Nespresso ile İstanbul: İstanbul'un Gizli Cevherleri
Yazı Boyutu:
İstanbul’un sokaklarını yürürken başını kaldırıp her yapıyı tek tek inceleyenlerden, tarihini merak edip araştıranlardan mısınız? Öyleyse Nespresso World Explorations serisinin yeni kahvesi İstanbul Espresso’nuzu yudumlarken sizleri İstanbul’un bilinmeyen noktalarını keşfetmeye davet ediyoruz.
İstanbul her yanı her köşesi ayrı güzelliklerle dolu, her adımda şaşırtmayı seven bir şehir. Yüzyıllar boyunca sayısız insana ev sahibi olmuş İstanbul’un öne çıkan eserleri kadar çok bilinmeyen ama kesinlikle görmeye değer noktaları da bir hayli fazla. Ünlü mimarların imzalarını attığı yapılardan tarihe tanıklık eden yerlere şehrin pek de bilinmeyen noktalarını keşfetmeye hazır olun!
Casa Botter
İstiklâl Caddesi üzerinde Asmalımescit Mahallesi 235 numarada yer alan bina, 1900’lerde, bugünkü İsveç Konsolosluğu binasının yanında inşa edilmiş. II. Abdülhamid tarafından sarayın resmi terzisi ve modacısı, Hollanda uyruklu Jean Botter için yaptırılan binayı, dönemin ünlü İtalyan mimarı Raimondo d’Aronco tasarlamış.
Cephesi bitki motifli bordürler, çiçeklerle bezenmiş insan başı figürlerle süslü olan bu yapı, İstanbul’da Art Nouveau tarzı inşa edilmiş ilk bina olması nedeniyle de mimarlık tarihi bakımından önemli. Ayrıca Pera Palas Oteli’nden sonra asansörü olan ikinci yapı. Botter Apartmanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı restorasyon çalışmalarının ardından tasarım ve sanat merkezi olarak hizmet verecek.
Doğan Apartmanı
Galata’ya çıkarken Serdar-ı Ekrem Sokak’ta sarı rengi ve ihtişamlı İtalyan mimarisiyle göz dolduran Doğan Apartmanı, İstanbul’un ünlü apartmanları arasında en çok dikkat çekenlerden biri. Belçika kökenli tüccar ve banker Albert Helbig tarafından seçkin aileleri ağırlamak için kiralık bir konut olarak tasarlanan bina, 1892- 1894 yılları arasında mimar Raymondo d’Aranco’ya yaptırılmış. 1919 yılında da sigara kâğıdı fabrikatörü Mair ve David de Botton kardeşler tarafından satın alınmış ve Botton Apartmanı adı verilmiş.
İstanbul’dan ilhamını alan kahveye ne dersiniz?
İstanbul gibi köklü ve her adımda sürprizleriyle mutluluk veren şehrin aromalarını taşıyan Nespresso’nun İstanbul Espresso’su her yudumda şehrin zengin, değişken ve akışkan ruhunu da yansıtıyor. Dolgun ve kadifemsi yapısıyla ağızda hafif badem ve hoş kavruk bir tat, yaban baharatlı ve meyveli notalar sunuyor. Lezzetinin sırrı Etiyopya Arabikası ve Hint Robustası’nın harmanlanmasında saklı olan İstanbul’un bu özelliği, kahveyi ideal tatta, cesur bir Espresso haline getiriyor.
Şehrin gizli cevherlerini keşfederken küçük bir mola verin ve İstanbul Espresso’yla şehrin güzelliğinin tadına varın.
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi Kütüphanesi
1601 yılından bu yana Fener’deki Hagios Manastırı’nda hizmet veren Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Fener’de kıyı yolunun hemen paralelindeki Sadrazam Ali Paşa Caddesi’ndeki mütevazı bir kilise ve idari binalar topluluğu içinde yer alıyor. 1880 yılında yapılan iki katlı binanın ikinci katında bulunan Patrikhane Kütüphanesi ise, 1904 yılında Patrik İokim tarafından kütüphane haline getirilmiş. Bu kütüphanenin temeli de Heybeli Ada’da bulunan Aya Triada Manastırı Kütüphanesi’ne dayanıyor. Manastırın kurucusu Patrik Germanos, burada bulunan elyazması kitapların çoğunu, dünyanın en önemli arşivlerinden birine sahip olan bu Patrikhane Kütüphanesi’ne göndermiş.
Hürrem Sultan Hamamı
Osmanlı’nın baş mimarı Mimar Sinan tarafından tasarlanıp inşa edilen Hürrem Sultan Hamamı, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’ın isteği üzerine yapılmış. İstanbul’un en güzel eserlerinden biri olarak ilk kez 1957-1958 yılları arasında restore edilen hamam, 2007 yılına kadar halı çarşısı olarak hizmet vermiş. 2008 yılı itibarıyla da aslına uygun bir şekilde restore edilmiş. Bin yıldır temizliğin, şifanın ve eğlencenin önemli bir parçası olan hamam geleneği, bugün Hürrem Sultan Hamamı’nda hâlâ sürüyor.
Yerebatan Sarnıcı Müzesi
İhtişamlı İstanbul tarihinin izlerini taşıyan en özel kültür varlıklarından biri olan Yerebatan Sarnıcı, 527-565 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılmış. Yazılı kaynaklara göre, suyolları ve yağmurdan elde edilen suyu, Büyük Saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacını karşılamış. 16. yüzyılın ortalarına kadar Batı’nın fark edemediği sarnıç, bu dönemde âdeta yeniden keşfedilmiş. İstanbul’un fethinden sonra Topkapı Sarayı’nın ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılan bu tarihi sarnıç, yavaş yavaş konutlaşmanın başlamasıyla bölge halkı tarafından da kullanılmış.
Geçtiğimiz günlerde tarihinin en kapsamlı restorasyonundan geçen sarnıç depreme karşı güçlendirilerek modern müzecilik anlayışıyla şehre yeniden kazandırıldı.
Salt Galata
İstanbul ve Ankara’da araştırma, sergi, yayın, web ve dijitalleştirme projeleri ile konferans, söyleşi ve atölye gibi programlar sergileyen bir kültür kurumu olarak faaliyet gösteren Salt, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak Nisan 2011’de İstanbul’da kuruldu. Sanat, mimarlık, tasarım, sosyal ve ekonomik tarih incelemeleriyle ilgilenen Salt, İstanbul’da Salt Beyoğlu ve Salt Galata adlı yapılarla yer alıyor.
Arif Paşa Apartmanı
Cumhuriyet Caddesi’nden Elmadağ’a indiğinizde göreceğiniz Arif Paşa Apartmanı, 1902 yılında Yunanistan’dan göç edip İstanbul’a yerleşen Ekda Sarıca Paşa’nın torunu ve Osmanlı’nın son saray doktorlarından, Dr. Arif Paşa tarafından yaptırılmış. Saraydan ayrılmak zorunda kalan kişilerin, aynı hayatı devam ettirmelerine imkân sağlamak amacıyla yapılan apartmanın tavanları oldukça yüksek ve çatı katında bulunan hizmetlilerin odaları birbirine bağlı. Bu bağlamda apartman, konaktan apartman yaşamına geçişte Şişli semtinde dönemin ilklerinden.
Zincirli Han (Kapalıçarşı)
18. yüzyıl sonlarına doğru yapıldığı bilinen Zincirli Han, Beyazıt’la sırt sırta olan Kapalıçarşı’nın kuzeyinde bulunuyor. Bir ticaret hanı olarak Kapalıçarşı’ya yakın olan han Nasuh Paşa tarafından 1708 yılında külliyesinin bir parçası olarak inşa edilmiş ve hanın merdivenlerinden üst kattaki dükkanlara günümüze kadar olduğu gibi gelebilmiş. Tek avlulu ve iki katlı olarak inşa edilen bu hanı benzerlerinden ayıransa bakımlı görünümü. Özgün halini kaybetmeyen han, koyu yeşile boyanmış panjurlu eski odaları, tarihi taş zemini ile moloz taş ve tuğladan kemerleriyle tarihte zamansız bir yolculuğa çıkarıyor.