preloader

Gucci: Bir Marka Hikayesi

Gucci: Bir Marka Hikayesi

Yazı Boyutu:

İtalyan rüyasını yaşayan ve tüm modaseverlere bu moda rüyasını yaşatan Gucci’yi mercek altına aldık. İtalyan modasını en detaylı tasarımlarla tüm dünyaya tanıtan Gucci hakkında tüm detayları keşfedin.

Gucci ismi aklınıza ilk Alessandro Michele’nin hayalleri ile ulaştırdığı başarılı bir görüntü olarak gelebilir. Veya belki de Tom Ford’un skandal silüetlerini ve şaşırtıcı reklam kampanyalarını anımsıyor olabilirsiniz. Ancak bu markiz tasarımcılar gösteriyi devralmadan önce Gucci, mütevazı bir deri mağazasıydı.

Tutkulu Bir İtalyan: Guccio Gucci

26 Mart 1881’de basit bir İtalyan deri üreticisinin çocuğu olarak dünyaya gelen Guccio Gucci, ihtişamlı valizlere ilk kez Londra’daki Savoy Hotel’de taşıyıcı olarak çalıştığı sırada, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin aracılığı ile aşık olur. Bir süre sonra Floransa’ya, aile köklerine döner ve lüks valiz markası Franzi’de çalışmaya başlar. Seneler içinde kendini geliştiren ve zanaati ustalarından öğrenen Guccio, 1921’de kendi deri ürünleri mağazasını açar.

Başlarda Gucci’nin temel işi, her zaman en iyi İtalyan derilerini kullanarak, at binicileri için eyerler ve aksesuarlar üretmektir. Tasarımları öyle popülerlik kazanır ki, aralarında İngiliz aristokratların da yer aldığı dünyanın yüksek zümresinden hayranlar edinir. Gucci’nin bugünkü tasarımlarında dahi yer alan at nalı detayı, o günlerin mirasını taşır.

Guccio, üç oğlu Aldo, Vasco ve Rodolfo’yu şirkete katılmaları için teşvik eder ve 1938’den itibaren markanın varlığı Roma’ya ve Milano’ya kadar uzanır. İtalya’ya uygulanan ambargo nedeniyle 1930’larda deri temini zorlaşan Gucci, alternatif kumaşlar üzerinde çalışmaya başlar; bu deneyler ilk imza desenin de ortaya çıkmasını sağlar: Kendir kumaşı üzerine dokunmuş, birbirine kenetlenmiş koyu kahve renkte elmaslar.

İkonik Bamboo Bag de, 1947’de benzer koşullarda doğar. Gucci zanaatkarları II. Dünya Savaşı’nın sonunda yeni malzeme arayışına girdiklerinde eşsiz çanta sapları yapmak için Japon bambusunu kullanabileceklerini keşfederler. Benzersiz ve patentli işleme yöntemi ile bambu saplar, Gucci ile eş anlamlı bir tasarıma dönüşür.

1953’te, Gucci’nin ilk New York mağazasının açılmasından 15 gün sonra Guccio hayatını kaybeder. Bu zamansız kayba rağmen marka Amerikan müşterilerince büyük rağbet görecektir.

İkonik Tasarımları

Guccio’nun hayatını kaybetmesinin ardından geçen 10 yıl, Gucci’nin altın çağı olarak adlandırılır.

Tasarımı ile eşsiz bir görünüme sahip olan Bamboo Bag, Elizabeth Taylor’un vazgeçilmezleri arasında yer alır.

Jackie Kennedy’nin günlük hayatında takmaktan büyük keyif aldığı yumuşak derisi sayesinde sarkık bir görünüm veren O-saplı çanta, Jackie-O adı ile anılır.

Grace Kelly, Bamboo Bag almak için Gucci mağazasına geldiğinde Rodolfo Gucci de minnettarlığını göstermek için Italyan illüstratör Vittorio Accornero’dan onun için çiçek desenli bir eşarp tasarlamasını ister. 43 farklı çiçeğin, bitkinin ve böceğin 37 farklı renkle bir araya geldiği desen olan Flora, Gucci’nin imzalarından biri haline gelir.

Yine bu zamanlarda, Guccio Gucci anısına, yüzleri birbirine dönüş iki G ile tasarlanın amblem, markanın yeni logosu olarak tanıtılır.

Altın Çağın Sonu

1970’lerde marka yüzünü doğuya dönse ve önce Tokyo’ya daha sonra Hong Kong’a kök salsa da, Gucci kardeşler arasındaki bitmek bilmeyen kavgalar, 1981’de ilk hazır giyim koleksiyonu tanıtılmış olmasına rağmen, markayı iflasa sürükler.

Gucci’nin canlanması adına, eski Bergdorf Goodman başkanı Dawn Mello, 1989’da kreatif direktör koltuğuna oturur ve kendine bir takım kurar. Richard Lambertson’un tasarım direktörü, Meil Barrett’in erkek tasarımcısı ve Tom Ford’un kadın hazır giyim tasarımcısı olduğu bu takım, her ne kadar orijinal Gucci ‘at nalı’ loafer modelini gökkuşağı renkleri ile yeniden hayata getirseler de, bir başarı elde edemezler ve süreç, 1994’te Mello’nun Bergdorf’a dönmesi ile sona erer.

Gerçek Bir Kurtarıcı: Tom Ford

Mello’nun ayrılmasından sonra kreatif direktörlük koltuğuna oturan Tom Ford, markaya, o dönemde başka hiçbir defilede görülmeyen, seksi bir görünüm kazandırır. 90’ların minimalizm trendine zıt daracık ince askılı elbiseler ve seksi stiletto’lar tüketiciler tarafından büyük bir tutkuyla benimsenir.

Bu yıldız tasarımcı, gelecek neslin moda dahileri ile birlikte çalışmaya başlar; Carine stilisti, Mario Testino ise tercih ettiği fotoğrafçı olur. Bu üçlü birlikte, yüksek moda reklamcılığında pek çok skandal ve teni ortaya çıkaran işe imza atar.

Ekibin belki de en popüler işi, Carmen Kloss’un G şeklinde traşlanmış kasık tüylerini ortaya çıkaran erkek modelle birlikte gerçekleştirdiği çekim olur. Ford’un yönetiminde ‘seks satar’ terimi tüm çıplaklığı ile gerçek olur; Gucci satışlarını 10 milyar dolara çıkarır. Ancak 2004 senesinde Pinault Printemps Redoute ajansının markayı satın alma girişimi Ford’un kendi yoluna devam etmesine neden olur.

Kayıp Çağ

Ford’un sözleşmesinin yenilenmemesi nedeniyle markadan ayrılması, Gucci’nin zaman çizgisinde de kayıp dönemin başlangıcını işaret eder. Kadın koleksiyonlarının başına geçen Alessandra Facchinetti, başarısın iki sezonun ardından 2005 senesinde marka ile yollarını ayırır. Onun vedası ile gözler, 2002’den beri marka bünyesinde çalışan Frida Giannini’ye çevrilir. 24 yaşında çanta departmanının başına geçen Giannini, departmanda yakaladığı başarıyı kreatif direktör olarak kutlar.

Ford’un seksi görünümlerini terk eden Gianni, kendine kılavuz olarak markanın bariz kodlarını alır. İkonik Flora deseni farklı tasarımlara adapte edilir ve Bamboo Bag yeniden yorumlanır.

Giannini’nin zamanları daha çok dramaları ile anılır. 2011 senesinde, zamanının Gucci CEO’su Patrizio di Marco ile iki senelik bir ilişkisi olduğu ortaya çıkar; ikili 2013 senesinde Greta adını verdikleri çocukları doğunca evlenmeye karar verir.

Yine bu dönem, Giannini’yi 18 ay boyunca takip eden The Director belgeseli ile ölümsüzleşir. Giannini’nin yaklaşımı bir süre ilgi çekici olsa da koleksiyonları bir süre sonra sıradanlaşır ve markanın satış ivmesi düşmeye başlar. 2005 senesinde başlayan ve marka kimliği açısından silik olan bu dönem, 2014’te sona erer.

Renkli, Romantik, Şiirsel ve Büyülü: Alessandro Michele

”Giyim şekliniz, hissettiklerinizin, yaşadıklarınızı, okuduklarınızın, seçimlerinizin bir ifadesidir. Gucci’ye yerleştirmek istediğim tam olarak bu anlayış.”

Gucci, 2015’te Alessandro Michele’nin görevi devraldığını duyurduğunda, az tanınmışlığın böylesi önemli bir rol için sorun olacağı görüşü yaygındı. Yine de şirket için 12 sene boyunca çalışmış olan Michele, işe koyulmaya hazırdı.

Michele’nin ilk işi, Giannini’ni son erkek koleksiyonunu, 2015 Sonbahar/Kış defileleri başlamasına beş gün kala tamamen yeniden tasarlamak oldu. Bir ay sonra ilk kadın giyim koleksiyonunu Milano’da görücüye çıkardı ve bir anda tüm spotları üzerine çekti.

“Vintage, tıpkı bir müzisyenin notaları gibi, benim kelime hazinem.”

Kreatif direktör oluşunun üzerinden geçen 4 sene içinde Michele, teatral hayal gücü ve yeni nesille kurulması gereken ilişkiyi doğru şekilde okuması sayesinde, Gucci’yi maksimalist bir rüyaya dönüştürdü. Kristaller, fırfırlar, canlı renk paletleri, bebek ejderhalar ve sahte kafalar… Bu sonu gelmeyen popüler kültür referansları ile yoğrulmuş geleneksel marka ikonları, Gucci’yi yeniden arzulanır bir markaya dönüştürdü.

Öyle ki, sürekli bir adım ilerisini düşünen ve sürekli bir yaratım içinde olan Michele, markanın geçmişine saygı duruşu niteliğinde Gucci Garden’i hayata getirdi. Floransa’nın tarihi Palazzo della Mercanzia binasında açılan butik, Gucci’nin köklerine uzanan ve geçmişinin izini süren bir müze. İtalyan markanın zengin tarihinin görsel anlatımının kurgulandığı Gucci Garden, geçmişle günümüzün iç içeliğinin de olağanüstü bir kanıtı.

“Gelecek benim için ilgi çekici değil; çünkü gelecek henüz gerçekleşmedi. Ben tamamen çağdaş olanla ilgileniyorum.”

Zeynep Özar Berksü
Zeynep Özar Berksü Tüm Yazıları