Dünden Bugüne Haute Couture
Yazı Boyutu:
İlk kez 19. Yüzyılın ortalarında ortaya çıkmış ve günümüzde hâlâ mükemmel el işçiliğinin, eşsiz tasarımların, sanatın, asaletin, yeniliğin ve hayal gücünün bir araya gelerek moda tasarımının en yüksek haline dönüşen ‘haute couture’un tarihini inceliyoruz.
Saatler süren el işçiliği, kusursuz terzilik, detaylarındaki akıl almaz el becerileri, pahalı kumaşlar, değerli aksesuarlar ve bir hikâye anlatan, yüzlerce saatlik bir uğraş sonucunda adeta bir sanat eserine dönüşen kıyafetler… Lüksün moda tasarımı ve terzilikle buluştuğu “haute couture”un tarihi, neredeyse iki asır öncesine dayanıyor.
Haute Couture’un İlk Adımları ve Gelişimi
Fransızca’da “lüks terzilik” anlamına gelen ve el işçiliğinin, terzilik becerilerinin ve el sanatlarının modayla birleşerek bir lükse dönüştüğü “haute couture”, 19’uncu yüzyılın ortalarında modanın başkenti Paris’te ortaya çıktı. 1858’te Paris’te kendi moda evini açan İngiliz modacı Charles Frederick Worth, yalnızca seçkin ve küçük bir müşteri grubuna özel tasarladığı pahalı koleksiyonlarıyla, bugün bildiğimiz haute couture’un temellerini atarak haute couture’un kurucusu oldu.
1868’te ‘Le Chambre Syndicale de la Haute Couture’un kurulmasıyla yüksek moda korunmuş oldu ve tasarımcılar, belirli şartlara göre kendilerini haute couture evi olarak etiketleme hakkını kazanmak zorunluluğuyla karşı karşıya kaldı. Daha sonra 1945’te yeniden belirlenen şartların ilk adımlarıysa burada atılmış oldu.
1908 yılında ise “haute couture” teriminin resmi olarak tanınması, haute couture’un önemli dönüm noktalarından biri oldu.
1921’de Fransız basını, bireysel haute couture tasarımlarını korsanlıktan korumak amacıyla PAIS (L’Association de Protection des Industries Artistiques Saisonnieres)’ı tanıttı ve tasarımlar, manken üzerinde ön, arka ve yan olarak fotoğraflanarak kanıt olarak kaydedildi.
Haute couture’un ortaya çıkmaya başladığı ilk dönemlerinden itibaren açılan moda evleriyle Jacques Doucet, Rouff, Jeanne Paquin, Callot Soeurs, Paul Poiret, Louise Chéruit, Madeleine Vionnet, Elsa Schiaparelli gibi moda tasarımcıları, haute couture dünyasını ilerletmeye devam etti.
Gabrielle Bonheur Chanel (Coco), 1909 yılında kurduğu markası Chanel ile devrim niteliğindeki tasarımlarıyla kadınları korseler ve kısıtlayıcı moda anlayışından kurtararak ‘rahat şıklığı’ popüler hale getirmesiyle tanındı; Schiaparelli’nin Fransız nakış evi Lesage ile iş birliği yaparak Christian Berard, Jean Cocteau ve Salvador Dali tarafından tasarlanan motifleri yorumladığı modern nakış anlayışı, Fransız Haute Couture’un dünyaya tanıtılmasına yardımcı oldu; daha sonraki yıllarda ise Cristóbal Balenciaga’nın öncü drapaj teknikleri, moda için yepyeni bir standart belirledi.
1945 yılında yeniden düzenlenen ‘Le Chambre Syndicale de la Haute Couture’ kurallarıyla moda evlerine prova zorunluluğu, en az 20 personel çalıştırmaları ve her sezon Paris basınına gündüz ve gece giysilerini içeren en az 35 tasarım sunmaları gibi yeni şartlar getirildi.
1947 yılında ise Christian Dior’un “New Look”uyla yepyeni bir couture dönemi başlamış oldu. Dior’un dar beli, sert krinolinleri ve kabaran etekleriyle savaş sonrası dönemde couture, sürpriz bir şekilde gelişti ve Dior, bu koleksiyonuyla olağanüstü bir başarı elde etti.
1966 yılında Yves Saint Laurent, tarihin ilk bağımsız couture butiği ‘Saint Laurent Rive Gauche’yi açarak ‘bağımsız couture butikleri’ konseptini başlattı ve endüstriye devrim niteliğinde bir adım atmış oldu. Sonrasında Pierre Cardin, Andre Courreges, Ted Lapidus ve Emanuel Ungaro da Yves Saint Laurent’i takip ederek kısa sürede kendi mağazalarını açtılar.
Tarih boyunca inişli çıkışlı gelişim süreciyle sürekli yenilenmeye ve kendi sınırlarını zorlamaya devam eden couture serüveni, belki de en zor dönemini 1970 yılında yaşadı. Savaştan sonra popüler olan seri üretimle birlikte couture müşterisinin azalması ve sürdürülemez koşullar talep eden ‘Le Chambre Syndicale de La Haute Couture’un katı kurallarının bir sonucu olarak 1946’da 106’yı bulan couture evlerinin sayısı yalnızca 19’a düştü.
2000’ler ve Sonrası
Ortaya çıktığı ilk andan itibaren değerini koruyarak kendi içinde sürekli gelişen haute couture dünyası, her ne kadar ‘ulaşılmaz’ olsa da içinde bulunduğu döneme ayak uyduran, yenilikçi, değişime açık ve cesur. Öyle ki 2000’lere geldiğimizde Rad Hourani, 2013’te tanıttığı cinsiyetsiz couture koleksiyonuyla tarihte bir ilk oldu ve yüksek modadaki geleneksel cinsiyet normlarına meydan okuyarak adını couture tarihinin önemli bir yerine yazdırdı.
2014 yılında Christian Dior, ilk kez Şanghay’da gerçekleştirdiği haute couture defilesiyle modanın evrenselliğine bir gönderme yaparken Ralph&Russo, 100 yılı aşkın bir süre sonra haute couture moda haftasına katılan ilk İngiliz markası oldu.
2016 yılında Karl Lagerfeld, Roma’daki Trevi Çeşmesi’nde Fendi‘nin Sonbahar/Kış 2016 couture defilesi ‘Legends and Fairytales’ ile moda, sanat, mimari ve tarihi birleştirerek moda tarihinin en büyüleyici anlarından birine imza attı.
2020 yılında tüm dünyayla birlikte moda sektörünü de etkisi altına alan Covid-19 salgını, haute couture dünyasında adeta bir devrim yarattı! 150 yıldan fazla tarihinde bir ilke imza atarak dijital olarak gerçekleştirilen haute couture moda haftası, moda dünyasının yeri geldiğinde zorlaşan ve sürekli değişen dünyaya hızla adapte olabileceğini kanıtlamış oldu.
1858’deki mütevazi ve asil tavrından günümüzdeki cesur, iddialı ve yaratıcı duruşuna kadar moda dünyasının her anlamda sanatla buluştuğu haute couture; geleneksel ve yeniyi, teknik ve hayal gücünü, naiflik ve cesareti, ihtişam ve aynı derecede zorluğu harmanlayarak moda tasarımının en yüksek hali devam ediyor.
Kapak Görseli: Alexandre Vauthier / Haute Couture Sonbahar 2023