Chanel Haute Couture Koleksiyonu ile Operaya Dönüyor
Yazı Boyutu:
Sonbahar/Kış 2024-2025 Haute Couture koleksiyonunu Paris’in tarihi opera binası Palais Garnier’de sergileyen Chanel, koleksiyon için modaevinin operayla olan yakın ilişkisini tekrar hatırlattı.
Bu sene olimpiyatların Paris’te düzenlenecek olması yalnızca spor ve atletizm dünyasını değil moda dünyasını da etkisi altına aldı; öyle ki 27 Haziran’da sonlanacak olan Haute Couture haftasında birçok modaevi olimpiyatlardan ilham aldı. Chanel de olimpiyatların Paris’te gerçekleşecek olmasından etkilenen bir diğer modaeviydi. Karl Lagerfeld döneminden bu yana Chanel defilelerine ev sahipliği yapan Grand Palais’ın olimpiyat eskrim yarışmasına hazırlanmasıyla en son yayınladığı Sonbahar/Kış 2024-2025 Haute Couture koleksiyonu için Paris’in tarihi opera binası Palais Garnier’e yönelen Chanel, modaevinin operayla olan ilişkisinin de derinliklerine indi.
2023’ten bu yana Paris Operası’nın Büyük Patronu, 2021’den beri Paris Balesi’nin patronu ve 2018’den beri ise dans sezonunun Açılış Galası’nın patronu olan Chanel’in opera ve dansla olan ilişkisi 1924’te Le Train Blue ve 1928’de Apollon Musagète baleleri için kostüm tasarlayan Gabrielle Chanel’e dayanıyor ve koleksiyonda sıkça kullanılan opera ve bale motifleri modaevinin bale ve operayla olan bu uzun soluklu ve derin ilişkisini yeniden anarken Gabrielle Chanel’e ise saygı duruşunda bulunuyor.
Koleksiyonun açılışını yapan uzun, siyah opera pelerini, koleksiyon boyunca farklı formlarda ve renklerde seyircilerin ve modaseverlerin karşısına çıkarken, gösteri boyunca modellerin saçlarını süsleyen fiyonk da kemer olarak kullanıldığı gibi siyah, üzeri küçük altın sarısı fiyonklarla süslenmiş palto görünümünde ve su yeşili, yakası taşlarla işlenmiş uzun saten üstün omuz detaylarına yeni formlarla seyircilerin ve modaseverlere sunuluyor.
2019’da Karl Lagerfeld’in vefatının ardından modaevinin kreatif direktörlüğünü üstlenen Virginie Viard’ın geçtiğimiz günlerde modaevinden ayrıldığını açıklamasının üzerine modaevinin yayınladığı ilk koleksiyon olma özelliğini taşıyan ve moda ekibi tarafından hazırlanan koleksiyonda kuşkusuz Viard’ın terziliğinden esintiler görülüyor. Ancak klasik ve alışılmış Chanel silüetlerinin dışına çıkan silüetler de dikkat çekiyor. Chanel’in vazgeçilmezi tüvit takımlar tabii ki yine podyumdaki yerlerini alıyor ancak bu sefer bu imza takımlar gerek renkleri gerek üzerilerini süsleyen püskül, taş, inci ve kristal detayları, gerekse alışılmışın dışındaki yaka formlarıyla yeniden şekilleniyor ve modaevinin klasik çizgisine modern ve yenilikçi bir dokunuşta bulunuyor.
Tüylerden püsküllere, incilerden kabaşon taşlara, satenlerden tüllere ve kadifelere kadar uzanan geniş bir doku ve kumaş seçkisi kullanan Chanel, renk paletinde de aynı geniş seçkiyi tercih ediyor ve siyahtan beyaza, griden altın sarısına, pembenin tonlarından fildişine ve mordan yeşile kadar uzanan rengarenk bir koleksiyona imza atıyor.
Opera silüetleri, bale esintileriyle klasik Chanel çizgisinden oldukça kapsamlı ve yepyeni bir dünya yaratan Chanel, kapanışı ise bir Chanel gelini ile yapıyor ve üst kısmı tamamen çiçek işlemelerinden oluşan balon kollu, kabarık etekli saten gelinlik belindeki balerinlerin tütülerini anımsatan tül detayıyla hem defilenin ana motiflerini hem de modaevinin baleyle olan güçlü ilişkisini romantik bir şekilde son bir kez daha anıyor.