preloader

Objektifin Ötesinde: "National Theatre Live: Vanya"

22.07.2024
Objektifin Ötesinde: "National Theatre Live: Vanya"
OGGUSTO CLUB’A ücretsiz üye olarak yazıyı sesli dinleyebilirsiniz.

Yazı Boyutu:

Oyuncu Andrew Scott’ın benzersiz performansına tanık olduğumuz “National Theatre Live: Vanya” filmini tüm detaylarıyla analiz ediyoruz.

Yoğun bir yazı temposuyla geçen sıcak yaza rağmen Vanya’yı izlemek için bir temmuz akşamı vakit buldum. En az birkaç kez okuduğum, editörlüğünü yaptığım, sinemada esintilerini izlediğim, bazı pasajlarını ezbere bildiğim büyük eserin Andrew Scott yorumunu kaçıramazdım. Fleabag bir yana, özellikle Ripley’deki performansından sonra Çehov’un insanlarını onda görmeyi çok istedim.

Objektifin Ötesinde:

Hayatı boyunca beş uzun oyun yazıyor Çehov ve bunların dördü tüm zamanların en iyi oyunları arasında gösteriliyor. Vanya Dayı onlardan biri. Çehov’a göre bir oyun öyle yazılmalı ki, “İnsanlar gelsinler gitsinler, yemek yesinler, havadan sudan konuşsunlar, kâğıt oynasınlar. Yaşam nasılsa öyle olmalıdır; karmaşık ve aynı zamanda basit… Fakat bütün bu olaylar sırasında da mutlulukları yaratılmakta ya da hayatları paramparça olmaktadır.” Böyle bir iki uçta gidip gelen duygu durumlarını şaşırtıcı bir basitlikte Scott’ın rol geçişlerinde görmek mümkün. Sahnedeki küçük mutfağa geçip bir demlik çay hazırlıyor ve oyun başlıyor. Yönetmen Sam Yates’in sahnesi tıpkı Çehov’un ifadesiyle olabildiğince sade birkaç eşyayla dekore edilmiş: “Her şey basit olmalı, tümüyle basit.”

Objektifin Ötesinde:

Oyunun ve performansın tadını daha fazla çıkarabilmek için eserin önceden okunması gerekiyor. Scott, Vanya Dayı’daki her karakteri kendisi oynuyor. Başta karışık gelebileceği düşünülse de hızlıca alışılıyor. Yumurta mavisi diyebileceğim ipek gömleğinin içerisine tüm karakterleri ayrı ayrı sığdırmış. Sahneye adımını atar atmaz seyirciyle flörtleşiyor. Işıkları kapayıp açıyor, bir yudum su içiyor. “Orada oturmuş beni izlediğinizin farkındayım” mesajı veriyor.

Diyaloglarına başlamadan sahne ile salonun arasındaki mesafe içtenlikle kısalıyor. Yarısı kadın yarısı erkek sekiz ayrı karakterin tek başına nasıl üstesinden gelecek derken, sandalyede İvan oluyor, mutfakta Sonia, salıncakta Yelena. Masada yarıya inmiş bir şişe votka. Kahkahalarla geçiyor ilk yarı. Hiciv ustası Çehov’un diyalogları Andrew’un taklitleriyle güncelleniyor. Fakat temkinli bir güldürü bu. Oyunu bilenler göz yaşlarını boşaltmak için tetikte bekliyor.

Objektifin Ötesinde:

Aslında ben Vanya Dayı’yı okurken ya da temsillerini izlerken hiç bu kadar “güldüğümü” hatırlamıyorum. Orta yaş bunalımı, karşılıksız aşk, boşa harcanan ömür ve ıstırap içinde geçip giden günlerle dolu bir trajedinin ağırlığını hafife almak olur bu gülünçlük seviyesi. Doğrusu, ikinci yarıda durum değişmeseydi sadece Andrew Scott performansını överek hayal kırıklığıyla oyundan çıkmış olacaktım. Onun tüm karakterleri canlandırma çabası her ne kadar fantastik ve seksi görünse de karakter derinliklerine tam anlamıyla erişme konusunda çaresiz kalıyor. Sahnede Çehov’un sesinden çok Andrew Scott’ın oyunculuğu baskın. Neyse ki ikinci yarıya geçildiğinde eserin ruhu absente damla damla sızan şeker gibi oyuna siniyor. Andrew’un uzaklara dalan gözleri sıkça doluyor.

Objektifin Ötesinde:

İkinci kısımda çok geçmeden, ağlamaklı gülmeli bir akışta olduğumuzu anlarız. Önce Andrew’un kafasının içinde gerçekleşen ve ardından bizi de içine çeken, olağanüstü hislerle çevrelenmiş kekremsi bir akış. Sonunu ezbere bilsek de her özgün yorumda etkisinin biricik olmasını bekleriz. Örneğin, en son Ryusuke Hamaguchi’nin Drive My Car filminin Vanya Dayı’lı finali de aynı merak ve heyecanla beklenmiştir. Beklediğimize de değmiştir.

Andrew Scott’ın karakterden karaktere girerken güldüren anomali halleri oyunun sonlarına doğru diz çöküp söylediği “Nen me quitte pas – if you go away” ile yatışıyor. Votka ile Vanya Dayı’nın teslimiyetçi melankolisine kendisini bırakıp o bildiğimiz mükemmel finali yaşatıyor. Yaşayacağız Vanya Dayı. Boğucu günlerin, uykusuz gecelerin olduğu bir ormanda. Çok az uyku, biraz peynir, bolca votka.

Londra’daki National Theatre’ın ‘Live’ projesi dahilinde oyunların sinematik açı ve çekimlerle beyaz perdeye taşınması sayesinde izleyebildiğimiz bu performans, Başka Sinema ile çarşamba günleri ya da yaz boyu devam eden çeşitli özel açık hava etkinlikleri kapsamında Türkiye seyircisiyle buluşuyor.

{274351}

Selçuk Uzman
Selçuk Uzman Tüm Yazıları