Renzo Piano’nun En Ünlü 10 İkonik Eseri
Yazı Boyutu:
İstanbul Modern’in mimarı Renzo Piano, dünyanın farklı coğrafyalarında kendi imzasını taşıyan ünlü eserleriyle biliniyor. Evrensel düzeyde estetik eserler bırakan ünlü mimarın en ikonik 10 yapısını sizler için derledik.
Dünya çapında eserleriyle bilinen bir mimar Renzo Piano. Dünyanın dört bir yanında kendi üslubundan izler taşıyan mimari unsurlarıyla gelecek kuşaklara ilham veren ünlü mimar, uluslararası düzeyde kalıcı eserler bıraktı. Müteahhit bir ailenin oğlu olarak Cenova’da dünyaya gelen İtalyan mimar, aralarında RIBA Altın Madalyası (1989), Neutra Prize (1991), Praemium Imperiale (1995), Erasmus Ödülü (1995) ve dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerinden olan Pritzker Mimarlık Ödülü’nün de (1998) bulunduğu çok sayıda uluslararası ödüle layık görüldü.
İstanbul’un önemli kültür sanat merkezlerinden İstanbul Modern’i de tasarlayan Renzo Piano bu yönüyle Türkiye’den de bir yapıya imza atmış oldu. Karaköy’deki eski yerinde 4 Mayıs tarihinde yeniden kapılarını açacak olan İstanbul Modern’in yeni binası üçü yer üstünde ve ikisi aşağıda olmak toplam beş katlı olarak tasarlandı. 15.000 m2’lik bina aynı zamanda bir buluşma alanı olarak da düşünüldü. Müzenin şeffaf lobisi bir kafe, kitapçı, kütüphane, müze bilgi noktalarına ve özel bir atölye alanına ev sahipliği yapacak. Uluslararası standartlarda bir müze olarak izleyiciyi merkezine alan İstanbul Modern’in yeni binası, sergi salonları, eğitim atölyeleri, sinema, kütüphane, tasarım mağazası, etkinlik alanları, kafe ve restoranıyla sanatseverleri ağırlıyor.
İstanbul Modern’e de konuk olan ünlü mimar Renzo Piano’yu yakından tanıyalım istedik. Ünlü mimarın dünyanın dört bir yanına dağılmış 10 ikonik eserini sizler için derledik.
Pompidou Merkezi
Adını 1969 ila 1974 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanlığı yapan Georges Pompidou’dan alan Paris’in mimari ikonlarından biri olan Centre Pompidou, 70’li yıllarda kariyerlerinin henüz başındaki Renzo Piano ve Richard Rogers’ın ortak tasarımı olarak hayat buldu. Günümüzde Paris’in en önemli sanat merkezlerinden biri haline gelen Centre Pompidou, dünyanın farklı noktalarından gelen çağdaş sanat eserlerini bulunduruyor. 1971 yılında, düzenlenen uluslararası yarışmayı kazanan Piano ve Rogers tarafından inşa edilen yapı, 1977’de tamamlandı ve bu tarihten itibaren Paris’in ve modern mimarinin en önemli eserlerinden biri oldu.
Günümüzdeki son hali, modern sanat müzesinin yanı sıra 315 ve 144 koltuklu iki sinema salonu, 384 koltuklu bir performans alanı, 158 koltuklu bir amfi ve 2.200 kişilik bir kütüphaneyi kapsayan yapı tasarım konsepti ile halen mimarlara ilham vermeye devam ediyor.
Whitney Amerikan Sanat Müzesi
2015 yılında Renzo Piano tarafından New York’ta tasarlanan yapı 20. ve 21. yüzyıl Amerikan sanatına odaklanan dünyanın önde gelen müzelerinden biri. İçerideki toplam alanı 6 bin m2 olan galeri mekânları dokuz kattan oluşuyor. Açık çelik paneller ile kaplı olan cephesinin yanı sıra yapının dinamik duruşu çeşitli seyir mekânlarını da içeriyor. Yapının sahip olduğu teraslar Hudson Nehri’ne karşı uzanarak eşsiz bir manzara imkânı sunuyor.
Whitney Amerikan Sanat Müzesi, 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar uzanan kalıcı koleksiyonu, 3.500’den fazla sanatçının 25.000’den fazla resim, heykel, çizim, baskı, fotoğraf, film, video ve yeni medyanın eserlerini içeriyor. Çağdaş sanatçıların çalışmalarını sergilemenin yanı sıra geçen yüzyılın ilk yarısından önemli parçaların kapsamlı ve kalıcı bir koleksiyonunu sürdürmeye önem veren müzenin yıllık ve bienal sergileri, çalışmaları burada sergilenen daha genç sanatçılar için de bir mekân olarak hizmet veriyor.
The Shard Gökdeleni
Avrupa Birliği’nin en yüksek, Avrupa’nın dördüncü ve dünyanın 87. en yüksek binası olan The Shard, Renzo Piano’nun en bilinen eserlerinden. Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’da yer alan gökdelen çelik ve camdan inşa edildi. Ofisler, restoranlar, mağazalar ve beş yıldızlı otel bulunan yapının cephelerinde beyaz renkli camlar kullanılmış ve çift cephe sistemi sayesinde ısı kontrolü sağlanarak pasif enerji ilkeleri göz önünde bulundurulmuş. Londra’yı iki yakaya ayıran Thames nehrinin güneyine inşa edilen Shard, Londra içerisindeki kentsel dönüşümün en önemli parçalarından biri olarak gösterilmektedir. Cephede kullanılan camın beyaz tercih edilmesi, Shard’ın Londra’nın havasını ve modunu yansıtması için düşünülmüş. 2009 yılında inşaatına başlanan yapı 1 Şubat 2013 tarihinde açıldı. Toplam 95 katı bulunan Shard, çok amaçlı bir yapı olarak hizmet görüyor.
{775147}
S.Nicola Stadyumu
1990 FIFA Dünya Kupası için yapılan statlardan biri olan Stadio San Nicola, İtalya’nın Bari şehrinde yer alan ve Bari’nin maçlarına ev sahipliği yapan staddır. 58,270 kişilik kapasitesiyle görkemli bir kompleks olan stadyumun tasarımı bir çiçeği anımsatmasıyla Renzo Piano’nun kendine has üslubunu taşıyor. Bu özel tasarımı oluşturmak için stadyum, tatmin edici güvenlik koşullarını garanti etmek için yeterli olan, 8 metrelik boş alanlarla ayrılan 26 ‘taç yapraktan’ ve daha yüksek halkanın üst katmanlarından oluşuyor.
The New York Times Binası
Cephe sistemiyle Renzo Piano’nun en dikkat çekici eserleri arasında gösteriliyor The New York Times Binası. New York şehrinin Manhattan bölgesinin Midtown bölgesinde yer alan 52 katlı gökdelen, cam ve çelik malzemenin yanı sıra, cephede kullanılan seramik çubuklar ile dikkat çekiyor. Güneş kırıcı görevi gören seramikler güneş kaynaklı ısıyı yansıtırken, ışığı ise içeri alıyor. İçeri ile dışarısı arasındaki sınırları muğlaklaştırmayı hedefleyen mimar Renzo Piano, işverenin habercilik konusundaki ilkelerini bu tasarımına yansıtmasıyla şeffaflık ilkesini cephede uygulamış.
Tasarım konseptindeki bir diğer önemli ilke ise enerji tasarrufu. Işığa oldukça duyarlı bir teknolojiye sahip yapı gün içinde ışığa göre kendi rengini değiştiriyor. Karamsar havalarda beyazlaşan cephe, gün batımında kızıllaşıp, güneşin kuvvetli olduğu durumlarda ise altın gibi parlıyor.
Pathe Vakfı Binası
Renzo Piano tarafından 2014 yılında tamamlanan Pathe Vakfı binası Paris’in ikonik yapıları arasında gösteriliyor. Fondation Jérôme Seydoux-Pathé için yeni bir merkez binası tasarlama amacıyla ortaya çıkan proje Pathé’nin mirasını korumaya ve sinematografik sanatın tanıtımına adanmış bir bina olarak hizmet veriyor. Renzo Piano ve ekibi tarafından tarihi bir kent bloğunun arasına yeni bir yapı yerleştirme fikriyle tasarlanan yapı mevcut yapılarla alışılmışın dışında fiziksel bir diyalog kuruyor. Yalnızca birkaç destek ile oturduğu avlu üzerinde yüzen yapıda kıvrımlı bir hacimle birlikte zeminde de şehrin taş ve madenden oluşan bağlamına vurgu olarak bir peyzaj düzenlemesi yapılmış. Yapı, Paris’in tarihsel dokusuna bir çeşit aykırılık katarken bir yandan şehrin içinde tamamen kayboluyor. Bina, çevredeki yapılarla olan mesafelere saygı gösteriyor ve komşularının doğal ışık ve havaya erişimini engellemiyor. Zemin katta ayak izini azaltarak, avlunun mümkün mertebe kullanılmasını sağlıyor. Yapı gündüzleri gizli bir varlık gibi, restore edilmiş cephenin üzerinden algılanırken, geceleri yumuşak bir şekilde parlıyor.
{775130}
Tjibaou Kültür Merkezi
Avustralya’nın doğu kıyısı açıklarında halen Fransız toprağı kabul edilen Yeni Kaledonya’da bulunan kültür merkezi, 1989’da öldürülen Yeni Kaledonya siyasal liderinin onuruna inşa edilmiş. Eski ve moderni bir arada bulundurarak Kanak kültürüne ev sahipliği yapan merkez Kanak halkının kültürünü dünyaya tanıtmak ve kalkındırmak amacıyla tasarlanan proje önerileri arasından Renzo Piano’nun projesinin kabul edilmesiyle hayata geçmiş. 1993 ila 1998 yılları arasında inşa edilen yapının mimari benzersizliği, İtalyan mimar Renzo Piano’nun başarısını gözler önüne seriyor. Kanak halkının doğa ile olan derin bağlarından ilham alan proje, Kanak’ın mimari yapılardaki yeteneğini temsil etmek ve modern malzemelerin (cam, alüminyum, çelik ve modern ışık teknolojileri vb.), geleneksel ahşap ve taş ile birlikte kullanarak eşsiz bir mimari estetiğe sahip olarak gösteriliyor.
Kansai Uluslararası Havalimanı Terminali
Osaka Körfezi açıklarında, 4 km uzunluğa ve 2,5 km genişliğe sahip yapay bir ada üzerine kurulan havaalanı Osaka’ya yakın olması sebebiyle inşa edilmiştir. Osaka Uluslararası Havaalanı’ndaki aşırı kalabalığı hafifletmek için 4 Eylül 1994’te açılan terminal 1,7 km (1,1 mil) uzunluğuyla dünyanın en uzun havaalanı terminalidir. Üç ayrı tepeden 21 milyon metreküp toprak ile doldurulmuş, 10,000 işçi ve 80 gemi kullanılarak 3 yılda bitirilen terminal, 3 kilometrelik bir köprü ile anakarayla bağlanmıştır. Kansai Uluslararası Havalimanı terminali 2006 yılında dünya havaalanı ödüllerinde dördüncü olmuştur. Havaalanı uluslararası olarak hizmet vermeyi sürdürüyor.
Roma Müzik Parkı
Renzo Piano’nun en beğenilen yapıtları arasında gösterilen Roma Müzik Parkı (Parco della Musica) park ortamında üç konser salonu ve bir açık hava tiyatrosu ile büyük bir halka açık müzik kompleksi olarak hizmet veriyor. İnşaat sırasında yapılan kazılarda M.Ö. 6. yüzyıla ait bir villanın ve bir yağ presinin temelleri ortaya çıkarılınca Piano tasarım şemasını arkeolojik kalıntıları barındıracak şekilde ayarlamış ve keşfedilen eserler için küçük bir müze ekleyerek projenin tamamlanmasını bir yıl geciktirmiş. 1960 Yaz Olimpiyat Oyunlarının yapıldığı yerde, Roma’nın antik merkezinin biraz kuzeyinde yer alan yapı 21 Aralık 2002’de açılmasından sonra birkaç yıl içinde Avrupa’nın en çok ziyaret edilen müzik tesislerinden biri oldu. 2014 yılında ise iki milyonu aşkın ziyaretçisi ile dünyanın en çok ziyaret edilen ikinci kültürel müzik mekânı haline geldi.
Kaliforniya Bilim Akademisi
Dünya’daki en ekolojik müze olmayı amaçlayan Kaliforniya Bilim Akademisi doğal bir örtüyle kaplanmış iki tepeli yeşil bir çatıya sahip. Renzo Piano ve Stantec Architecture iş birliği içinde, 2008 yılında tasarlanan yapı yaklaşık 28 metre yüksekliğindeki her biri cam bir kubbeye sahip iki binanın bir araya gelmesi ile oluşuyor. Bünyesinde bulundurduğu planetaryum, akvaryum, sergi alanları ve geniş yeşil çatısı ile dikkat çekiyor. Yeşil çatının altında yer alan tüm bu mekânların kütlesel kurgusu, çatıya şeklini veriyor. Mimar Renzo Piano’nun, yedi yıllık çabasıyla gerçekleşen proje, binanın büyük bölümü için klima sistemi yerine doğal havalandırma sağlanması, dikkatlice seçilmiş yapı malzemeleri, suyun etkin ve yeniden kullanımı, ayrıca enerji üretimi ile dikkat çekiyor. Renzo Piano, kendi tasarımı olan yapı için şu ifadeleri kullanmış: Doğa ve tarih birbirine entegre olması gereken iki unsurdur. Mümkün olduğunca bu bağlantı sağlanmalıdır.
{775247}