Türkiye’nin Yapay Zeka Destekli İlk Dağ Belgeseli
Yazı Boyutu:
“Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” adlı, Türkiye’nin yapay zeka destekli ilk dağ belgeseliyle Erciyes Dağı’nın dört mevsimlik görkemine, binlerce yıllık tarihine ve efsanelerle örülü geçmişine tanıklık edin.
Türkiye’nin yapay zeka destekli ilk dağ belgeseli olan Erciyes Belgeseli izleyicilerle buluşacak. Yapay zeka destekli ilk dağ belgeseli olarak duyurulan “Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” adlı bu belgesel NTV ekranlarından yayınlanacak. Doğan Tekatlı’nın yapımcılığını, Zafer Geyikçi’nin yönetmenliğini üstlendiği “Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” belgeseli, 26 Ocak Pazar günü saat 18:00’de NTV ekranlarında izleyiciyle buluşacak. Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, Arş. Yazar Halit Erkiletlioğlu, Dr. Öğr. Üyesi Erdal Şen ve Prof. Dr. Nilay Çorağan’ın anlatımıyla derinleşen, Prof.Dr. Uğur Batı’nın danışmalığıyla renklenen belgesel, Erciyes Dağı’nın dört mevsim süren görkemini, binlerce yıllık tarihini ve efsanelerle örülü geçmişini yapay zeka destekli görsellerle ekrana taşıyacak.
Erciyes Dağı’nın binlerce yıllık tarihi, elit bir belgesele konu oldu. Size ondan söz edeceğim. Bu önemli, Türkiye’nin yapay zeka destekli ilk dağ belgeselinden söz ediyoruz. Doğan Tekatlı’nın yapımcılığını, Zafer Geyikçi’nin yönetmenliğini üstlendiği “Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” belgeseli izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor.
Üç bin 917 metre yüksekliğiyle efsanelere konu olan Erciyes Dağı’nın binlerce yıllık tarihini ve mitolojik dokusunu işleyen belgesel, 16 kişilik ekibin 1,5 yıl süren çalışması sonucu tamamlandı. Erciyes, Asurlu tüccarlardan Hititlere, Roma İmparatorluğu’ndan Kapadokya Krallığı’na kadar birçok medeniyetin kutsal kabul ettiği, gizemlerle dolu bir coğrafya olarak biliniyor. Belgesel, yapay zeka destekli görsel efektler ve çağdaş seslendirme teknikleriyle hazırlandı.
Yönetmen Zafer Geyikçi’nin sözlerine bakmak gerekir, harika bir izlekte doğuş hikayesiyle belgeseli anlatıyor:
“1900’lü yılların başında Siemens fabrikasında kimyager olarak çalışan fakat Arkeoloji’ye son derece ilgili olan Waldemar Belck isimli bir Alman, bir takım araştırmalar için Türkiye’ye de uğrar. Bugünkü Toprakkale’de de yaptığı çalışmalarla bilinen Belck’in en önemli buluşlarından birisi de Kayseri’nin Hisarcık ilçesinde bulunan Toptepesi isimli alanda gün yüzüne çıkarttığı iki adet anıttır. Bunlar, bugün Hisarcık Anıtı olarak anılan ve Geç Hitit döneminde Erciyes Dağı’na olan kutsal aidiyetliği anlatan çok önemli yazılı belgelerdir. Fakat bu kez Erciyes Dağı karşımıza “Har Hara / Hara Hara” olarak çıkmaktadır. Dönemin güçlü isimlerinden bir yöneticinin Har Hara adını vererek Gazel kurban ettiği dini bir töreni anlatan bu anıtlardan bir tanesi maalesef toprak sahibi tarafından yok edilmiş fakat bir tanesi kurtarılabilmiş, İstanbul Arkeoloji Müzesine, oradan da Kayseri Müzesine taşınabilmiştir.
Her iki halkında kutsal olarak kabul ettiği ve neredeyse binlerce yıla yayılan bu süreçte Erciyes Dağı; Aşkaşipa ve Har Hara olarak karşımıza çıkıyor. Bu isimlerin ne anlama geldiği henüz bilinmese de, oldukça önemli bir bilgi. Çünkü binlerce yıl boyunca hem Kaniş’li halk tarafından hem de Hititler tarafından kutsanmış olan bu dağ, belki de toplumun kültürel yapısına da ciddi bir etki yaratıyordu. Bu soruyu kendi kendimize sorduğumuzda, arkasından başka bir soru daha ortaya çıkmıştı.
Peki, bu medeniyetlerden sonra,Anadolu’da hüküm süren diğer medeniyetler için Erciyes Dağı nasıl bir yere sahipti? Farkında olmadan derin bir konunun içerisinde kendimizi bulmuştuk. Alanında uzman akademisyenlerle kısa kısa yaptığımız görüşmeler, bu hikâyenin Roma Hükümdarlığı, Kapadokya Krallığı ve Bizanslara kadar taşındığını ve daha da büyüyerek pek çok mitolojinin temelini içerisine dâhil ettiğini öğrendik. İşte belgeselin çıkış noktaları bu şekilde gelişti.
Artık sorularımızın cevabını daha net aramaya ve doğru bir hikâye akışı yaratmaya çalışıyor, belgeselin kurgu akışını belirlemeye çalışıyorduk. Bir dağın hikâyesini, hem doğal hem de kültürel yönüyle nasıl anlatmalıydık? Öncelikle sorduğumuz ve sorguladığımız şey şu olmuştu: ‘Bu dağ neden kutsal?’ Kendimize verdiğimiz ve daha sonraları belgeselde yer alan akademisyenlerimizin de vereceği cevaba göre dağın büyüklüğü ve heybeti çok önemli bir faktördü. O halde, nereden başlayacağımızda çok netti: ‘Bu dağ nasıl oluştu?’ Hikâyemizin başlangıcını oluşturacak olan bu sorunun cevabı için, Prof.Dr. Fikri Kulakoğlu ile birlikte bu soruya en doğru cevapları verebilecek kişi için bir görüşme yaptık. Kendisi bizi Hacettepe Üniversitesinde Dr.Öğr.Üyesi olan Erdal Şen hocamızla tanıştırdı. Sn. Şen, yaklaşık 15 yıl boyunca Erciyes Dağı üzerinde ekibiyle çalışmalar yapmış, Erciyes Dağı’nın günümüzden neredeyse 9-10 bin yıl önce gerçekleştirdiği çeşitli dom patlamaları üzerine çokça buluşlar yapmış, ülkemizin değerli Jeoloji Mühendisi ve okutmanlarından bir tanesidir. Kendisi Ankara’da ikamet ediyor olsa da, proje de bizimle birlikte olmayı kabulederek, davetimiz üzerine Kayseri’ye gelmiş ve çekimlerimize katkıda bulunmuştur. Bu süreçte belgeselin dört kısımdan oluşması kararını vermemiz de çok uzun sürmemiştir. Zira Erciyes Dağı’nın 3.5 milyon yıllık oluşum süreci dahi başlı başına bir belgesel olabilecekken, bizim ele alabileceğimiz kısım yalnızca 15 dakikadır ve bu süreçte konuyu bütünüyle ele almamız gereklidir. Tek başlıkta incelediğimiz bu kısma, sonrasında Kaniş/Asur, Hititler, Romalılar ve son olarak Bizanslılar eklenerek 4 başlıkta tamamlanır.
Bir önceki AB projemizde Kültepe’nin 75 yıllık kazı tarihini anlatan ve belgeselimizde konuşmacı olarak yer alan Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu’ysa bu işin kilit isimlerinden biriydi. Aşkaşipa ismini ilk kez bizlerle paylaştığında belgeselin açılarak daha da derinlemesine araştırılmasına vesile olmuş kişinin bu belgeselde yer alması çok yerinde ve zaruri bir karardı. Tezat gibi görünse de, her ikisi de birbirini destekleyen meseleler bunlar. Biraz daha açalım: 2000’li yılların başında Kültepe’nin kazı başkanı Tahsin Özgüç’tür. ‘Aşkaşipa’ yazılı tabletler onun döneminde çıkarılmıştır ve o yıllarda Kulakoğlu, Özgüç’ün asistanıdır. Uzun yıllar Özgüç’le birlikte Kültepe’de çalışan ve Kültepe’yi en az Özgüç kadar iyi bilen kişilerden biri olan Kulakoğlu, 2005 yılında Özgüç’ün yaşamının son bulmasıyla da kazı başkanı olmuştur. Uzun yıllar burada çalışan ve çalışmaya devam edecek olan Kulakoğlu, artık Kültepe’yle ilgili en kapsamlı bilgiye sahip yaşayan son kişidir. Buda onu, belgeselimiz için hem çok değerli hem de zaruri hale getirmiştir. Kültepe’yle birlikte Hitit dönemini de kapsayan bu süreci ele alarak bizlerle çalışmayı kabul etmiş ve belgeselin ikinci kısmına katkıda bulunmuştur.”
Bir Belgeselin Röntgeni!
Kayseri için oldukça önemli araştırmalar yapmış veya bu araştırmalara öncülük etmiş, bu araştırmalar üzerine 19 farklı kitap yazmış ve her bir kitabı için uzmanlardan görüşler alarak değerlendirmeler yapmış bir isim var; Halit Erkiletlioğlu. Yazının başında da belirttiğimiz gibi, kendisi yıllarca Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde hekim olarak hizmet vermiş ve emekli olmadan önceki döneminde fakülte dekanı olarak görevini tamamlamış bir isim. Belgesel projemizin araştırma sürecinde Roma dönemiyle ilgili verileri toparlarken, yazmış olduğu “Kapadokia Krallığı” isimli kitap bizim için oldukça önemli bir kaynak oldu. Roma dönemiyle birlikte satraplıklara bölünen Anadolu’nun en önemli merkezlerinden birisi olan Kapadokya hakkında çok önemli araştırmaların yer aldığı kitapta, dönemin paraları -sikkeleri- Erkiletlioğlu tarafından incelenmiş ve yorumlanmış.
Bu yorumlara göre, Kapadokia Krallığı’nın en önemli hükümdarlarından bir kaçının, Erciyes Dağı -o dönemki ismi Argaios- ile olan ilişkisini ve topluma yansımalarını gördüğümüz kitap oldukça önemli bir kaynak haline gelmiştir. Söz konusu paraların arka yüzüne basılan Erciyes Dağı betimlemeleri, dağın zirvesinde bulunan keşiş mağaralarından, mitolojik hikâyelerde bahsi geçen Omphalos taşına kadar uzanmakta; kimi zaman zirvesine Tanrıların oturduğu kimi zaman da tek başına bir kaide üzerindeanıtsal nitelikte resmedildiği saptanmaktadır. Dahası, o dönem kimi mezar taşlarında ve anıt yapılarda Erciyes Dağı’nın geometrik şekillerle stilize edilerek işlendiği de görülmüş, bu yönüyle Erciyes Dağı’nın kutsallığına atıflarda bulunulmuştur. İşte bu yönüyle, belgeselimiz üçüncü kısmına Sn. Erkiletlioğlu’yla yön bulmuştur. Bu aşamadan sonra, Doğu Roma’nın tarih sayfalarında karşımıza çıktığı bir döneme tanıklık eden Anadolu, Erken Bizans’ın devşirme malzemelerle inşa ettiği bir takım dini tapınaklara şahit olmaya başlamıştır. Bu yönüyle, Kayseri’nin en önemli buluntularından olan Gereme Harabeleri’de, dördüncü ve son kısım olarak karşımıza çıkar. Bu noktada, uzun yıllar bu alanda çalışmalar yürüten Erciyes Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü Profesörü, Dr. Nilay Çorağan’la noktalamayı uygun görmüş ekip.
Peki bu noktada biraz da belgesel konusu olan Erciyes’ten söz edelim.
Erciyes’in Gizemi
Erciyes Dağı, Anadolu’nun ortasında, heybetiyle yüzlerce yıldır hikâyelerin, mitlerin ve efsanelerin odak noktası olmuş bir dağdır. Kayseri il sınırlarında yer alan ve 3.917 metreye ulaşan zirvesiyle Türkiye’nin en yüksek dağlarından biri olan Erciyes, bir yandan bilimsel bir cazibe merkezi olurken, bir yandan da Kapadokya’ya uzanan büyülü coğrafyasıyla efsanelere ilham kaynağı olmuştur.
Tanrıların ve Kahramanların Dağı
Antik dönemlerde Erciyes Dağı, “Argaeus” adıyla anılıyordu. Strabon gibi antik coğrafyacılar, bu dağın kızıl gökyüzüne uzanan karla kaplı zirvesinden söz etmiştir. Bazı Yunan mitlerinde, Erciyes’in Olimpos tanrılarının Anadolu’ya baktıkları bir gözetleme yeri olduğu anlatılır. Bu mitler, dağı mistik bir dünyanın kapısı olarak tasvir eder. Bir diğer efsaneye göre, Erciyes Dağı’nda yeraltı dünyasına inen gizemli bir geçit bulunur. Bu geçit, karanlık yeraltı âlemlerine ve yeraltı tanrılarına ulaşan bir kapı olarak betimlenir. Bazı anlatılarda, bu kapıyı koruyan dev yaratıklardan söz edilir.
Erciyes’in Aşıkları
Erciyes Dağı, sadece tanrıların değil, aşıkların ve ozanların da ilham kaynağıdır. Bir halk efsanesine göre, Erciyes’in zirvesinde bir zamanlar büyülü bir çiçek yetişir. Bu çiçeği bulanların aşkı sonsuza dek sürer. Ancak çiçeğe ulaşmak için, şiddetli fırtınaları ve kar yığınlarını aşmak gerekir. Bu hikâye, sevginin zorluklarla dolu ama bir o kadar değerli bir yolculuk olduğunu simgeler.
Kapadokya’ya Uzanan Büyülü Yollar
Erciyes Dağı’ndan Kapadokya’ya uzanan coğrafya, sadece fiziki bir bağlantı değil, aynı zamanda efsanelerle dolu bir geçmişin izlerini de taşır. Kapadokya’nın peri bacaları ve yeraltı şehirleri, Erciyes’ten kopan lav ve tümülerin zamana meydan okuyan birer hatırası gibidir. Bazı hikâyelere göre, Kapadokya’nın derin yeraltı şehirleri, Erciyes’in yeraltı geçitlerine bağlıdır. İnsanlar, bu geçitleri gizemli varlıklardan korunmak için kullanmış, bazen de kendilerini saklamışlardır.
Ateş ve Buzun Dansı
Erciyes Dağı’nın efsaneleri, ateş ve buzun çelişkili uyumunu yansıtır. Bir öyküde, Erciyes bir volkanik dağ olarak ateş tanrısının yuvasıyken, zirvesindeki karlar su tanrıçası tarafından korunan kutsal bir alanı simgeler. Bu hikâye, Erciyes’in hem yıkıcı hem de koruyucu yanını ortaya koyar.
Modern Zamanlarda Erciyes
Bugün Erciyes, sadece efsanelerin değil, kayak sporu ve dağcılığın da merkezi olmuştur. Ancak modern zamanlarda bile, yerel halkın dağa dair anlattığı hikâyeler ve inançlar, bu büyülü atmosferi canlı tutmaya devam eder. Erciyes’in karla kaplı zirvesine baktığınızda, antik zamanlardan kalma bir mitin ışıltısını hissedebilirsiniz.
Efsanelerden Günümüze: Erciyes ve Kapadokya
Erciyes Dağı ve Kapadokya, sadece coğrafi güzellikleriyle değil, zengin efsane dünyasıyla da birbiriyle bağlıdır. Bu iki büyülü yer, Anadolu’nun hem tarihi hem de mitolojik zenginliğini gözler önüne serer. Erciyes’in zirvesinden Kapadokya’nın vadilerine uzanan hikâyeler, bize bir kez daha doğanın ve insan hayal gücünün sınırsızlığını hatırlatıyor.
Kayseri Valiliği ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin “Kapadokya Destinasyonuna” Erciyes Etkisi
Erciyes’in hikayesine Kayseri Valisi Gökmen Çiçek ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi Dr. Memduh Büyükkılıç’ın katkısını da belirtmek gerekir. Bilinir, Kayseri, üzerinde dört mevsim kar eksik olmayan yazın dağ ve doğa yürüyüşü kışın ise kayak merkezi olan kendine özgü bitki örtüsü flora ve faunası ile Türkiye’nin en yüksek dağlarında biri olan Erciyes Dağı, yüzlerce kuş türünün barınağı olan Sultan Sazlığı, bir doğa harikası olan Kapuzbaşı Şelaleleri, Hacer Ormanları, Yedi Göller, Kapodokya’nın giriş kapısı olan Soğanlı ve Erdemli Vadisi ilimizin coğrafyasında bulunmaktadır. Doğa turizmine ilgi duyanlar Kapuzbaşı Şelalerine, Sultan Sazlığına ve Erciyes Dağı’na yönelmektedir. Kayseri, Erciyes’in volkanik kesiti içerisinde yer aldığından termal sular yönüyle de çok zengindir. Bu belgesel projesi ile Kayseri’nin “Kapadokya’ya açılan penceresi” Erciyes’in turizm potansiyeli genişleyecek Erciyes, termal kaynakları ve baraj gölü manzarasıyla Kayseri’nin “Kapadokya’ya açılan penceresi” yeni projelerle bölge turizmine daha fazla katkı sunması hedefleniyor.. Buradaki Valilik ve Belediye Başkanlığı desteği önemli.
Sonsöz : Türkiye’nin Yapay Zeka Destekli İlk Dağ Belgeseli
Erciyes Dağı ve Kapadokya’nın efsaneleri, Anadolu’nun kadim birikimini anlamak için bir anahtar gibidir. Bu hikâyeler, sırf birer masal değil, aynı zamanda bölge insanının dünyaya bakışını, yaşama dair öğretilerini ve kültürlerini de yansıtır. Erciyes’in doruklarında yankılanan eski mitlerden Kapadokya’nın sessiz vadilerindeki gizemli hikâyelere kadar, bu coğrafya insanlığın kolektif hafızasına unutulmaz izler bırakmaya devam ediyor. Belgesele gelince 45 dakikalık, dört kısımdan oluşan ve 3.5 milyon yıllık genel bir tarihi inceleyen doğa-kültürel miras temalı belgeselimiz yapılan tüm bu işlemlerle nihayet bir sonuca ulaştı. Alanında uzman 4 farklı akademisyenin konuşmacı olarak yer aldığı, Erciyes Dağı’nın 3.5 milyon yıl önce ki oluşum sürecinin animasyonlarla desteklendiği, yer yer yapay-zekâ desteğiyle antik dönem canlandırma sahnelerinin tasarlandığı çok sesli bir belgesel olarak izleyicilere sunulmak üzere hazır. Yapılan uygulamaları göz önüne aldığımızda Türkiye’nin yapay zeka destekli ilk dağ belgeseli demek çokta yanlış olmaz. Zira daha önce bu uygulamaları izleyerek Türkiye’de herhangi bir dağın belgeselinin hazırlandığına dair henüz bir veri bulamadık. Bu uygulamaları baz alarak bu değerlendirmeyi yaptığımızda, vardığımız sonucun doğruluğunu ve keskinliğini ifade etmek çok önemli, çünkü bu uygulamalara ayrılacak olan zaman-bütçe gibi unsurlar, Türkiye’de bu üretimin önünü her daim kapamış, bu türden işleri yapılamaz hale getirmiştir. Sinema sanatının pahalılığına bir çözüm olarak gelişen teknolojik yöntemleri kullanarak, bu zorlukları kısmen aşarak bu üretimi gerçekleştirebilmiş ekip. Tüm bu teknik sebepleri bir kenara bırakacak olursak, bir diğer sebep –bu bilgilerden üreticinin ve halkın bir haber olması- daha içler acısıdır ki burada ekibe çok iş düşmüştür. Öncelikle Erciyes Dağı’nın bu yönüyle tarihi bilgilerine pek çok kişi sahip değil. Ekibin avantajımı, yollarının kesiştiği uzmanlarla yaptıkları daha önceki projeler, bu proje üzerine ayrıca gerçekleştirdikleri görüşmeler ve bizzat Kayseri menşeili bir ekip olmalarından kaynaklanıyor. Nitekim geldiğimiz noktada, Erciyes Dağı’nın tarihi ve kültürel yönüyle belgeselinin olması, bu önemli yoksunluğun önünü kapamak için bir adım olacaktır.
{324835}