Sanatçı Sohbetleri: Fahir Atakoğlu
Yazı Boyutu:
Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fahir Atakoğlu ile Beyoğlu Kültür Yolu çerçevesinde vereceği konser öncesi müzik dünyasından kariyerine kadar birçok konuyu konuştuk.
Fahir Atakoğlu, klasik müzik icracısı ve bestecisi olarak dünya çapında tanınan bir müzisyen. Belgesellere ve film müziklerine yaptığı besteler yıllarca hafızalardan silinmedi. Müziği, farklı müzik kültürlerini etnik enstrümanlar ve klasik ifadeler gibi değerler sayesinde orijinal ve sıra dışı nitelik taşıyan müzisyen Japonya’dan Kuzey Amerika’ya kadar dünyanın birçok noktasında kendine dinleyici kitlesi buldu. 7-8 yaşlarından itibaren müzikle uğraşan Atakoğlu, Türk müzik tarihine yön veren Mazhar-Fuat-Özkan, Sertab Erener ve Sezen Aksu gibi isimlerle de çalıştı. Bunun yanı sıra “Cumhuriyet”, “Sarı Zeybek” ve ”Demir Kırat” gibi Türkiye’nin yakın tarihini anlatan üç önemli belgeselin fon müziklerini yapmasıyla da geniş kitlelerce tanındı.
Müziğimizin yakın tarihine damga vuran sanatçı Fahir Atakoğlu ile Beyoğlu Kültür Yolu kapsamında vereceği konser öncesi kendi müzikal yaşamını merkeze alarak bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kültür Yolu projesine nasıl dâhil oldunuz ve Türkiye genelinde bugünlerde gerçekleşen Kültür Yolu festivallerinin sanata katkısını bir müzisyen gözüyle nasıl buluyorsunuz?
Troya Kültür Yolu projesi kapsamında konser vermem için menajerim aracılığıyla bana ulaşıldı. Konserin verileceği yerin tarihi değeri, alanın ve yaşanmışlıklarının bende yaratmış olduğu geçmişten gelen etkisi ile konser teklifine hiç düşünmeden olumlu yanıt verdim. Devamında da Beyoğlu Kültür Yolunda konser talebi geldi ve bu konseri de özellikle yeni Atatürk Kültür Mekezinde olacak olmasının da ekstra motivasyonu ile olumlu karşıladım.
Kültür Yolu festivalleri sayesinde ülkenin birden fazla şehrinde, birbirinden farklı müzik tarzlarında müzisyenlerin sergilediği performanslar sayesinde, insanlarımızın müzikle bu denli yakınlaşabilmesine, farklı tarzda müzik türlerini ekonomik kaygı duymadan dinleyebilmesine yönelik büyük imkan sağlamasından dolayı çok önemli buluyorum.
Beyoğlu özelinde düşünürsek tarihi mekânların geçmişteki kimliğiyle yeni sanatsal aktiviteleri nasıl yorumlarsınız? Özellikle konser alanlarının işlevi açısından...
Bir müzisyen olarak performans sergileyeceğimiz mekanların, tarihsel ve toplumsal önemi ve değerinden etkilenerek o konsere kendimi motive oluyorum. Bu durumda haliyle o performansımı çok daha büyük etkiliyor. Beyoğlu gibi tarihsel geçmişi çok eskiye dayanan mekanların bu doğrultuda etksi olumlu manada kaçınılmaz oluyor. Yeni sanatsal aktivitelerde bu tarihsel dokudan etkilenerek günümüze o eski dokudan motifler taşıyor..
Belgesel filmlere yaptığınız müzikler uzun yıllardır insanların hafızasında yer etti. Buna benzer çalışmalarınız sürüyor mu? Sinema dünyasından yeni teklifler alıyor musunuz?
Bu aralar belgesel çalışmam yok. Ancak yeni sinema film projelerimiz var.. 2023 de vizyona girecek birden fazla sinema filminde insanlar yine melodilerimi duyacaklar..
Sinema müzikleri yapmak dramatik algıyı insanların hafızasında keskinleştiriyor mu sizce? Bu besteler film müzikleri olarak kullanılmasa bu kadar tanınır mıydı mesela?
Kesinlikle keskinleştiriyor. Hikaye, oyunculuk, yönetmenlik tümünü kapsayan bir müzikle birleşince etki haliyle büyük oluyor.
Yaptığınız belgesel müzikleri Türkiye’nin sosyal çalkantılı yıllarına denk düştü, kendi kariyerinizi Türkiye tarihiyle özdeş görüyor musunuz?
Kariyerimin boyunca Türkiye tarihinde yaşanan birçok olumsuz gelişmeden etkilendim tabii ki. Ve bu dönemlerde tanıştığım başta Mehmet Ali Birand olmak üzere yapımcının talepleri ile meydana getirdiğim belgesel müzikleri toplumun hafızasında yer ettiği gibi benimde müzikal hikayemde önemli bir kısımı teşkil etti..
Türkiye’de klasik müzik alanında eserleri dünya çapında olan nadide insanlardan birisiniz. Klasik müzik yönünden düşünürsek Türkiye uluslararası arenada neden az üretime sahip bir ülke sizce, bunu neye bağlarsınız?
Bunun en önemli ve birincil nedeni biz çok sesliliğe değil, tek sesli bir müzik içine doğuyoruz. Büyüdükçe çok sesli müziğin etkisi ile kendi özgün müziğimizi değiştirmeye çalışıyoruz. Bu noktada çoğu zaman özgün eserler çıkartamıyoruz. Kaldı ki biz onlar gibi rönesansı yaşamamışız ve çok sesli müziği onlardan çok sonra özümsemişiz. Bu da üretimimizi büyük oranda etkilemiş. Bu nedenle, dünyaya açılmış müzisyen sayımız bir elin 5 parmağını geçememiş.
Klasik batı müziğinin yorumlarını içeren batılı bir norma karşı yerel unsurlarla çıkılabilir mi mesela, batıdan nasıl reaksiyonlar aldınız?
Batının çok sesliliği karşında bizim 9/8, 7/8 gibi ritimlerimiz, onlarca makamlarımız büyük bir zenginliktir. Bunu ben müziğimde şahsen yapıyorum ve dünyaya dinletmeye çalışıyorum. Ve çok olumlu reaksiyonlar alıyorum. Dünyanın bu bölgesinden gelip müzik yapmak avantaj. Çünkü biz hem bu zenginliği müziğimizde kullanabilip hem de batının armoni sistemini biliyoruz.
Fahir Atakoğlu müzikal yolculuğunun neresinde görüyor kendisini. Gelecekle ilgili bir hayalinizi paylaşmanızı istesem neler söylersiniz?
Karariyerimin olumlu ve verimli bir noktasındayım. Her geçen gün olgunlaştığımı hissediyorum. Tabii ki Gramy almak veya yaptığım bir film müziğinin Oscar’a aday olması hayallerim arasında.. Ama tabii ki ödül hayallere konu tek amaç olamaz. Tek isteğim müziğimi mümkün olduğunca fazla insana dünyanın her yerinden dinletmek..