Türk Mücevher Tasarımcıları: Esra Canikligil
Yazı Boyutu:
Esra Canikligil ile dikkat çeken mücevher tasarımlarını ve sektöre bakışını konuşuyoruz.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Profesyonel çalışmalarım mimarlık, görsel sanatlar ve mücevher tasarımı üzerine eklektik bir alana yayılıyor. Mesleğim olan iç mimarlık 1996 yılından başlayarak uzunca yıllar devam etti, bu süre zarfında mekân, mobilya, aydınlatma ve aksesuarlar dahil birçok tasarım ve üretim sürecine dahil oldum. Zanaat ve işçilik farkları, malzemenin dönüşümü, sanatsal çarpıcılık ve tüm bunların duygularımda yarattığı akis beni etkileyen kavramlardan.
Mücevherlere olan tutkunuzu ne zaman fark ettiniz?
Mücevherin bitmiş haline hayranlığım, onun bu üretim yolculuğuna olan ilgim ve merakım bende üretme isteğine dönüştü. Temelde tasarlamak, çizmek, modelini yapmak, zanaat tekniklerine hâkim olmayı öğrenerek geçecek bir sürecin içinde olmak benim için en besleyici alan.
{25483}
Markanızın kuruluş sürecini anlatır mısınız?
2016’da başladığım atölye usta çırak eğitiminden metal işleme, sadekarlık, mum modelleme ve sıcak mücevher minesi eğitimleri aldım. 2107’de kendi atölyemi kurdum, 2019’da çağdaş mücevher koleksiyonum ‘Arche’ oluştu, Arche koleksiyonu kavramsal temadan yola çıkıp hazırlandı, Yunanistan ve Belçika’da sergilere kabul edildi.
Sonrasında malum pandemi sürecinde bütün galeriler sergiler kapandığı için ben de günlük takılabilir minik takılar yapmaya karar verdim ve ilk koleksiyonlarım ortaya çıktı.
2021 sonlarına geldiğimizde markamı tam anlamıyla kurmuş oldum. Şu anda sekizinci koleksiyonumu bitirmiş bulunuyorum. Bugün Esra Canikligil markası Beymen’den Wolf&Badger markalarına, Milano Moda Haftası’ndan Sabancı Müzesi’ne kadar birçok platformda tanınan ve tüketicisiyle buluşan bir marka halini aldı.
Markanızı 3 kelimeyle anlatın desek?
Neşeli, heyecanlı ve meraklı denebilir.
Her üretim sürecinin içinde keyifle ve zamanı fark etmeden kendiliğinden akıp giden ve bazen de çizimler, tasarımlarla ortaya çıkan formlar var. Bu da markamı meraklı, heyecanlı ve neşeli kılıyor.
Parçaların ilişkisel olmasını çok önemsiyorum. Çünkü bazı etkilendiğim kavramlar arasında görünmeyen, dokunamadığımız, duymadığımız daha ruhsal temalar da var. Onların dışa vurumunu yapmaya çalıştığım zamanlar da oluyor.
Zamansız ve sürdürülebilir de eklemek isteyeceğim kelimelerden aslında. Zira ürünlerin ana malzemesi gümüş aynı şekilde geri dönüştürülmüş gümüşler de kullanıyorum. Sonraki nesillere kalabilir, üstündeki renkler, kaplamalar küçük tamirler yapılarak sürdürülebilir olduğunu düşünüyorum.
Koleksiyonlarınızı hazırlarken nelerden ilham alıyorsunuz?
Aslında ilişki kurduğum her kavram, her nesne ilham oluyor bana. Bu bir insan da olabilir bir duygu da. Gördüğüm, dokunduğum, tattığım bir form da… Yani “Beni etkileyen, ilişki kurduğum; formunun duygusunun, renginin, ruhuma dokunduğu her nesne ya da his” şeklinde özetleyebilirim.
Hayatınızın sonuna kadar tek bir mücevher takmak zorunda olsanız neyi seçerdiniz?
Aslında seçmek neredeyse imkânsız. Zira her mücevher kendi dünyasını yansıtır. Bir yüzük sadece bir yüzük değil, en işlevsel uzvumuzu süsleyen bir ifadedir. Bir küpe öte yandan bize bakanların ilk fark edeceği mücevherdir. Diğer insanlara karşı üzerimize giydiğimiz en ön plandaki ifademizdir. Bu açıdan bakınca tek bir mücevher seçemeyebilirim.
Kendi koleksiyonumdan seçecek olursam eğer kesinlikle Dragon derim. Bu figürün fantastik oluşu, “Dragon bir mit mi yoksa gerçekten antik bir varlık mıydı?” sorularına net cevaplar bulunamaması beni hep heyecanlandırıyor. Hissettirdiği duygular arasında güç, cesaret ve dönüştürücü bir etkisinin olması sebebiyle Dragon kolye ve küpeyi hayatım boyunca takardım.
{25326}
Gelecekte mücevheri nerede görüyorsunuz?
Elmaslar, pırlantalar, zümrütler, yakutlar bir noktada günlük kullanımı dar olan kasa mücevherleriyken 90’ların sonu ve 2000’lerin başında pop kültürünün de etkisiyle daha günlük kullanıma yönelik takılar olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi de bence artık mücevherler moda parçalarına dönüşüm sürecinde. Her zaman geçmişten ilham alınıyor; bu asla yadsınamaz. 3D teknolojisi üretimi çok kolaylaştırdı. Belki yakın gelecekte herkes kendi takısını yapacak. Bir de sosyal medyanın da etkisiyle son 10 yıldır küpeler inanılmaz ön planda. Çünkü selfieler ile birlikte en çok kullanılan ve görünen parçalar küpeler oldu. Fakat bence önümüzdeki yıllarda daha büyük moda parçalarını görmek zor değil. Yani mücevherin aksesuar olmaktan çıkarak moda üretim zincirinin bir halkası olacağını öngörüyorum.
Teknolojinin de gelişmesiyle giyilebilir mücevherleri görebiliriz gelecekte. Aynı zamanda madenlerin azalmasıyla alternatif materyallere de yönelimin artacağını düşünüyorum. Günün sonunda herkes Global lüks marka mücevherlerini takmak isteyebilir ancak benzersiz parçalar tüm zamanların favorisidir. Bu minvalde satın alınan mücevher, kişiye benzersizliği ile anlamlı bir duygu katacaktır. Zamansızlık mücevherin geleceğinde bir kilit taşı. Zira biricik bir parçanın nesilden nesle aktarılabilecek bir anıt objeye dönüşmesinin kuralı da bu.
Son olarak bence mücevher her zaman kendini ifade etmenin, dışavurumun bir parçası olarak her zaman var olmaya devam edecek.
Mücevheri en güzel taşıyan kadınlar sizce kim?
Mücevher bence çok kişisel bir seçim. Kendi gibi olan her kadın aslında mücevheri en güzel taşıyandır.
Mücevher-insan arası iletişim bir sinerjiye dönüşerek yepyeni bir ifade yaratır. Artık o bir duruştur, bir beyandır. Kişilik, fikir, ruh ve hisler birleşip vurucu bir söz gibi göğsümüze konar, bunun adına da broş deriz. Ben işte o benzersiz ifadeyi yaratmak için insanlara bir kanal açmaya çalışıyorum. O yüzden mücevherleri en iyi taşıyan kadınlar bir mücevheri bu gözle gören ve hassasiyetle seçen, taşıyan kadınlardır.
Çok sevdiğinizi birine hediye edeceğiniz mücevher hangisi olurdu?
Son koleksiyonumdaki Artichoke en sevdiğim seri oldu; düşünsenize bir kalbi var! İçinde kalbi olan küçücük bir form ve hediye olarak da muhteşem bir seçenek.