preloader

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

17.06.2024
Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

Yazı Boyutu:

Gelecek vadeden moda tasarımcıları arasında ismini duyduğumuz Zeynep Ağırbaş ile bir araya geldik ve sektörde attığı adımları konuştuk.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş
Zeynep Ağırbaş

Farklı coğrafyaları dolaşarak zanaat ve moda arasındaki sınırları, dengeleri değiştiren, sosyal sorumluluk projeleriyle adından söz ettiren genç ve dinamik tasarımcı Zeynep Ağırbaş ile tanışma zamanı geliyor… Londra Central Saint Martins mezunu olan Ağırbaş, geleneksel Anadolu zanaatlarını modern tasarımlarla buluşturuyor ve küresel moda sahnesinde Türkiye’nin sesini duyuruyor. Koleksiyonları, geçmişin dokunuşunu geleceğe taşırken Ağırbaş; sürdürülebilir moda anlayışıyla da öncü bir isim olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Genç modacı ile bir araya geldik ve neler yaptığını ve gelecek planlarını konuştuk.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Zeynep Ağırbaş, moda ve tekstil tasarımcısıyım. Londra’da Central Saint Martins’te Tekstil Tasarımı bölümünden Temmuz 2022’de mezun oldum. El işine merakım, 6 yaşlarımda yazları babaannemle geçirirken, elime tığ vermesiyle başladı. Bu sevgim, lisede zanaatlere ilgimi büyüttü ve Anadolu’nun farklı bölgelerini gezerek, hayatını tek bir zanaate adamış olan zanaatkarlarla tanışma fırsatına sahip oldum. Üniversitede okurken sürekli farklı zanaatkârlar ile çalışarak, projelerimde dokuma, boncuk işi, dantel, Tokat baskı, yorgancılık, ebru sanatı ile uğraşan zanaatkârların işlerini, kendi projelerimle birleştirdim. Bu değerli ama ölmeye yüz tutmuş zanaatlerin, tasarımlar ve yeni moda ile birleşerek sürdürülebileceğine inandım.

İlkokulun bir kısmını ve lisenin bir bölümünü ailemin işi nedeniyle Rusya’da okudum. Rus ilkokulunda el işi dersimiz vardı ve bu derse okul dışından el işi öğreten bir öğretmenimiz gelirdi. Farklı atık malzemeler kullanarak hayvan figürleri dikerdik. Hayatımızda ilk kez iğneden iplik geçirdik ve dikiş yaptık ve o ders benim en sevdiğim ders oldu.

Oturduğumuz evin giriş katında ise bir modacı bir kadın tarafından işletilen bir moda evi vardı. Hafta sonları çocuklar için renk ve kumaş dokuları tanıma dersleri verirdi. Hafta sonları o derslere katılırdım. Okuldan daha çok heyecanlanırdım ve ders gününün gelmesini beklerken. Farklı ülkelerde farklı kültürden insanlarla okumak ve yaşamak dünyaya bakış açımı değiştirdi. Farklı ülkelerin mutfakları, müzikleri, el işleri ve sanatları beni hep içine çekti. Cesurca ve cüretkarca yeni işlere girmeye başladım. Farklı zanaatkârların el işi ürünlerini dönüştürerek kendi kıyafet tasarımlarımı yaratmaya başladım.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

İlk koleksiyonum olan “Psychedelic Anatolia”, Türkiye’nin çeşitli zanaatlarını bir araya getirdiğim kıyafetlerden oluşuyordu. Bu koleksiyonla, İngiltere’nin en büyük Örgü Üreticileri Birliği olan Worshipful Company of Framework Knitters’dan prestijli bir para bursu ve birliğe üyelik hakkı kazandım. Bu bursu, dezavantajlı bölgelerdeki zanaatkarlarla çalışmak için kullandım. 80’lerin Anadolu Rock müziğini moda tasarımı ile buluşturan bu koleksiyon, farklı disiplinleri cesur ve yenilikçi bir yaklaşımla ele aldı.

“Psychedelic Anatolia” koleksiyonum sayesinde, yabancı yayınlarda “Gelecekte takip edilmesi gereken genç moda tasarımcıları” arasında yer aldım. İkinci koleksiyonum “Antakya Tales” ise, 6 Şubat’ta meydana gelen yıkıcı depremden kurtarılan Antakya’daki zanaatkarların dokumalarından tasarlandı. Bu koleksiyonda da kültürel mirasımız olan el dokumalarını, farklı siluet ve katmanlarla rock star ruhuna sahip kıyafetlere dönüştürdüm.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

Her iki koleksiyonumda da Anadolu’nun kültürel zenginliğini ve zanaat geleneğini modern bir perspektifle harmanlayarak, yenilikçi, cesur ve özgün bir moda dili yarattım. Bu koleksiyonumla Londra Moda Haftası’na çıkmaya hak kazandım ve koleksiyonum The Times & The Sunday Times dergisinde yayınlandı. O zamandan beri markamı, zanaatkârlara istihdam sağlayacak bir platform olarak ve zanaatların diğer modacılara ne kadar sürdürülebilir bir üretim alternatifi olabileceğini göstermek amacıyla geliştirmeye devam ediyorum.

Eğitimim süresince ve okul sonrasında Türkiye’de Mehtap Elaidi, Nackiye, Modega markalarında, İngiltere’de ise Dilara Fındıkoğlu, Knitster LDN, Kepler ve KBN Knitwear ve By Walid markalarında deneyim kazandım. Farklı gelenek ve anlayışla çalışan bu konunun öncülerinden öğrenmek yolumu hep aydınlattı.

{51894}

Markanızın kuruluşu hikâyenizin hangi noktasına denk geliyor?

Markam, mezuniyet koleksiyonumla başladı. Mezuniyet koleksiyonum olan Psychedelic Anatolia, yarattığım ilk moda koleksiyonuydu. Modayı kullanarak tamamen kendimi yansıtan bir hikâye tasarladım. Sarıkeçili yörüklerinin hayat felsefesi ve yaşam biçimleri çok ilgimi çekiyordu ve onların hayatlarından çok ilham alıyordum. Bir de Anadolu Rock tutkunuyum – çünkü bu müzik türü benim için doğu ve batının en iyi şekilde birleşimini yansıtıyor. Tüm hikâye aslında zıt olan iki hikâyenin birleşmesinde gizli. Gündüzleri çoban olan yörük kızı karakterim, geceleri bir rock star. Gündüz tereyağı yapan, kilim dokuyan Yörük kızı, gece bir sahne yıldızına dönüşüyor. Eğitimim ve deneyimlerim sayesinde dokuma ve triko alanında uzmanlık sahibiyim, bu yüzden kendimi en iyi şekilde bu teknikler ile yansıtıyorum. Tüm kumaşlarımı sıfırdan tasarlıyorum ve cesur renk ve desenleri, daha günlük siluetlerle birleştiriyorum. Bu estetik aslında kıyafetlerimi günlük işte, gece de sahneye çıkmak isterseniz uygun hale getiriyor.

Ben hayatımın büyük bir bölümünü Moskova’da ve Londra’da geçirdim. Bu yüzden kendi ülkem ile bağlantı noktam hep zanaatlar aracılığıyla oldu. Birlikte çalıştığım zanaatkârları ve bu değerli kültürel mirasımızı her gittiğim yere taşımayı ve temsilcisi olmayı görev bildim. Son koleksiyonumda da yine bu kültürümüzü en iyi şekilde yansıtmak için çoğu parçamda zanaatkarlar ile işbirlikleri yaptım. Özellikle dezavantajlı bölgelerden zanaatkârlar ile çalışıyorum – mahkumlar ile hapishane işi kolyeler çalışıyoruz, ev kadınları ise boncuk ve tığ işinden parçalar üretiyoruz. Her parçada kimin emeğinin geçtiğini ve ne kadar saat emek harcadıklarını da belirtiyorum. Bu tüm koleksiyonlarım için de geçerli. Mezuniyet koleksiyonumun sergilenmesiyle birlikte, Londra’da iki butiğin ilgisini çekti ve koleksiyonumdan fotoğraflar yabancı yayınlarda çıktı.

Bu koleksiyondaki parçaları Alman asıllı müzik grubu Derya Yıldırım ve Grup Şimşek grubunun solisti Derya, geçtiğimiz yıl Londra konserinde ve Hollanda çıkışlı rock grubu Altın Gün’ün solisti Merve Daşdemir İstanbul konserinde giydi. Bu koleksiyondaki parçalarım da bugün Pekin, Londra, İstanbul ve New York’ta satışa sunuluyor.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

Markanızı birkaç kelime ile ifade etmenizi istesek…

İlhamını zanaattan alan, rock star ruhlu, asi ve özgün.

Tasarım yapmayı başka bir ‘şey’e benzetseydiniz bu ne olurdu?

Filmlerin hikâye anlatışı, kendi koleksiyonlarımın oluşumuna çok benziyor. Ben de her parçamı bir karakter ve hikâye etrafında oluşturuyorum. Bir de filmin size hissettirdiği duygular, düşündürdükleri de her zaman çok hoşum gider. Tasarımlarımı giyen kişilerin de farklı duygular hissetmesi benim için çok önem taşır. Son olarak filmlerin arkasındaki ekip çalışması ve dayanışma, benim markamda da var. Çalıştığım tüm zanaatkârlar, hepsinin işlerimde çok emeği var. Aynı şekilde çekim yaptığım fotoğrafçılar, mankenler – hepsi bu toplu emeğin bir parçası. Evet kendi tasarım sürecimi en çok filme benzetirdim.

Bir de bazı filmler vardır ya, zamansız ve ne zaman izleseniz sizi iyi hissettiren. Tasarımlarımın da bu şekilde olması için elimden geleni yapıyorum. Yıllar sonra sonra giyildiğinde de aynı tadı alacağınız ve eşsiz olduğunuzu düşüneceğiniz.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

Koleksiyon yaratım sürecinde nelerden besleniyorsunuz?

Çok küçük yaşlardan itibaren elişi ile uğraşmaya başladım. Her yaz tatilinde ailem beni Fethiye’ye babaannem ve dedemin yanına bırakırdı. O zamanlar 6 yaşlarındaydım. Sıcak yaz günlerinde kavurucu sıcaklarda evden dışarı çıkamadığımız için babaannem bana ve kardeşime tığ işi ve nakış öğreterek geçirdi. O yaşlarda başlayan bu sevgi yıllar içinde meraka ve tutkuya dönüştü. Farklı ülkeler ve farklı şehirlerde karşılaştığım zanaatlar beni çok etkiliyor. Geleneklerini sabırla devam ettiren büyük zanaatkar ustalara karşı çok büyük bir saygı besliyorum.

Her koleksiyona başlayış noktam, Anadolu’da yaptığım gezilerde karşıma çıkan ev kadınlarının evde yaptığı ya da zanaatkarlardan bulduğum farklı geleneksel motif ya da zanaat teknikleri taşıyan objeler ya da antika pazarlarında bulduğum çeyiz için için hazırlanmış çok eski, elle nakışlanan bir kumaşla başlayabiliyor. İşin içine sonra müzik, sanat ve fotoğraf ve filmler giriyor. Ara Güler, Olgaç Bozalp, Nuri Bilge Ceylan, Selma Gürbüz, Fahrelnissa Zeid’in işleri bana her zaman çok ilham veriyor. 70-80’lerin müziklerini ve bağımsız filmlerini seviyorum. Dinlediğim sanatçılar – Barış Manço, Erkin Koray, Selda Bağcan ve daha yenilerden Altın Gün, Derya Yıldırım. Filmlerin de bana hikâye anlatma konusunda, farklı bakış açıları ile ilgili çok şey kattığını düşünüyorum. Her koleksiyonum da bir hikâye olduğu için sanat beni çok besliyor. Bu geleneklere çok daha inovatif bir perspektif ile bakmamı sağlıyor. Araştırmamı uzun bir süre yapıyorum, resimler ve eskizler çiziyorum ve sonrasında koleksiyon hikâyemi yazıyorum. Daha sonra bu hikayeyi hangi renkler, iplikler ve teknikler ile yaratabilirim diye düşünüyorum.

Daha çok örgü/triko, dokuma ve baskı üzerinden ilerliyorum. Teknikleri numune olarak örgü makinesinde, tezgahta ya da elimle yapıyorum, test ediyorum, deniyorum. Kullanacağım tekniklere karar verdikten sonra manken üzerinde numuneler ile oynarken kıyafetlerin siluetleri ortaya çıkıyor. En sonunda da kalıplarımı yaratıp, örgülerimi büyütüyorum. Kendi kumaşlarımı yaratmanın en büyük avantajı, her parçayı ölçüsüne göre yaratıyorum. Bu nedenle üretimin sonucunda hiç atık üretmiyorum ya da minimumda tutabiliyorum. Parçalarımın çoğu da fabrikaların kullanmadığı stok iplikler ya da eski dokuma kumaşlarından oluşuyor. Bu yüzden her parça genelde tek olabiliyor. Bence bu koleksiyonlarımı çok daha özel bir hale getiriyor.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

Koleksiyonunuzu oluştururken izlediğiniz kriterler ve bağlı kaldığınız prensipler var mı?

Tasarım konusunda kendimi rahat bırakıp, hayallerimin beni uçurduğu yere gidiyorum -hikâyeler yazıyorum- kendime sınır tanımıyorum. Okulumda aldığımız eğitim de bu şekildeydi -hocalarımızın verdiği özgürlük ve kendi çizgimizi yaratma motivasyonu ile mezun olduk. Bizim okuldan Alexander McQueen, Hüseyin Çağlayan, Stella McCartney, Dilara Fındıkoğlu gibi en özgün isimlerin çıkması da bu değişmeyen okul felsefesinden geliyor olabilir.

Üretim ise moda ve tekstilde genel olarak negatif etkisi çok olan bir kısım olduğu için kendi üretim şeklimi diğer markalardan farklı kurguluyorum. Öncelikle elimdekileri değerlendiriyorum, Psychedelic Anatolia örgüleri tamamıyla fabrikadaki stoklarda kalan İtalyan ipliklerinden örüldü. Koleksiyondaki boxer etek ve boxer pantolon ise pazarlarda satılan atık ve markalı üretim hatalı iç çamaşır lastiklerinden ve elde kilim tekniği dokuması ile üretildi.

Olan bir malzemeyi değerlendirmeyi kendime bir görev biliyorum ve yaratıcılığımı kullanarak ve kendimi zorlayarak çözümler üretiyorum.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

Kullanmayı en çok sevdiğiniz malzemeler ve renkler neler?

Zanaattan çok ilham alıyorum – ustaların işçilikleri – yarattıkları motifler hep çok ilham veriyor. Özellikle kilim dokuma, boncuk işi, tel kırma, tokat baskı, ebru. Bu zanaatlardan gördüğüm motifleri, teknikleri, şekilleri yorumlayıp tasarımlarımda kullanmayı çok seviyorum. Özellikle kilim motifleri çok kullandığım desenler. Boncuk işçiliği olan aksesuarlar da her koleksiyonumda mutlaka vardır. Renk seçimlerimde kuralsızım. Yörüklerin plansız estetiği çok hoşuma gider – mesela toprak tonlarını, doğal iplikleri, yünün doğadaki kendi rengini çok severim. Sonra gider bunu çingene pembeli bir çiçekli motifle birleştiririm. Aykırı temalar, renklerin, desenlerin bu plansız ve kaotik uyumu çok hoşuma gidiyor.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

‘Trend’ kavramı sizin için ne anlam ifade ediyor?

Trend benim için kısa bir süreliğine popüler, sürdürülebilirliği olmayan ve tüketim kültürünü destekleyen bir kelime. Benim tasarımlarımda yakalamaya çalıştığım ise ‘zamansızlık’. Belki de o yüzden bu kadar çok eskilerden ilham alıyorum. Beğendiğim müzik ve filmlerin 50 yıl önce yapılmış işler olduğunu düşünürsek, ürettiğim işlerinde 50 yıl sonra beğeniliyor ve giyiliyor olması beni mutlu edecek. Koleksiyonlarımı da bu şekilde tasarlamaya çalışıyorum.

{51718}

Moda endüstrisinin aldığı bu yeni form hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu girdaba kapılmalı mı, yoksa çemberin dışında mı kalmalı?

Herkes kendini en iyi yansıtan ve ifade eden kıyafetleri giymeli ve herkesin stili farklı olmalı. Ben modayı her zaman kendini ifade etme şekli olarak gördüm. O yüzden herkes aynı şeyi giydiğinde bence anlamını kaybediyor. Benim en çok giymeyi sevdiğim kıyafetler genelde annemin gençliğinde giydiği bir etek ya da babaannemin bana ördüğü bir yelek. Kendimi iyi hissettiğim, senelerce giyebileceğim ve ömrü uzun parçalar. Bence insanlar da kıyafetlerini böyle görmeli, bir yatırım gibi. Bu kıyafetler ne kadar iyi şartlarda, doğru malzemelerle yapıldıysa ve bir hikâyesi varsa – yatırımınız da o kadar güçlü olur. Bu açıdan moda çok özgün olup, fark yaratabileceğimiz bir konu. O yüzden bu gücümüzü kullanıp, kararlarımızı verirken çevreye ve etrafımıza verdiğimiz olumlu veya olumsuz etkileri de düşünmeliyiz diye düşünüyorum.

Türk Moda Tasarımcıları: Zeynep Ağırbaş

OGGUSTO okurları markanıza ve koleksiyonlarınıza nereden ulaşabilir?

Markam şu anda İstanbul’da Köhne’de, İngiltere’de ise Mother Tongue’da, New York ve Pekin de ise 3standardstoppage mağazalarında satılıyor. Web sitemiz zeystore.co.uk‘den parçalarıma ulaşabilirsiniz. Bunun dışında özel üretimler de sürekli yapıyorum – bunun için de bana Instagram’dan mesaj atabilirler.

OGGUSTO
OGGUSTO Tüm Yazıları