Kübizm Sanat Akımı Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Yazı Boyutu:
Ressam Pablo Picasso ile George Braque öncülüğünde gelişen ve soyut denilen şeylerin aslında somut olduğunu ifade eden Kübizm sanat akımı hakkında bilinmesi gerekenleri bir araya getirdik.
Kübizm Nedir?
Kübizm akımı, İspanyol ressam Pablo Picasso ve Fransız ressam George Braque’ın öncülüğünde 1908 yılında Paris’te gelişen bir sanat akımıdır. Bu akımın ismini koyan kişi ressam Henri Matisse olduğu söylenilse de yazıya aktaran kişi şair ve sanat eleştirmeni Guillaume Apollinaire’dir. Apollinaire, Braque’ın tablosuna “Küçük Küpler” sözünü kullansa da kübizmin her şeyi küp küp resmetme sanatı olmadığını da ifadesine ekler. İzlenimcilik (Empresyonizm) akımında özgür fırça darbelerine ve daha sonra Fovizm akımının canlı renk kullanımına alışmış olan izleyici, kendini birdenbire Kübizmin biçimsel yapısıyla büyük bir devrim içerisinde bulur.
Kübizm Akımının Özellikleri
- Rönesans’tan miras kalan klasik resim temellerini sarsar.
- Yeni bir sanat dilidir.
- Nesneyi bir tek bakış açısından değil, birkaç yönden değerlendirerek resmeder.
- Nesnenin birincil özelliklerini kapsamlı bicimde yansıtabilmek için onları hacimsel olarak bir düzlem üzerinde betimler.
- Nesnenin birçok görünümünü aynı anda sunar.
Kübizm Akımının Temsilcileri
Kübizm sanatçılarına bakıldığına en ön sıralarda Pablo Picasso ve Braque’ı görüyoruz. Picasso ve Braque’ın yeni arayışlarıyla birlikte kübizm akımı, 1910 yılından itibaren Juan Gris, Robert Deleunay, Fernand Leger, Jean Metzinger, Albert Gleizes ve Henri Le Fauconnier gibi sanatçıların katılımıyla düzenlenen Salon sergilerinde yaygınlık kazanmaya başlar.
Picasso gibi Paris’te yaşayan bir İspanyol sanatçı olan Juan Gris, Picasso ve Braque’dan sonra en önemli kübist sanatçılardan biridir. Sanatçı, “Sentetik Kübist” natürmortlarıyla tanınmış ve renkçi yaklaşımıyla dikkat çekmiştir.
Picasso ve Braque’dan farklı olarak çalışan eserleri daha fütüristik görünümlü mekanik imgeler üreten sanatçı Robert Deleunay’dır. Deleunay’ın çalışmaları “Orfik Kübizm” ya da “Orfizm” olarak isimlendirilir. Renk ve hareket arasındaki ilişkiyi inceleyen sanatçı resimleri daha canlı renklerle yapar. Orfizm ismini Apollinaire, Deleunay’ın eserleri için uygun bulur. Çünkü Deleunay’ın şekilleri o kadar müziği andırır ki en vahşi hayvanları bile sakinleştiren mitoloji kahramanı Orpheus’tan hareketle “Orfizm” ismini verir.
{106554}
Kübizm Akımının Örnek Eserleri
Picasso, “The Reservoir, Horta de Ebro, Horta de San Joan” – 1909
Picasso bu eserinde doğduğu köy olan Horta’yı yukarıdan, uçaktan bir bakış açısıyla resmederken geometrik şekilleri kullanır. Evlerin renklerinde yörenin doğal taşları olan Terracota ve Stucco’nun renkleri görülür. Resmin en alt kısmındaki yeşil boyalı kısımda suyun varlığı anlaşılır. Suyun üzerindeki kavis, köprüyü anlatırken suyun renginin tonundan zaman olarak yaz aylarında yapılmış olduğu anlaşılır. Evlerin prizmalar şeklinde üst üste dizilmesi az da olsa perspektif duygusunu izleyiciye hissettirir.
Georges Braque, “The Viaduct at L’Estaque” – 1908
Braque’ın eserinde Cezanne’nın manzaralarından ilham aldığı görülür. Daire, üçgen yarı daire, piramit şekiller evleri ve dağları temsil eder. Ağaçlar yeşil olmasına rağmen gökyüzü gibi fırça darbeleriyle resmedilir. Evlerin damlarındaki üç boyutluluk turuncu ve altın sarısı renklerle verilir. Siyah kontür ve bitirilmemişlik duygusu Fovizm akımına bir göndermedir.
Picasso, “Avignon’lu Kızlar” – 1907
Kübizm temellerinin Picasso’nun 1907 yılında “Avignon’lu Kızlar” isimli tablosuyla atmış olduğu söylenebilir. Kübizm akımında aynı görüşleri paylaşan Braque bile bu eser karşısında şaşkınlığını gizleyememiştir. Yirminci yüzyıl sanat anlayışına ters düşen çalışma, estetik güzellik kavramına aykırı olmuş, geleneksel güzel ve çirkin kavramlarına ilişkin alışılagelen kalıpları kırmış, kendi kurallarını kendi koyan bir yapıt olduğu söylenmiştir. “Avignon’lu Kızlar” tablosu her ne kadar kübizmin yolunu açmış olsa da tam anlamıyla Kübist bir eser olmadığı da söylenir. Çünkü Kübist estetiğinin çok uzağında bir renkselliğe ve dışavurumculuğa sahiptir. Bazı sanat tarihçileri Picasso’nun bu eseri ürettiği döneme “Afro-Kübist” ismini vermişlerdir. Picasso tabloyu yaptığı bu dönemde Batılı olmayan kültürlerin etnografik nesnelerine ilgi duyar. “Avignon’lu Kızlar” tablosundaki figürlerde Afrika masklarının ve İberya heykelciklerinin deforme edilmiş hali görülür.
1907-1909 yılları arasında Picasso ile tanışan Braque da “Avignon’lu Kızlar” tablosundan esinlenerek “Büyük Çıplak” adlı eseri üretir.
Paul Cezanne, “Büyük Yıkananlar” – 1898-1905
Braque da Picasso gibi o dönemde etnografik nesnelerden etkilenmiş ve onların saf ve sade hallerini tuvaline aktarma isteği duymuştur. Her iki sanatçının da etkilendiği diğer kaynak ise 1907 yılında Paris’te Sonbahar Salonun’da açılan Cezanne’ı anma sergisidir. Picasso’nun çok tanınmış sözü olan “Cezanne hepimizin babasıdır” ifadesinde de belirttiği gibi Cezanne’nın tarzını her zaman benimsemiş ve onun izinde gitmeye çalışmıştır. Cezanne’nın “Büyük Yıkananlar” adlı eseriyle Picasso’nun “Avignonlu Kızlar” eseri arasında da bu yüzden büyük bir benzerlik vardır.
Doğayı geometrik şekillerle görmeyi tercih eden ve bu şekilde tuvale aktaran Cezanne, Picasso ve Braque’a ilham kaynağı olur.
{123628}
Kübizm Akımının İki Önemli Sanatçısı: Braque ve Picasso
Picasso’nun bu sözleri Kübizmi keşfetmesini ve farklı sanatsal bir döneme girmiş olduğunun ifadesidir. Fovist ve Kübist sanatçılar arasında yer alan Fransız Georges Braque ile Picasso farklı yerlerde yaşayıp aynı düşünceleri paylaşırlar. 1910 yılında iş birliği yapmaya karar verirler. Ortak paylaştıkları düşünceler:
- Evren kavrayışları resmin gelişme çizgisini belirler.
- Biçimi Cezanne’da ortaya konulan geometrik yapılara geri götürürür.
- Soyut denilen şey aslında somuttur.
- Karşıdaki masayı yalnız bize bakan yüzüyle algılarız. Aynı masaya bakış açımızı değiştirerek bakarsak algılanan yüzü de değişir.
Pablo Picasso’nun Stili ve İlhamı
Erken yaşta yeteneği fark edilen sanatçı, Velazquez ve Goya gibi usta isimlerden ilham alarak, bu sanatçıların eserlerini yorumlamıştır. Paris’e taşındığında, Matisse’in ona gösterdiği Afrika maskelerinden etkilenerek kübizm akımına yönelmiştir.
Picasso’nun en ünlü eserlerine ilham veren sekiz kadını yansıtan portreler ve farklı kompozisyonlu tablolar, dünyanın birçok müzesine dağılmıştır. Bu eserlerin neredeyse her ülkede izleri görülür.
{18893}