2024/2025 Sonbahar Kış New York Moda Haftası Koleksiyonları
Yazı Boyutu:
New York Moda Haftası’nın dikkat çeken Sonbahar/Kış 2024-2025 koleksiyonlarını keşfedin.
Yüksek moda markaları, 2024-2025 Sonbahar/Kış koleksiyonlarını tanıtmak üzere moda sahnesinin en önemli duraklarından biri olan New York’a döndü! 9 Şubat’ta Peter Do’nun kreatif direktörlüğündeki ikinci defilesi için podyuma geri dönen Helmut Lang ile başlayan New York Moda Haftası, 14 Şubat’ta Thom Browne eşliğinde sonlanacak. Helmut Lang’in yanı sıra Tommy Hilfiger, LaQuan Smith, Khaite, Willy Chavarria, Altuzarra, Tory Burch, Anna Sui, Proenza Schouler, Theophilio ve Coach gibi önemli yüksek moda markalarının podyumlara geri dönüş yaptığı New York Moda Haftası, aynı zamanda Paris Moda Haftası podyumlarının ardından ilk defa New York Moda Haftası’nda boy gösterecek Ludovic de Saint Sernin, markasının kimliğini ofis ve iş stilinden analizlerle oluşturan Jane Wade, 2023 CFDA/Vogue Moda Fonu kazananı Melitta Baumeister, Bishme Cromartie ve Callas gibi heyecan veren tasarımcıların çıkışlarına da ev sahipliği yapacak.
Helmut Lang
“Protection vs. Projection / (Koruma vs. Projeksiyon)” adını verdiği koleksiyonuyla New York Fashion Week açılışını yapan Peter Do, kreatif direktörlüğünde birinci yılını doldurmak üzere olduğu Helmut Lang için yine New York’tan, New York’lulardan ve gerçek insanlardan ilham aldığı bir koleksiyon yarattı ancak bu sefer tasarımlarında çok daha spesifik detaylar vardı. Koruma temasının işlendiği koleksiyon için Do, “New York’ta gelecek kış için korumayı düşünüyordum. New York o kadar iki kutuplu ki; tüm unsurlardan, insanlardan, çevreden korunmaya ve duygusal desteğe ihtiyacımız var” dedi ve balonculuklu kumaşlardan, oversize kalıplardan, uzun fermuarlardan ve vatkalardan oluşan, korunmayı hatırlatan silüetleri podyuma çıkardı. İşlenmiş denim, dokuma deri ve pullu doku kot pantolon, deri pantolon, gömlek ceket ve diz boyu çizmeler gibi gündelik parçaları lüks bir şekilde yeniden tanımlarken bele tam oturan blazer ceketler, bomber ceketlerdeki tasarımcının tanımı ile ‘’saçları dağıtmayacak’’ kapüşonlar ve yüzü koruyan kazaklar gibi ince düşünülmüş detaylar koleksiyona fütüristik bir dokunuş da kattı.
Helmut Lang arşivlerinden ilham alan Do, “Arşivden gelen çok, çok, çok sayıda teknik var. Helmut Lang kaos ve kontrol arasındaki gerilim arasında yaşıyor. Ve bu ikiliği kucaklamak benim bulunduğum yer’’ dedi. Gerçek hayatın içinden ve gerçek insanlar tarafından giyilebilen kıyafetler tasarlayan Do, Helmut Lang’teki ilk koleksiyonunda olduğu gibi yine ayrı ayrı parçalar halinde de kullanılabilecek parçalardan oluşan bir koleksiyona imza attı.
Tasarımcıların en yeni kreasyonlarına göz atmak ve moda dünyasından güncel gelişmeler için tıklayın!
Libertine
Johnson Hartig, 2024 Sonbahar koleksiyonu ile sonbahar modasına dair bildiğimiz tüm kuralları yıkıyor! Hartig’in işçiliğe ve hikâye anlatıcılığına olan bağlılığını ortaya koyan koleksiyon tüm sürrealliği ve maksimalistliğiyle lüks kıyafetlerin geleneksel standartlarına meydan okuyarak giyilebilir sanat eserleri sunuyor. Galaksi desenlerinin, çiçek desenlerinin, uyumsuz ekoselerin, gazete ve yazı baskılarının ağırlıklı olduğu koleksiyon blazer ceketler, takım elbiseler, gömlekler, uzun paltolar ve trençkotlar gibi sonbahar sezonunun vazgeçilmez parçalarına Hartig’in yaratıcılığıyla alışılmışın dışında bir yorum katıyor.
Ceketlerin üzerine yerleştirilmiş düğmeler, ışıltılı çiçek detayları ve beyaz paltonun kollarına yerleştirilmiş kristaller Hartig’in zanaatkârlığını gözler önüne sererken uçuşan göz, kulak ve burun detayları ile oluşturulan ‘beş duyu’ motifi koleksiyona yine sürreal bir dokunuşta bulunuyor. Vintage silüetlerden ve motiflerden ilham alan görünümlerde Libertine arşivlerinden kalma dudak desenlerine de yer veren Hartig, kendi köklerine değinmeyi de ihmal etmiyor ve Los Angeles’ın gece LAX’e inişini gösteren fotogerçekçi baskılarla memleketine saygı duruşunda bulunuyor. Tüm renkleri, desenleri ve ışıltılarıyla dikkat çeken koleksiyonun stylinginde ise tüylü ayakkabılardan, rengarenk peruklardan ve büyük, işlemeli gözlüklerden yararlanılıyor. Punk köklerine de açıkça gönderme yapan Hartig, şov boyunca konukları kendi yarattığı sürreal dünyaya götürüyor ve modanın bireyselliğini ve kendini ifade edebilme biçimini cesurca gözler önüne seriyor.
Prabal Gurung
Prabal Gurung, 2024 Sonbahar koleksiyonu için köklerine ve iç dünyasına geri döndü! Kasım ayında babasını kaybeden Gurung, yeni koleksiyonunda yaşadığı kaybın yol açtığı kederi, Nepal’deki köklerine, eski günlüklerine, eskizlerine ve önceden kurutmuş olduğu çiçeklere geri dönmesinin verdiği sıcaklık hissi ile birleştirdi. Dokunsal kumaşlar, heykelsi silüetler ve tüllerden yapılan uçuş uçuş elbiseler ile seyirciyi hüzünlü ve nostaljik bir yolculuğa çıkaran Gurung, ilk defa deneyimlediği kederle başa çıkma sürecini ise gerek şov boyunca değişen tasarım çizgileri gerekse yumuşaklaşan renk paleti ile konuklara gösterdi. ‘’Karanlığın ardından ışık vardır’’ diyen Gurung’un ağır dış giyim parçalarıyla başlayan koleksiyonu zamanla yerini dökümlü kumaşlara, vücudu saran silüetlere, payetlere, satenlere, tüllere, püsküllere ve çiçek desenlere bırakıyor ve tasarımcının daima koruduğu iyimserliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Kırmızıların, siyahların ve beyazların ağırlıklı olduğu koleksiyonda zaman zaman ortaya çıkan mavi, mor ve pembe silüetler koleksiyonun kasvetli havasına hayatın içinden, nostaljik ve neşeli dokunuşlarda bulunuyor. Keskin çizgileri ve daima güzel kumaşlarla yarattığı silüetleriyle tanınan Gurung, yine kendine özgü kadınsı bir koleksiyon ortaya koyuyor ancak bu sefer silüetleri çok daha keskin ve uzun. Kullandığı asimetrik kesimler ve vücuda öylesine atılmışçasına duran kumaşlar uyum fikrine meydan okuyor ve ‘’Bence kontrolü elinde tutmaktan hoşlanan biri için, kendi işinin kontrolünü elinde tutamamak zor bir şeydi’’ diyen tasarımcı, kederle başa çıkma yolculuğunda yaşadığı çözülmeyi terzilikle buluştuyor.
Kim Shui
Kim Shui’nin 2024 Sonbahar koleksiyonu, ilhamını Çin takvimine göre bu yılı temsil eden Ejderha Yılı’ndan aldı. Gücü ve şansı temsil eden ejderhanın etkisi, gerek Shui’nin iddialı silüetlerinde gerekse tercih ettiği renk paletinde kendini gösterdi. ‘’Kim Shui kadınlarının ana ejderha enerjisini somutlaştırmasını istedim’’ diyen Shui, kırmızı ve yeşil gibi şanslı renkleri kullanarak ve Ay Yeni Yılı sırasında giyilen ejderha kostümlerini anımsatan tüylü, büyük boy tuzakçı şapkalarına yer vererek zodyaktaki 12 hayvanın içinden yalnızca mitolojik olan ejderhanın göz alıcı enerjisini kıyafetler aracılığıyla gözler önüne serdi. Yarattığı renkli dünyada kırmızıların ve yeşillerin yanı sıra pembelere, grilere, beyazlara ve mavilere de yer veren Shui, deri ceketler, deri kabanlar ve kürkler gibi sonbaharın vazgeçilmez parçalarına kendi eşsiz yorumunu katarken renkli çoraplar ve mikro mini şortlar gibi önde gelen moda trendlerine de yer verdi.
Proenza Schouler
20 yılı aşkın bir süredir Amerikan modasını tanımlayan giysiler tasarlayan Jack McCollough ve Lazaro Hernandez, 2024 Sonbahar/Kış koleksiyonunda geçmiş sezonların tasarım öğelerine yer vererek modern ve minimal bir koleksiyona imza atıyor. Çoğunlukla siyah renginin hakim olduğu koleksiyonda griler, kırmızılar, beyazlar, şeftali tonları ve altın sarıları renk paletini yumuşatıyor ve hem çantalarda hem de ayakkabılarda kullanılan bu renkler koleksiyona göz alıcı detaylar ekliyor. Jack McCollough’un “Muhtemelen şimdiye kadar yaptığımız en fazla siyah kıyafet görünümü bu” dediği koleksiyon minimal ama ilgi çeken silüetleri ve temiz terziliğiyle dikkat çekiyor. Açılıştaki siyah tavuskuşu da dahil olmak üzere çok sayıda paltonun ve keskin çizgileriyle öne çıkan blazer ceketlerin, transparan gömlek ve bluzların ve dökümlü, oversize balıkçı yakaların kullanıldığı koleksiyon, günlük giyimde sıkça tercih edilen parçaları McCollough ve Hernandez’in modern yorumuyla yükseltiyor.
Deri parçaların, vücudu saran elbiselerin ve kürk yeleğin şık dokunuşlar kattığı koleksiyonun katmanların ve drapelerin altından küçük bir göbek açıklığı bulunan final elbiseleri ise koleksiyonun altında yatan “Kendini dışarı çıkarma isteği ile kendini bir güvenlik battaniyesine sarma isteği arasındaki çelişki” metaforunu destekler nitelikte. Hernandez ve McCollough hızla değişen moda dünyasına karşı geliyor ve sürekli değişen hızlı moda trendlerine katılmayı reddederek kendi çizdikleri çizgiden ilerliyorlar. Gürültülü, renkli ve hızla değişen güncel mikro mini trendlerin aksine minimalliğin ve zamansızlığın hakim olduğu koleksiyon, 90’ların temiz çizgilerine ve rahat stiline de göndermede bulunuyor.
LaPointe
Sally LaPointe, ‘’Class of LaPointe 24’’ adını verdiği 2024 Sonbahar koleksiyonuyla okula geri dönüş konseptine alışılmadık bir yorumda bulunuyor. Parlak ve canlı renklerin, transparan parçaların, monokrom görünümlerin ve kürklerin ön planda olduğu göz alıcı koleksiyon için okulun ilk gününden ilham alan LaPointe, ‘’Okula gittiğimi hatırlıyorum ve o ilk gün ne giyeceğini düşünürdün. En büyük olay buydu, bu yüzden her görünümün süper güçlü olmasını istedim, neredeyse bugünlerde çocukların okulda giyeceği kıyafetlerin hayali bir versiyonu gibi’’ diyor ve kendi okul görünümlerinden de ilham aldığı neredeyse fantastik sayılabilecek bir okula dönüş koleksiyonuna imza atıyor.
LaPointe okulunda ise kesinlikle kıyafet kuralı yok! Göz alıcı ve imza parçalardan oluşan koleksiyon LaPointe’nin çabasız coolluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor ve birbirinden iddialı parçalar yine iddialı formlarda seyirciyle buluşuyor. Genellikle vücudu saran, feminen parçalardan oluşan koleksiyon, kürk kabanlar ve kollara ve yakalara eklenen kürk detayları, kargo pantolonlar ve oversize sweatshirtlerle boyutlandırılıyor ve koleksiyonun arkasında yatan güçlü, özgüvenli ve çabasız cool LaPointe kızını gözler önüne seriyor.
Anna Sui
Anna Sui, New York’un klasikleşmiş lokasyonlarından The Strand Kitapevi’nde seyircileri adeta zaman yolculuğuna çıkardı! Sui’nin Agatha Christie’nin Miss Marple’ı ve Virginia Woolf’un ilk baskılarından ilhamla oluşturduğu sonbahar koleksiyonu, markanın klasiklemiş 90’lar grunge stilini 1960’ların stiliyle birleştiriyor ve turuncuların, hardal tonlarının, mavilerin, grilerin ve siyahların harmanlandığı renkli, bolca desenli retro görünümlere ev sahipliği yapıyor.
Ekoselerden baklava deselerine, çiçek desenlerinden payetlere birbirinden farklı desenleri birleştiren Sui, tüvit eteklerden, suni kürklü kabanlardan ve kadifelerden oluşturduğu imza görünümlerini 1920’ler esintili payetli ve püsküllü görünümleriyle buluşturarak gerçek bir zaman makinesi yaratıyor ve seyircileri şov boyunca farklı zaman dilimlerine götürüyor. Günümüz sokak stilini de gözlemleyen Sui, koleksiyonun stylinginde babushka stili eşarplara ve vintage iç çamaşırı satıcısı Eveliina’nın elle boyanmış saten geceliklerine de yer veriyor.
Khaite
Bu sene podyumda iç dünyasına dönen tasarımcılardan biri de kuşkusuz Catherine Holstein’di. Yakın zamanda annesini kaybeden tasarımcı, ‘’Unfolding’’ adını verdiği 2024 Sonbahar koleksiyonunda ‘’inanılmaz derecede şık New York kadını’’ olarak nitelendirdiği annesini andı ve daima yatağının yanında kırmızı bir ruj bulundurduğunu söylediği annesinden kendisine kalan bu özel detayı koleksiyonun stylinginde kullanmayı ihmal etmedi. Holstein bu koleksiyonunda da alıştığımız özgüvenli, pratik, dikkat çeken, trendlerin bir parçası olmak için çabalamayan ve sahip olduğu olağanüstü şıklığıyla neredeyse tehditkar sayılabilecek Khaite kadınını gözler önüne serdi ve markanın DNA’sını oluşturan deri ceketlerden, imza dış giyim parçalarından, göz alıcı elbiseler ve eteklerden ve ilgi çekici zarif bluzlardan oluşan cesur bir koleksiyona imza attı. Khaite’nin modern lüks stili, göz alıcı kürklerden ve keskin derilerden oluşturulan uzun, heykelsi ve büyük silüetlerin satenlerden ve transparanlardan oluşan asimetrik, dökümlü ve zarif tasarımlarla buluşmasıyla yeniden canlandı.
Zarafetin ve avangardın bir arada bulunduğu Khaite oldukça dikkat çekici ancak bu dikkat çekiciliği abartılı tasarımlardan ve gürültü renklerden gelmiyor; bu dikkat çekicilik Khaite’nin keskin tasarım çizgilerden ve minimalliğe kattığı özgün yorumuyla sağlanıyor. Genellikle siyahların hakim olduğu koleksiyona eklenen nötr tonlar, yeşiller, beyazlar, lacivert tonları ve bordolar çarpıcı bir kontrast oluştururken Khaite’nin gizemli havasını da koruyor. Defilenin stylinginde kullanılan uzun opera eldivenleri, büyük güneş gözlükleri ve kırmızı ruj ise gizemli, tehditkar, daima şık ve cesur Khaite kadını silüetini destekliyor.
Area
Dışavurumcu işçiliği, yenilikçi malzemeleri ve formlarını marka imzasına dönüştüren Area, yine imza niteliğinde bir koleksiyonla hazır giyim ve couture’u birleştirdi. “İzlemek ve izlenmek” teması etrafında geliştirilen koleksiyon, bir doktorun göz muayenesinin formatını taklit eden gösteri notlarıyla, izleyicilere işlerini nasıl algılayacakları konusunda net bir şekilde talimat verdi: “Tasarımlarımız arasındaki bağlantıyı yeniden inşa ederken, temel ve sıra dışı dinamikleri keşfettiğimiz gardırobun önemine dikkat edin. Gözler, moda ve anlatının şekillenmesinde ayrılmaz bir rol oynayan gözlemcilerdir.”
Göz motiflerinin ağırlıklı olduğu defilede 1920’lerin karikatür gözleri canlandırılırken birden fazla sürreal tasarım, 60’ların pop sanatından esinlenen göz yanıltıcı küreler, Dalmaçya figürleri, üç boyutlu çiçekler ve ışıltılı, büyük mücevherler koleksiyonu tamamladı. Boyutlu tasarımlarıyla kreasyonlarını kendi izleyicilerinin bakış açılarına teslim eden Piotrek Panszczyk ve Beckett Fogg, her zamanki Area işçiliğini de tüm detaylarıyla gözler önüne sermiş oldu.
Ludovic de Saint Sernin
New York Moda Haftası’nın belki de en merak edilen ismi Ludovic de Saint Sernin, ‘’X: The Robert Mapplethorpe Collection’’ adını verdiği cinsiyet kurallarını yıkan, seksi ve cüretkâr koleksiyonuyla ilk defa New York podyumlarına çıktı. New York’taki çıkışını ‘’Kendimi Robert’ta kişisel ve yaratıcı bir şekilde görüyorum” dediği ünlü fotoğrafçı Robert Mapplethorpe’a adayan Saint Sernin, koleksiyonunda Mapplethorpe’un portre fotoğrafçısı olarak ün kazanmasından, New York’un gay deri ve BDSM sahnelerinin elçisi statüsüne gelmesine kadarki süreci ve Mapplethorpe’un ‘’smokin zarafeti ve deri tavırlarını’’ işliyor. Masumiyetin karanlık erotizme doğru yolculuğunu gözler önüne seren koleksiyon, sanatçının ünlü çiçek fotoğraflarının yeniden yaratılmasıyla başlıyor ve ünlü fotoğrafçının çiçeklerinin işlendiği transparan tüller yerini önce parlak metaliklere ardından ise metallerin, zırh detaylarının ve BDSM’i çağrıştıran bağların işlendiği derilere bırakıyor.
Mapplethorpe’dan ilham ve referans alarak yarattığı koleksiyonu için “Benim hayalimde bu onunla yapılan bir işbirliğiydi”, ‘’Bugün hala hayatta olduğunu ve fotoğrafını çekmek isteyeceği silüetler oluşturduğumuzu hayal ettim; onun seveceği ve benim kadar onu da hissettiren kıyafetler” diyen Saint Sernin hem New York’un en simgesel sanatçılarından birine dönüşmüş Mapplethorpe’u onurlandırıyor hem de Saint Sernin’in moda sahnesinde neden bu kadar merak uyandıran bir isim olduğunu gözler önüne seriyor. Risk almaktan korkmayan ve modaya cüretkâr bir şekilde yaklaşan Saint Sernin, “Bir kişinin kendi kadınsı veya erkeksi yanını nasıl keşfedebileceğini göstermeyi seviyorum… ve bence cinsiyetiniz ve kimliğinizle kazanabileceğiniz evrim ve yeterlilik, tüm hayatınız boyunca yapacağınız bir keşiftir” diyor ve moda sahnesinde alışılmışın dışına çıkacağı ve kuralları yıkacağı yeni koleksiyonlarının da sinyallerini veriyor.
Altuzarra
Büyük ve dikkat çekici bir şovun aksine özel bir grup misafirini stüdyosuna davet eden Joseph Altuzarra, 15. yılını en büyük hitlerini yeniden yorumladığı bir koleksiyonla kutladı. Özgün tarzı ve giyilebilirlik anlayışı ile tanınan markanın karakteristik öğelerini içeren koleksiyon Altuzarra’nın ikonik kumaş ceketlerinden oversize trençkotlarına, dramatik şapkalarından cesur renk patlamalarına kadar geniş bir yelpaze sundu. İlham kaynağı Tamara de Lempicka portrelerinden Prenses Diana’ya kadar uzanan ve ana teması “giyinmiş gibi görünme” olan koleksiyonda tasarımcı, farklı bir yaklaşım benimseyerek bütün bir koleksiyondan ziyade ‘parçalara’ odaklandı. Şehir içi görünümlere maksimalist dokunuşlar ekleyerek koleksiyonu kişisel bir stile dönüştüren Altuzarra, oversize kollu henley düğmeli elbiselerden örme volanlı yakalara, zeminle zarifçe buluşan uzun oversize kabanlardan siyah takımlara kadar her gün klasiklerine karşı çarpıcı bir kontrast oluşturdu.
LaQuan Smith
İlhamını 1980’lerin Wall Street stilinden alan LaQuan Smith, Manhattan’ın Finans Bölgesi’nin kalbindeki ünlü “Wall Street Boğası” heykelinin karşısındaki Cipriani 25’te gerçekleştirdiği defilesiyle ‘finansal istikrar’ kavramını modernleştirerek yorumladı. Tanıdığımız LaQuan Smith kadınını bu kez gündüz stili ile buluşturan tasarımcı, alıştığımız vücudu saran elbiseleri, vatkalı ceketleri, markanın imzası haline gelen mikro şortlarıyla birleşmiş bodysuitlerinden vazgeçmeyerek LaQuan Smith kadınının her daim seksi olduğunu vurguladı. Yer verdiği kürklerle koleksiyona lüks bir dokunuş eklemeyi unutmayan tasarımcı, markanın olmazsa olmazı gece görünümlerinde de iddiasını koruyarak, günün her saatinde dikkat çekici ve özgüvenli bir LaQuan Smith kadını yarattı.
Carolina Herrera
Wes Gordon, Carolina Herrera Sonbahar/Kış 2024 koleksiyonuyla New York podyumlarında çiçekler açtırdı! Canlı renklerden, çiçek desenlerinden, dramatik silüetlerden ve bolca fırfırdan oluşan koleksiyon, bu sezon sadelik kavramına meydan okuyor ve kendisi için giyinmenin keyfinden ödün vermeyen bir Carolina Herrera kadını yaratıyor. “Bu sezon, her zamankinden daha çok, güzelliğin güç, gücün güzellik olarak ele alınmasını istedim” diyen Gordon, Herrera’nın güçlü, güzel ve dünyayı değiştiren kadınlara hitap eden köklerine sahip çıkıyor ve Herrera’nın arşivlerinden aldığı referanslara kendi modern ve dramatik dokunuşlarını katıyor. Carolyn Bessette-Kennedy’nin gündelik ihtişamından ilham alan koleksiyon, etek-ceket takımları, trençkotlar, vücudu saran elbiseler ve markanın ikonikleşmiş beyaz gömleği gibi klasik görünümlere yer verirken drapelerin, fırfırların ve çiçek desenlerinin süslediği dramatik ve ihtişamlı görünümlere de yer veriyor. Keskin ve temiz çizgilerin zanaatla birleştiği koleksiyon, güçlü ve kusursuz silüetleriyle tasarımın mimarisini de gözler önüne seriyor. Her koleksiyonunda olduğu gibi bu koleksiyonunda da zamansız görünümler ortaya koyan Gordon, klasik çizgileri romantik desenler ve kalıplarla harmanladığı modern, canlı ve zarif bir koleksiyona imza atıyor.
Akvnas
Akvnas’in yalnızca giysilere odaklanarak oluşturduğu gösterişli detaylardan uzak yeni koleksiyonu, modern bir zarafeti ortaya çıkardı. Tiyatrallikten uzak ve yünlerin, dokulu kürklerin, güllerin, eskitilmiş denimlerin yer aldığı koleksiyon zarif silüetleriyle ve farklı dokularıyla dikkat çekti. Modern takım elbiselerin, vücudu saran elbise ve trikoların, oversize ceket ve pantolonların çoğunlukta olduğu koleksiyona eklenen parlak transparan elbiseler, kablo örgülerden oluşturulan parçalar ve gold trençkotlar ise koleksiyona cesur bir hava ekledi. Renk, doku ve modern stilin başarılı bir kombinasyonunu sunan Aknvas, eforsuz şıklığı kendi yorumuyla sundu.
Gabriela Hearst
Gabriela Hearst, ilhamını Yunan mitolojisinden alan, zarafet ve güçlü feminenliği bir araya getirdiği dikkat çekici parçalardan oluşan yeni koleksiyonunu tanıttı. Yapısal detaylarıyla kadınsı gücü ve cesareti vurgulayan koleksiyona eklenen sürrealizmin etkisiyle şekillenen silüetler, koleksiyona farklı ve çağdaş bir yorum kattı. Yünlerin, zarif kürklerin, örme kumaşların ve baştan aşağı deri görünümlerin yer aldığı koleksiyon, markanın minimalist ve ‘sessiz lüks’ estetiğine uyum sağlarken, çevre dostu materyallerin tercih edilmesi de sürdürülebilirlik ve etik üretimin önemine dikkat çekti. Sürdürülebilirlik ve moda arasındaki kesişime odaklanan koleksiyon, sade ancak iyi yapılmış dış giyim parçalarıyla Gabriela Hearst’in tasarımcılığındaki güçlü imzasını taşıdı. Her bir parçanın minimalist ve lüks bir estetikle tasarlandığı ve zarif detaylarla zenginleştirildiği koleksiyon, modern kadının gücünü ve zarafetini vurgulayarak, modaya yeni bir bakış açısı sundu.
Thom Browne
Thom Browne, yine ustalık eseri olan hikaye anlatıcılığını konuşturarak New York Moda Haftası’na dramatik, teatral ve çarpıcı bir kapanış yaptı. Edgar Allen Poe’nun “The Raven” (Kuzgun) adlı eserinden ilhamla tasarlanan koleksiyon, Browne’un klasikleşmiş terziliğini Poe’nun şiirinde kaybettiği aşkı Lenore’un yasını tutan aşığının hüzünlü hikayesiyle kusursuz bir şekilde birleştiriyor. Yapay karların, bir tanesi kırık pencerenin ve ince dallı çıplak ağaçların yerleştirildiği podyumda ilk olarak konukları büyük ve uzun puffer mont giyinmiş, elleri ve başının üstü dallardan oluşan bir model karşılıyor. Ardından hikayenin ana teması olan kuzguncuk, önce ilk modelin şapkasında ardından ise beyaz uzun bir kabanda karşımıza çıkıyor ve show boyunca farklı formlara bürünerek hikaye içinde var olmaya devam ediyor. Show boyunca Poe’nun elementlerinden yararlanan Browne, kuzguncuğun sıkça tekrarladığı ‘’nevermore’’ kelimesini de tasarımlarına eklemeyi ihmal etmiyor.
Yaklaşık 50 görünümden oluşan koleksiyon Browne’un alıştığımız renk disiplini siyah ve beyazdan oluşurken, kırmızı detaylar ve altın rengiyle zaman zaman renkleniyor. Eteklerden, ceketlerden, pantolonlardan, elbiselerden ve kabanlardan oluşan koleksiyon, Browne’un katmanlı ve karmaşık terziliği ile alışılmışın dışına çıkıyor ve Browne’un artık imzası haline gelen dekonstrüktif tasarımlarını yine gözler önüne seriyor. Birbirinden farklı silüetlerin harmanlanmasıyla oluşan koleksiyon, tüvit kumaşlar kullanılarak yaratılan klasik görünümlere yer verdiği gibi Browne’un keskin kalıplarına ve yaratıcı silüetlerine de yer veriyor. Bir defileyi yalnızca kıyafetlerini sergilemenin dışında bir hikayeyi de sergileyebileceği bir tiyatro sahnesi gibi kullanan Browne, gerek modellerin uzun, siyah ojeli pençeye benzeyen tırnakları, gerek modellerin yer çekimine meydan okuyan, ürkütücü örgü saçları ve tül başlıkları; gerekse güllerin süslediği transparanları ve sanki bir kuşun pençeleriyle çizilmiş gibi yıpranmış görünen derileri ve örgüleri ile konukları hayal dünyasına götürüyor ve hikaye anlatıcılığında neden ustalaştığını adeta kanıtlıyor.
Kapak Görseli: Jason Wu