Sanat Dünyasını Konu Alan En İyi Filmler
Yazı Boyutu:
Sanatı ve sanatçıları daha iyi tanımanıza destek olacak, hayata karşı bakış açınızı genişletecek en iyi sanat filmlerini keşfedin.
Sanatı ve sanatçılara dair her şeyi en güzel şekilde öğrenmenin yollarından biri, sanatı merkezine alan filmler seyretmek. “Tenet”ten “Woman In Gold”a, “Frida”dan “Loving Vincent”a mutlaka izlemeniz gereken sanat konulu filmleri keşfedin.
The Square (Kare), AppleTV – IMDb: 7.1
İsveçli yönetmen Ruben Östlund’un Cannes’da Altın Palmiye kazanan filmi sanat dünyasına dair hiciv dolu, bir o kadar da rahatsız edici. Çağdaş sanat küratörü Christian başarı basamaklarını hızla tırmanırken ahlaki değerlerini sorgulamak zorunda kalıyor. The Square, modern toplumun ve sanat dünyasının yüzeysel doğasının yanı sıra bireysel sorumluluk ve empati üzerine düşündürüyor. Özellikle “performans sanatı” sahnesi uzun süre akıllardan çıkmayacak türden. Bu sahneler insanın hayatta kalma içgüdüsünü ve toplum içindeki rollerini sorgulatıyor. The Square, izleyiciye sadece “görmeyi” değil, “görülmeyi” de düşündürtüyor.
Vicky Cristina Barcelona (Barselona, Barselona) – Apple TV – IMDb: 7.1
Woody Allen’ın “Avrupa’ya Selam” üçlemesindeki Vicky Cristina Barcelona, aşk, tutku ve kendini keşfetme üzerine bir film. Barcelona’nın büyüleyici atmosferinde, iki yakın arkadaşın -Vicky ve Cristina- şehrin renkli sanatsal dünyasında çıktıkları bir yaz tatilini konu alıyor. Fakat bu tatil, onların hayata ve aşka bakışlarını derinden sarsacak beklenmedik bir serüvene dönüşüyor.
Barcelona’nın cetvelle çizilmiş gibi sokaklarını, Gaudí’nin eşsiz mimarisini ve Akdeniz’in sıcacık dokusunu arka planda tutarak seyirciyi bir sanat galerisinde gezdirir gibi hikâyesini anlatıyor. Her bir karakter aşkın farklı yüzlerini temsil ediyor ve Woody Allen, bu duygusal çatışmaları hem komik hem de samimi bir dille işliyor.
Dalíland (Dali Diyarı), TOD TV – IMDb: 5.9
Sanat dünyasının en eksantrik figürlerinden biri olan Salvador Dalí’yi anlatan Daliland, sürrealizmin dehasını ve çılgınlığını konu ediyor. Dalí’nin (Ben Kingsley) son dönemlerine ve 1970’lerin başında New York’ta geçen çalkantılı yaşamına odaklanıyor. Film, Dalí’nin sanatıyla iç içe geçmiş olan teatral yaşamını, eşi Gala (Barbara Sukowa) ile olan inişli çıkışlı ilişkisini ve yaratıcılığının ardındaki kırılgan ruh halini keşfetme fırsatı sunuyor. Sürrealizmin dünyasına dalmak isteyenler için Daliland, sadece Dalí’nin sanatını değil, aynı zamanda onun fırtınalı ve karmaşık kişiliğini de ele alıyor.
Andrei Rublev, Diğer – IMDb: 8.0
Andrey Tarkovski’nin başyapıtı Andrei Rublev, birçok kişi tarafından gelmiş geçmiş en iyi sanat filmi olarak gösteriliyor. 15. yüzyıl Rusya’sının kaotik ve karanlık dünyasında, ünlü ikon ressamı Andrei Rublev’in ruhsal ve sanatsal yolculuğunu konu alan film, yalnızca bir biyografi değil, aynı zamanda insanlığın, inancın ve yaratıcılığın sınırlarını sorgulayan destansı bir sinema deneyimi.
Tarkovski, Rublev’in içsel dünyasını ve Rusya’nın o dönemde yaşadığı çalkantıları derin bir sembolizmle işlerken, izleyiciye sanatçının hem kişisel hem de sanatsal olarak yaşadığı dönüşümleri hissettiriyor. Rublev’in sanatı, Tanrı’ya ulaşma çabasının bir sembolü haline gelirken, savaşlar, açlık ve şiddetin ortasında kaybolmuş bir dünyada maneviyatın anlamını arayan bir adamın portresi çiziliyor. Tarkovski’nin şiirsel sinematografisi ile ruhani temaları, sanatın yaratıcı ve yıkıcı gücünü vurguluyor.
Tous les matins du monde (Dünyanın Tüm Sabahları), Diğer – IMDb: 7.5
Müzik ve sessizlik arasında derin bir köprü bu film. Alain Corneau’nun yönetmenliğini üstlendiği film, 17. yüzyılın ünlü bestecisi Marin Marais (Gérard Depardieu) ve onun öğretmeni Sainte-Colombe (Jean-Pierre Marielle) arasındaki karmaşık ilişkileri konu alıyor. Filmde müzik yalnızca bir anlatı aracı değil, aynı zamanda karakterlerin içsel dünyalarını açığa çıkaran güçlü bir dil olarak kullanılıyor. Sainte-Colombe, müziği hayatın anlamı olarak gören, sessizlik içinde derin düşünen bir sanatçı. Marais ise gençlik tutkusu ve hırsı ile onun gölgesinde kalmak istemeyen bir öğrenci. Bu iki karakterin arasındaki sessiz çatışma barok müziğin eşsiz notaları eşliğinde izleyiciyi melankolik ve şiirsel bir yolculuğa çıkarıyor.
Cézanne et moi (Cezanne ve Ben), TV+ – IMDb: 6.0
Biri 19. yüzyıl sanatının diğeri ise edebiyatının önemli iki ismi; sanatçı Paul Cezanne ve yazar Emile Zola. Yakın arkadaş olan iki ismin inişli çıkışlı dostluklarını anlatan tarihi drama ‘Cezanne ve Ben’, ikilinin tanıştığı okul yıllarından başlıyor ve geriye dönüşlerle ilerliyor. Beraber büyüyen ikili, başarı ve şöhrete giden yolda taşradan Paris’e geliyor, sanatçıların yaşadığı çevreye adım atıyor ve birbirlerini kaybedip yeniden buluyor. Guillame Galliene ve Gaullaume Canet’in muhteşem performansıyla şimdiden klasiklerden biri olarak görülüyor.
Amedeus, Apple TV – IMDb: 8.4
Amadeus, Miloš Forman tarafından yönetilen, Peter Shaffer’in sahneye koyduğu film. Amadeus oyununa dayanan ve 18. yüzyılda Viyana’da yaşayan besteciler Wolfgang Amadeus Mozart ile Antonio Salieri’nin başından geçenleri anlatan yapım 8 dalda Oscar ödülü kazanmayı başarmıştır.
Tenet, TV+ – IMDb: 7.3
Christopher Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı bilim-kurgu aksiyon filmi “Tenet”, sanat piyasasının bir suç eylem alanı olarak kullanılmasıyla sanat eserlerinin inişli çıkışlı değerlerini ve arka planda dönen entrikaları da gözler önüne seriyor. Filmde başrol oyuncusu, John David Washington bir CIA ajanını canlandırıyor. Zamanı geri çeviren ve geleceğin teknolojisiyle üretilmiş silahları araştıran ajan, dünyanın sonunu önlemek için aksiyon ve macera dolu bir yolcuğa çıkıyor. Filmde hikâye Rus silah tüccarı ve sanat koleksiyoneri Andrei Sator’un ünlü ressam Francis Goya’nın sahte bir tablosunu 9 milyon dolara eski eşinden satın aldığını öğrenmesiyle gelişiyor ve karmaşıklaşıyor. Sanat eserlerinin vergi ödenmeden özel depolarda fahiş fiyatlara satılmalarının hikâyesini işleyen film, günümüzde sanat piyasasında eserlere yatırılan yüksek meblağların hangi amaçlarla kullanıldığına dair örnekler sunuyor.
Portrait of a Lady on Fire (Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi), MUBI – IMDb: 8.1
Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi, 18. yüzyıl sonlarında Britanya’da genç bir kadının portresini yapmakla görevlendirilen bir sanatçının hikayesini konu ediyor. Marianne, izole bir adada yaşayan genç bir ressamdır. Genç kadın bir gün, manastırdan yeni ayrılan Heloise’in düğün portresini yapmakla görevlendirilir. Ancak portresinin yapıldığından Heloise’in haberinin olmaması gerekmektedir. Marianne, kendisine verilen görevi harfiyen yerine getirmek zorundadır ve bu yüzden de gündüzleri Heloise’i izleyip, geceleri portresini yapmaya karar verir. Bu durum gönülsüzce evlenmek üzere olan Heloise’in, yaklaşmakta olan düğün öncesi son özgür anlarını Marianne ile geçirmesine neden olur. İki kadın birlikte vakit geçirdikçe, aralarında beklenmedik bir yakınlaşma olur.
Loving Vincent, Diğer – IMDb: 7.8
“Loving Vincent”, ünlü ressam Vincent Van Gogh’un oldukça ilgi çekici hayat hikâyesini ressamın tablolarını bir araya getirerek anlatıyor. Filmde yer alan 65.000 karenin her biri Polonya ve Yunanistan’da yer alan stüdyoyu ziyaret eden 125 profesyonel sanatçı tarafından oluşturuldu. Bu filmde Van Gogh’un etkileyici resimleri kadar tutkulu ve talihsiz hayat hikâyesi ile gizemli ölümünü de izleme olanağı bulacaksınız.
Midnight in Paris (Paris’te Gece Yarısı), Diğer – IMDb: 7.7
2011 yapımı Woody Allen imzalı fantastik komedi filmi, Allen’ın en beğenilen filmleri arasına yer alıyor. İzleyiciyi 1920, Paris’ine götüren, o dönemde yaşamış bir çok sanatçı, şair, yazar, yönetmen, eleştirmen, koleksiyoner ile bir araya getiriyor. Filmde, senarist ve kendisine bir hikâye arayışında olan bir adamın (Gil Pender) nişanlısı ile birlikte geldiği Paris’te gece yarıları yaşadığı fantastik öykü anlatılıyor. Gil’in nişanlısıyla olan farklı fikir ve hayata bakış açıları Gil’in zamanda geri gitmesiyle daha da farklılaşıyor. 20’lerin Paris’inde yaşamış, Ernest Hemingway, Salvador Dali, Gertrude Stein ve daha birçok entelektüel kişinin de görülebileceği film izleyiciyi bugüne ilham veren zamanlara ve entelektüel ortama götürüyor. Paris’te Gece Yarısı, aralarında 84. Akademi Ödülleri ve Altın Küre Ödülleri’nin bulunduğu pek çok ödüle sahip.
The Best Offer (En İyi Teklif), Diğer – IMDb: 7.8
İzleyiciyi Avrupa’nın en bilinen müzayede evlerine götüren ve çok yüksek fiyatlardan eserlerin satıldığı açık arttırmalara tanıklık ettiren film, alanında oldukça başarılı, tanınan ve saygın bir sanat uzmanı olan Virgil Oldman’ın (Geoffrey Rush) bilmecelerle dolu hikâyesini anlatıyor. Claire Ibbetson (Sylvia Hoeks) adlı gizemli bir kadının, ailesinden kalan sanat ve antika koleksiyonunu açık arttırmada satmak istemesi üzerine Oldman’ı aramasıyla filmde kırılmalar başlıyor. Açık arttırma işi için, Oldman ile çalışmaya başlayan esrarengiz kadın, sanat uzmanının hayatını da değiştirmeye başlıyor. Oldman’ın kadına aşık olmasıyla birlikte olaylar gelişiyor. Giuseppe Tornatore’nin yönetmenliğini yaptığı film, oyunculukların yanı sıra zengin görselliği ve müzikleriyle de izleyiciyi oldukça etkiliyor.
Frida, Diğer – IMDb: 7.3
Salma Hayek’e En İyi Kadın Oyuncu Oscarı’nı kazandıran film, sanat tarihinin sıra dışı kadınlarından biri olan Frida Kahlo’nun hayatını anlatıyor. Küçük yaşından itibaren ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşan Kahlo, kadınlara düşkünlüğüyle tanınan ünlü sanatçı Diego’ya aşık olur ve sanatçıyla inişli çıkışlı bir ilişki yaşamaya başlar. Her ne kadar sadakat kavramını reddetseler de birbirlerine olan tutkulu aşkları ve kıskançlık nöbetleri sebebiyle evlilikleri gitgide yıpratmaya başlar. Yaşadığı ilişkideki karmaşayı ve aşk acısını tuvaline yansıtan Frida, 30 yıl boyunca tutkusunu kaybetmeden resim yapmaya ve Diego’yu sevmeye devam edecektir.
Modigliani, Diğer – IMDb: 7.4
Andy Garcia’yı İtalyan sanatçı Modigliani olarak izlediğimiz, sanatçının Picasso’yla olan rekabetine odaklanan 2004 yapımı film, renkleri, kurgusu ve oyunculuklarıyla göz dolduruyor. Yahudi olan Modigliani genç ve güzel Katolik Jeanne’ye aşık olur. Çiftin evlilik dışı doğan çocukları Jeanne’nin ailesi tarafından uzaklara, rahibeler tarafından yetiştirilmeye yollanır. Modigliani’nin çocuğunu geri almak için paraya ihtiyacı vardır. Paris’in yıllık sanat yarışması kazanana para ve kariyer vadetmektedir. Arkadaş ve rakip olan Modigliani ve Picasso yarışmaya katılır ve hayatları değişir.
Woman in Gold (Altınlı Kadın), Diğer – IMDb: 7.3
“Woman in Gold”, dünyaca tanınan modern dönemin en önemli ustalarından Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in Adele Bloch-Bauer I adlı portresinde resmettiği Adele Bloch-Bauer’in yeğeni Maria Altmann’ın gerçek hikâyesini konu alıyor. Avusturya’nın bir simgesi haline gelen, Klimt’in altın varaklar kullanılarak ürettiği bu önemli tabloya, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Naziler tarafından el konuluyor. Avusturya’yı terk edip Amerika’ya yerleşmek zorunda kalan Adele Bloch-Bauer’in yeğeni Maria, 60 yıl sonra el koyulan aile yadigarı tablonun peşine düşüyor. Büyük bir kararlılık ve azimle Avusturya’ya teyzesine ait olan bu tabloyu almak için dönen Maria, deneyimsiz avukatı Randy Schoenberg ile birlikte Avusturya hükümetine karşı büyük bir savaş veriyor. Geçmiş ve gelecek arasında olayların irdelendiği filmde Yahudi soykırımının acı gerçekleri sanat üzerinden izleyiciyle yüzleştiriliyor.
Camille Claudel (Bir Kadın), Diğer – IMDb: 7.3
Camille Claudel’in gerçek yaşam hikâyesinden uyarlanan film, sanatçının Auguste Rodin ile yaşadığı aşka odaklanıyor. 1885 kışında tanıştığı sevgilisi Auguste Rodin tarafından terk edilen Camille’in ailesi sanatçıyı Fransa’nın güneyinde bir akıl hastanesine yatırır. İlişkisi boyunca Rodin’in gölgesinde kalmış olan Camille, heykel yaparak hayata tutunmaktadır. 30 yıl kapalı kaldığı hastanede erkek kardeşi Paul’ün ziyaretini bekler. Isabelle Adjani ve Gerard Depardieu’nin muhteşem performansıyla akıllarda yer eden film sanat ve kadın-erkek ilişkilerine başka bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Pollock, Diğer – IMDb: 7.0
Ed Harris’in hem başrolünde yer aldığı hem de yönetmen koltuğunda oturduğu “Pollock”, dışavurumculuğa yeni bir soluk getiren Amerikalı sanatçı Jackson Pollock’un dramatik yaşam öyküsünü anlatıyor. Alkolik ve manik depresif davranış bozukluğu olan Pollock, resim yaparken sakinleşmekte ve kendini bulmaktadır. Pollock’u ve sevgilisi Lee Krasner’i 1940’ların New York sanat camiasının kalbine yerleştiren filmde, bir yandan Pollock’un kendini dünyaca ünlü yapan sanat eserlerini üretmesini izlerken bir andan da kariyerinde ilerleyen bir adamın sevdiklerini kaybetmesini görüyoruz.
Big Eyes (Büyük Gözler), Diğer – IMDb: 7.0
İri gözlü çocuk tablolarıyla 1950’lere damga vuran Amerikalı ressam Margaret Keane’in gerçek yaşam hikâyesinden uyarlanan Büyük Gözler, bir kadının kendini keşfetme ve erkek hegemonyasından kurtulmasını anlatıyor. Karısının eserlerini yıllarca sahiplenen ve onun tablolarını kendi tabloları olarak tanıtan Walter Keane, para ve şöhreti yakaladıktan sonra eşine uyguladığı baskıyı arttırır. Kendi imzasını taşıyan ‘’Büyük Gözler’’ tablolarını sahiplenemeyen ve bu yalanı 10 yıldan uzun süre sürdürmek zorunda kalan Margaret, sonunda hakkı olanı almaya karar verir. 2014 yapımı bu harika film, ünlü yönetmen Tim Burton’un farklı oyuncularla çalıştığı nadir filmlerden. Başrollerini Amy Adams ve Christopher Waltz’ın paylaştığı, Fransız görüntü yönetmeni Bruno Delbonnel’in usta ışık ve renk kullanımıyla izleyiciye masalsı bir dünya sunduğu bu filme Netflix ve Amazon’dan ulaşabilirsiniz.
Goya’s Ghosts (Goya’nın Hayaletleri), Diğer – IMDb: 6.9
“Goya’nın Hayaletleri”, dünyaca tanınan İspanyol ressam Francis Goya’nın resimlerinde betimlediği ilham perisi Ines’in kilise tarafından sapkınlıkla suçlanmasıyla başlıyor. Filmin yönetmeni Milos Forman, Goya’nın en ünlü serilerinden ‘Los Caprichos’dan yola çıkarak izleyiciye görsel bir şölen sunarken, filmin açılış sahnesinde Engizisyon mahkemesi rahipleri tarafından incelenen Goya’nın toplum tarafından aşağılanan grotesklerin portrelerini çizdiği desenleri büyük tepki görür. İspanyol engizisyonunun bir üyesi olan Lorenzo (Javier Bardem), sanatçı Francisco Goya’nın (Stellan Skarsgard) ilham perisini (Natalie Portman) tutuklayarak Engizisyon Generalinin gözüne girmeye çalışıyor. Zengin bir tüccar olan kadının babası Lorenzo’yu yakalayıp ona işkence ettiğinde Lorenzo’nun planı ters teper ve kendisi de Engizisyoncu arkadaşlarının gazabından kaçmak zorunda kalır.
Girl With A Pearl Earring (İnci Küpeli Kız), Diğer – IMDb: 6.9
Tracy Chevalier’in aynı adlı romanından uyarlanan film, 17. yüzyılın en önemli ustası Johannes Vermeer’in en ünlü eseri ‘İnci Küpeli Kız’ tablosunu anlatıyor. İnci küpeli kızın kim olduğunu belirten tarihi kayıtlar olmamasına rağmen portreden bize bakan kızın sanatçının evinde yaşayan hizmetçilerden biri olduğu düşünülüyor. Bu rivayetten yola çıkan filmde, büyük sanatçı Vermeer’in patronu Van Ruijven tarafından evinde çalışan Griet’in portresini yapmak üzere görevlendirilişinin hikâyesini, ikili arasında gelişen bağı ve akabinde gelen sorunları izliyoruz.
At Eternity’s Gate (Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında), Apple TV – IMDb: 6.9
“The Diving Bell” ve “The Butterfly” filmleri ile tanınan usta yönetmen Julian Schnabel’ın son filmi “At Eternity’s Gate” Hollandalı ünlü Ressam Vincent Van Gogh’un Arles’deki hayatının son günlerini anlatıyor. Senaryosu Schnabel ve Jean-Claude Carrière ikilisi tarafından yazılan filmde ünlü ressama yıldız aktör Willem Dafoe hayat verirken, Van Gogh’un yakın arkadaşı ressam Paul Gaugin’i ise Oscar Isaac canlandırıyor. Prömiyerini 75. Venedik Film Festivali’nde yapan film, nesillere ilham kaynağı olan Van Gogh’un hastalık, şüphe ve hayal dolu günlerine ve bu dönemde yarattığı şahaserlere bașka bir gözle bakmamızı sağlıyor. Alıșılmış biyografik anlatımın dışına çıkan At Eternity’s Gate, Van Gogh’un yazdığı son mektuplardan alınan kesitlerle sanatçının zihninde gezinme ve son günlerinin bilinmeyen yönlerini keşfetme imkânı tanıyor.
Love is Devil: Study For a Portrait of Francis Bacon (Aşk Şeytandır), Diğer – IMDb: 6.5
“Love is Devil: Study for a Portrait of Francis Bacon” adlı filmde, sıra dışı üslubu ve konularıyla tanınan 20. yüzyılın en önemli ressamlarından Francis Bacon’un kurgusal bir hikâyesi anlatılıyor. Film, sanatçının daha önceden küçük çapta dolandırıcılık yapmış partneri ve ilham kaynağı, George Dyer ile olan gerilim dolu ilişkisine odaklanıyor. Film süresince, gerekli izinlerin alınamamasından ötürü Bacon’a ait resim görüntülerine yer verilemiyor. Ancak, filmin yönetmeni John Maybury, bunu avantaja çevirerek Bacon’ın resimlerindeki deforme edilmiş figürler, etler, kemikler ile umutsuzluk ve vahşetin hakim olduğu atmosferi, kullandığı filtre ve lenslerle benzer görüntüler yaratarak izleyiciye Bacon’ın sanatının temel öğelerini ustalıkla anlatmayı başarıyor. Filmi izledikten sonra onun eşsiz resimlerini kolayca tanımak mümkün oluyor.
Surviving Picasso (Picasso ile Yaşamak), Diğer – IMDb: 6.4
Arianna Stassinopoulos Huffington’un “Picasso: Creator and Destroyer” adlı romanının uyarlaması olan film, İspanyol sanatçının kadınlarla olan ilişkisini konu ediniyor. Picasso’yu yaşamının ortalarında izlediğimiz hikâye, 1944-1954 yılları arasında birlikte olduğu ve iki çocukları olan Francoise Gilot’un gözünden anlatılıyor. James Ivory’nin yönetmenliğini ve Ismail Merchant’ın yapımcılığını üstlendiği film Anthony Hopkins’in muhteşem performansıyla karizmatik ve etkileyici bir Picasso portresi çiziyor.
Little Ashes (Küçük Küller), Diğer – IMDB: 6.4
1920’lerin İspanya’sında geçen 2008 yapımı film, Salvador Dali, Federico García Lorca ve Luis Buñuel’in Madrid Güzel Sanatlar Okulu’nda kesişen yollarını konu ediniyor. Ünlü isimlerin gençlik dönemlerini, dostluklarını, farklı yönden ilişkilerini ve kendi dallarında ressam, şair ve yönetmen olarak yükselişlerini izlediğimiz filmde, iç savaşının eşiğindeki İspanya’yı izliyoruz. Geleceğin ünlü ressamı Dali, geleceğin ünlü şairi Federico Garcia Lorca ve film yapımcısı Luis Bunuel ile tanışır. Dali ve Lorca’nın sanatsal ve cinsel özgürlüklerini keşfetme yolculuğunda, İspanya’ya duydukları aşk, dostluk ve sevgileri iç içe geçmeye başlar.
Final Portrait (Son Portre), BluTV – IMDb: 6.3
Film İsviçreli ressam ve heykeltıraş Alberto Giacometti’yi anlatıyor. 1964 yılında Paris’te geçen, usta aktör Geoffrey Rush’u Giacometti rolünde izlediğimiz film, Stanley Lucci tarafından yazılıp yönetildi. Eski dostu Amerikalı yazar James Lord’a rastlayan Giacometti, Lord’un portresini çizmek ister. Giacometti’nin ısrarını dayanamayan Lord, çalışmaların fazla uzun sürmeyeceğini düşünerek teklifi kabul eder. Haftalar geçmesine rağmen portre bitmez ve Lord Giacometti tarafından alıkonulduğunu düşünmeye başlar. Böylece ikili arasında gelişen diyaloğa ve bir dâhinin başyapıtlarından birinin tamamlanışına şahit oluruz.
Klimt, Diğer – IMDb: 5.2
Raul Ruiz tarafından yönetilen 2006 yapımı filmde John Malkovich’i Avusturyalı unutulmaz sanatçı Gustav Klimt rolünde izliyoruz. Sanatçının yaşamının son yıllarında Viena’da geçen film, Klimt’in skandal dolu yaşamına odaklanıyor. Hastalıkla mücadele eden Klimt, yakın arkadaşı ve öğrencisine yaşamının skandal ve karmaşa dolu hikâyesini anlatmaya başlar. Sanatçı, kendi hayalleri ve anıları etrafında, dönemin kültür sanat başkenti olan Viyana’ya, skandallarla dolu ilişkilerine ve kurucusu olduğu sanatçı sendikası “Vienna Secession’’a doğru büyülü bir yolculuğa çıkar.
Never Look Away (Asla Gözlerini Kaçırma), Apple TV – IMDb: 7.7
Never Look Away, Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçan ancak Nazi rejimi altındaki çocukluğunu ve komünizm gölgesindeki gençliğini unutamayan Kurt Barnert adında bir sanatçıya odaklanıyor. Üniversitede tanışan Kurt ve Ellie, birbirlerini görür görmez aşık olurlar. Onlar her ne kadar ilişkilerinde mutlu olsalar da, ikisinin birlikte olmasını istemeyenler vardır. Ellie’nin babası olan Profesör Seeband, kızının yapmış olduğu seçimden memnun değildir. Kızının Kurt ile olan ilişkisini kesmesini isteyen Seeband, bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdır. Profesör, her ne kadar kızını Kurt’tan uzak tutmaya çalışsa da, o ve Kurt arasında bilmedikleri bir bağlantı vardır. Yıllar önce profesörün işlediği korkunç bir suç, hayatının Kurt ile kesişmesine neden olur. Kurt, geçmişi ardında bırakıp sanatına odaklanmak istese de, Nazi rejimi ve komünizm gölgesinde geçen yaşamının getirdiği travmalardan kurtulamaz.
Velvet Buzzsaw, Netflix – IMDb: 5.7
Ölü bir sanatçının tablolarının ele geçirilmesinin ardından yaşanan korkunç olayları anlatan “Velvet Buzzsaw”, Netlix’in sanat dünyası dinamiklerini eleştiren korku türündeki filmlerinden biri. 1 Şubat 2019’da izleyiciyle buluşan film, her ne kadar abartılı ve gerçek dışı sanat dünyası tasviri ve tek yönlü karakterleriyle eleştirilse de Jake Gyllenhaal, Toni Collette ve Billy Magnussen gibi yıldız aktörlerden oluşan oyuncu kadrosu, Art Basel gibi dünya fuarları ve sanat galerilerinde geçen renkli sahneleri ve eleştirmenlerden tam not alan kostümleri ile büyük ses getirdi.
{45050}