Yazar Sohbetleri: Bergin Azer
Yazı Boyutu:
Kitaplarında anlattıklarıyla bizleri farklı dünyalara taşıyan ve yeni bilgiler keşfetmemizi sağlayan yazar Bergin Azer ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Anlattıkları hikâyeler ile bizleri farklı dünyalara taşıyan ve yeni bilgiler keşfetmemizi sağlayan kitapların yazarları ile keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz yolculuğun sayfalarını ise bu ay “Cumhuriyet Kadını Türkan Ayral” kitabının yazarı Bergin Azer ile çeviriyoruz.
Yazar olma yolculuğuna nasıl ve ne zaman başladınız?
Babamın görevi nedeniyle sürekli yurt dışında, ailemizden, arkadaşlarımızdan uzaktaydım. Yıllarca onlara olduğum yerleri, yaşadığım olayları yazdığım upuzun mektuplar ve yabancısı olduğum yerlerde sığındığım kitaplar, fark ettirmeden beni yönlendirmiş.
Kitap yazmadan önce konularınızı nasıl belirliyorsunuz?
Hepimiz, dev bir aksamın minicik parçaları olarak devam eden bir hikâyenin parçalarıyız. Ve her ailede olağanüstü, unutulmaması gereken, kahraman sayılacak bir karakter oluyor.
Kişinin gerçek ölümünün, onu hatırlayan son kişi gittiğinde olduğuna inandığım için, bu ilk kitabımda, gerçek kahramanlardan Türkan Ayral’ı yazarak, hatırlanmasını, unutulmamasını istedim.
Geçmişte hazırladığım sanat kitaplarından sonra kaleme aldığım bu ilk biyografik romanımdan sonra yazdığım iki kişi daha var: Posta ve Telgraf Nazırı Hasan Ali Paşa ve Cumhuriyet’imizin ilk elektrik mühendislerinden, dedem Abdullah Azer.
Yazarken size neler ilham veriyor?
Açıkçası bu kitabı yazarken hiç ilham sıkıntım olmadı. Elimdeki arşiv o kadar zengindi ki, bazı şeyleri elemek zorunda kaldım. Türkan, bambaşka parlayan, gençlerin önünü açan, eğitime, kadının ekonomik özgürlüğüne önem veren çok başka biriydi. Yazdığı günlük, mektuplar sayesinde zorlanmadım.
“Cumhuriyet Kadını Türkan Ayral” kitabı nasıl ortaya çıktı?
Aile evrakını düzenlerken bulduğum onlarca mektup, çocukluğumda dinlemeye bayıldığım anılarla birleşti ve dönem gazete, meclis ve farklı arşivlerden ulaştığım bilgilerle iyice zenginleşti. Tanzimat döneminde başlayan hikâyenin kendini bana yazdırdığını sanıyorum. Evrak ve belge araştırmam ve derlemem dört yıl sürdü. Röportajları da tamamladıktan sonra yazma süreci oldukça hızlı oldu.
Kitabınız hakkında okuyuculara biraz bilgi verebilir misiniz?
Kitap, bir ailedeki farklı kişilikleri, değişen koşulları anlatırken öne çıkan karakter, ailenin en parlak üyesi olan Türkan’a ve onun özellikle kız çocuklarının eğitimi için uğraşlarına odaklanıyor. Ayrıca 1875-1988 arasında ülkede yaşanan değişim; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş, harf devrimi, çoklu partiye geçildiğinde yaşananlar, tarihimizdeki en üzücü olaylardan olan 6-7 Eylül günleri, darbeler, doğal afetler arasında devam eden bir hayat görülüyor.
Okuyucular kitabı okurken nelerle karşılaşacak?
Önce eğitimin önemini kavramış bir aile ve Türkiye’de bunun için özveriyle çalışmış bir kadın tanıyacaklar. Ülkemizde yaşanmış olaylar paralelinde sosyal hayatı ve bunların günümüze yansımalarla karşılaşacak. Tabi İstanbul ve Ankara başta, aradan geçen zamanda yok olan yerlerden geçenler aracılığı ile, şehirlerimizin unutulmuş tarihinde bir yürüyüş yapabilecekler.
Kitap yazma yolculuğuna yeni başlayacaklar için önerileriniz nelerdir?
Yazılacak hikâyenin konusu ne olursa olsun, içten ve dürüst olmalı. Tüm roman, film ve hikayelerin özünde iyi, kötü, sürtüşme, facia, aşk, nefret ve kahramanlar vardır. Masallardan bilim kurguya değişmeyen bu unsuları kullanırken akıcı olması, detaylarda kaybolmayan, boğmayan, açık ucu kalmamış bir anlatım olması gerektiğini düşünüyorum.
Günümüzde kitap okuma oranları ne yazık ki çok düşük. Bu oran sizce nasıl arttırılabilir?
Okuma alışkanlığı söylenerek değil, ancak örnek olunarak artar. Çocuklara “oku” demektense, beraber, yanında okuyarak etkili olacağından eminim. Ailemde kitap okumayan kimse yoktur. Her yaşa, hobiye uygun yüzlerce alternatif bulmak mümkün. Tabi günümüzde kitaplar görsel şeylerle rekabet halinde olduğu için bunun bir ödül, zihinde kendi filmini canlandırmak için bir araç olduğunu da, usulca vurgulamak gerek, yoksa zorla olacağını zannetmiyorum.
KISA KISA
Kitaplarını beğenerek okuduğunuz üç yazar kim?
O kadar çok ki. Türk yazarlardan en sevdiklerim Aziz Nesin ve Ayşe Kulin.
İlk okuduğunuz roman nedir?
Hatırladığım, Louisa May Alcott’un yazdığı “Küçük Kadınlar”. İlkokulda, derste sıra altından okurken yakalandığım için bende yeri başkadır.
Okuyuculara “Mutlaka okumalısınız” dediğiniz kitap nedir?
“1984”, “Bülbülü Öldürmek”, “Kiralık Konak” ve “Çalıkuşu” ve tabii şimdi kendi kitabım.
Başucu kitabınız nedir?
Başucumda on yıllardır aynı üç kitap durur:
“Çalıkuşu”. Aynı kitap 40 yıldır, onlarca taşınmaya rağmen hep yerini korudu.
Babaannemin kütüphanesinden çocukken aldığım Ömer Seyfettin, “Bütün Eserleri-5” hikâye kitabı.
Ve 1979’dan beri yazarı belli olmayan, ilk yayımı Osmanlı döneminde anonim olan “İki Çalgıcının Hikâyesi”.