preloader

Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

17.10.2024
Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

Yazı Boyutu:

Zamanı ustalıkla yönetenlerin ve her anına değer katanların hikayeleri her zaman ilgimizi çeker. Bu kez, “Benim Zamanım” projesi kapsamında, dijital sanatçı Ecem Dilan Köse’nin ilham verici yolculuğuna ışık tutuyoruz. Sanatı ve ortaya koyduğu eserleriyle adını duyuran Ecem Dilan Köse’nin, etkileyici kariyer yolculuğunu ve başarılarının ardındaki sırları OGGUSTO olarak Saat&Saat ile birlikte sorduk.

Zamanın akışını sanatıyla şekillendiren ve dijital sanat dünyasında kendine özgü bir yer edinen Ecem Dilan Köse’nin yaratıcı dünyasına adım atıyoruz. İç mimarlık eğitiminden dijital sanata uzanan yolculuğunda, doğa, teknoloji ve insan arasındaki dengeyi sorgulayan ve bu sorgulamaları sanatına yansıtan Ecem Dilan Köse ile bu yaratıcı sürecin detaylarını ve sanata bakış açısını Saat&Saat ile keşfediyoruz.

Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse
Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

Kendinizden ve işlerinizden bahsedebilir misiniz?

1990 Ankara doğumluyum. İçmimarlık mezunuyum. Teknolojiyi araç olarak kullanan bir sanatçıyım. Dijital dünya ve organik dünya arasında bir köprü gibi konumluyorum kendimi. Doğa – teknoloji – İnsan üçgeninde işler yapıyorum. Teknolojinin hem bireysel hem toplumsal olarak pozitif ve negatif etkilerini gözetiyorum. Bunları sanat yoluyla söylemeye gayret ediyorum. Kullandığım araçların doğayla ne kadar örtüştüğünü fark ettiğimde onları sanat yoluyla gösteriyorum. Yeni gelişmeleri denemeyi seviyorum; yeniliklere hem konu olarak işlerimde yer vermeyi hem de yenilikleri metot olarak kullanmayı seviyorum.

Dijital Sanatla uğraşmaya nasıl başladınız?

Aslında hayatın akışı içerisinde kendiliğinden gelişti. Şimdi düşününce çok yumuşak bir geçiş olduğunu anlıyorum. İçmimarlıktan mezun olmuştum ve halihazırda dans ediyordum. Bu beni junior bir tasarımcıyken VJ’lik yapmaya yöneltti. VJ’lik yaparken kendi özgün videolarımı nasıl yapacağımı araştırdım. Bu beni elimdeki araçları; içmimarlıkta kullandığımız programlardan, lisedeki kodlama eğitimimden, hobim olan ebrudan bildiğim ne varsa her şeyi ortaya çıkardığım bir sürece soktu ve hepsi dijital sanat ile birleşti.

Çalışmalarınızda hangi bakış açılarını ön plana çıkarıyorsunuz?

Üzerine düşündüğüm şeyler, sorduğum sorular genellikle gelecek hayalleri ve yanında getirdiği kaygılar etrafında şekilleniyor. Bu yüzden çoğunlukla çalışma konularımı da çok yönlü işliyorum. Zihnimi, algılarımı sınırlandırmamaya çalışıyorum. Bütüncül bir yaklaşımım var. Sonuçta herhangi bir işimde insanlara bir şey işaret edeceksem bunun iyileştirici ve pozitif bir yöne doğru olmasına özen gösteriyorum.

Çalışmalarınızı hazırlarken ilham aldığınız noktalar nelerdir?

Doğa benim için temel bir ilham kaynağı, çoğu sanatçı bunu söyler. Sebebi de çok açıktır. Bizler doğaya aitiz. Bu aidiyeti işlerime yansıtmak sanki onunla bütünleşme arayışını telkin ediyor gibi.

Her dönem değişen hayatımın konularında, işlerimde de bu değişikliklerin yeri var. Yaşam deneyimi, zaman döngüleri ve mevsimler gibi değişken. Yaz geldiğinde kafamızdaki konular değişiyor, güneşle birlikte enerji geliyor. Kış geldiğinde ise zihnimiz soğuk, kar ve yağmurla beraber değişiyor. Bu süreçte daha fazla topraklanma, köklenme konuları gündeme gelebiliyor ya da dışa dönük olabiliyoruz. Kimi zaman geçmiş medeniyetlerle ilişkili konular ön plana çıkarken, kimi zaman gelecekteki yaşamlar üzerine odaklanabiliyoruz.

Dört mevsimli bir zihinde yaşadığım için, kendi yaşamımın konuları işlerimde de yer ediniyor. Böyle olunca çevremdeki arkadaşlarım, sanatçılar, dinlediğim müzikler, izlediğim filmler, bütün sanatçı arkadaşlarım hepsi ilham kaynağı. Yaşamın kendisi ilham kaynağı. Doğa da yaşamın evi gibi 🙂

Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

Dijital sanat, geleneksel sanattan yalnızca teknoloji kullanımıyla mı ayrılıyor? Kullandığınız araçlardaki değişiklikler, sanatınızın içeriğinde veya iletmek istediğiniz mesajlarda ne gibi farklılıklara yol açıyor?

Teknoloji benim zamanımın normali fakat ilerleme hızı benim yaşam hızımın da çok üstünde. Geleneksel sanat ile farkı belki de değişim hızındadır. Bu zamanın insanının idrak gücünün çok ötesinde bir hızdan ve yenilikten bahsediyorum. İşte farklılık burada, hızlı ve yeni olmasında. Geleneksel sanat öyle mi? Kaç nesil süre gelen bir tekrar var onda. Tabii bu hız ve değişim benim araçlarımı ve üretimimi de etkiliyor. Bu yüzden insanı bireysel ve toplumsal olarak sanat üretimimin içinde izlenmesi gereken bir konu olarak alıyorum. Hem ben de bu değişimin içindeyim. Ben etkileniyorum, işlerim nasıl etkilenmesin? Çok basitçe hayatımızın merkezinde olan sosyal medyanın birleştirici, ulaştırıcı gücünü seviyorum. Ama bunun yanında soruyorum, sosyal medyanın çok fazla olduğu bir hayatı seviyor muyum? Veya biliyorsunuz ki AI çok hızlı öğreniyor ve süper bir asistan. Bana bu kadar hızlı ve etkili yardım eden bu araç, negatif amaçlar güden kimilerine de yardım etmez mi?

Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

Yaratım sürecinde hangi adımları takip ediyorsunuz ve bu süreçte en çok hangi aşamayı seviyorsunuz?

Benim hayatımda değişik bir zaman senkronizasyonu var. Çoğunlukla gittiğim yerler, kafamdaki konular bir noktada ortaya çıkan bir işle bağlanıyor. Sürecin en sevdiğim kısmı fark etmediğim kısmı. Fark etmeden bir sonraki işe hazırlanıyorum ve işi yapma zamanına geldiğimde a ben son 3 aydır zaten bu hislerin/düşüncelerin /teknolojinin içindeydim diye fark ettiğim bir an oluyor.

Sonra kampa giriyorum. Bu kampın bir kısmı okuma ve araştırma ile geçiyor , bir kısmı denemek istediğim teknolojileri deneyerek geçiyor. Devamında bir sürü skecim oluyor. Skeçlerden sonra bir buhran yaşanıyor ama sonrası hep aydınlık 🙂

Dijital sanatın zaman ve mekân kavramlarıyla nasıl bir etkileşimi var? Zamanın ve mekânın işlerinizde oynadığı roller nelerdir?

Sanatı her sanatçı farklı sunar. Ben işlerim birer video olsa da onları mekansallaştırmayı seviyorum. Ambiyans içinde deneyimlemeyi seviyorum. O kadar temel yerlerden vereceğim ki bu cevabı ; ışık ve ses… Bir mekan içinde ışık ve ses frekansları belirli bir zamanda iken ‘şimdi’ yi tanımlıyor. Şimdi ise yakalayabildiğimiz en küçük konsantrasyon hali. Buraya odaklanmayı, burayı genişletmeyi seviyorum. Bu, ‘şimdi’ meselesinin derin deneyimine benim de ihtiyacım var. Hepimizin ihtiyacı var. Bu yüzden mekânsal işlerdeki yalnız birliktelik deneyimini yaratıyorum ki paylaşarak birbirimizi anlayabilelim.

Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

Zamanın akışı, izleyicinin sanatınızı deneyimlemesini nasıl etkiliyor? Zamanın akışını yavaşlatmak veya hızlandırmak sanatınızda nasıl bir rol oynuyor?

Ah kesinlikle. Bazı enstalasyonlarımda zamanı yavaşlatarak olmayan sabrımızdan bir küple sanata yer açmak oradan da birbirimize yaklaşmak amacı güdüyorum. Bir arada olmak, holistik ve bütüncül paylaşımlar aramakla ilgili. Benim çok dinamik bir yanım daha var tabii. Performanslarımda bu yanımı biraz daha oyuna sokuyorum. Hızlı , kuvvetli, korkusuz… Burada biraz daha zamanın hızlanması iyi oluyor. Sesler, ışık frekansları coşuyor. Aaa 15 dakika geçmiş bile diyorum performans esnasında. Daha yeni başlamıştık. Bunun da başka bir tadı var. İkisi arasında geziniyorum üretimlerimde. Sadece bir tarafta kalamıyorum. Performans, mekansallaşmış bir enstalasyon da dahil olmak üzere, ışık ve ses frekanslarıyla alımlayıcının bulunduğu anı tanımlar ve şekillendirir. Bazen hızlı, bazen yavaş akan bir zaman. Güzel bir oyun, nehir gibi, hayat gibi.

Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse
Benim Zamanım: Ecem Dilan Köse

Dijital sanat eserlerinizde mekânın sınırlarını nasıl belirliyorsunuz? Dijital ortamın sınırsızlığı sanatsal anlatımınızı nasıl şekillendiriyor?

Sorularda gördüğüm dijital sanat vurgusu benim içinden çıkmaya çalıştığım bir vurgu. Çünkü sanat sanattır. Dijital veya değil. Kullanılan metot üzerinden bir ayrım yapmamalıyız diye düşünüyorum. Öte yandan teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ve hayatımdaki yeri o kadar büyük ki yeni nesillere radyonun dijital gelmeyeceğini tahmin ediyorum. Analog ve dijital kelimelerinin zihinlerdeki ayrımının nesillere göre değişeceğini tahmin ediyorum. Ama haklısınız sadece ekran arkasından deneyimlenecek bazı bulut tabanları deneyimlerin sınırsızlığı mümkün. Hayal gücü ile sınırlı olması güzel 🙂 Yine de yukarıda bahsettiğim mekansallaştırma böyle bir mekansallaştırma değildi. Son 2 yılda ağırlıklı olarak yaptığım işler fiziksel olarak deneyimlenmesi üzerine mekan kurgusu yapılan işler. Immersive experience (kapsayıcı deneyim) diyebiliriz bunlara veya ekranın konulduğu yerin iş ile beraber anlam kazandığı deneyimler olabilir. İşlerimi bir mekana koyduğum zaman işin kendisi mekan ile beraber yeni bir işe dönüşüyor. Mekanı da yeniden yaratmış oluyor. Böyle bir mekansallaştırma benim daha çok hoşuma giden bir yöntem. Çünkü zaman geçtikçe, teknolojinin hızını gördükçe ve ben yaş aldıkça en kapsayıcı deneyimin hala ‘bulunmak’ deneyimi olduğunu hissediyorum. O yüzden işlerimin yanında, içinde , etrafında bulunma deneyimleri arıyorum.

Şu anda üzerinde çalıştığınız veya çalışmayı planladığınız işlerden bahsedebilir misiniz?

Yakın zamanda Troya Müzesi’nde Çanakkale Bienali kapsamında bir iş sergileyeceğim. Bu beni heyecanlandırıyor. Nemrut’tan sonra Çanakkale ruhumun deneyimlemek isteyeceği türden bir yolculuktu. Düşünüyorum Nemrut Kommagene Bienali’nde şimdiki insanın omurgasının teknolojiyle hem bozulduğunu hem de yeniden yapılandığını söylemiştim. Acaba burada ne söyleyeceğim. Arkeolojik çalışmalar gelecek insanıyla nasıl bir söylemde buluşacak ben de çok merak ediyorum ve bu kadar ağır bir konuyu dengelemek için dinamik bir performans hazırlığım da var. Biraz daha kompleks melodiler üzerine oturtmaya çalıştığım bir performans hazırlıyorum. Bu kez müzikleri de ben yapıyorum. Yazı bu müzikler üzerine çalışarak geçirdim diyebilirim. Bu performans kendi içimde bir şeyleri yıktığım belki de kendi güzel algımın sınırlarını genişletmek için kendimi içine soktuğum bir deneyimdir.

Benim Zamanım Diyenlerle Kısa Kısa

  • Sanatınızı üç kelimeyle tanımlayabilir misiniz?
    His, Teknoloji, Doğa
  • İmkânınız olsa tanışmak istediğiniz sanatçı kim olurdu?
    Neri Oxman
  • Tüm zamanların en önemli sanat eseri hangisidir?
    Bu cevaplaması zor belki de mümkün olmayan bir soru.
  • Evinizde hangi sanat eserinin olmasını isterdiniz?
    Anish Kapoor – Red to Blue (2016)
  • Hangi şehir size ilham veriyor?
    Şehir değil de daha çok kanyonlar, vadiler .. Ama illa bir şehir söylemem gerekirse Tokyo diyebilirim.
  • En son ziyaret ettiğiniz üç sergi hangileriydi?
    Afro Mingei – Mori Museum, Ho Tzu Nyen – MOT, Takashi Murakami – Kyoto City Museum
  • Sanatçı olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?
    Genetik mühendisi olabilirdim 🙂 ucundan döndüm.
  • Favori aksesuarınız?
    Elf kulaklıklarım ve Maurice Lacroix Saatim

*Bu içerik Saat&Saat iş birliğinde hazırlanmıştır.

İlayda Cemoğlu
İlayda Cemoğlu Tüm Yazıları