preloader

Ali Atmaca: "Her Çalışmamın Küçük Bir Devrim Olmasını İstiyorum"

24.03.2023
Ali Atmaca: "Her Çalışmamın Küçük Bir Devrim Olmasını İstiyorum"

Yazı Boyutu:

Yirmi yıl sonra İstanbul’a “Opus 39” adını verdiği sergisinin açılışı için gelen usta ressam Ali Atmaca ile sanat hayatından, ilham kaynaklarına kadar birçok konuyla ilgili keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ali Atmaca, geleneğin unsurlarını çağdaş yorumlarla ve kendi üslubuyla harmanlayan bir ressam. Eserleri dünya çapında ilgi gören sanatçının Türkiye dışında Fransa, İtalya, Japonya, Kanada, ABD başta olmak üzere birçok ülkede özel koleksiyonda ve Fransa, Nice Modern Sanatlar Müzesi ile Antibes, Picasso Müzesi’nde eserleri bulunuyor. 1970’lerden beri sanat dünyasında bıraktığı eserlerle kendinden söz ettiren sanatçı özellikle beden imgeleri üzerine kurduğu çizimlerini tuvallerine yansıtmasıyla biliniyor. “Opus 39” adını verdiği sergisiyle sanatseverlerin karşısına çıkan Atmaca bu sefer ki eserlerinde müziğin ritmini resimle buluşturuyor.

Küratörlüğünü Nilgün Yüksel’in yaptığı sergide, Atmaca, çizgilerin içinden çıkarak boşlukta devinen müzisyen göndermeleri, boşluğun çoğalıp figürün yitişiyle görüntünün sese dönüşmesine işaret ediyor. Mimari mekânla bizzat resmin mekânının birleştiği sergi, aynı zamanda boşluğun irdelenmesine de dönüşüyor. Mekânı dolduran yapıt, yapıtı dolduran renk, çizgi, form; mekânda bedenin; yapıtta gözün devinimi için kalan boşluk ve boşluğu saran ses, sonsuzda yankılanan bir espasa dönüşüyor.

Atmaca’nın üretiminde hep var olagelen müziksel tavır, bu kez sanatsal kariyerinin uğraklarından müzisyenlerle birleşerek yeni bir sentezin oraya çıkmasını sağlıyor. Yapıtlar, sadece temsili olanı değil, renk ve formla bütünleşen ezgiyi; sesin, görüntüyle ifade edilişini pür bir dille aktarırken izleyiciyi sanatçının müzikle devinimine de ortak ediyor. Ali Atmaca’nın’ “Opus 39” adlı kişisel sergisi 16 Mart – 21 Nisan 2023 tarihleri arasında Brieflyart’ta izlenebilir.

Bodrum’a yerleştikten sonra tam 20 yılın ardından ilk kez İstanbul’a gelen usta ressamı yakalamışken kendisine hem ilhamını aldığı duyguları hem sanat yaşamının kilometre taşlarını hem de son sergisinin detaylarını sorduk.

Bu serginizi portföyünüzde nasıl bir ilerleme noktası olarak okumak gerek, “Opus 39” başlıklı serginiz izleyicilere bu kez neler vadediyor, nasıl tanımlarsınız?

Bu sergideki resimlerimin daha önceki resimlerimden farkı burada bir seri hazırladım. Sokak müzisyenleri serisi. Bu nedenle bir yenilik benim için. Her çalışmamın birer küçük devrim olmasını istiyorum. Bunu başarıp başaramadığımı bilmiyorum.

“Opus 39” üretimlerinizde var olan müziksel bir tavrın bu kez müzisyen figürleriyle birleşerek bir sentezlenmesi mi? Ali Atmaca’nın perspektifinde resim ve müzik nasıl bir yakınlaşma içeriyor?

Bütün sanatlarda olduğu gibi özellikle resim ve müziğin çok ortak yanları var. Bir sanatçı bir resim yaparken aynı zamanda da bir beste oluşturuyor diye düşünüyorum. Bu nedenle renklerimi ve figürlerimi müzik notalarına eşlik edecek şekilde düzenlemeye çalıştım. Resim yaparken sürekli caz, klasik müzik, halk müziği dinliyorum. Bunları sentezleyip renk ve desen olarak tuvale aktarıyorum.

Üretimlerinize genel olarak geleneğin unsurlarının çağdaş yorumu demek mümkün mü? Bu ikisini sentezlediğinizi söyleyebilir miyiz?

Evet, doğru. Hatta çok daha öncesi var. Mağara çizgilerine kadar uzanıyorum ben. Oradan yola çıkıp günümüze kadar uzun bir yolculuk yapıyorum. Buna inançlarım karışıyor. Örneğin şaman geleneği, Bektaşi geleneği bunların tümü benim resmimde etkili oluyor.

Ali Atmaca:

Kendi kişisel çocukluk hikâyelerinizin ve Anadolu’ya has mitolojik anlatıların resminize sirayet ettiğini düşünüyor musunuz? İlk kulağınıza çalınan hikâyeleri şamanik unsurlarla da bezeyip kendinizce bir yorumla Anadolu ikonokrafisi yarattığınız söylenebilir mi?

Anadolu ikonografisi folklorik bir yapıya giriyor. Bütün dünyada folklor vardır ve hepsi de güzeldir. Bunun sanatla ilgisi yoktur. Geleneksel öğretilerdir. Ancak sanatçılar bunları bire bir almazlar ama etkilenirler. Örneğin Ravel’in ünlü Bolero’su folklorik bir halk dansıdır. Ayrıca Brahms en ünlü eserlerinde Macar Halk Dansları’ndan esinlenmiştir. Ama bu sanatçılar kendi yorumlarıyla folklorik unsurları sanat objesine çevirmişlerdir. Ben de öyle bir coğrafyada yetiştim ki Toros Dağları başlı başına bir ikon. Halk kahramanları, ozanları, eşkıyaları bunlar da birer ikon. Çukurova başlı başına bir efsane. Böyle efsanevi bir yerde yetişmiş olmak eserlerime tabii ki yansıyor. Ben kimliğimin tüm bu öğeleriyle birlikte, resim sanatının günümüzde geldiği yeri hesaba katarak sanat üretiyorum.

Resimleriniz koleksiyonerler tarafından yurt dışında da büyük ilgi görüyor. Fransa, İtalya, Japonya, Kanada, ABD başta olmak üzere birçok ülkede özel koleksiyonda ve Nice Modern Sanatlar Müzesi ile Antibes, Picasso Müzesi’nde resimleriniz bulunuyor. Evrensel düzeyde nasıl reaksiyonlar alıyorsunuz ve gelecek hayalleriniz arasında çıtayı nereye yükseltmek var?

Aslında bu çok geniş kapsamlı bir soru. Evet resimlerim seviliyor ve birçok ülkede, özel koleksiyonlarda, müzelerde resimlerim var. Bu neden oluyor bunu bilmiyorum. Ben sadece istediğim resmi yapıyorum, bu kadar…

Ali Atmaca:

70’li yıllarda film jeneriklerine resimlerinizle katkı verdiğinizi biliyoruz. Sinematografik açıdan resimleriniz sinemaya ilham veriyor mu? Sinemayla ilişkinizi nasıl yorumlarsınız, yine sinemadan böyle bir teklif alsanız düşünür müsünüz?

Tabii ki düşünürüm. Sinemada görsel bir sanat dalı resim de görsel bir sanat dalı. Ortak yanları var.

Bodrum’a taşındıktan sonra sanat kariyerinizde bir değişim hissettiniz mi, Bodrum’un sizin üzerinizde nasıl bir etkisi oldu? Bu coğrafya sizin için ne ifade ediyor ve Bodrum’daki sanatseverlerden tür tepkiler alıyorsunuz?

Evet Bodrum’a gelmek… Aslında Bodrum’a kaçtım ben. Yani sanat ortamından kaçtım. Yalnız kalmak istedim kimseyle görüşmek istemedim. Bu bana iyi geldi. İyi bir karar vermişim. Burada üretiyorum mutluyum. Bodrum’a gelince resimlerime çok beyaz girdi.

“Opus 39” adlı serginizi görmek isteyenlere neler söylemek istersiniz?

Resimlerim müziğini, ritmini dinlemeye gelsinler.

Uğur Ugan
Uğur Ugan Tüm Yazıları