Modanın Tarihsel Evrimi: İhtişamın Altın Çağı 1930’lar
Yazı Boyutu:
Sürekli bir gelişme, değişme ve başa dönme döngüsünde olan modanın referans aldığı dönemlere yakından bakış. Sekizinci durağımız, ilhamını Hollywood filmlerinden alan ihtişamıyla 1930’lar.
Moda, halihazırda popüler giyim stillerini işaret eder. Her zaman gelişir ve değişir ve başa döner. Modadaki her stil ve trend mutlak bir zamandan veya dönemden geri çağırılır. O yüzdendir ki bu evrimin tarihi hakkında fikir sahibi olmak bir hayli önemli ve kıymetlidir.
Bir insan hakkında fikir edinirken onun stilini de öğrenirsiniz. İnsanlık tarihini okurken de modanın tarihine göz atmak kaçınılmazdır.
Bu yazı serisinde modanın referans olarak kullandığı dönemlere yakından bakacağız. Keyifli okumalar…
Takvimler 1920’lerden 1930’lara dönerken kadın modası da erkeksi görünümünden sıyrılarak bir önceki on yılın feminen silüetlerine evrildi. 1929’da borsanın iflası ve yeni bir çağın açılışı ile etek boyları yeniden bilek hizasına uzadı ve bel hatları da doğal yerlerine tekrar oturdu.
Her ne kadar 1920’lerden uzaklaşılmış gibi görünse de aslında bu on yılın ilk dönemleri çizgilerde ulaşılan sadeliği korumaya devam etti. Esas değişim kıvrımların belirginliğinde yaşandı; saklanan kıvrımlar yumuşak, feminen bir silüete ulaşma arzusu ile 1930’larda ortaya çıktı.
Erken 1930’ların moda silüeti genişletilmiş omuzlar ve hafif dalgalı saçlarla toparlanmış çehre ile narin, uzatılmış gövde idi. Fırfırlı ve kukuleta detaylı yakalar, fiyonk gibi kravatlar ve korsajlar gövdeyi daha da vurguluyordu. Çizgiler olabildiğine sadeyken genel ekti, bel kıvrımından bileklere açılarak dökülen eteklerle yaratılan kıvrımlı bir feminenlikle belirginlik kazandı.
Bu uzun görünüme katkı sağlayan, şüphesiz, on yılın en önemli gelişmelerinden ve trendlerinden olan verev kesim idi. Kumaşın yatay katından 45 derece açıyla kesilmesiyle elde edilen verev kesim yöntemi, daha akışkan, vücudun hatlarını izleyen kıyafetler tasarlanmasına olanak tanıdı. İlk kez 1920’lerde tasarımcı Madeleine Vionnet tarafından kullanılan ve 30’larda popüler bir yöntem olan verev kesim ile kadın kıyafetleri de yeni bir karakter ve hissiyat kazandı.
Gece kıyafetleri vücudu kutsayan silüetlerle domine edilmişken günlük giyim romantizme ve feminenliğe geri döndü. Kabarık kollar ve uyumlu kemerler 1930’ların modasının belirleyici özelliklerini oluştururken, cesur baskılar günlük elbiseleri karakterize ediyordu. Elbiseler artık olabildiğine desenliydi; çiçekler, ekoseler, puantiyeler ve hayvanlardan ilham alan soyut desenler. Bunlar da beli belirginleştiriyor ve kaval kemiğinin ortasında bitiyordu. Kusursuz çizgileri ve heykelimsi, belirgin omuzları ile şık takımlar da popüler stiller arasında yer aldı.
Edward Molyneux, 1939
1930’lara damga vuran abartılı omuzlu elbiseler veya takımlar vatkanın, kat kat kumaş kullanımının ve diğer süslemelerin öncüsü niteliğindeydi.
1920’lerde popülerlik kazanan tasarımcı Elsa Schiaparelli, Salvador Dali ve Jean Cocteau gibi sürrealist sanatçılar ile iş birlikleri yaparak tasarım anlayışını 1930’larla bir üst seviyeye çıkarttı. Kendine has eşsiz işlemeleri ile imzası haline getirdiği tasarım çizgisi, onu moda tarihinin öncü isimlerinden biri olarak literatüre soktu. Schiaparelli, omuzları yücelten, gövdeyi kucaklayan ve sürprizli işlemeleri ile artizanlığı kutsayan tasarımları ile eşsiz koleksiyonlara imza attı.
Ayakkabılarda topuk stilleri 1920’lere kıyasla daha geniş ve daha alçak hale geldi. Oxford’lar genellikle kadınlar tarafından giyilirdi. 1930’ların modasını diğer on yıllardan ayıran şey ise, ayakkabıların birçok dekoratif unsura sahip olmasıydı.
Söz konusu ayakkabı olduğunda da 1930’ların mucit ismi Salvatore Ferragamo idi. Ülkesi İtalya’da ayakkabı üreticiliği üzerine çalıştıktan sonra 1923’te Amerika’da göç eden ve kendine Santa Barbara, Kaliforniya’da bir mağaza açan Ferragamo’yı bu denli özel kılan kullandığı sıra dışı kumaş ve malzemelerin dışında Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde aldığı anatomi eğitimi oldu. Balık derisi, deniz leoparı, dantel ve kristali muazzam bir ergonomi ile buluşturan tasarımları Hollywood yıldızlarının vazgeçilmeziydi. Salvatore Ferragamo aynı zamanda 1938’de tanıttığı platform topuklu ayakkabısı ile de adını moda tarihinin öncüleri arasına yazdırdı.
Salvatore Ferragamo, Rainbow, 1938. Judy Garland için tasarlandı.
Hollywood ve 1930’lar İhtişamı
Kadınların ilham almak için film yıldızlarını izlediği bir dönemdi 1930’lar. Genel olarak Hollywood, özel olarak ise Greta Garbo, Marlene Dietrich ve Bette Davis, ilk kez soylulardan gelmeyen stil ikonları oldu. Dünya üzerindeki pek çok kadın stillerini onlarınkine benzetmeye çalıştı. Ancak 1932’de bir filmin moda üzerinde ne kadar etkili olabileceğini kanıtlayan isim, Letty Lynton filminde başrol oynayan, Joan Crawford’du. Makyaj ve güzellik endüstrisinin yükselişi, az bir bütçe ile buna olanak tanıdığı için, süreci daha kolay hale getirdi.
Yaşanan buhranın, özellikle Amerika’da, moda üzerindeki etkisi tartışılmazdı. 1930’lardan önce satın almacılar Parisli tasarımların kopyalarını ele geçirip kendi ülkelerinde satıyorlardı. Ancak Büyük Buhran’la birlikte tüm bu iş alanları etkilendi ve bu şekilde yapılan ticaretten elde edilen gelirlerin %90’ının vergilendirilmesi gündeme geldi. Ancak buna da bir çözüm bulundu; gümrükten kıyafet kalıbı geçirmek serbestti. Artık binlerce dolarlık kıyafetlerin kalıpları ülkeye sokuluyor ve neredeyse elli dolarlık bir maliyetler üretilebiliyordu.
Aksesuarlar
Şapka, 1930’lar boyunca kilit aksesuar olmaya devam etti. Alnı kapatan, küçük tabak şeklindeki şapkalar revaçtaydı. Bu dönemde kadınlar saçlarını toplamak için eşarplara başvurdu.
Naylonun 1938’de icat edilmesi, iç çamaşırında ve çorapta bir devrim niteliğindeydi. Artık çorapların sarkması söz konusu değildi. Kadınların bacakları şeffaf ve dayanıklı cazibeye emanetti.
Birçok kadın gün boyunca kısa eldivenler, akşam saatlerinde ise dirseklere kadar uzanan eldivenler giyiyordu. Ayakkabı veya el çantası ile uyumlu eldivenler şık görülüyordu.
Erkek Modası
Tıpkı kadın giyimi gibi erkek giyimi de 1930’larda ilham almak için bakışlarını filmlere çevirdi. Resmi etkinlikler ve iş için halen takım elbise giyilse de örgü kazaklar ve yuvarlak yaka gömlekler gibi rahat detaylar erkek stilinin içine sızmaya başladı. Öyle ki kravat artık bir zorunluluk olmaktan çıkmıştı.
Resmi giyim tabii ki ortadan kaybolmadı, hatta smokin popüler bir seçim olmaya devam etti. Köpek balığı derisi gibi sentetik kumaşlar popülerlik kazamaya başladı.
Erkek modasının üzerinde etkisi olan bir diğer etmen, açık havada yapılan fiziksel aktiviteler ve spordu. Popülerliği 1920’lerde yükselişe geçen tenis ve golf 1930’ların da gözde sporu olurken erkek kıyafetlerini bu sporların kodları incelikle şekillendirdi. Blazer ceketler, spor ceketler, pazen pantolonlar ve açık yakalı gömlekler, erkekler için, spordan ilham alınan popüler stillerdi.
Pantolon paçaları genişlemeye devam etti. Paça bitişleri manşetlerle belirginleştirildi. Erkekler arasında en popüler malzeme, tüvitti. Takım elbiselerde ceket kesimleri geniş, omuzlar vatkalı ve kollar gittikçe incelen formdaydı. Militer etkili trençkot ve bomber ceket, rahat giyim parçaları olarak trend kalmaya devam etti.
On yılın sonunda Avrupa II. Dünya Savaşı’na girdi ve Amerika halen çöküntünün etkilerini atlatamamıştı. 1930’lar kapanırken geniş, vatkalı omuzlar, dar beller ve kısa A-kesim eteklerden yaratılan stil 1940’ların erken döneminde de etkisini sürdürmek üzere halihazırda bekliyordu.