Türk Moda Tasarımcıları: Mehtap Elaidi
Yazı Boyutu:
Sürdürülebilir modanın izinde zarif tasarımlarıyla Mehtap Elaidi’yle markası ve yaratım süreçlerini konuşuyoruz.
Tasarımlarında kendi zarif imzasını gösteren, dokulardan kalıplara en ince detaylarda da öne çıkmayı başaran Mehtap Elaidi, her koleksiyonunda hayran kitlesine de artırıyor. Tasarımlarındaysa sadece zarafet değil, aynı zamanda güçlü bir karakter de hissediliyor. Kadınlara hem şıklığı hem de rahatlığı sunan parçalar yaratırken, kendi stil anlayışını da her bir tasarımında ustalıkla yansıtan Mehtap Elaidi, moda dünyasına bakış açısını, ona ilham veren unsurları ve yaratıcı süreçlerini bizler için anlattı.
Sizin moda dünyasındaki hikayeniz nasıl başladı?
Benim hikayem biraz geç başladı aslında. Ben Mehtap Elaidi markasını kurduğumda 36 yaşındaydım, arkamda bir kariyer bıraktım. Geç kalmış bir çocukluk hayalinin cahil cesaretiyle başlatıldığı bir hikayeydi. İşi açtığımda sektör hakkında hiçbir bilgim yoktu. İlk iki sene bir model makineci ve bir modelistimle birlikte çalışarak öğrendim bir çok şeyi. İlk bulabildiğim 3 top kumaşla da maceram başladı.
Markanızı birkaç kelime ile ifade etmenizi istesek…
Müdanasız, zamansız, deneysel.
Tasarım yapmayı başka bir ‘şey’e benzetseydiniz bu ne olurdu?
Hayat diyebilirim.
Koleksiyon yaratım sürecinde nelerden besleniyorsunuz?
Yaşadıklarım, aile hikayelerim, okuduklarım, biriktirdiklerimden besleniyorum.
{241169}
Modada sizi en çok etkileyen isimler veya akımlar nelerdi?
Ben her koleksiyonunda imzasını tutarak farklı koleksiyonlar yaratabilen tasarımcıları çok beğeniyorum. Maison Margiela, Antonio Marras, La DoubleJ gibi.
Koleksiyonunuzu oluştururken izlediğiniz kriterler ve bağlı kaldığınız prensipler var mı?
Biz bir tema etrafında koleksiyon kurgulamayı seven bir markayız. Trendlere bağlı kalmadan ama farkında olarak, tasarım detaylarıyla zenginleştirilmiş giyilebilir olmasına özen gösterdiğimiz koleksiyonlar hazırlıyoruz.
Kullanmayı en çok sevdiğiniz malzemeler ve renkler neler?
Bizim için beyaz ve siyah poplin olmazsa olmazlarımız. Onun haricinde koleksiyonun da kendi özelliklerini göz önünde tutarak pamuklu kumaşlar, ham ipek şantuklar ve sürdürülebilir elyaflarla hazırlanmış kumaşlar kullanmaya gayret ediyoruz.
Gelecek projeleriniz ve markanız için hedefleriniz nelerdir? Yeni koleksiyonlarınızda bizi neler bekliyor?
Ekim gibi Bebek’te ikinci mağazamızı açıyoruz. Bundan sonraki süreçte New York ve Paris gibi toptan satış noktalarımıza bir Avrupa şehrini daha ekliyor olacağız. Sonrasında da toptan satış noktalarımızın arttırılması ile birlikte yurtdışında da bir mağaza açmak için çalışmalarımızı başlattık.
Sizce her kadının dolabında olması gereken parça nedir?
Beyaz gömlek…
Geçmişten bugüne moda sektöründe yaşanan değişimlere nasıl ayak uydurdunuz? Bu süreçte nasıl bir strateji izlediniz?
Sanıyorum çok köşeleri olan bir marka olmadık her zaman. Şartların gerektirdiğini düşündüğümüz noktada kimliğimizden ödün vermeden adapte olmaya çalıştık ve hala da çalışıyoruz.
Moda dünyasında gelecekte görmek istediğiniz değişiklikler neler? Sizce moda sektörü hangi yöne doğru evriliyor?
Moda dünyasında özgün tasarım ve kaliteli ürünlerle sürdürülebilirliğin farklı yüzlerinin de tanımlanacağı, daha bilinçli bir üretim ve tüketim sürecinin yerleşeceği bir dönemin oturması hoş olurdu bence. Moda sektörü enteresan bir yere evriliyor aslında. Bir yandan sosyal medya sayesinde modanın daha liberal bir hal aldığını düşünürken aynı sosyal medyanın büyük markalar tarafından domine edilmesi ile çok kuvvetli bir rekabet düzeninin içinde var olmaya çalıştığımızı fark ediyorum. Sanıyorum herkes kendi markasının dinamiklerine göre kendi özgün stratejisini belirlemek ve gerçekleştirmek durumunda. Bu da bir çeşit tasarım aslında.
İdeal bir moda haftası kurgulasanız bu nasıl bir organizasyon olurdu?
Moda haftasının şehrin farklı ortamlarına yayıldığı, herkesin kendi stratejisine göre marka varlığını gösterebileceği platformların varlığında bir moda haftası olmasını isterdim.
Yeni nesil moda tasarımcılarına ve genç girişimcilere ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz?
Markalarına kendi kimliklerini akıtmalarını tavsiye ederdim çünkü özgün olmanın birinci şartı buradan geçiyor. Onun haricinde çok iyi bir iş planı yapmalarını ve ilk başta mutlaka başka yerlerde çalışarak sektörün dinamiklerini öğrenmelerini tavsiye ederdim. Bir de bunun bir iş olduğunun bilincinde olarak kendilerini gerekli bilgilerle donatmalarını tavsiye edebilirim.