Türk Moda Tasarımcıları: Knitology

Modayı sanat ve dijital ile harmanlamayı başaran Knitology‘i kurucusu Bahar Ceren Arslan’dan dinledik.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ekonomi eğitimini moda yönetimi ile birleştirme matematiğini formulize eden multi disipliner bir iş kadını olarak tarif edebilirim sanırım.

Markanızın kuruluşu hikâyenizin hangi noktasına/zamanına denk geliyor?

Hikâye aslında hızlı moda kavramının öncü şirketlerinden birinde marka yönetimi alanlarında görevli olarak yurt dışı pazarlara transfer olmamla başladı. Sonrası ise yeterli tecrübe edindikten sonra kendi markamı kurabilme hayali ile başladığım bir yolculuğun olgunlaşarak yer edinmeye devam ettiği bir nokta ile devam ediyor şu sıralar.

Markanızı birkaç kelime ile ifade etmenizi istesek…

İlk kurgulamaya başladığım dönemde önümdeki kağıt kalemle not aldığım hali ile hâlâ aynı. Futuristik, geçmişin ve kültürümüzün dokusunu hâlâ üzerinde taşıyan ama gelecek ve dijital dünyaya adapte edilmiş beklenmedik detaylarla dolu…

{52913}

NFT koleksiyonlarınız da oldukça dikkat çekici. Bu koleksiyonlarınızı nasıl anlatırsınız?

İki aşama ile anlatabiliriz: Birincisi tüm koleksiyonlarımızın dijital ikizleri mevcut; fakat yüzde 20’sinin NFT’leri foundation.app‘te satışa açık vaziyette. Sebebi ise biz daha çok, fijital bir moda markası olarak konumlanmaya adayız. Bu yüzden NFT’ler öncelik sıramızda evet ama daha önemlisi metaverse platformlarında giyilebilir dijital ikizler yaratabilmek ve topluluk üyelerimizin hem avatarlarını hem de gerçek kimliklerini diledikleri gibi giydirebilmek.

Tasarım yapmayı başka bir ‘şey’e benzetseydiniz bu ne olurdu?

Beklenmeyeni var eden bir göze, görünmeyeni dokunulabilir hale getiren bir hayal gücüne.

Koleksiyon yaratım sürecinde nelerden besleniyorsunuz?

Dijital sanat ve teknoloji ile ilgili olan her şeyden besleniyorum. Bu ultra yüksek çözünürlüklü VR gözlük takarak deneyimlediğim bir film veya karanlıktan sızan basit bir led ışığın izdüşümü bile olabilir.

{51126}

Koleksiyonunuzu oluştururken izlediğiniz kriterler ve bağlı kaldığınız prensipler var mı?

Tabii ki, markalama süreci çok hassas tanımlı, tasarım süreci kavramı ise sınırsız. İki kavramı aynı hatların içerisinde harmanlamak prensip gerektiriyor. Her çıkış noktamız farklı yollardan, aynı amaç ve hisse ulaşmalı. Geçmişin dokusunu geleceğin hissi ile birleştirmek en belirgin çizgimiz.

Kullanmayı en çok sevdiğiniz malzemeler ve renkler neler?

Tabii ki Türk denizi mavisi. Markamızın ana rengi, Pantone renk kodu ismi de budur ve koleksiyonlarımızın yüzde 60’ını bu renkle detay verdiğimiz tasarımlar oluşturur. Kumaştan ziyade bizim için iplik daha öncelikli, ismimiz trikoya olan tutkumuzla da iniltili aslında. Yüzde 100 pamuk uzun ömürlü sertifikalı iplikler, saten kumaşlar koleksiyonlarımızın en belirgin parçalarında kullandığımız malzeme türleri.

‘Trend’ kavramı sizin için ne anlam ifade ediyor?

Aslında sanatın en trend hali olarak modayı yorumlamaya çalışmayı tercih etsem daha doğru ifade edebilirim sanırım. Sanat moda ile iç içe geçerse ulaşılabilir olmaya başlıyor. Biz de henüz trend olacak kadar günümüzden değil, gelecekten gelmişçesine görünebileceğimiz kıyafetler tasarlayarak başka bir trend yaratmaya çalışıyoruz bir bakıma.

Dijitalle modanın bir araya gelmesini gelecekte nasıl görüyorsunuz?

Moda kitleleri belirgin akımlarla sürükleyebileceğiniz bir güç, metaverse ve teknolojiyi erkeklerin dünyasından koparıp tüm dünyaya yaymak istiyorsanız kadınla birleştirmeniz gerek. Bu noktada moda markalarının dijitalleşmeye başlaması ile birlikte yakın gelecekte fijital olmanın tüm moda markalarına sirayet edeceğini hep birlikte deneyimleyeceğiz.

{106184}

Moda endüstrisinin aldığı bu yeni form hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu girdaba kapılmalı mı, yoksa çemberin dışında mı kalmalı?

Yeni form ürkütebiliyor bazen açıkçası. Tasarımla optimal fizik ölçülerinin dışına çıkıyor, kalıplar değişiyor ve beklentileri öngörebilmeniz biraz zorlaşıyor çünkü her güne yeni bir gelişme ile uyanıyoruz. Fakat çemberin dışında kalmak da riskli ve anlamsız. Z jenerasyonu ile değişeceğiz ve bu değişim henüz başlamışken adapte olmak, pozisyon almak, ve bu alanın verdiği özgürlükten faydalanmak ve çizgi belirlemek bence önemli.

İdeal bir moda haftası kurgulasanız bu nasıl bir organizasyon olurdu?

Tabii ki fijital olurdu. Yani koca bir salonun içerisinde kullanıcıların dev ekranlarda avatarlar üzerinde ürünün dijital ikizini izlerken aynı anda podyumda aynı kıyafetin fiziksel formunu da konvansiyonel defile yöntemi ile izleyebileceği bir senaryo ile kurgulanmış bir organizasyon olurdu.

OGGUSTO okurları markanıza ve koleksiyonlarınıza nereden ulaşabilir?

https://linktr.ee/knitologysociety adresinden tek link ile tüm sosyal medya hesaplarımıza ve web sitemize ulaşabilirler. Diledikleri zamanda showroom için rezervasyon yaparak ürünlerimizi deneyimleyebilirler.