Zeugma Mozaik Müzesi ve Öne Çıkan Eserleri
Yazı Boyutu:
Dünyanın en önemli mozaikleri olduğu düşünülen eserlere ev sahipliği yapan Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesi’ni yakından keşfedin.
Dünyanın en önemli mozaikleri olduğu düşünülen eserlere ev sahipliği yapan Zeugma Mozaik Müzesi, çevresindeki Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan mozaikler ile adeta eşsiz bir koleksiyon. Gelin, ŠKODA’nın platformu Türkiye’nin İlk Merak Haritası’nda yer alan “Puzzle yokken ne vardı?” sorusundan yola çıkarak önce Zeugma Antik Kenti’nin tarihçesine, sonra da Zeugma Mozaik Müzesi ve burada görebileceğiz birbirinden eşsiz eserlerin ayrıntılarına birlikte göz gezdirelim.
Zeugma Antik Kenti’nin Tarihçesi
M.Ö.300 yılında, Gaziantep’in Nizip ilçesinin Belkıs Köyü sınırları içerisinde, yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olan Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat Nehri’nin geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan stratejik bir bölgede konumlanması nedeniyle tarih boyunca önemini korumuş.
Büyük İskender’in generallerinden biri olan ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator, M.Ö.300’de kenti ilk kurduğunda buraya Selevkos Euphrates (Fırat’ın Silifkesi) adını vermiş. M.S. 1.yy. M.Ö.1.yy.’ın ilk çeyreğinde Roma İmparatorluğu’nun burayı topraklarına katmasıyla birlikte ismi “köprü“ / “geçit” anlamına gelen ve bugün halen aynı isimle anılan “ZEUGMA” olarak değiştirilmiş.
M.S. 252 yılında, Sasani Kralı 1.Şapur Belkıs/Zeugma’yı ele geçirerek şehri yakıp yıkmış. Yüzyıllar boyunca geç Roma hakimiyetinde kalan kent, M.S. 5-6.yüzyılda erken Roma hakimiyetine girmiş. M.S. 7.yüzyılda İslam akınları sonucu kent terk edilmiş. M.S. 10-12.yüzyılda küçük bir islami yerleşimi oluşmuş ve M.S. 16.yüzyılda bugünkü adıyla Belkıs Köyü kurulmuş.
Zeugma Mozaik Müzesi Hakkında
Zeugma Mozaik Müzesi koleksiyonunda 3.000 metrekare mozaik, 140 metrekare fresk, 4 Roma çeşmesi, 20 sütun, 4 kireçtaşı heykel, tanrı Mars’ın bronz heykeli, mezar stelleri, lahitler ve Roma ve Doğu Roma’ya ait mimari parçalar sergileniyor. Yaklaşık 2000 yaşında olan bu mozaikler tasarım, renk, başarı ve mükemmellik açısından oldukça sıra dışı. Üç boyutlu tasarımlar ve üst düzey teknikler ile dönemin mimarisinin tasviri, yaşam biçimi ve flora ile faunanın mozaikler üzerindeki zengin aktarımı, Zeugma’yı dünyanın en önemli mozaik müzelerinden biri haline getiriyor.
25.000 m2’si kapalı olmak üzere toplamda 30.000 m2 bir alana kurulu olan Zeugma Mozaik Müzesi, üç yapıdan oluşan bir kompleks: Ana bina olan A Blok, müze kompleksinin en büyük binası olup, Zeugma Antik Kenti’nden getirilen mozaiklerine, ikinci bina olan B Blok yeni bir koleksiyon olan Gaziantep yöresine ait antik kilise mozaikleri ve çevresinde kazısı yapılan Doğu Roma dönemine ait kiliselerin taban mozaiklerine, idari kat olan C Blok ise, konferans ve fuaye alanlarına ev sahipliği yapıyor.
“Bu küçük taşlar adeta tarihe tanıklık ediyor…”
Gaziantep’teki eski tütün fabrikasının bulunduğu yere inşa edilmiş ve 9 Eylül 2011’de müze olarak ziyarete açılan müze, Şehitkamil’in Mithatpaşa Mahallesi’nde Hacı Sani Konukoğlu Bulvarı’nda yer alıyor. Bir sokak, çeşme, bina duvarlarının tam ölçekli replikaları kullanılarak çevresi yeniden yaratılan ve zamanın mimarisine göre inşa edilmiş temel taşlarıyla, şehrin o noktasında yaşayan insanların yaşam, kültür ve inançlarına yaklaşımlarının bir lezzetini ziyaretçilerine sunuyor. Birden fazla seviyeye özenle yerleştirilmiş mozaikler, farklı açılardan hayranlıkla izlenebilmeleri ve çeşitli yüksekliklerden yeniden keşfedilebilmeleri için sergileniyor. Mozaiklerin detayları mükemmel ve güzel bir şekilde korunmuş, birçoğu neredeyse tamamlanmış. Serginin hemen girişinde Fırat Nehri’ne en yakın bulunan mozaikler, ardından ise şehir teraslarına daha yakın yerlerde bulunan mozaikler sergileniyor. Birecik Barajı gövdesinin hemen altında bulunan Roma hamamından mozaikler ise zemin katta seyircisiyle buluşuyor.
Zeugma Mozaik Müzesi, 3 yıla yakın bir süre “Dünyanın en büyük mozaik müzesi” unvanını taşımış; sonrasında bu unvanını, 28 Aralık 2014 tarihinde açılan Hatay Arkeoloji Müzesi’ne devretmiş. Şu anda dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyor.
Zeugma Mozaik Müzesi’nde Öne Çıkan Eserler
Gypsy Girl
Müzedeki en ünlü mozaiklerden birisi hiç şüphesiz, Zeugma kentinin simgesi haline gelen ve müzenin ikinci katında bulunan gizemli ve labirenti andıran karanlık bir odanın içerisindeki ‘Çingene Kızı.’
Çingene Kızı, zamanında Mainad Villa’daki yemek odasının zemin mozaiği imiş. Dağınık saçları alnında ortadan ikiye ayrılmış bir kadın çehresi, bir eşarp ile arkaya bağlanmış. Dar bir alnı, çıkık elmacık kemikleri ve yuvarlak bir yüzü olan kadının gözlerindeyse hüzünlü, hatta kasvetli ve manidar bir ifade var. Bir söylentiye göre birine bağlı büyük halka küpeleri nedeniyle, ilk bulunduğunda kendisine “Çingene Kızı” denilmiş ve bir başka rivayete göre ise insan suretinin ortadan ayrılan örgülü saçları çingene kızını andırdığı için ona bu isim verilmiş. Başının yanındaki asma yapraklarından dolayı Dionysos şenliklerinde ortaya çıkan bir “Mainad” ve bu Tanrı’nın müritlerinden biri olduğu da düşünülüyor. Yüzünün bir kısmı eksik olsa da bakışları ve gözlerindeki ifade nedeniyle çoğu ziyaretçi tarafından “Mona Lisa”ya benzetiliyor.
1960’lı yıllarda Zeugma Ören Yeri’ndeki kaçak kazılarda yurt dışına çıkarılan ve 1965’te Bowling Green Devlet Üniversitesi tarafından 35 bin dolar karşılığında Peter Marks isimli sanat tacirinden satın alınan Çingene Kızı’na ait mozaik parçaları, uzun yıllar boyunca Bowling Green Devlet Üniversitesi’ndeki Wolfe Sanat Merkezi’nde sergilendi. 2012 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığımız ve Bowling Green Devlet Üniversitesi arasında imzalanan protokolle Türkiye’ye getirilerek bu mozaiklerin asıl vatanı olan Gaziantep Mozaik Müzesi’ne yerleştirildi. Çingene Kızı, 8 Aralık 2018 tarihinde ise bir basın toplantısı ile resmi olarak Zeugma Müzesi bünyesine katıldı.
Ares (Mars) Heykeli
Sergi projesinin en önemli öğelerinden biri olan savaş tanrısı Mars heykeli, adeta antik Zeugma’da olduğu gibi müzenin de koruyucusuymuş gibi konumlandırılmış. Müzeye hakim olan heykel tüm katlardan rahatlıkla görülebiliyor. Roma döneminde yapılmış olan ve 1.800 yıl boyunca toprağın altında kalan 150 cm uzunluğundaki bronz heykeldeki yanık izlerinin ise şehrin işgali sırasında çıkan yangınlardan kalma olduğu tahmin ediliyor.
Euphrates Mozaiği
Belkıs/ Zeugma Mezarlıküstü mevkiinde 2000 yılında kurtarma kazısında Fırat Nehri tanrılarıyla birlikte gün ışığına çıkarılan bu mozaik, Zeugma’da sekizgen sığ bir havuzun taban mozaiğine işlenmiş. Fırat Nehri tanrısı Euphrates, bir divan üzerinde uzanmış şekilde tasvir edilmiş. Dirseğinin altındaki testiden Fırat nehri akmakta ve suyla buluşan topraktan ise yeşillikler fışkırmakta olan Euphrates’in trajik hikâyesi efsaneye göre şöyle imiş: Fırat Nehri’ne adını veren Euphrates’in Aksurtas adında bir oğlu varmış. Bir gün annesinin yanında uyuya kalan Aksurtas’ı gören Euphrates, öz oğlunu yabancı bir erkek zannederek öldürmüş. Bu büyük hatasının acısıyla baş edemeyen Euphrates kendini Medos ırmağına atıp canına kıymış. O günden sonra Medos ırmağının adı Euphrates (Fırat) olarak anılmış.
Galateia Mozaiği
Zeugma’nın en önemli mozaiklerinden biri de hiç şüphesiz Galateia… Efsaneye göre Eurytios’ın kızı Galateia, yoksul ama iyi bir aileden gelen Lampros ile evliymiş. Galateia hamile olduğunu öğrendiğinde kocası bu duruma çok sevinmiş, ama bir şartı varmış. Bir erkek çocuğu olmasını istiyen Lampros, eğer doğan çocuk kız olursa Galateia’nın çocuğunu terk etmesi gerekeceğini söylemiş. Galateia bir kız çocuğu dünyaya getirmiş ama onu terk etmeye gönlü razı olmamış. Kahinlerin de tavsiyesi ile çocuğa erkek kıyafetleri giydirip, adını da Leukippos koymuş. Kocasından bu durumu saklamış, fakat Leukippos büyüdükçe o kadar serpilmiş ve güzelleşmiş ki, bu yalanı saklamak her gün daha da zorlaşmış. Galateia bu durumun korkusuyla Yunan mitolojisinde bir anne Titan olan Leto’nun tapınağına gidip kızının cinsiyetini değiştirmesi için yalvarmış. Leto da Galateia’nın yalvarmalarına dayanamayıp çocuğu erkeğe çevirmiş.
Venüs’ün Doğuşu Mozaiği
Venüs’ün doğuşu mozaiği adından da anlaşılacağı üzere Venüs’ün veya bir diğer adıyla aşk tanrıçası Afrodit’in doğuşunu resmediyor. Afrodit’in doğuşu konusunda ise iki farklı efsane var. İlk efsaneye göre, Zeus’la Dione’nin kızı sayılırken, ikinci efsaneye göre Uranüs’ün kızı olarak biliniyor. Devletin kurucusu Romulus’un, Venüs’ün soyundan geldiğine inanıldığı için Roma’nın koruyucu tanrıçası olarak kabul ediliyor.
Akhilleus Mozaiği
Bu mozaikte Yunan kültürünün en büyük eseri sayılan Troya destanından bir sahne resmediliyor. Mozaik Akhilleus’un kimliğinin Odysseus tarafından ortaya çıkarılışını anlatıyor. Efsaneye göre Akhilleus’un Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O’nu Skyros adasına, Kral Lykomedes’in sarayına gönderiyor. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyiyor ve Lykomedes’in sarayda yaşayan diğer kızlarının arasına karışıyor. Ancak ilerleyen günlerde Akhilleus’un Troya seferine katılmaması halinde Troya’nın alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus onu aramaya başlıyor. Akhilleus’un savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus, akıllıca bir plan yaparak Kral Lykomedes’in sarayına gidiyor. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes’in haremisine girip kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç silah koyuyor. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken, kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alıp kullanmaya başlıyor. Odysseus’un planı tutuyor ve Akhilleus’un gerçek kimliği ortaya çıkıyor. Zeugma’dan çıkarılan bu mozaikte, işte tam bu an tasvir edilmiştir.
Dionysos ve Nike Mozaiği
Dionysos ve Nike, antik Yunan mitolojisinden hikâyeleri ve karakterleri anlatan önemli mozaiklerden. Taşkınlığın, şölenlerin, coşkunun ve şarabın tanrısı olan Dionysos, aslında Yunan pantheonunda olmayan Anadolu kökenli bir tanrı. Dionysos aynı zamanda kendi adında bir dinin de tanrısı olarak tanınıyor. Bu dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir yolculuğa çıkar. İnsanın kendini aşması ve sırra erme gibi amaçlarla düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus, kadınlara ise Bakkha denirdi. Bu mozaikte Dionysos’u, zafer tanrıçası Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından çekilen bir arabanın içinde görüyoruz. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir bakkha resmedilmiş.
Oceanos ve Tethys Mozaiği
Antik çağlarda Akdeniz haricindeki tüm dünyadaki açık denizlerin tanrısı olarak kabul edilen Oceanos, denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşarmış ve dünyanın bütün ırmakları ve nehirlerinin Oceanos ve Tethys’ten meydana geldiğine inanılırmış. Zeugma’dan çıkarılan ve dönemin havuz ya da yemek odası zemini olduğu tahmin edilen bu mozaikte de, Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla birlikte tasvir edilmiş. Mozaikte ayrıca yunuslara binen ve avlanan Eroslar resmedilmiş.
Triton Mozaiği
Bu mozaiğe ismini veren Triton, Yunan Deniz Tanrısı Zeus’un kardeşi Poseidon’un ve deniz kraliçesi Amphytrite’nin oğludur. Efsaneye göre Poseidon bir gün denizci Nereus ve Doris’in kızları Nereidlerden biri olan Amphitrite’i Naksos adası yakınlarında kız kardeşleriyle birlikte dans ettiği sırada kaçırır. Poseiodon aslında uzun zamandır Amphitrite’i sevmekte ama Amphitrite son derece iffet sahibi bir genç kız olduğundan Poseidon’u reddetmektedir. Yunus balıkları tarafından yakalanıp Poseidon’a götürülen Amphitrite, sonunda onunla evlenir ve oğulları Triton dünyaya gelir. Triton mozaiklerde hem insani hem de tanrısal özelliklerle bezeli bir şekilde tasvir edilmiş; belinden aşağı kısmı yosunla örtülü bir balık kuyruğu şeklinde yapılmıştır.
Bu mozaik de tıpkı ‘Çingene Kızı’ gibi 1960’lı yıllarda Zeugma Antik Kenti’nde yapılan kaçak kazılarla Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçırılan mozaiklerdendi. 2012 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Türkiye’ye geri getirildi.
*Bu içerik ŠKODA iş birliğinde hazırlanmıştır.