Türk Mücevher Tasarımcıları: Başak Baykal
Yazı Boyutu:
Tabiatın hazinelerini eşsiz birer mücevhere dönüştüren Başak Baykal ile markası ve mücevher dünyası üzerine sohbet ettik.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Kapalıçarşı’nın eski zanaatkâr kuyumcularından olan bir babanın kızıyım. Koç Üniversitesi işletme sonrasında Londra’da pazarlama üzerine yüksek lisans programını tamamlayıp ilaç sektöründe çalışmaya başladım ve 18 seneye yakın bir süre kurumsal dünyada farklı pozisyonlarda görev yaptım. Yoğun iş temposu ve artık bir şey üretemiyor olma hissiyatı ile kurumsal hayatın artık benim için sonlanması gerektiğine karar vermem 2017 sonunda oldu.
İstanbulluyum ama Londra’da yaşıyorum, fakat tasarımların üretildiği ve ailenin önemli kısmının hâlâ İstanbul’da olması sebebiyle bir ayağım her zaman İstanbul’da.
{25483}
Mücevherlere olan tutkunuzu ne zaman fark ettiniz?
Çocukluktan hatırladığım anılarım var; annem de mücevher severdi. Babamın getirdiği pırlantalı, lacivert safirli ihtişamlı setleri hatırlıyorum. Biraz daha büyüsem de hepsi benim olsun diye beklerdim. Gençlik yıllarımda, mücevher olmasa da aksesuar merakım devam etti; büyük iri küpeler severdim. Sonra yavaş yavaş altın ve pırlantalara geçiş dönemim başladı.
Markanızın kuruluş sürecini anlatır mısınız?
“Baba mesleğine farklı bir bakış açısı kazandırmak” kurumsal hayatımın son yıllarında aklıma düşmeye başlamıştı. Kuyumculuktan farklı olarak, biraz da eğitimim ve iş tecrübemden dolayı, mücevher markası yaratmak istiyordum. Fakat o zamanlarda ne zamanım vardı buna, ne de yeteri kadar farklı olduğuna inandığım bir fikrim vardı. Marka yaratmanın kendisi zaten çok zor, zaman ve sabır gerektiren bir süreç. Ama ürünün ne olduğu da çok önemli. Birbirine benzeyen markalardan daha çok, farklı bir çizgisi olan, insanların gördüğü zaman ayırt edebileceği bir çizgi hayal ediyordum, ama o çizginin ne olacağı hemen ortaya çıkmadı tabii ki.
2017 yılında sektörü bıraktıktan sonra da hemen başlamadı her şey. Bol bol araştırma, fikir alma, inceleme, marka analizleri derken, içime sinen ve “Tamamdır, başlıyor” dedirten fikir bana da pandemi zamanında geldi. Yoğun kurumsal hayatın içinden çıkınca en büyük lüksün acele etmeden üretebilmek için boş oturabilme olduğunu bu dönemde fark ettim zaten. Flora dünyasından gelen ilhamla ortaya çıkacak olan minik heykelsi mücevherler fikri böyle başladı. Arka plan çalışmaları, tasarımların elle tutulur hale gelmeleri, üretime girmek; bunları da düşünecek olursak, marka 2020 yılında kuruldu.
Koleksiyonlarınızdan biraz bahseder misiniz?
Koleksiyonlar hep birer çiçek üzerinden çıkıyor. Zor olan bir yolu seçtiğimin farkındayım; çiçek teması herkese hitap etmeyecektir, çoğu zaman niş kalacaktır. Ama aklımdaki farklılaşmış, lüks mücevher markası için zor olanı seçmek gerekiyordu belki de. İlk çıkış koleksiyonunda papatya, unutma beni, menekşe, mimoza gibi çiçekler vardı. Sonrasında yılbaşı zamanında kozalaklar bile girdi aileye. Başlangıçta çalışmayı en sevdiğim çiçeklere farklı bakışlar ekledim son dönemlerde.
Tüm koleksiyonlara baktığımda, sadece tek üretilmiş ve bir eşi daha olmayacak mücevherler de var. Belli ki ne kadar yeni koleksiyon çıkarsa çıksın, her zaman kendi yerine sahip olacak parçalar da var. Hep duyduğum bir geri bildirim, parçaların hepsi resimlerde ayrı görünüyor; ele alınca başka bir seviyeye taşınıyor, ama takıldığında tüm havası değişiyor.
Markanızı 3 kelimeyle anlatın desek?
Zamansız, romantik, lüks.
Hayatınızın sonuna kadar tek bir mücevher takmak zorunda olsanız neyi seçerdiniz?
Annemin bana evlenirken hediye ettiği antika elmas kesim tektaş yüzüğünü takardım.
Gelecekte mücevheri nerede görüyorsunuz?
Hayatın içinde lükse olan ilgi ve merak devam ettikçe, mücevher de varlığını sürdürecektir bence. Mücevher, taşıyana kendini muhteşem hissettiren bir şey. Birbirine benzeyen takıların içinde, gerçek anlamda “mücevher” olarak değerlendirebileceğimiz parçalara olan ilginin daha da artacağına inanıyorum. El zanaatkârlığı gittikçe azalıyor; babadan el alan ustaların el vereceği gençler artık bu işin gerektirdiği kadar sabır sahibi değiller. O nedenle tasarıma değer veren, özel parçalara sahip olmaktan hoşlanan insanlar için farklı mücevherlerin daha da değer kazanacağına inanıyorum.
Mücevheri en güzel taşıyan kadınlar sizce kim?
Bence mücevher her kadına yakışır. Kendine güvenen kadına daha çok yakışır. Ama mücevherin yalın stillerde daha kendini gösterdiğini düşünmüşümdür hep.
Çok sevdiğiniz birine hediye edeceğiniz mücevher hangisi olurdu?
Kasasında beklemeyeceğini bildiğim, her gün takacak kadar seveceği bir parçayı hediye etmek isterdim. Mücevherler kasaların karanlığında unutulmayacak kadar güzel şeyler çünkü.