Koleksiyoner Sohbetleri: Hacı Sabancı
Yazı Boyutu:
Türkiye’nin ilk Sanat Danışmanı ve Sevil Dolmacı Art Consultancy Kurucusu Sevil Dolmacı, sanata yön veren isimlerden Hacı Sabancı ile sanat koleksiyonu üzerine yaptığı röportajını OGGUSTO’da kaleme aldı.
Koleksiyonunuzda kaç eser var ve karakteri nasıl oluştu? Bugüne kadarki alım stratejileriniz nasıldı, değişim gösterdi mi?
Arzu-Ömer Sabancı koleksiyonu adını verdiğimiz çağdaş sanat koleksiyonumuzda toplam 250 parça yer alıyor. Çoğunluğu tablo, heykel olmak üzere eserler bulunuyor. Önemli ve değerli hocaların eserleri ile yeni mezun çok değerli genç sanatçılarımızın da eserlerinin bulunduğu geniş yelpazede bir koleksiyon oluşturduk. Evet zaman içinde alım stratejilerim değişti. Eskiden daha fazla sanatçı odaklı alım yaparken, son zamanlarda daha fazla yapıt odaklı alım yapmaya özen gösteriyorum. Hiçbir zaman duvar doldurmak için alım yapmadık. Bunu erken yaşlarda fikirlerine çok güvendiğim değerli bir koleksiyonerden dinlemiştim, ileride bu şekilde alım yaptığın için pişmanlık duyarsın demişti.
Seyahatlerinizde özel sanat rotalarınız var mı?
Elbette var. Açıkçası en keyif aldığım seyahatler sanat odaklı olanlar. En başta Art Basel Miami ve Frieze London var. Çok sevdiğim 2 şehirde sanat haftasıyla birlikte birçok sosyal ve kültürel faaliyetin bir arada bulunduğu keyifli bir seyahat oluyor. Ayrıca henüz ziyaret edemediğim ve çok görmek istediğim müzelerin listesini tutuyorum. Senede 1 veya 2 seyahatimi buna göre planlıyorum.
Örnek vermem gerekirse Viyana’daki müzeleri (Albertina, Kunsthistoriches) çok merak ediyordum ve yeni gittim. Aynı şekilde Louvre Abu Dhabi için BAE’ne gittim ve çok etkilendim. Şu anda listemin tepesinde Guggenheim/Bilbao var.
Kunsthistorisches Museum – Viyana
Koleksiyonunuzda sizin için farklı yeri olan eserler var mı? Hangileri? Neden?
Evet, koleksiyonda benim için özel yeri olan bazı eserler var. Alea Pınar Du Pre’nin annem Arzu Sabancı’yı resmettiği, eski serilerinin tarzında, çok güzel pop art tarzda bir eser var. O eserin manevi değeri benim için tabii ki çok farklı.
Çağdaş sanata ilgi duymaya başladığımda beni çok etkileyen bir eser de Ergin İnan’ın 3 metrelik bir çalışması olmuştu. O eseri annem ve babam beğenip almıştı, gördüğümde çok beğenmiştim, sağ olsunlar bana verdiler ve daireme astım. 10 yıldır her sabah uyanıp baktığımda bana pozitif enerji veriri. Onun da yeri ayrıdır.
Bir de Joe Black. İlk kez yıllar önce Paris’te görmüştüm bir eserini. Sonra zaman içinde ziyaret ettiğim fuarlarda gözüm hep onun eserlerini aramaya başladı. Sen de iyi biliyorsun uzun süre takip ettim ve çok istedim, senin aracılığınla da birkaç kez görüştük ve 2 sene önce kavuştuk desem yeridir. Bu sebeple bende yeri özel olan eserlerden biri de O’dur.
Türkiye’de alıcı olarak sanat piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Piyasanın yeterince entegre olmadığını, daha gelişecek yolu olduğunu ve kendimizi kıyasladığımız ülkelerden, sanat piyasası anlamında geride kaldığımızı düşünüyorum. Daha fazla fuar, sergi olması gerektiğine ve yabancıların teşvik edilerek buralara kazandırılmasıyla gelişeceğine inanıyorum.
Para limitiniz olmasa almak istediğiniz eser ne olurdu? Neden?
Alım gücümde para limiti olmasaydı ilgimi en çok çeken 1960’ların pop art akımından eserler almak isterdim. Jasper Johns ve Andy Warhol gibi öncüleri çok beğensem de, favorim kesinlikle Roy Lichtenstein ve eserleri. Cy Twombly’i de en beğendiğim sanatçılar arasında sayabilirim.