Türk Moda Tasarımcıları: Femponiq
Yazı Boyutu:
Femponiq‘in kurucusu ve kreatif direktörü Buket Meşelik Duran ile detaylarıyla farklılaşan ve sürdürülebilir adımlarla ilerleyen markasını konuştuk.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1986 Muğla doğumluyum. Türkiye’deki üniversite eğitimime ek olarak aldığım 2 yıllık moda diploması sonrasında, eğitimime devam etmek için 2008 yılında Londra’ya taşındım. İngilizce dil kabiliyetimi çeşitli dil ve sanat kurslarına katılarak birkaç yıl içinde akademik seviyeye yükseltip University for the Creative Art’ta moda okumaya hak kazandım. Üniversite sürecinde ve sonrasında moda sektöründe edindiğim 10 yıllık iş deneyimi akabinde kendi markamı kurmaya karar verdim. 2020 yılında ilk koleksiyonunu çıkaran Londra merkezli Femponiq markasının hem kurucusu hemde tasarımcısıyım.
Markanızı birkaç kelime ile ifade etmenizi istesek…
Feminen, güçlü ve benzersiz…
Tasarım yapmayı başka bir ‘şey’e benzetseydiniz bu ne olurdu?
Mimarlık… Moda da mimari de insanla hayat bulan ve şekillenen iki disiplin ve teknik bilgi gerektiriyor.
Koleksiyon yaratım sürecinde nelerden besleniyorsunuz?
Feminizmin temel taşları olan cinsiyet eşitliği, sosyal adalet, dürüstlük ve duyarlılık gibi kavramların pekişmesinde önemli rol oynayan modernist yaşam biçimi ve modern sanat kültüründen ilham alıyorum. Tate Modern ve İstanbul Modern gibi sanatsal yaratıcılığı ve çeşitli kültürel kimlikleri bir araya getirip ev sahipliği yapan, modern ve çağdaş sanat müzelerini sıkça ziyaret etmek ruhumu besliyor. Seyahatlerim sırasında keşfettiğim şehirlerin çeşitli tabiatları, mekânları ve renkli insanları da bana ilham veriyor diyebilirim.
Markanız sürdürülebilirlik adına da önemli işler yapıyor. Bu anlamda neler yaptığınızı anlatabilir misiniz?
Koleksiyonlarımızın zamansız güzelliği, bütünsel bir sürdürülebilir moda modeli ile çalışma şeklinin meyvesini oluşturuyor. Tasarımcı olarak, geri dönüşümlü kumaşlar ve etik üretim yöntemleri bulmak için oldukça fazla zaman harcıyorum ve kaliteli ürün oluşturmayı temel prensip ediniyorum. Giysilerimizi Uzak Doğu’da değil, ikamet ettiğimiz iki ülke olan İngiltere ve Türkiye’de üretmek konusunda bilinçli seçimler yapıyorum. Bu da çevre dostu malzeme tedarik uygulamalarını ve etik çalışma koşullarını izlemek için üretim sahasında düzenli kontroller için üretim ortaklarımızı ziyaret etmeme olanak tanıyor. Ayrıca denizde ve havada gereksiz yere uzun mesafeler kat edilmesinin de önüne geçiyor.
2021 Eylül’de ipek alternatifi Cupro – pamuk atıklarından yapılan rejenere selüloz kumaştan yapılmış bir vegan koleksiyonunu piyasaya sürdük. OEKO-Tex sertifikalı vegan kumaşta yüzde 100 varyantlarımız ve yenilikçi malzemenin viskon ile bazı karışımları var. Yeni sezon oluşturma sürecinde de doğa dostu kumaşları tercih ederek ilerliyoruz. Daha fazla detay vermek gerekirse; e-ticaret kutularımız, etiketlerimiz, ofis araç ve gereçlerimiz geri dönüştürülmüş ve dönüştürülebilir malzemeden yapılmış olmak ile beraber, her bir tasarımımız limitli miktarlarda üretiliyor.
Sizce Türk modası sürdürülebilir olmanın neresinde?
Türkiye, tüketicilerin sevdiği ürünleri üretmek için yüksek kaliteli işçiliği modern teknolojiyle birleştiren tekstil tedariği, kumaş boyama ve üretimi için önemli bir destinasyon. Dünya çağında bilinen hazır giyim markalarının hızlı moda üretme talebine karşı fast-fashion üretme yeteneği olan bir imalat merkezi olarak da biliniyor dünyada. Fast-fashion yani hızlı moda, giyim endüstrisinin son podyum trendlerini ve yüksek moda tasarımlarını taklit eden, bunları düşük maliyetle toplu olarak üreten ve bunları hızlı bir şekilde perakende mağazalara getiren iş modelini tanımlamak için kullanılan bir terim. Bu kadar ucuz giysinin bu kadar hızlı üretildiği iş modelinde sürdürülebilir olabilmek ve kalabilmek ne yazık ki pek mümkün değil.
Yüksek kalite, butik ve etik üretimi prensip edinmiş çok yetenekli ve yenilikçi moda tasarımcılarına da sahip olan bir ülke Türkiye. Fakat girişimci tasarımcıların bu hızlı iş modelinde ilerleyen bir ülke içinde yol alması gerçekten çok yorucu ve istikrar gerektiriyor.
Koleksiyonunuzu oluştururken izlediğiniz kriterler ve bağlı kaldığınız prensipler var mı?
Tasarımlarımda kullandığım silüetlerde, mükemmel fit bir vücuda sahip olmayan kadınların bile kendini içinde iyi hissedeceği kesimler kullanmayı tercih ediyorum. Tasarımlarımın elegant, modern, kaliteli, çok yönlü ve zamansız olmasına dikkat ediyorum ve bu yönde tasarımlarımı her yeni koleksiyon ile geliştiriyorum. Her bir tasarımın benzeri olmayan bir detaya sahip olması da Femponiq’i farklı kılanlar arasında.
Kullanmayı en çok sevdiğiniz malzemeler ve renkler neler?
Koton, keten ve gabardin gibi rahat, dayanıklı, terletmeyen ve kolay şekil alabilen doğal kumaşlar haricinde her vücut tipine zarif bir görünüm katan krep kumaşlar ile çalışmayı seviyorum. Her rengin kendine has güzelliği var ama tercihimi her zaman canlı renklerden yana kullanmayı seviyorum. Güçlü kırmızı, neşe & umut dolu sarı ve güven veren mavi renkler favorim.
‘Trend’ kavramı sizin için ne anlam ifade ediyor?
Trend’in genel özelliği değişen ve gelişen bir yöne sahip olması. Femponiq için anlamı ise değişen trendlere kendi vizyonu ve çizgisi çerçevesinde uyum sağlaması ve yön vermesi diyebiliriz.
Moda endüstrisinin aldığı bu yeni (Hızla değişen vitrinler ve stiller) form hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu girdaba kapılmalı mı, yoksa çemberin dışında mı kalmalı?
Moda, gezegendeki kaynakları alıp israf eden ve onu sağlıksız bir durumda bırakan, sürdürülemez, doğrusal bir yaklaşıma takılıp kalıyor. Moda endüstrisinin karşı karşıya olduğu sorunların tek tedavisinin bilinçli tüketim ve yaşam olduğuna tutkuyla inanıyoruz. Modanın bu çemberin dışında kalması kaçınılmaz bir gereklilik ve tüketici olan her birimizin bu sorumluluğu kendi payında üstlenmesi gerekiyor.
OGGUSTO okurları markanıza ve koleksiyonlarınıza nereden ulaşabilir?
Femponiq’in web sitesi ve Instagram hesabımızdan ulaşabilirler.