Koleksiyoner ve Sanatçı Sohbetleri: “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı”
Yazı Boyutu:
Sanatçının pratiğini ve değişimini yansıtma özelliğini gösteren “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı” karma sergisi kapsamında Ferda Art Platform, koleksiyonerler ve sanatçılar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Koleksiyonerlerin seçtiği eserler ile sanatçıların yeni eserlerini birlikte görebilme fırsatı sunan “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı” isimli karma sergi, 25 Ocak salı günü Ferda Art Platform Ana Salon’da kapılarını açtı. OGGUSTO olarak sanatçının pratiğini ve değişimini yansıtma özelliğini gösteren “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı” isimli sergi kapsamında Ferda Art Platform, koleksiyonerler ve sanatçılar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Ferda Art Platform
Bu projeyi gerçekleştirmek istemenizdeki en büyük neden nedir? Nasıl bir sonuç elde etmeyi planlıyorsunuz?
Bu sergideki herkesin buluştuğu ortak payda sanat. Herkesin bu piyasada birbiriyle ilişkisi var ama hep ayrı ayrı ikili olarak süre gelen ilişkiler. Galeri ile birlikte bu 3 aktörün bir araya geldiği ilk proje bu sergi. Bu sergide herhangi bir amaç yok aslında sadece birliktelikten doğan kendi doğal akışında oluşmuş işlerin bir arada görülebileceği bir sergi. Bu sergi koleksiyoner hakkında, tercih ettiği sanatçı üzerinden koleksiyonu hakkında fikir veriyor, geçmiş ve bugün yapılan işlerin bir arada sergilenmesi sanatçının üretim süreci hakkında fikir veriyor ve galerinin burada nerede olduğunu da açıkça gösteriyor. Bu ikili ilişkiler dinamiğine galeri olarak bu sergi sürecinde tanıklık bizim için çok ayrı bir deneyim oldu.
Koleksiyoner ve sanatçı buluşmaları sergisinin devamı gelecek mi?
Şu an için kesin bir cevap vermek zor, bu sergi bitiminde oturup konuşalım bu konuyu diyerek beklemeye aldık bu kararı. Seneye bu zamanlar ne olacak göreceğiz.
{774668}
KOLEKSİYONERLER
Koleksiyoner Banu Çarmıklı
Bu sergi için koleksiyonunuzdan eser seçiminizi yaparken neler sizin için tetikleyici oldu?
Koleksiyondan genç bir sanatçı olan Alican Leblebici’nin fotorealist eseri Otoportre ve Tokmak’ı seçtim. Seçmemin sebebi; 31 yaşındaki sanatçının kimlik, adalet, suç ve iktidar gibi kavramlara farklı bakış açıları getirmesiydi.
Çektirdiği vesikalık fotoğrafın resmini yapıyor ve onunla hüviyetini yeniliyor. Sanatı suç ve sanatçıyı suçlu durumuna koyarak farklı bir bakış açısı sunuyor. Ayrıca sanat tarihinde fenomen olan otoportreye çağdaş bir yorum katıyor.
“Bireyin kimliğini kim veriyor?”, “Kendiliğinden bir kimlik inşası mümkün mü?” gibi sorularla izleyeni düşünmeye davet ediyor.
Ayrıca Alican’ın kişiliği, güncel meselelere olan duyarlılığı ve bu konuları ele alışı, teknik becerisi, detaya verdiği önem ve sabrı onu seçmemdeki diğer özellikler.
Koleksiyoner Latife Bayraktar
Bu sergi için koleksiyonunuzdan eser seçiminizi yaparken neler sizin için tetikleyici oldu?
Yaklaşık bir sene kadar önce Ferda Dedeoğlu sanatçı ve koleksiyonerleri bir araya getirecek karma bir sergi yapmayı düşündüğünü ve bizi de davet ettiğini açıkladığında çok heyecanlandık. Sanatçı Esra Karaduman’ın eserlerini seçmemdeki en temel neden geleneksel sanat tekniğini çağdaş sanatın bağlamında güncele uyarlaması oldu.
Esra Karaduman’ın bizde başka eserleri de var. Sergilediğimiz eserdeki malzeme çeşitliliği, Esra’nın doğadan topladığı malzemelerle kağıdını kendi üretmiş olması, bellek metaforu olarak kullandığı ip yumağını yerleştiriş biçimiyle doğaya emanet ediyor gibi olması bu eseri seçmemizin temel nedenleri diyebilirim.
Koleksiyoner Melis Börteçene
Bu sergi için koleksiyonunuzdan eser seçiminizi yaparken neler sizin için tetikleyici oldu?
Bu sergi için seçimimi tetikleyen unsur, işin genç ve jenerik dışı bir gözlem sunması oldu. Ayrıca video işlerin anlatımı bana daha etkileyici gelebiliyor. Sanatçı Eda Şarman’ın birkaç çalışması daha koleksiyonumda bulunmakta ancak pandemi ve son dönem yaşadıklarımız ve hissettiklerimizin izleyiciye başarılı transferi bu işi benim gözümde güncel kıldı. Ayrıca Eda’nın videolarındaki üstü kapalı mizah da bana eğlenceli geliyor.
Koleksiyoner Öner Kocabeyoğlu
Bu sergi için koleksiyonunuzdan eser seçiminizi yaparken neler sizin için tetikleyici oldu?
Eser seçimi yaparken sanatçıyı en iyi anlatan eser çalışmalarından biri olsun istedim. Aklımda iki eser vardı. Sanatçı Ardan Özmenoğlu ile konuşup bu eseri seçtik. Çünkü aldığımdan beri hiçbir yerde sergilememiştik. O nedenle bu eseri seçtim, seçtik.
Ardan Özmenoğlu’nun koleksiyonumda birçok eseri mevcut. Sergi için iki tane neon eser üreteceğini biliyordum. Ben de onun ikonik post-it eserlerinden birini sergiye uygun buldum ve bu eseri Ardan ile birlikte seçtik.
Koleksiyoner Örge Tulga
Bu sergi için koleksiyonunuzdan eser seçiminizi yaparken neler sizin için tetikleyici oldu?
Deniz Aktaş, sanat kariyerini takip ettiğim sohbetimizin olduğu sevdiğim bir sanatçı. Hayata bakışı, belleğinde yer etmiş görüntüleri ifade ediş biçimini ve kendini geliştirme konusundaki başarılı çalışmalarını ilgiyle izliyorum. Phaidon yayıncılıktan çıkmış “Vitamin D3” adlı çizim üzerine öne çıkan sanatçıların yer aldığı bir kitapta eserlerine yer verildi. Ayrıca Thames & Hudson yayıncılıktan çıkacak olan ve son 5 yılda öne çıkan çizim sanatçılarının tanıtılacağı kitapta da yerini aldı. Koleksiyonumuzda yer alan, 2019 yılına ait “Yok Yerler” serisinden eseri ile yeni üretimlerinin birlikte yeni bir hikâye yazmasına tanıklık etmek sürprizli ve heyecan verici oldu. “7 Koleksiyoner 7 Sanatçı” sergi fikrini, sanatseverlere hem yeni sanatçılar tanıma hem de koleksiyonerlerin sanata bakış açılarını inceleme imkânı vereceği için değerli buluyorum.
{774663}
SANATÇILAR
Sanatçı Alican Leblebici
Eserinizi satın alan koleksiyoner ile tanışmak ister misiniz? Neden?
Bunu süreç belirliyor. Bazen tanışma talebi koleksiyonerden geliyor. Bazen de sergi açılışlarında eser satışı gerçekleşmeden tanışmış oluyoruz. Genellikle koleksiyonuna dahil olduğum koleksiyonerle tanışmak her iki taraf için de iyi olabiliyor. Çünkü bu tür süreçlerin öğretici bir tarafı var. Mesela koleksiyonerin satın aldığı eserler belirli bir temada toplanmış olabiliyor. Siz de o temanın bir parçası oluyorsunuz. Bunun üzerine koleksiyonun karakterine baktığınızda yabancılık hissetmiyorsunuz. Tam da yerini bulmuş dediğim pek çok koleksiyona dahil oldum. Elbette bir de ilk defa eser alan koleksiyoner adayları var. Onlarla kurduğumuz bağ da farklı oluyor. Bir koleksiyonun ilk sanatçısı olmak pek çok açıdan yönlendirici olabiliyor. Bu bahsettiğimiz şeyler aslında birer yolculuk. Bu yolcuğun hatıralarını topluyoruz belki de…
Sergi için yapılan yeni üretimlerinizde nasıl bir süreçte ilerlediniz?
Ben genellikle şu kelimeler (kavramlar) üzerinden çalışıyorum; kimlik, suç, portre, politika, sanat tarihi, adalet aklıma ilk gelenlerden… Bu kelimeler belki benim bütün sanat hayatımın özeti olacak. Bu bağlamda kendi sürecimde kavramsal olarak pek değişen bir şey olmadı. Görseller değişiyor ancak kavramsal çerçevesi yine bu kavramlar üzerinden oluşuyor… Tokmak heykelimi bu bağlamda biraz açabiliriz. İlk bakışta bir hâkimin elinde karar verici bir nesne olarak dünyadaki “adalet sistemi, sistemin zorluğu, belki de işlevsizliği” üzerinden bir okuma yapmak mümkün. Özellikle de Türkiye gibi başta ekonomik olarak kırılgan bir yapıya sahip ülkenin adaleti üzerine de okuma yapabiliriz. Öte yandan “Tokmak” müzayedelerden de tanıdık bir nesne. Rekor fiyatların habercisi aslında bu tokmak. Türkiye sanatının dünya sanatı içindeki yeri neresi? Uluslararası satışlarda Türk çağdaş sanatının payı ne kadar? Değer kavramını da düşünmek mümkün bu heykel ile.
Sanat tarihine olan merakımı Türkiyeli bir sanatçı olarak yeniden düşünmeye başladığım ve ilk olarak 2016 yılında Gombrich’in Sanatın Öyküsü isimli kitabını buruşturduğum bir resimle başladı. Dünyanın en çok satan ve en çok tartışılan Gombrich’in Sanatın Öyküsü kitabının kapağını buruşturulmuş şekilde resmini, yüzlerce yıllık sanat tarihini (çok da sorunlu bir şekilde) kitaba dönüştüren Gombrich’le hesaplaşma meselesini ortaya çıkarmak istemiştim.
Kitap kapağı serisi başlayan batı odaklı sanat tarihi okumalarını sorgulayan ve belki de reddeden bir bakış açısıyla güncel bir dil oluşturmaya çalışıyorum. Dans eserimde de aynı şey söz konusu. Dans resmiyle beraber bir gece eğlencesinden kalmış gibi kurguladığım; dansöze dağıtılan paraların da görüldüğü bu yerleştirmeyle birlikte sanat ve değer ilişkisi üzerinden bir okuma yapmaya çalıştım.
Sanatçı Esra Karaduman
Eserinizi satın alan koleksiyoner ile tanışmak ister misiniz? Neden?
Üretirken konu ne olursa olsun kendi duygularımı aktarıyor, kendi iç dünyamı çalışmalarıma yansıtıyorum. Samimi olmak önemli benim için. İzleyen ve esere sahip olan koleksiyoner benim duygu dünyam üzerinden kendinde bir şey buluyor, seviyor. Ortak bir bağ oluşturuyor. Bu anlamda her zaman koleksiyoneri tanımaktan mutluluk duyarım. Tıpkı çizimlerdeki gibi bir samimiyet oluşuyor o zaman.
Sergi için yapılan yeni üretimlerinizde nasıl bir süreçte ilerlediniz?
“Hiçbir şey senin olsun diye vermez doğa, ödünç verir yalnızca” diyen W. Shakespeare’den aldığım ilhamla daha önceki sergimde de kullandığım, doğadan topladığım malzemelerle oluşturduğum kağıtlarımın üzerine çalıştım yine. Kağıtlar uzun bir hazırlık süreci gerektiriyor. Geçirdiği bir sürü meşakkatli işlemden sonra en az yaklaşık 1 sene kadar dinlenmesi gerekiyor. Kullandığım kağıtlarsa 5 ila 10 sene arasında dinlenmiş olan kağıtlar. Hiçbir doku ve rengi birebir tekrar üretmek mümkün olmadığından hepsi eşsiz. Ben minyatürdeki çok figürlü anlatıma karşı boşluk korkusunun üzerine yürüyorum. Bu anlamda sadece 24 ayar kırmızı altın, el yapımı mürekkep ve sınırlı renk kullanarak sade anlatımımı pekiştirip, kağıdın doğal yapısının daha çıplak görünmesini sağlıyorum. Genel olarak olayları anlatan ve insanı bir tasarım öğesi olarak kullanan klasik anlatımdan farklı insanı başrole koyuyorum, üstelik gerçekçi ve çıplak.
Giderek daha fazla ihtiyaç duyduğumuz halde hoyrat davranmaktan çekinmediğimiz doğanın bize ne kadar cömert davrandığı sadece malzemelerden bile anlaşılabiliyor.
Sanatçı Eda Şarman
Eserinizi satın alan koleksiyoner ile tanışmak ister misiniz? Neden?
Tabii ki. Her ne kadar bir iş üretirken onun benim için anlamı belirgin olsa da bu her gözle değişebiliyor. Aslında yapılan işin bir bölümü de bu süreç oluyor. Bir işi izlerken onun herkeste uyandırdığı çağrışımlar onların düşünceleri, perspektifleriyle şekilleniyor. Yaptığım bir işe ilgi duymuş ve onu koleksiyonuna dahil etmiş biriyle iş üzerinden konuşabilmek benim için her zaman heyecan verici. İş bu sayede benimle bitmiş olmuyor, onlarla başka bir boyuta taşınabiliyor.
Sergi için yapılan yeni üretimlerinizde nasıl bir süreçte ilerlediniz?
Bu sergiye koleksiyoner Melis Börteçene’nin daveti üzerine katıldım. Kendisinde “serbest alan” adlı video işim vardı. Bu iş benim için içgüdüsel olarak geliştirdiğim ve çeşitli kavramsal konulara değinen bir videoydu. Sergide bu işe eşlik edecek iki eser üretmem istendi. ‘Torba kanun’ ve ‘Yaşasın şakayık’ işlerim yine içgüdüsel bir şekilde pembe plastik poşetlerle yaşadığım tutulmadan üredi. Biri loop video diğeri ise bir heykel olan bu iki iş kavramsal olarak hayatımızdaki döngülere, güncelin geçmiş ile gelecek arasında bir uzlaşma olmasına dair birer yansıma oldular.
Sanatçı Ardan Özmenoğlu
Eserinizi satın alan koleksiyoner ile tanışmak ister misiniz? Neden?
Belirli bir kalıp içinde olmuyor bu ilişki, organik bir şekilde ilerliyor. Bazen iki insanın bir saniyede klik etmesi gibi çok iyi bir şekilde ilerliyor veya hiçbir ilişkiniz olmuyor. Tamamıyla şans ve duygu.
Sergi için yapılan yeni üretimlerinizde nasıl bir süreçte ilerlediniz?
Sergiye ‘Vincent vs Ardan’ adlı eserimle katılıyorum. Eser Öner Kocabeyoğlu koleksiyonuna ait. Vincent Van Gogh’un Sunflowers (Ayçiçekleri) isimli eserinden etkilenerek ürettiğim büyük ölçekli bir resim. Eseri, 2016 yılında ‘Babam Sağolsun’ adlı sergimde gösterme imkânım olmuştu, bu sergi ile beraber tekrar izleyici ile buluşturmanın mutluluğunu yaşadım.
Sergi, sanatçının bir koleksiyonda bulunan eseriyle güncel işlerini bir araya getiriyor. Bu bağlamda paylaştığınız çalışmalarınız sanat serüveninizin hangi dönemlerini ve yönlerini yansıtıyor?
2016 -2021 yılları arasında köprü kuran işler. Eser üretirken kullandığım farklı pratikleri, fikirleri ve teknikleri bir araya getirdim. İzleyiciye işlerimle alakalı ipucu veren bir sergi oldu.
Sanatçı Artin Demirci
Eserinizi satın alan koleksiyoner ile tanışmak ister misiniz? Neden?
Hem de çok. Başlangıçta sadece ressam var. Alımda beğeni, katılım, hemfikir olma hali olduğuna göre bu tanışma merakını daha da çoğaltır. Ustam Neşet Günal’ın resmini satın almak isteyen alıcısına “Nereye asacaksın, sigara içilen bir mekân mı?” gibi sorular sorduğunu gülümseyerek anımsarım. Resim çalışırken sert Fransız sigarasını içtiğini de hatırlarım. Mimar arkadaşım Nevzat Sayın atölyeme yaptığı rutin ziyaretlerde birçok kez “Ne güzel işiniz var, kendi içinde başlayıp kendi içinde bitiyor” der. Belki işimizi ürettiğimizde yalnızızdır ama onu vereceğimiz yer sözkonusu olduğunda işin kendi içinde bitmediği anlaşılır. Çok sevdiğim ressam Georges Braque, Picasso’yla yaptığı kübizm çıkışıyla ilgili söylediği cümle hafızamdadır. “Birbirimize bağlı iki dağcı gibiydik” der. Aslında insanlığın sanat alanındaki durumu da budur, iki sıkı dost iyi bir şey için birbirine bağlanır. Dağın zirvesi tek başına ulaşılabilecek bir yer değildir. Sanatçılar, galericiler, koleksiyonerler, eleştirmenler, kültür kurumları birbirine bağlı dağcılardır. Aydınlanmak, yükselmek için tanışık olmak gerekir.
Sergi için yapılan yeni üretimlerinizde nasıl bir süreçte ilerlediniz?
Resim yapmak süreklilik gerektirir. Dizi resimlerim bu bakışın sonucudur. Bir tuvalde başlayan, çizgi ve renkle diğerlerinde devam eden farklı biçimlerin oluşumunu izlerim. Ressamın yapmakta olduğu şeyler devam ettiğinden ve sergi tasarımı yapanların merakı buradan kaynaklandığından iş sergi için olmadığı halde, sonunda yine olması gereken oldu. Galericinin gözü sürmekte olandan, sergisi için olanı tespit etti.