Gelecekte Var Olmak ya da Olmamak
Yazı Boyutu:
Gelecekte var olmak için Kişisel Dönüşüm perspektifindeki sosyal disiplinleri yazar Aret Vartanyan anlatıyor…
Aret Vartanyan
Şu anda nefes alan bizler, insanlık evriminin en keskin geçişlerinden birisine tanıklık ediyoruz. Teknolojideki gelişimin hızlanması, bireysel, kurumsal ve sosyal alanda tüm alt başlıklarda aşktan kariyere, sağlıktan inanç sistemlerine, iş dünyasından ekonomilere köklü bir dönüşümü getirmekle kalmıyor varoluşumuz sürdürebilmek için zorunlu kılıyor.
Yapay zekâ, robotlar, genetik bilimi, çipler… Geleceğin magazinsel yaklaşımlarını bir kenara bırakıp sizlerle geleceğin dünyasında sıklıkla konuşmaya devam edeceğimiz temel olgu ve yaklaşımların önde gelenlerini paylaşıyorum. Burada bahsi geçen başlıklar ve kısa özetler elbetteki felsefeyi, inanç sistemlerini, psikoloji, antropoloji, sosyoloji gibi sosyal disiplinlerle ilişkiyi anlatmak için yetersizliğinin farkında olup, onlarca kitabın, saatlerce sürecek seminerlerin bile yeterli olamayacağı bir derinliktedir.
Buradaki amacımız iyi ya da kötü demeden, önümüzde duran ve birçoğumuz için ürkütücü bile görünebilecek kavramlara dikkat çekmek, kısacık özetlerini paylaşmak. İyi ya da kötü demeden, ki mutlak doğru yok referans noktası değiştiğinde her şey değişiyor – başımızı deve kuşu gibi kuma gömmek yerine olanı görebilmek ve anlamlandırmak için ilk adımları atabilmek. Bugün benim annem babam sosyal mecraları kullanabiliyor ancak biz o yaşlara geldiğimizde şayet değişime adaptasyonu sağlayamazsak onlar kadar şanslı olamayacak tam bir tecrit sürecini yaşıyor olacağız.
Başlıklara geçmeden önce Kişisel Dönüşüm perspektifinde benim temel önermemi paylaşmak istiyorum. Neler değişirse değişsin, ne olursa olsun gelecekte var olmak istiyorsak şu iki kavramı yaşamlarımızda gerçek kılmak zorundayız. Samimiyet ve gerçek olmak. Bundan sonrasında sahte olan hiçbir şeyin sürdürülebilirliği söz konusu değil. Pandemi süreci bir uyarı zili. İlişkilerden şirketlere, siyasetten sosyal gruplara kağıttan evlerin çöküşüne tanık oluyoruz. Bu dönem enseyi karartmadan, karamsarlaşmadan her insanın niye yaşadığını, neden var olduğunu sorgulama ve kendi gerçeğini samimiyetle masaya koyma dönemi.
Yarın değil, şimdi… Yarın çok geç olacak.
Transhümanizm
Transhümanizm; yaşamın, bilim ve teknolojinin desteğiyle mevcut insan formu ve kısıtlamalarının ötesine geçerek insan ve toplumun en üst seviyeye ulaşmasını sağlayacak felsefeler bütünüdür. İnsan duramaz ve durmadı. Ateşi bulduğunda durmadı, barutu ateşlediğinde yeter demedi.
Önümüzdeki 50 yıl içinde bilim ve teknoloji üstün insan posthuman projesini hayata geçirmiş olacak. İnsan üstü akıl, sağlık, yetkinlik ve zeka. Sonraki 50 yılda bildiğimiz insan ve insanlığı varoluşun tekamülünde miadını dolduracak. İlerleyen başlıklarda değineceğim gibi insanın hedefe koyduğu sıradaki büyük hedef ölümsüzlük. Ölümlü insan önermesi yavaş yavaş sona ererken tüm mitler, insan eliyle yaratılmış ve üretilmiş olan hurafeler yaşamdan çekilmeye yüz tutmaktadırlar.
Transhümanizm, insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi arzu edilmeyen veya gereksiz görülen yönlerinin ortadan kaldırılması amacıyla teknoloji ve bilimden faydalanılması gerektiğini öne süren uluslararası bir entelektüel ve kültürel hareket olarak her geçen gün gücünü artırıyor.
Yalnızca eğitim ve kültür yoluyla değil, aynı zamanda teknolojik yollarla da kendini geliştirmeye odaklanmak çerçevesinde dört ana kulvar karşımıza çıkıyor:
-
İnsan üstü yaşam süresi ve nihayetinde ölümsüz insan
-
İnsan üstü zeka
-
İnsan üstü sağlık kalitesi
-
İnsan üstü yetkinlik
{772783}
Transhümanizmin en güçlü aracı hiç kuşku yok ki teknolojidir. Teknoloji evrimin bir sonucu olarak kabul edilir ve teknolojik sonuçlar şimdilik insanın teknolojiyi nasıl kullandığına bağlıdır. Yapay zekanın bizim yaşam ömrümüzde kendi özgür iradesine sahiplik edeceğini göreceğimiz aşikardır.
Bugün Nanoteknoloji – Biyoteknoloji – Bilgi Teknolojisi – Bilişsel Bilim teknolojinin öne çıkan başlıkları olup, insan makine yakınlaşması insan ile makinenin bütünleşmesine doğru yol almaktadır. Allah korkusu çevremizde kimse olmasa bile doğru bildiğimizi yapmamız için bize bir neden iken, şimdi kameralar, cihazlar, çipler bu korkunun bir benzerini yaşamlarımıza sokmuştur bile.
Posthümanism
Post-dualist, post-hiyerarşik modlarda odağı insan olmayan alana genişleten felsefe, böylece insanın hayal gücünün sınırlarını kökten genişletecek post-insan gelecekleri tasavvur etmesine izin verir.
Genlerin oynanmasıyla birlikte artık suyun altında daha uzun süre durabilen, daha uzağı daha net görebilen, daha hızlı koşabilen gibi sayısız yetkinlikte birbirinden farklı insanların yaşamlarımıza girmesine tanıklık edeceğiz. Örneğin askeri alanda embriyodan başlayarak ciğerleri daha güçlü olan ve suyun altında onlarca dakika desteksiz kalabilen asker insan prototiplerine internet ortamında biraz dolaşarak tanıklık edebilirsiniz. Matrix filminde insan yavrularının pille tasvir edildiğini hatırlatmak isterim. Yani laboratuvar ortamında yaratılan insan.
Teklik, Singularity
Doğduğu alan teknoloji olsa da Singularity sadece teknolojideki tekliğin değil sınırlardan bayraklara, ekonomiden devletlere teklik yaklaşımını savunuyor.
Örneğin bugün Tesla markalı araçlar tek bir merkezden kontrol edilebiliyor hatta yakın geçmişte merkezdeki bir arıza yüzünden yeryüzündeki tüm Tesla araç sahipleri arıza süresince otomobillerini kullanamadılar… İnsanların tamamına çip takıldığında benzer bir durum öngörülebilir olmaktan uzak mıdır? Yine Matrix filminde Neo’nıun yetkinliklerini yüklemelerle nasıl kazandığını hatırlayınız. Çiplerimiz takıldığında bugün telefonlarımızda, uygulamalarda sık sık karşılaştığımız güncellemelerin, güncelleme yazılımlarının benzeri insanlar için gelecek ve yüklenecektir. Ör: Corona Virus Update
Singularity savunucularının güçlü önermelerinden birisi dikkat çekicidir ki o da aniden bir şey olacağı ve her şeyin bir anda bir olacağıdır. Babil? Corona? Lut kavmi? Maya? Mu?
Adem elmayı yediğinde Havva’ya üstünü ört der. Burası dualitenin, ikilik kavramının doğduğu andır. Ondan öncesinde her şeyi bir ve tek idi. Teoloji eğitimi almış biri olarak Kutsal Kitapların içinde birçok Transhümanistik mesajın olduğunu ifade edebilirim.
Hazcılık, Hedonistic Imperative
Yaşamda insanın haz almasını engelleyen, acı veren tüm olay ve unsurların temizlenerek insanın aradığı hazzı kesintisiz yaşama arayışı…
Bu alanda yazan, üreten, çalışanlara ‘Cennet Mühendisi’ adı veriliyor çünkü cennet tasvirini gerçek kılmaya çalışıyorlar. Yunan Tanrılarından Uzak Doğu Tanrılarına, Tanrı olgusuna baktığımızda aslında insan yaşam sürecinde Tanrıcılığı oynamaktadır. Nitekim hasta olmak istemiyoruz, her istediğimizin gerçek olmasını, sürekli mutlu, huzurlu olmayı, hiç hayal kırıklığı yaşamamayı istiyoruz. Bu ve buraya sığmayacak arzu ve isteklerimizin koşulsuz yerine gelmesini istememiz Tanrı olma arayışımız değil de nedir?
Antibiyotik olmadığı için kaç milyon insan ölmüştür? Kanser tedavileri netleştiğinde kanserden ölen insanların suçu ne olacaktır? Bu perspektiften baktığımızda Hedonistic Imperative yaklaşımını keyfi bir şey değil, insanın varoluşunu korumak için teknolojiyi arkasına alan bir hareket olarak görebiliriz.
Kendini Değiştirme, Self Modification
Kişinin kapasitesini genişletecek, yükseltecek bireysel uygulama, araç ve sistemler bütününün, insanın kendi yönetimine sunulmasını ifade ediyor.
Bir yazar olarak artık basılı kitapların miadını doldurduğunu söylüyorum. Sıradaki kitabımı NFT olarak yayınladığımda hiçbir aracıya hizmet duymadan, ağaç kesilmesine sebep olmadan, telif süreçlerini kendim yöneterek devam edebilirim. Kağıt kokusunu seviyoruz diyebilirsiniz ancak Medyan Larousse ansiklopedileriniz şu anda neredeler? Google bakmak yerine onları karıştıran var mıdır? Benim çocuklarım da ileride kitaplığımdaki kitaplara birer tarihi eser olarak bakacaklardır.
{773021}
2016 yılında Londra’da bir ayak fuarı düzenlendi. Ayakkabı değil, ayak. Tanıtım videolarında dans etmeye gidecek bir çiftin uygun ayakları dolaplarından seçme süreçleri kullanılmıştı. Şu anda çok uçuk geliyor olabilir. İnsan robot evliliğinden bahsettiğimde, kadın ve erkeğin rakibi olacaklarını söylediğimde benimle çok dalga geçen, alaya alan olmuştu. Ancak 2017 yılın Barselona’da dünyanın ilk robot genelevi açıldığında haklılığım ortaya çıkmıştı. Bugün akıllı saatleriniz kanınızdaki oksijeni ölçüyor, uzaktan doktorlarını sizi muayene edebiliyor, sağlık verilerinize ulaşabiliyor. Akıllı telefonların ilk gününden bugüne yaklaşık 30 yılda geldik. Şimdi benzer süreçler 1-3 yıl. Başımızın dönmesi de bu yüzden. Self Modification bugün birçok uygulamada filtrelerle saçınızı, cildinizi modifiye ediyor olmamızın fiziksele taşınmış halidir.
Bir alışveriş sitesine girip bugün istediğiniz her şeyi satın alabildiğiniz gibi, orta vadede yapay organların alınıp satılabildiği uygulamaları kullanıyor olmamız son derece mümkün.
Ekstropyanizm, Extropianism
Sürekli daha iyiye gitme hali olarak tanımlayabiliriz.
-
Kişisel Dönüşüm
-
Yaratıcı İyimserlik
-
Akıllı Teknoloji
-
Açık Toplum
-
Bireysel yönlendirme
-
Rasyonel düşünce
Bu kavramlar Extropianism’in temel taşları. İnsan duramaz ve hep daha iyiyi yaratmak için yürümeye devam eder.
Longevism, Uzun Yaşam
Biyolojik ve fizik bilimlerinin sağladıklarıyla insan yaşamının ve beklenen yaşam süresinin uzatılması olarak tanımlayabiliriz.
Google’ın milyarlarca dolar ayırarak kurduğu ve varoluş amacı sadece ölümsüzlük olan Calico şirketini biraz araştırırsanız birçok cevap bulacağınıza eminim. Bugün akciğer kanserinden yaşamını kaybeden bir insanın akciğeri değiştirebilse nasıl olurdu? Bu artık bir bilim kurgu fantezisi değil, sadece zamana kalmış bir gerçeklik.
Bugün çocuk sahibi olmak için doktora gittiğinizde göz renginden cinsiyetine, kemik yapısından boyuna seçim yapılabilen evreye geldik. Bir sonraki adımda yaratıcı mı olsun, analitik zekalı mı olsun boyutuna gelmiş olacağız. Bu çerçevede inanç sistemlerinin önümüzdeki dönemde en çok tartışılan alan olacağına hiç kuşku yok. Bir teolog olarak şunu söyleyebilirim aslında inanç sistemleri bu gerçeklikten uzak değildi sadece anlama düzeyimiz yeterli değildi. ‘Bilgi hazır olana verilir’ ifadesinden ‘Yukarıdaki ile aşağıdaki aynıdır’a, ‘En- EL Hak’tan ökült felsefenin, ezoterizmin sembollerine baktığımızda aslında zaman kavramı insanın yanlış ve/veya yetersiz yorumlamasından başka bir şey değildi.
Kalp Çağı
Bunu ben ekliyorum… Akıl çağı uçurumdan yuvarlanırken duygu çağı çoktan kendi dönemini başlattı; Ruh – Zihin – Beden / Gerçeklik – Yüzleşme.
Eğer robotların yazılımla hareket eden makineler olduğunu düşünüyorsanız size bir sorum olacak. Siz hangi yazılımla yaşıyorsunuz? Annenizin, ailenizi, doğduğunuz toplumun… Neye göre üzülüyor, neye göre aşık oluyorsunuz? Aşık olmanın yaşla, statüyle, mezheple bir ilgisi olabilir mi ancak evliliklerimizi neye göre yapıyoruz? Hangi referansa göre yaşam biçimlerimizi seçtik ve seçmeye devam ediyoruz. Dünyanın servetinin %90’ına nüfusun %10’u sahip iken hangi güzel, adil dünya?
Yıllarca az düşün, çok yaşa önermesini kullandım. Şimdi düşüncenin değil, sezgilerin altın çağı. Başka bir ailede doğmuş olsaydık bambaşka hayatlarımız, inançlarımız, gerçekliklerimiz olacaktı. Düşünmekten yaşayamıyoruz, Descartes’in “düşünüyorum öyleyse varım” önermesi de benim için çökmüş bir önermedir.
{773698}
Ayrıca eski dünya daha mı iyiydi ya da bugünkü dünya. İnsanın tüm varoluşu sömürdüğü, doğayı tükettiği, kendi türünü yok etmek için silah ürettiği, sınırlar bayraklar için öldüğü… İnsanlığı dünyayı bu hale getiren tüm inanç sistemlerinin, ideolojilerin, -izm’lerin başarısız olduğu bir dünya. O halde yeni bir şeyler söylemekten, değişimden bu kadar çok korkmamıza gerek var mı?
Sona gelirken yeni dünyanın birçok insanı, zorlayan üç öngörüsünü paylaşmak paylaşıyorum:
Anaerkil topluma geri döneceğiz
Ataerkil toplumu kabullenmeyen biri olarak Kur’an-ı Kerim’deki Rahim ile Rahman olan, Uzakdoğu felsefesinde Ying Yang yani dişil ve eril enerji. Doğurgan olan dişil enerjinin hakim olduğu dönmelerde yeryüzünde savaş yoktu.
Cinsiyetsizliğe geçeceğiz
Her insan dişil ve eril enerjiden oluşuyor. Sosyal cinsiyet ayrımcılığı, cinsel yönelimi yüzünden hala acı çeken insanlar)
Üremeye son vereceğiz
Bu öngörü çok sert ancak sadece üremeyi baz alarak dünyaya çocuk getirmek, aynı zamanda fakirliğin, eğitimsizliğin, kaybolmuş yaşamların nedeni değil mi? Bugün sokaklar, evlerine alıp sorumluluğunu taşıyamayanları yüzünden binlerce sokak hayvanıyla dolu.
Son sözüm bizler zaten ölecek olanlarız. Aslında varoluşçu felsefenin kilit noktası olan ölüm olgusu her birimizin hayatının fonunda akıp gidiyor. Daha fazla süre kaybetmeden, kendimizi yaşarken öldürmeden kim ve ne olduğumuzu sorgulayarak yüreğimizdekileri gerçek kılabilme zamanındayız. Benimle bütünleşen ve ilk kez 2008 yılında kitlelere sorduğum “Gerçekten Yaşıyor musun?” sorusu aslında bugüne hazırlığın ilk adımıydı.
Unutmayın siz bu evrenin muhteşem bir parçası olarak evrenin tüm şifrelerine sahipsiniz. Bütünün her bir parçası bütünün tüm şifrelerini taşır.
Yüreğinizdekileri gerçek kıldığınız ve bu hayatta ne ile neyi satın aldığınızı unutmadan seçimlerinizi yaptığınız güzel günlerde buluşmak dileğiyle… Bugünün koşulları sadece alacakaranlık…