Modanın Tarihsel Evrimi: 20. Yüzyıla Giriş
Yazı Boyutu:
Sürekli bir gelişme, değişme ve başa dönme döngüsünde olan modanın referans aldığı dönemlere yakından bakış. Altıncı durağımız, Edward Dönemi ile I. Dünya Savaşı’nı kapsayan 20. yüzyıla giriş modası.
Moda, halihazırda popüler giyim stillerini işaret eder. Her zaman gelişir, değişir ve başa döner. Modadaki her stil ve trend mutlak bir zamandan veya dönemden geri çağırılır. O yüzdendir ki bu evrimin tarihi hakkında fikir sahibi olmak bir hayli önemli ve kıymetlidir.
Bir insan hakkında fikir edinirken onun stilini de öğrenirsiniz. İnsanlık tarihini okurken de modanın tarihine göz atmak kaçınılmazdır.
Bu yazı serisinde modanın referans olarak kullandığı dönemlere yakından bakacağız. Keyifli okumalar…
20. yüzyıla girerken moda ve stiller birbirini takip eden iki majör dönemin etkisi altında kaldı ve evrimleşti; Kral Edward Dönemi ve I. Dünya Savaşı.
1980’lerin Sonu-1914: Edward Dönemi Modası nam-ı diğer Yaldızlı Çağ
Edward modası, 1890’ların sonu ile 1914 veya Büyük Savaş (I. Dünya Savaşı) arasındaki dönemdeki giyim kuşam stillerine referans verir. Bu döneme aynı zamanda, İngiliz Kralı VII. Edward’ın hedonistik yaşam tarzından ilham alan kadın modasının yeni bir ihtişama ve şaşaaya bürünmesiyle, La Belle Epoque, Güzel Çağ ve Yaldızlı Çağ da denir.
Dönemin en belirleyici tasarım trendi, Viktoryen kum saatinin aksine, kadın sliüetlerinde S formu yaratan korseler ve S şeklindeki kıvrımlardır. S eğimli korseler kalçaları arkaya ve göğsü öne itmeye zorlar. Dönemin ideal kadın figürü, güvercin (dar ve çıkıntılı) göğüslü olgun kadındır.
Yirminci yüzyılın başında kadın modası büyük ölçüde bir statü meselesiydi. Kadınlar bu dönemde özel dikim elbiseler giyiyorlardı. İmkanı olanlar, ipek, saten veya şifon gibi gösterişli ve zarif kumaşlardan dikilmiş elbiseleri tercih ediyordu. Şeftali, lavanta ve güvercin mavisi gibi renkler popülerdi.
Kral VII. Edward
Oldukça etkileyici Kraliçe Victoria’nın 1901’de hayatını kaybetmesiyle oğlu Edward tahta geçti. 59 sene ile en uzun süre Galler Prensliği yapan Edward, ilgisinin büyük çoğunluğunu hesapsızca harcama yaptığı yaşam tarzına verdi. Rivayete göre, aralarında ünlü aktrisle Lillie Langtry ve Sarah Bernhardt’ın da olduğu, 55 farklı ilişkisi vardı.
Dönemin trend belirleyicileri, İngiliz kraliyet ailesi idi. İngiliz yüksek sosyetesi kültürel elitler olarak hüküm sürerken Edward’ın şatafatlı yaşamı davranışların ve modanın tonunu belirliyordu. Orta sınıf kadınlar elitlerden ilham alıyor ve ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını umuyorlardı.
Endüstri Devrimi’nin Kadın Modası Üzerindeki Etkisi
1890’ların sonları ile birlikte Endüstri Devrimi’nin getirdiği yeni teknolojiler, insanların yaşam şekillerini değiştirmeye başladı. Fabrikalaşma ile birlikte gelişen orta sınıf yeni bir refah düzeyinin belirlenmesinde etkili oldu.
Dikiş makineleri hazır giyim kıyafetlerin üretilmesine ve kadınların kendi kıyafetlerini daha kolay dikebilmesine olanak tanıdı.
Yeni orta sınıf içinde okuryazarlık oranının artması, kadınların bilgiye erişimlerini sağladı.
Daha önce kadınların çalışmaları konusunda sıkı yasaklar ve engeller varken daktilo, telefon ve telgrafın icadı ile kadınlar arasında iş bulma fırsatları yaygınlaştı.
Kadın iş gücünün çoğu uzun saatlerde düşük ücretle, kötü havalandırılmış fabrikalarda ve imalathanelerde çalışıyor olsa da yeni bir tip kadının doğuşu kaçınılmazdı. 1990’ların başındaki bu yeni kadın, siyasi ve toplumsal konularla alakalı, eğitimli ve bilgili idi.
Aktif ve dışa dönük bu eğitimli orta sınıf kadının karşısında ise Edward döneminin lüks ve hedonizmle yaratılmış kültür vardı.
Edward Dönemi Stil İkonları
Her moda çağının kendi arketipleri vardır. Edward döneminde trendleri belirleyenler, Gibson Girl ve Alice Roosevelt Longworth idi.
Gibson Girl, Charles Dana Gibson’un illüstrasyonlarında tasvir edilen isimsiz, hayal ürünü bir karakterdi ve 20 sene boyunca kadınlık idealinin belirleyicisi oldu.
Gibson Girl çizimleri zamanla daha fazla yayında yer alırken dönemin genç kadınlarını da tarz ve yaşayış olarak etkisi altına alıyordu.
Gibson Girl genç ve güçlü, eğlence seven ve yine de sofistike idi. Uzun boynu, heybetli göğsü ve kalçaları ve dar beliyle uzun ve sülün gibiydi. Yukardan toplanmış kabarık saçları ve aristokratik duruşu ile hemen her yerdeki genç kadınların ilham kaynağı oldu. Akıllı ve bağımsızdı, etkileyici ve zekiydi ancak siyasi veya toplumsal konularda tavrını belli etmezdi.
Gibson Girl ticari satış anlamında da bir talih kuşu gibiydi; yüzü ve vücudu tepsilere, yastık kılıflarına ve küllüklere basılıyordu.
Alice Roosevelt Longworth, Theodore Roosevelt’in en büyük kızıydı ve ABD’de yüksek profilli bir toplumsal figürdü. Güzel ve açık sözlü Alice erkeklerle otomobile biniyor, sigara içiyor ve evcil bir yılan besliyordu. Gözlerinin griye çalan açık mavi rengi için ‘Alice Blue Gown’ şarkısı bestelendi.
Yeni Bir Yüzyıl, Eteklerde ve Elbiselerde Yeni Moda Trendleri
Yüzyılın değişmesiyle birlikte kıyafetlerin tasarım trendleri de değişti. Bir önceki yüzyılın kabarık etekleri ve ağır kumaşları yerini hiç bitmeyecek bir yaz mevsiminde gibi hissettiren ve hareketli yaşam şekline uyum sağlayabilen hafif kumaşlara bıraktı.
İki parça elbiseler popülerlik kazandı. Etekler kalçada daralıyor ve uçlarda, trompet veya lale formunda, dalgalanıyordu. Etek uçlarına kumaşla ve dantelle fırfırlar işleniyordu.
Etek boyu yeri süpürecek derecede uzun ve bazen mütevazı biçimde daha kısaydı. Çalışan kadınlar üniforma ya da iş kıyafeti giymiyorlarsa, genellikle iki parçalı kıyafetleri tercih ediyorlardı. Çay partileri ve yemekler için ise dantelli elbiseler ve daha derin yakalı gece kıyafetleri giyiliyordu.
İlk kez 1880’lerde lanse edilen iyi kesim ceketler popülerliklerini artırdı ve 1900’lerle birlikte terzi ustalığında dikilmiş takımlar yaygınlaştı.
1920’de ise, kadınların uzun adımlar atmasını zorlaştıran, alt tarafı dar etekler lanse edildi.
Edward Dönemi Bluzleri ve Korseleri
Dönemin üst giyim parçaların en belirgin özelliği, dantel ve boncuk işlemeleri, ve fırfır şeritleriyle zenginleştirilmiş görünümlerdi.
Korseler göğüsü bölmüyor, şişkin bir görünüm yaratması için önden kabarık bluzlarla birlikte giyiliyordu. Yakalar hafif kumaşlarla veya dantelle yükseltiliyordu.
Erken Edward döneminde kollar üstten sıkı alta doğru geniş ve bilekte yine dar olacak şekilde tasarlanıyordu. 1905’lere gelindiğinde ise bileklerdeki darlık tamamen ortadan kalktı ve geniş, dökümlü görünümler yaygınlaştı.
Edward Dönemi Aksesuarları
1800’lerin sonundaki bağcıklı botlar Edward döneminde de yaygındı. En iyi ayakkabılar fok derisinden yapılıyordu ve oldukça dayanıklı ve su geçirmezlerdi. Daha uygun fiyatlı olanlarsa Fas derisinden üretiliyordu; kaba ve ağırlardı.
Geniş siperlikli şapkalar tüylerle süsleniyor ve zaman zaman bu tüyler siperlikleri örtecek denli fazla kullanılıyordu. 1911’de şapkalar küçülse de çok fazla tüy kullanımından vazgeçilmedi.
Gibson modeli kabarık saçlar, kuş tüyü ile süslenmiş büyük şapkalarla daha gösterişli hale geliyordu. Pikniklerin en popüler aksesuarı ise şemsiyelerdi.
Paul Poiret: Edward Döneminin Etkileyici Moda Tasarımcısı
Bu noktada ayrı bir başlık açmakta fayda var zira Edward dönemi kadın modasının en etkileyici tasarımcısı Paul Poiret, modern giyim formlarının ve tasarımlarının yaratıcısıydı. Kıyafetlerini tasarlarken klasisizm, oryantalizm ve Art Nouveau gibi sanat akımlarından ilham aldı. Poiret’in konforlu stilleri kadınları korselerin sınırlayıcılığından çıkararak özgürleştirdi. Poiret, etki yaratmak için drapeye başvurdu.
Oryantalist tarzı Avrupa’ya sevdiren Paul Poiret, ilk kadın pantolonu, ilk imzalı parfüm ve daha birçok yenilikle adını moda tarihine yazdı. 1900’lü yılların başında modern yüzyılın en ünlü ‘couture’ terzisi olan Poiret, bugünkü moda tasarımının başlangıcı olarak kabul ediliyor.
1908’de düz kesim, hatsız elbisesini lanse etti. Kadınlar S korseler yerine daha düz korseleri ve sutyenleri tercih etmeye başladı. 1910’da Paris’te gerçekleştirilen Şehrazat bale gösterisinin ardından oryantal stili popüler oldu. Canlı renklerdeki boncuk işlemeli harem kıyafetlerinden ilham alan egzotik moda konseptleri belirdi. Edward döneminin sonlarına yakın, abajur tunikler moda oldu.
Ancak I. Dünya Savaşı, savaş ekonomisinin kumaş ve deriye olan erişimi kısıtlaması ile, tüm bu abartılı trendlere bir son verdi ve savaşın yoksunluğunun dikte ettiği daha sade ve süssüz stiller ortaya çıktı.
1914-1920: I. Dünya Savaşı Boyunca Kadın Modası
1914-1920 arası dönemde kadın modası I. Dünya Savaşı kadar kadınların oy hakkı hareketinden yoğun olarak etkilendi. Her ne kadar giyim kuşam zaman zaman Edward dönemine referans verse de Kral VII. Edward’ın 1910’daki ölümüyle bir şeylerin değişmeye başladığı oldukça açıktı.
I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden hemen önce moda oryantalizm etkisinde yumuşak drapeler ve gösterişli desenlele yepyeni bir görünüme bürünmüştü. Rus köylülerin giydiği kıyafetler kalça uzunluğundaki tuniklerle kendini gösterdi ve bu stil savaş dönemine kadar etkisini sürdürdü.
1914 ile birlikte kadın kıyafetleri Edward dönemi ile kazandıkları keskin ve iyi işçilikli çizgileri kaybetti; ilk büyük moda dahisi Paul Poiret’in stilinin izleri, daha rahat kesimlere duyulan ihtiyaçla silinmeye başladı. Orta derecede geniş etekler ve kalça hizasında ceketlerle, giysiler olabildiğince basit olma eğilimindeydi.
I. Dünya Savaşı ve Kadınlar
Savaştan önce, moda dünyasına yön veren yer Paris’in ta kendisiydi. Ancak savaş kısıtlamaları ve Amerika ile Avrupa arasındaki iletişimin kopması nedeniyle New York, feminenliği ve pratikliği buluşturan yeni tasarım temelleri ile bir moda lideri olarak belirdi.
Erkekler savaşa gittiği için çalıştıkları pozisyonlara kadınlar yerleşti. Önceleri ev içindeki işleri halletmekle mükellef kadınlar ve kızlar fabrikalarda iş buldu, yönetici pozisyonlarına yükseldi ve şoför, hemşire ve çiftçi gibi titreler edindi. Kızıl Haç gibi organizasyonlarda gönüllü oldular ve orduya katıldılar. Kadınları içine çeken bu özgürlükçü ve kendine güvenli yeni imaj ile geleneksel cinsiyet rollerinden uzaklaşılmaya başlandı. Kadınlar artık otomobil kullanıyor ve oy kullanma hakkı talep ediyordu. Kadınlar için uzun pantolonların popülerleşmesi, haute couture veya günlük moda tarafından değil, çoğunlukla erkeklerden ödünç alınan kadın iş kıyafetleri tarafından başladı.
Birçok iş kolu pantolon dahil üniforma giymeyi gerektiriyordu. Askeri görünüm moda tasarımının içine sızdı ve militer stilde tunik ceketler, kemerler ve apoletler görünürlük kazandı. I. Dünya Savaşı boyunca insanlar daha sade bir yaşam tarzı benimsedi. Kadınlar daha az mücevher taktı ve Edward döneminin savurgan giyim tarzı bir kenara bırakıldı.
Kadınlar yeni pozisyonları için giyinirken cinsiyetlerin dikte ettiği kıyafet kodları da esnetildi. Etekler daha kısa, renkler daha donuk oldu.
I. Dünya Savaşı Dönemi Kıyafetleriyle Tanışma
1914 güçlü bir Edward dönemi etkisiyle başladı. Kadınlar göğüs kısmı dantellerle kabartılmış gömlekler ve ayaklarının üzerine kadar düşen uzun, dar etekler giyiyordu. Paul Poiret tarafından tanıtılan, Rus köylüsü stilinden ilhamla tasarlanan tunik, savaş dönemi ile birlikte militer stille harmanlandı.
Jeanne Paquin, moda dünyasında uluslararası ün kazanan ilk kadın, daha aktif bir yaşam süren yeni kadın için kıyafetler tasarladı. Diz hizasında daraldığı için kadınların yürümesini zorlaştıran eteklere pile ekleyerek hareket etmeyi mümkün hale getirdi. Tasarımları, iyi terzilik ve feminen drapelerin buluşması gibiydi.
1914 ilkbaharı ‘savaş krolini’ adı verilen yeni bir trendi de beraberinde getirdi. Çan şeklindeki bir eteğin üzerine daha geniş bir üst-etek giyilmesi ile yaratılan bu stilde düşük omuzlar ve geniş yakalar ön plandaydı. Ancak çok fazla kumaş kullanılmasını gerektiren bu kıyafet, savaş dönemi boyunca savurganlık olarak eleştirildi.
1911-1918 Arasında Defileler
1911 ile birlikte yeni fenomen moda defileleriydi. Önceleri tasarımcılar yeni stil, kesim ve kumaş kombinasyonları yaratmak için müşterileri ile bire bir ilişki kuruyordu. Paul Poiret’in hayır etkinliklerinde, tiyatrolarda ve Avrupa’daki mağazalarda sergilediği defileler ile yeni bir dönem başladı. Daha sonra diğer tüm modacılar bu akımın peşinden gitti.
Savaş döneminde ise defileler fon bulmak adına organize edildi. 1914’te, Vogue editörü Edna Woolman Chase, New Yorklu tasarımcıların çalışmalarını sergileyebilecekleri bir defile düzenledi.
Bir Klasiğin Doğuşu: Trençkot
Trençkot, askeri kıyafetlerden sivil kıyafetlere geçiş sayesinde ortaya çıktı ve genellikle haki renkteydi. Yeni stiller ve kumaşlar, her hava koşulunda giyilebilecek montlar için de ilham kaynağı oldu. Londra’da, Burberry patentli nefes alan ve su geçirmeyen yeni bir kumaş olan gabardin, askeri kullanım için onay aldı. Bu yeni militer stildeki montun yakaları genişti, sırt kısmında bir kat daha kumaş vardı ve kemerliydi. Trençkot, takip eden 100 yıl boyunca hem erkek hem de kadın modası için vazgeçilmez bir parça oldu.
Savaş Dönemi ve Spor Giyim
Sosyal yaşamda aktif olan kadınlar araba kullanırken, bisiklete binerken, golf oynarken, yürüyüşe giderken, paten kayarken ve yüzmeye giderken farklı farklı ve spor kıyafetler giyiyorlardı. Kadınların benimsediği daha aktif yaşam şekli ile cinsiyetlere tanımlı kıyafetler de rahatladı ve bugün spor giyim olarak tabir ettiğimiz stiller doğdu.
Kayak, örneğin, pratik bir aktiviteden popüler bir spora dönüştü. Kayak gibi diğer birçok spor için uygun olmayan uzun etekler yerine kadınlar golf pantolonlarının üzerine kısa, diz hizasında etekler giymeye başladı.
Burberry her hava durumu ile uyumlu gabardin kumaşın rüzgarda ve karda da koruyuculuk sağlamasından hareketle yeni pantolon ve ceketler üretti.
Mayolar da daha az gösterişli ve fakat gerçekten yüzebilmeyi sağlayacak şekilde tasarlandı. Kadınlara suyun içinde büyük özgürlük tanıyan tek parça mayolar bu dönemde doğdu.
Modern Sütyenin Doğuşu
Kadınların iç çamaşırlarında kilit rol oynayan gelişme de bu dönemde yaşandı; New York sosyetesine ilk kez tanıtılan Mary Phelps Jacob, Caresse Crosby adı ile, ilk modern sutyeni tasarladı. Önceleri göğüsler korseler aracılığı ile toplanıyordu; bu yeni tasarım oldukça yumuşak ve kalıpsızdı ve omuz askılarından destek alıyordu.
Korseler asla tamamen terk edilmediyse de daha konforlu olacak şekilde yeniden tasarlandılar. Duruşu düzenlemeye yardımcı Spirella korseler, kişilerin ölçüleri alınarak özel olarak üretiliyordu.
Saçlar ve Şapkalar
Dönem süresince saçlar hafifçe dalgalandırılıyor ve arkaya veya tepeye taranıyordu. Hafif yandan ayrılan dalgalı saçlar kısa kesimlerin vazgeçilmeziydi. Savaş boyunca kadınlar saçlarına daha da kısa kestirmeye başladı. 1920’lerde ise yatay takılan saç bantları çok popüler oldu. Günümüzde hala çok tercih edilen bob saç kesimi de 20’lerde kadınlar arasında çok popülerdi.
Öncenin geniş siperlikli şapkaları yerini daha küçük modellere bıraktı. Dekoratif amaçlı olarak yapay çiçekler kullanılıyordu. Militarizm burada da etkisini hissettirdi; asimetrik şekilde takılan kepler çok popülerdi.
I. Dünya Savaşı’nın Moda ve Kültür Üzerindeki Etkisi
Zorlu savaş yılları 1918 grip salgınının yıkıcı etkileri ile birleşince adeta tüm dünyayı dizlerinin üzerine çöktürdü. Ateşkesin ardından yaraları sarmak oldukça zordu.
Özgürlük ve gözlerin açılması birleşince yeni bir duygu, yeni tür bir kültür yarattı; anı yaşayan, kimseye aldırış etmeyen bu topluluk 20’lerin kükremesini ve belirgin görünümü, sesi ve modası ile Caz Çağı’nın doğmasını sağladı.