Yazar Sohbetleri: Fatma Berber ve Sümeyra Gümrah Teltik
Yazı Boyutu:
Kitaplarında anlattıklarıyla bizleri farklı dünyalara taşıyan ve yeni bilgiler keşfetmemizi sağlayan yazar Fatma Berber ve Sümeyra Gümrah Teltik ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Anlattıkları hikâyeler ile bizleri farklı dünyalara taşıyan ve yeni bilgiler keşfetmemizi sağlayan kitapların yazarları ile keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz yolculuğun sayfalarını ise bu ay “Bir Porsiyon Sanat” kitabının yazarları Fatma Berber ve Sümeyra Gümrah Teltik ile çeviriyoruz.
Yazar olma yolculuğuna nasıl ve ne zaman başladınız?
Fatma Berber: Kendimi ‘yazar’ diye tanımlayamam ya da “Yazar oldum” diyemem belki ama içerik üretme, konsept yaratma, hikâye anlatma ve tüm bunları farkında olarak ya da olmayarak sanatla birleştirme eylemim üniversite yıllarında başladı diyebilirim. Tabii çok erken yaşta yazmaya başladığım günlüklerimi saymazsak. Sonra akademik hayat devam ederken farklı disiplinlerden beslenerek başka başka içeriklerin daha doğrusu başka yolculukların içinde buldum kendimi.
Sümeyra Gümrah: Yaptığımız şeyi “yazarlık” olarak adlandırmıyoruz. Bu çok daha ileride “belki” edinebileceğimiz bir sıfat olabilir. Yapmak istediğimiz, kendi heyecanlandığımız şeyleri başkalarıyla paylaşmak. Bir şeyi kısa cümlelerle anlatamadığımız, uzun cümleler kurduğumuz için bu paylaşımı ancak bir kitap sayesinde yapabilirdik.
Kitap yazmadan önce konularınızı nasıl belirliyorsunuz?
Fatma Berber: Multidisipliner çalışan biri olarak sanat alanında farklı türleri keşfetmeye çalışıp, bu alana yakın yerlerde durdum ya da kendimi buldum. Bazen yayınevinin bir serisinde sevdiğimiz müzik grubunu anlatmak istiyoruz. Bazen de başka mecralara ürettiğimiz içerikler kitaplaşıyor. Yani biraz kendiliğinden, biraz da karşılıklı belirleniyor. Dolayısıyla şu konuda bir kitap yazmalıyım gibi yola çıkılmıyor, yolun kendisi içeriği belirliyor. Daha çok sanat alanında olan bu üretimlerde neyi anlattığından çok nasıl anlattığın, nasıl bir bağ kurduğun kendinle ilişkilendirme biçimin ve de bunu herkesle paylaşarak yeniden oluşturman ön plana çıkıyor.
Sümeyra Gümrah: Fatma’nın cevabına şunu ekleyebilirim. Sevdiğimiz alanlarla ilgili yaptığımız konuşmalar esnasında “Ben olsam şunu şöyle yapardım” cümlesi kurduğumuz konularda bir şeyler yaptık galiba. Örneğin, Bir Pera Masalı da bu şekilde ortaya çıktı. “Biz olsak mekânları böyle anlatırdık” dedik, ardından “Peki, bunu neden biz yapmıyoruz” dedik. Bir Porsiyon Sanat’ın yolculuğu da benzer şekilde başladı.
Yazarken size neler ilham veriyor?
Fatma Berber: İlham denebilir mi buna bilemiyorum ama öncelikli olarak hayrete düşüren, beni şaşırtan, keşfetme dürtümü harekete geçiren şeylerin (ki bu şeyler sonsuz bir şey) peşine düşüyorum. Sanat mesela bu alanların başında geliyor, iyi müzik, iyi resim, iyi roman, iyi bir film… Elbette bir de kendi gizli bahçemiz olan çocukluğumuz, geçmişi yeniden yeniden yorumladığımız hatıralar ve de gündelik yaşam da tetikliyor diyebilirim.
Sümeyra Gümrah: Kendi ilgi alanlarımızla ilgili edindiğimiz farkındalıklar.
“Bir Porsiyon Sanat” kitabı nasıl ortaya çıktı?
Fatma Berber: CerModern’de yıllar önce Sevim Gökyıldız’ın Sanatçı Sofraları isimli bir programına katılmıştım. Sevim Gökyıldız bu kitabın mihmandarıdır. Onun desteği çok kıymetlidir. Öncesinde televizyon için yemek programı düşünülmüş. Sümeyra ile farklı bir içerik hazırlamak istedik. Sonra bu proje ancak BBC’ye olur dediler, rafa kaldırdık. Ve devamında yolumuz Çağla Ağırgöl ile kesişti ve Düşbaz Kitaplar’ın iki şahane kadını Cansu Canseven ve Gökçe Alper’in de desteğiyle bu kitap ortaya çıktı.
Sümeyra Gümrah: Fatma kitaba geldiğimiz süreçteki yoldan bahsetti. Ama bu konuda tetiklenme noktamız var.Yemek yarışmalarında masa etrafında toplanmış insanların eleştirileri hem komik hem de üzücü geliyordu. Sizin anneniz dolmayı daha yağlı veya daha salçalı yapıyor olabilir. Ya da elmalı kurabiyesi kıyır kıyır yerine hamur hamurdur. Fakat sizin için ortalama tariflerin dışında da olsa daha güzeli yoktur. Kutsal/kıymetli bildiğimiz yemeğe fazlaca burun kıvrılan dönemde onun aslında sanat eseri gibi kişiye özgü ve değerli olduğunu anlatma yolculuğundan çıktık. Daha sonra belki de bunu kanıtlamak istercesine sanatın içinde yemeği arayalım dedik. Çok da aramak gerekmedi, oradaydı zaten ve Bir Porsiyon Sanat ortaya çıktı.
Kitabınız hakkında okuyuculara biraz bilgi verebilir misiniz?
Fatma Berber: Herkesin kendi kişisel tarihinde böyle öz1el tatları Proust’un madeleineleri vardır. Kimisinde yanmış dolma kokusu, kimisinde yaz akşamlarının kızartma kokusu, kimisinde kurabiye kokusu ya da kahve kokusu… Bu kitap farklı tat hafızalarına dokunarak sanatın çeşitli alanlarıyla yemeği aynı yere davet ediyor. Eserleri sofraya, yemekleri bienallere çağırıyor desem yerinde olur. Sanat ve yemek arasında güçlü bir analoji kurmaya çalışıyor. Sadece sanatçıların mesela müzisyen Rossini’nin tournedos rossinisi, Bach’ın kahve kantatı, Dali’nin yumurtaları gibi sanatçı sofralarının izini sürmüyor; yemeği bir sanat eseri gibi okuyor. Sanat eserini de yemeğin hazlarıyla anlamaya çalışıyor. Mutfak da sanat da aslında aynı yerden ilhamını alıyor. İkisi de hafızaya dokunuyor ikisi de bol acılı neşeli travmatik… Bir Porsiyon Sanat, mutfağın dönüşümünden, mutfak sanatlarına kadar pek çok konuyu sorguluyor.
Okuyucular kitabı okurken nelerle karşılaşacak?
Fatma Berber: Biraz absürt, biraz eğlenceli diliyle; yemeğin arkaik, sosyolojik tarihini de gözeterek keyifli leziz bir sofraya davet ediyoruz okuyucuyu. Hem her bölümde müzik, resim, edebiyat, sinema-tiyatro, mutfak sanatlarının yemekle ilişkisini, sanatçıların yemek ilişkisi ve sanata yansımasını görecekler hem de bölüm sonlarında birbirinden farklı, alanında etkin isimlerin röportajlarını okuyacaklar. Bu kitap; sanattan haz alan, bunun üzerine düşünen, lezzet hafızasını yoklayan herkesin kalbine dokunacak ve bu sofraya dâhil olmak isteyecek diye umuyorum.
Sümeyra Gümrah: Yaşamın olmazsa olmazı yemeğin, yaşam içinde pek çok kişinin kendine uzak gördüğü sanat ile ilişkisine basit bir dille tanık olacaklar. Yemek hafife alınmayacak, burun kıvrılmayacak kadar kıymetli, sanat ötekileştirilmeyecek kadar içimizde.
Kitap yazma yolculuğuna yeni başlayacaklar için önerileriniz nelerdir?
Fatma Berber: Herkesin yolculuğu, anlatmak istediği hikâyeler, var olma biçimleri, yazma arzusu farklı ve çok biricik. Bir başkasına tavsiye verecek bir konumda değilim ama iyi bir kitap okuduğumda, iyi bir film seyrettiğimde beni hayrete düşüren bir tabloya baktığımda o sanatçılara dair ipuçları yakalamak istediğimizde görebildiğimiz şeyler arasında iyi bir okur olmaları, iyi bir gözlemci, iyi bir dinleyici olmaları yatıyor sanki. Belki hep birlikte kendimizi ve hayatı keşfetmeye çalışarak daha iyi bir okur daha iyi bir gözlemci olarak ve her şeye rağmen elimizde tutmaya çalıştığımız mumları söndürmeyerek umutla bu sorunun cevabını bulmaya çalışırız.
Günümüzde kitap okuma oranları ne yazık ki çok düşük. Bu oran sizce nasıl arttırılabilir?
Fatma Berber: Ne desem yanlış ve eksik olur. Bir de bu konuda söz söyleyerek haddimi aşmak da istemem doğrusu. Günümüzde neredeyse enformasyon yığınına maruz kaldığımız için nitelikli içerik okumakta da zorlanıyor olabiliriz. Okuma arzusu, ev ödevi gibi bir bilinçlendirmeyle artabilir mi sanmam. Böyle bir görevimizin de olduğunu düşünmüyorum, daha çok kişisel ve de keşfetme tutkusuyla orantılı bir şey gibi. Ama bu tutku nasıl artar, artırılır mı pek bir fikrim yok.
Sümeyra Gümrah: Bu konuya bir anne olarak cevap verebilirim sadece; çocuğumuzla birlikte kitap okumak… Biz de bu “Herkes istediği kitabı alıp aynı odada farklı köşelere çekilsin” şeklinde olmuyor. O sırada herkes aynı kitabı okuyor olmalı. Okuma saati sonrası ise karakter ve olaylar üzerine konuşulmalı. Bunun bir gün tek başına sürdüreceği alışkanlığa dönüşeceğine inanıyorum.
KISA KISA
Kitaplarını beğenerek okuduğunuz üç yazar kim?
Fatma Berber: Üç ile sınırlandırmak çok zor. Orhan Pamuk, Ahmet Hamdi Tanpınar, Vedat Türkali ve Borges.
Sümeyra Gümrah: Tolstoy, Gabriel Garcia Marquez, Sabahattin Ali ve Stefan Zweig
İlk okuduğunuz roman nedir?
Fatma Berber: Balzac, “Vadideki Zambak”
Sümeyra Gümrah: Agatha Christie, “On Küçük Zenci”
Okuyuculara “mutlaka okumalısınız” dediğiniz kitap nedir?
Fatma Berber: Tolstoy, “Anna Karenina” ve Vedat Türkali, “Bir Gün Tek Başına”
Sümeyra Gümrah: Şu sıra arkadaşlarıma okuyun dediğim “Kurtlarla Koşan Kadınlar”
Başucu kitabınız nedir?
Fatma Berber: Şu aralar dönüp dönüp okuduğum “Masumiyet Müzesi”, kurmaca dışında ise “Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar”.
Sümeyra Gümrah: İki yıldır J.R.R Tolkien. Kitapları farklı bölümlerden açıp okumak iyi geliyor. Ve Joseph Campbell, “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu”.