Daniel Roseberry, The Phoenix Koleksiyonu ile Haute Couture Haftasını Küllerinden Doğuruyor
Yazı Boyutu:
Daniel Roseberry, Schiaparelli için yarattığı koleksiyonuyla Haute Couture haftasını büyüleyici bir koleksiyonla açtı!
Schiaparelli için yarattığı her koleksiyonunda yaratıcılığı ve sürrealist vizyonuyla hayran bırakan Daniel Roseberry, geçtiğimiz gün Paris Haute Couture haftasının açılışını yine hayran bırakan bir koleksiyon ile yaptı. Koleksiyonun ilhamını modaevinin dahi kurucusu Elsa Schiaparelli’nin 1940’larda Paris’teki Ambassadeurs restoranının açılışında aynı yıl vefat eden ve ”The Dying Swan” gösterisindeki performansıyla akıllara kazınan ünlü balerin Anna Pavlova’yı onurlandırdığı tüylü, anka kuşunun kanatlarını anımsatan görünümünden alan Roseberry, anka kuşunu ve anka kuşunun temsil ettiği yeniden doğuşu koleksiyonun ana motifine dönüştürdü ve karanlık, olağanüstü ve neredeyse vahşi sayılabilecek bir koleksiyona imza attı.
Ortaya koyduğu her koleksiyonunda mutlaka Elsa Schiaparelli’nin arşivlerinden ilham alan ve bu arşivleri en yenilikçi ve en göz alıcı formlarda yeniden var eden Danielle Roseberry, modaevi için son yayınladığı Sonbahar/Kış 2024-2025 Haute Couture koleksiyonunda yine Elsa Schiaparelli’nin arşivlerinin derinliklerine indi ancak bu sefer 1950’lerin zarafetinden yararlandı. ‘‘Elsa’nın kır evinin bodrumunda unutulmuş bir couture koleksiyonu bulma hayalim vardı” diyen Roseberry, defileyi gerçekten de Hôtel Salomon de Rothschild’in bodrumunda gerçekleştiriyor ve Elsa Schiaparelli’nin 1951’de tasarladığı ”Coccoon Elbise” gibi modaevinin 1950’lerde ortaya koymuş olduğu görünümlerden referanslar alıyor.
Koleksiyonun açılışını, Elsa Schiaparelli’nin 1940’larda Paris’teki Ambassadeurs restoranının açılışında aynı yıl vefat eden ve ”The Dying Swan” gösterisindeki performansıyla akıllara kazınan ünlü balerin Anna Pavlova’yı onurlandırdığı tüylü, anka kuşunun kanatlarını anımsatan görünümünden ilham alan metalik, geniş omuz detaylarıyla üst bedeni tamamen saran devasa bir kanat görünümüyle yapan Roseberry, koleksiyon boyunca koleksiyona adını veren anka kuşu yani ‘the phoenix‘ten bolca yararlanırken Elsa’nın ünlü görünümünün ilham kaynağı Anna Pavlova’yı da anmayı ve dans dünyasının derinliklerine inmeyi unutmuyor.
”Koleksiyonun sürrealist, aşırı duygusallaştırılmış bir bale gibi hissettirmesini istedim” diyen Roseberry, danstan ve hareketten de ilham alıyor ve Fransızların ünlü kankan dansından ilham alınmış, etekleri kabarık tütüden yapılmış, eteklerinin altından ve elbisenin hareketiyle beraber ortaya çıkan külotlu çoraba kadar uzanan bakırımsı pembe payetler görünen bir kankan elbisesine yer veriyor.
Hareketin temel alındığı ve işçiliğiyle büyüleyen bir diğer elbise ise kuşkusuz model yürüdükçe eteğinin içinde dairesel hareketlerin ortaya çıktığı saten korse elbise. Roseberry’nin sürrealist vizyonunu bir kez daha kanıtlar nitelikte olan elbise, Roseberry’nin hedeflediği bale esintisini tüm tiyatralliğiyle gözler önüne sererken aynı zamanda Roseberry’nin ustalık eserine dönüşen 3 boyutlu yaratımlarına bir yenisini daha ekliyor ve gösterinin öne çıkan parçalarından birine dönüşüyor.
Deneysel ve yenilikçi yaklaşımı ile kumaşlarla ve dokularla oynamaktan çekinmeyen Roseberry, 3 boyutu yalnızca korse elbisede kullanmakla kalmıyor ve vücudu saran tül ve satenlerden yapılmış zarif silüetleri 3 boyutlu güller ve dikenlerle süsleyerek balenin zarafetini ve anka kuşunun çarpıcı hatta vahşi görünümünü tek bir koleksiyonda birleştiriyor.
Vücuda tam oturan ve beli sararak zarif silüetler yaratan 1950 esintili görünümlerden anka kuşunun kanatlarından ilhamlı geniş omuzlu heykelsi, sürrealist silüetlere kadar oldukça zıt görünümlerle bütün ve ortak bir hikâye anlatan Roseberry, kadifelerden satenlere, tütülerden transparan tüllere ve tüylerden metaliklere geniş bir doku ve kumaş seçkisi kullanıyor. Siyahın ağırlıklı olarak koleksiyonda metalik grilerden, lacivertlerden ve natürel tonlardan da bolca yararlanan Roseberry’nin kırmızı, pembe, sarı ve saks mavisi kullanarak yarattığı saten görünümleri ise koleksiyonun karanlık havasını göz alıcı bir şekilde dağıtırken koleksiyonun en dikkat çeken görünümlerine de dönüşüyor.
Eteği sarı, büyük bir kurdeleden yapılmış ve üst kısmı vücudu saran transparan tül bir korseden yapılmış görünüm, romantik silüetiyle hızlıca modaseverlerin koleksiyondaki favori parçalarından birine dönüşürken, Elsa Schiaparelli’nin 1937’de Salvador Dali ile yarattığı ayakkabı şapkasına atıfta bulunan, korsesinin yakalarına topuklu ayakkabı işlenmiş pembe saten elbise ise Daniel Roseberry’nin artistik vizyonunu ve yeniden yaratım yeteneğini gözler önüne sererek kendine hayran bırakıyor.
Ortaya koyduğu her koleksiyonda kendisini aşan ve Haute Couture kavramını her seferinde yeniden yaratan Roseberry, yine alışılmışın dışında, olağanüstü ve büyüleyici bir koleksiyona imza atıyor ve Paris Haute Couture haftasına iddialı ve hakkında uzun süre konuşturacak bir açılış yapıyor!
Kapak Görseli: Imaan Hammam
