısrar etmeyerek), fiziksel /bedensel sınırlarına saygı duyulduğunu (örneğin, sarılmaktan hoşlanmıyorsa zorlamamak) bilmeye ihtiyaç duyar. Bu şekilde, kendi benliğini değerli bir yere konumlandırabilir. Başkalarının da sınırlarına aynı şekilde saygı duymayı öğrenebilir. İhlal edilmeye çalışıldığında, kendi sınırlarına sahip çıkabilir.
{772934}
Bütün bunlara ek olarak, ebeveynlerin kâr elde etmek amacıyla çocuklarına ait içerikleri sosyal medyada paylaştığı durumlar da söz konusu. Kâr hem maddi hem de manevi boyutta oluyor. Çocuğun tatlılığından, yeteneklerinden, özelliklerinden faydalanılarak takipçi sayısı arttırmak ve dolayısıyla da daha fazla maddi kazanç elde etmek gerçekten kimin yararına? Burada, çocuğun para ya da takipçi kazandırmaya destekçi bir pozisyona sürüklenmesi onu “çocuk işçi” yaptığından aslında ciddi anlamda bir suç da işleniyor. Çocuk için, herhangi bir kazanç sağlamasa da koşulsuz bir şekilde varlığının sayılacağına ve sevileceğine olan inancı elinden alındığında işler çok daha karışık hale geliyor ve güven duygusu ciddi anlamda zedeleniyor. Sosyal medya, herkesin ve her şeyin “en iyi versiyonunu” temsil etmesi yönüyle yanılsamalarla dolu. Herkes çok mutlu, her şey çok kolay, her yere hemen ulaşılabilir… Çocuk da bu fantastik ve idealize dünyanın bir parçası olurken gerçeklikle yüzleşmek de bir o kadar zorlayıcı olsa gerek. Gerçekte üzülebilen, kızabilen bir çocuk sosyal medya deneyimlerinden yola çıkarak (örneğin çocuk hep olumlu anıların, başarıların, gülen yüzlerin ebeveynleri tarafından kayıt altına alındığını fark eder) kendi gerçek benliğiyle temasını giderek zayıflatabilir. Bu durum, birçok psikolojik ve psikiyatrik sorunsalın tetikleyicisi olabilir.
Ne Yapılması Gerekiyor?
Konu çocuklar olunca, paylaşım yapmadan önce hassasiyetle yaklaşmak çok önemli. Paylaşımlarda seçiciliği arttırmak adına “Ben bu fotoğrafı/videoyu paylaşırken çocuğumu korunmasız bırakma ihtimalim var mı? Bu paylaşım kimin yararına? Çocuğum ileride bu fotoğrafı/videoyu izlediğinde paylaşıldığı için mi daha memnun olur yoksa özel bir şekilde saklandığı için mi?” gibi soruları akılda tutmakta fayda var. Eğer çocuğa ait içerikler paylaşılacaksa kapalı ve güvenli bir hesaptan paylaşım yapılması alınabilecek ilk önlem. Yaşına bağlı olarak, paylaşım öncesinde çocuktan onay almak sınırlarının bir değeri olduğunu hissettirecektir. Eğer hesap herkese açık ise, çocuğun tam olarak ifşa edilmeyeceği (arkası dönük, yüzü görünmüyor vs. gibi) biçimlerde paylaşımlara özen gösterilebilir.