preloader

Küratör Sohbetleri: Ayça Okay

09.08.2023
Küratör Sohbetleri: Ayça Okay

Yazı Boyutu:

Küratör Ayça Okay ile Anna Laudel Bodrum’un ev sahipliğinde gerçekleşen “KarmaComa” sergisi üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Bodrum’un sanat dolu atmosferine yeni bir soluk getiren “KarmaComa” sergisi, Ayça Okay’ın özenli küratörlüğü ile sanatseverlerle buluşuyor. Anna Laudel Bodrum’da yer alan sergi, maskelerden dijital teknolojilerle üretilen görsellere kadar geniş yelpazede eserleri bir araya getiriyor. Biz de OGGUSTO olarak, 3 Eylül 2023 tarihine kadar ZAİ Yaşam’da sergilenecek olan “KarmaComa” sergisinin küratörü Ayça Okay ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

“Karmacoma” sergisinin teması ve isminin seçim sürecini bize anlatabilir misiniz?

“KarmaComa” insan merkezci bir anlatıdan besleniyor. İnsan çağının etkilerini iliklerimize kadar hissettiğimiz savaşlar, krizler ve salgınlar yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Tıpkı geçmişte modernitenin beraberinde getirdiği bunalım halinin insanlar üzerinde tetiklenen tepkisel ve eleştirel ruh hali gibi, bugün güncel problemlere karşı kamuoyu yaratmak için yaratıcı yollar arıyoruz. “KarmaComa” 2023 yılının büyük bir bölümünü etkileyen Türkiye genel seçimlerini kapsayan süreçte ortaya çıkan bir projedir. Bu sergi kapsamında televizyonda kişiler arası duygu durumlarına odaklanan, ani değişikliklerin olduğu ve karakterlerin bu değişiklikler yokmuşçasına hayatlarına devam ettiği, genellikle pembe dizilerde sıkça karşımıza çıkan melodramdan ilham aldım. Türkiye’yi pek çok bakımdan melodramanın hâkim olduğu bir yer olarak tanımlıyorum. Melodram, eski çağlardan beri insanları ilgilendiren sorunlara, insanlığı üzen duygu durumlarını hayali bir bağlamda ele alarak duygulara odaklanır; ancak bunu yaparken dosdoğru ve net bir yol izler. Gerçek olaylar tüm zenginliği ve karmaşıklığıyla anlatılamadığında, bir çıkış yolu olarak melodrama başvurulur. Kurguda dünya iyi ve kötü olarak bölünmüştür ve her şey basmakalıp, karmaşık ve rastgeledir.

Küratör Sohbetleri: Ayça Okay

Sergi, iki seçim arasındaki Türkiye’nin durumu üzerinden kurguladığım rengârenk begonviller, deniz tuzu ve tatlı esintilerle çevrili, var olmayan, kurmaca bir yazlık yere işaret ediyor. Burada kişisel olarak yürüttüğüm bir seçim tahmini öne çıkıyordu. Mekânın Bodrum’da yer alması bu bağlamda önemliydi. Çünkü her ne olursa olsun Bodrum şehri, 2023 yaz döneminde ülkenin genelinin günlük hayatından farklı bir dinamiğe sahip olacak, umursamazlığın hâkim olacağı bir yer olacaktı. Serginin hikâyesinin bu on yılları aşkın bir süredir cehennem azabına hiç benzemeyecek muhtelif musibetlere maruz kalmış bu distopik yazlık yerin sakinlerinin, sonunda beliren sürpriz bir kurtarıcı (kişi veya olay) ile iyileşmeye adım atmasına yönelik olumlu bir önermesi vardı. Böylece bu olmayan yerdeki melodram sona erecek ve karma komasından çıkılacaktı. Bu kavram beni aynı zamanda müzik üretiminde dağınık ve çok çeşitli müzikal öğeleri bir araya getiren Massive Attack’ın “KarmaComa” isimli elektronik müzik parçasının başlığı üzerine düşünmeye teşvik etti. Sergi ismini buradan almış oldu.

Bu sergiyi düzenlerken ne gibi ilham kaynakları ve başvurduğunuz referanslar oldu?

Sergiyi kurgularken ve sanatçıları bir araya getirirken avantgarde tiyatroyu anımsatan bu kurguda, Bauhaus operalarından ve Oskar Schlemmer sahne dekorlarından çokça ilham aldım. Schlemmer’in “Triadic Balesi” üç perde, üç dansçı ve on sekiz kıyafet ile icra ediliyor. Her bir perdenin rengi ve o renge hayat veren ruh dünyası ayrı şekilde betimleniyor: Limon sarısı ilk üç sahne neşeli ve gülünç, ortadaki iki pembe sahne daha ağırbaşlı, sondaki üç siyah fonlu sahne ise mistik ve masalsıdır. Renkler, kostüm ve maskeler, dekorlar ve sahneler arasındaki melodram geçişi beni etkiledi. Tüm bu renklerin, geometrik formların ve farklı malzemelerin kullanılmasının ise dönemin birey üzerinde yarattığı tüm olumsuzluklara karşıt bir söylem olarak ortaya çıkması, benim ortaya koymak istediklerimle örtüşüyordu. Renkli bir başkaldırı biçimi yaratmak hedefimdeydi.

Sergi için eser seçerken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?

Aslında “KarmaComa” fikri yaklaşık bir yıl önce Ateş Alpar’a atölye ziyaretim esnasında “Shudder/Ürperti” başlıklı yapıtlarını incelerken başladı demek mümkün. Elbette o zaman bunu bilmiyordum. Ateş Alpar’ın cümleleriyle “pervasızca ayrımcılığa ve tahakküme maruz kalan bir topluluğun sistem karşıtı mücadelesinin zamansal istasyonu” olan bu fotoğraflar, bana başkaldırının eğlenceli, ışıldayan, renkli ancak tedirgin bir versiyonunu, bambaşka bir dayanışmacı ilişkiler ve toplumsal mücadeleler zemini olduğunu gösterdi. “KarmaComa”nın araştırma aşamasında “Kuir Gece Hayatı” serisindeki muhteşem kostümler, maskeler, sahne tasarımları, ışık, renk ve formlar yolumu “Schlemmer” operası ile kesiştirdi.

Bauhaus operası temsilcilerinin kullandığı malzemeler, renkler ve formlar her zaman aykırı ve ilgi çekicidir. Bu sebeple seçkide Ronit Baranga, Hoda Tawakol, Metehan Törer, Nathalie Rey, Sally von Rosen, Ateş Alpar ve Alicia Framis gibi cinsiyet merkezli sosyal ve kültürel normları ciddi tartışmalara açan sanatçıların yanı sıra; Alican Leblebici ve Nevet Yitzhak gibi toplumsal olayların bellekteki yerini sorgulayan ve yeniden canlandıran sanatçıların hayvan derisinden yapılmış maske, başkalaşmış seramik fincan ve fonksiyonundan edilmiş su tabancaları gibi objeleri var. Melodrama kavramı Mert Ege Köse, Ece Ağırtmış, Koray Tokdemir, Ebru Döşekçi, Isabella Chuydenius ve Beste Kopuz’un varlığıyla daha soyut ve insan ile doğa arasındaki ilişki biçimlerini mercek altına alan bir yapıya evriliyor. Daha güvenli alanların teşvik ettiği kolektif çağrışımların bir görsel metaforları ortaya çıkıyor. Kerem Ozan Bayraktar ve Adriana Ramic’in dahiliyeti ile distopik yazlık yerin bir başka özelliği beliriyor. Bilgisayar teknolojilerinin izini süren ve pratiğine ciddi biçimle eklemleyen Kerem Ozan Bayraktar ve Adriana Ramic imajlar ve yazınsal metinler arasında ilişki kurmayı sağlayan bir bilgisayar programından, yapay zekâ ile tasarlanmış imajlara kadar uzanan farklı yerleştirmeleri ile sergiye eklemleniyorlar. Kalıpların dışına çıkmayı öneren bu sergi, Bodrum’da bu yaz göreceğiniz sergilerden farklı olarak kamusal alanda da billboard, dönkart ve dijital ekranlarda yer alarak, Bodrum Belediyesi iş birliği ile daha geniş kitlelere yayılacak. Geçtiğimiz sene Kassel’de gerçekleşen ve dünyanın en önemli bienalleri arasında yer alan Documenta’dan hatırlayacağımız internet “meme”leri üzerinden sanat üretimi yapan aynı zamanda Freeze Magazine isimli bir hiciv hesabı ile sanat dünyasının klişelerini eleştiren Cem A’nın “Anlayışınız için teşekkür ederiz” adlı eserlerinde, yerel mekâna özgü bir müdahale bulunuyor. Bu müdahaleler Bodrum şehri genelindeki reklam panolarında gerçekleşiyor. Reklam panoları, adı belirtilmeyen plajların ve galerilerin neden kapatıldığına dair kurgusal nedenler sunuyor. Türkiye’deki güncel tasarım dilini taklit ederken, yayaları reklam otoritesini sorgulamaya teşvik ediyor.

Sergide yer alan eserlerin sanatçılarla nasıl bir iş birliği içinde seçildiğini anlatır mısınız?

Herhangi bir projeye hazırlık sürecimde minimum 7-8 aylık bir zamana ihtiyacım oluyor. “KarmaComa” seçkisindeki sanatçıların bir kısmı son bir yılda tanıştığım bir kısmı ise uzun süredir tanıdığım, birlikte çalıştığım sanatçılar. Genellikle tek bir eser üzerinde fiziksel koşulları sonuna kadar zorlayarak seçkiye dahil etmek üzerine süren diyaloglarımız oluyor sanatçılarla. Eğer burada bir şekilde rasyonellikten uzaklaşıyorsam (Kurumun bana sağladığı bütçe, fiziksel imkanlar, dış etkenlere bağlı son dakika değişiklikleri gibi) her zaman mevcut seçilen eserin mevcut koşullarda adaptasyonunu sanatçı ile mutabık kalarak ve her zaman diyalog içinde geliştirerek ilerletiyorum. “KarmaComa”da da süreç bu şekilde ilerledi demek doğru olur.

Sergi için tercih ettiğiniz mekânın seçiminde hangi faktörler önemliydi ve bu mekânla iş birliği nasıl gelişti?

Yazının başında da bahsettiğim üzere benim küratöryel pratiğim insan ve çevre ilişkisini son derece iyi analiz ederek şekillendi ve topluluk gelişimini önemseyerek devam etti. Anna Laudel benim geçmişte de çok keyifle çalıştığım ve her bakımdan takım çalışmasını doğal biçimde yapabildiğim bir sanat alanı. Anna Laudel ekibi, sergiyi bana teklif ettiğinde bunun yıllık programlarındaki sergilerinden biraz daha farklı bir kapsamda olacağının bilincindeydi. Bu noktadaki yaklaşımlarını çok değerli buluyorum. Seçkide çok farklı pratiklerden, deneysel çalışmayı seven sanatçılar yer alıyor. Bu sergide ticari beklentinin ikinci planda olduğunu söylemek mümkün. Amaç, seçim sonrası Türkiye’sinde Bodrum gibi genellikle gerçeklerden kaçmak ve tatil yapmak amacıyla gelinen bu yerde güncel meselelere çağdaş sanatı araçsallaştırarak sıkı bir eleştiri getirmek.

“Karmacoma” sergisinin Bodrum gibi özel bir bölgede düzenlenmesinin özel bir anlamı var mı?

Bodrum pek çok bakımdan deformasyona uğramış durumda. Butik bir tatil yeri olmanın çok ötesinde artık İstanbul’daki mimarinin tekrar ettiği, marketler ve mağazaların küçük ve organik işletmelerin yerini aldığı, rezervasyonsuz spontan bir tatil geçirmenin mümkün olmadığı ve hatta trafiğin yoğun biçimde hissedildiği küçük bir İstanbul haline gelmiş durumda. Bizim projemiz Bodrum Belediyesi ile entegre olması nedeniyle kendilerinden öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmak isterim. Bu yaz Bodrum’da irili ufaklı ölçekte tam 43 adet sanat alanı faaliyet gösteriyor. Bu durumun ne kadar rekabetçi olduğunu ve herkesin pastadan pay alabildiği gerçeğini de gözler önüne seriyor. Ülkemizin içinden geçtiği bu zor günlerde kültür ve sanatın kendine alan bulabilmesi her bakımdan çok kıymetli. Ancak bunun belirli bir kültür ve sanat politikası çatısı altında planlı ve programlı şekilde gerçekleştiğini bilmek elbette mutluluk verici olurdu. Ticari amaçlı sergilerin ağırlıklı olarak kendini gösterdiği Bodrum’da umuyorum kamusal alanda daha fazla proje görebilir ve galerilerin en azından kamusal alana da dokunan proje uzantılarının olduğunu giderek daha fazla görürüz. Benim bakış açıma göre uzun dönemde katma değer sağlayacak olan budur.

Sergide yer alan eserlerin yerleştirilme ve düzenlenme sürecinde nelere dikkat ettiniz?

Küratör Robert Storr’un “sergi düzenleme” pratiğine yönelik çok hoşuma giden ve kendi pratiğimde sıkça uyguladığım bir metaforik anlatımı var. Hatta bu tanım Manifesta Journal kapsamında farklı küratörler tarafından da ele alınıyor. Bu tanım sanat eseri sergilemenin kendi içinde bir dilbilgisinin olduğunu ve belirli kurallara dayandığını öneriyor. Storr, göstermenin anlatmak, sergileme mekanının düşüncelerin görsel olarak ifade edildiği bir medyum, enstalasyonun sunum, izah, yorum ve dokümantasyon, galerilerin paragraflar, galeri duvar ve zeminin paragrafların alt bölümleri, eser kümelerinin tümceler ve salt eserin ise isim, fiil, belirteç veya sıfat olarak küratörün istediği biçimde kullanımına açık bir dilbilgisi alanı gibi tanımlıyor. Yalnızca bu sergiye özel demek yanlış olur yaptığım her sergi için oluşturmak istediğim söyleme göre bu metodolojiyi uygulayarak sergi mekanına eserleri yerleştiriyorum. Yerleştirme aşamasına kadar olan süreçte de bu dilbilgisi kurallarını söylemimi oluşturmak üzere kullanıyorum diyebilirim.

Sergi sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluklar ve bu zorlukların üstesinden gelme yöntemleriniz nelerdi?

Serginin kamusal alana taşacak olan Cem A’ya ait “Anlayışınız için Teşekkür Ederiz” başlıklı yapıtına Bodrum’un en yoğun döneminde alan açabilmek ve yerel yönetim ile sanatçı iş birliğini gerçekleştirebilmek güçtü. Bugüne dek billboard, dönkart ve dijital ekranlarda yalnızca sergi reklamlarına yer verilmiş. İlk kez bir eser yerleştirilmesi yapmak üzere yerel yönetim ile çalışma yapıldı bizimle birlikte. Bu süreçte birden fazla paydaş vardı ve işin içinde ticari amaçla üretilmiş boş bir yüzeyi sezon boyunca bir sanatçıya ayırmak durumu vardı. Bu noktada anlayış ve desteği için Bodrum Belediyesi ve ERA Reklam’a çok teşekkür etmek isterim.

“Karmacoma” sergisinin izleyicilere iletmek istediği özel bir mesajı veya deneyimi var mı?

Serginin aynı zamanda afiş görseli de olan Ateş Alpar’ın “Ürperti” başlıklı fotoğrafı sergileme mekânı girişinde izleyiciyi karşılıyor. Bu fotoğraf kırmızı neon ışığın hakim olduğu bir gece kulübünde son derece erotik ve davetkar file külotlu çorabı ve topuklu ayakkabısı ile ayakta duran birine ait. Bir ayakkabının topuğu kırık ancak fotoğrafın öznesi dans etmeye devam ediyor.

Bana kalırsa bu serginin mesajı bu: Ne olursa olsun renkli başkaldırıya bildiğimiz şekilde devam etmek…

Sergi sonrasında, izleyiciler ve sanatçılar arasındaki geri bildirimler ve tepkiler nasıl oldu?

Son derece olumlu yorumlar alıyorum, bu da en motive edici bölümü elbette. Sanatçılarımızdan yapıcı şeyler duyuyorum. Onları bu süreçte mutlu etmiş olmak benim için çok önemli. Ayrıca Bodrum’da farklı bir sergi yapmış olduğumuzu destekleyici yorumlar alıyorum. Bunların hepsi çok besleyici.

{15365}

Sinem Genç
Sinem Genç Tüm Yazıları