Eserleriyle Hayran Bırakan Dijital Fotoğraf Sanatçıları

Gelişen teknolojiyle hayatımıza giren yeni sanat anlayışı olan dijital sanat, hem ülkemizdeki hem de yurt dışındaki temsilcileriyle dikkat çekiyor. İlhamını evrenin çeşitli unsurlarından alan ve sanata yenilikçi bir yorum katan bu sanatçıların eşsiz eserlerine tanıklık etmeye hazır mısınız?

Bilgisayar ortamında yaratılan eserler, sanatı bambaşka bir boyuta taşıyarak yeni bir soluk getiriyor. Yeni medya teknolojilerinin kullanılmasıyla ortaya çıkan bu çalışmalarda, sosyal bilimler ve matematik-fizik verilerinden de faydalanılıyor. Sanatın ve teknolojinin harmanlanmasıyla oluşan dijital sanat, hem hayal gücümüzün sınırlarını zorlayarak özgün tasarımlar sunuyor hem de gerçekliği gözler önüne seriyor.

Bu yazımızda, dijital fotoğraf sanatçılarını bir araya getirerek ilham verici eserlerini tanıtıyoruz. Haydi, dijital sanatın büyüleyici dünyasına birlikte adım atalım!

Doğukan Alyaz

1990 yılında İstanbul’da doğan Doğukan Alyaz gazetecilik bölümünden mezun olmuştur. Milliyet, Yachtinglife, Boxer ve Trendus gibi mecralarda editörlük yaptıktan sonra Yer Creative’de tasarımcı olarak kariyerine devam etmiştir. Kendi serbest çalışmalarını da yapan sanatçı günlük hayatın rutininden ilham alıp, gerçeği absürt bir öge ekleyerek dilediği şekilde yansıtmaya çalışmaktadır. Ayrıca Doğukan Alyaz bu eserlerini Instagram sayfasında da paylaşmakta. Sanatçının tasarımlarında kullanmayı sevdiği bir diğer figür ise hayvanları beklenmedik yerlerde karşımıza çıkarması. Metroya binen gergedan, arabayla gezmeye çıkmış bir arkadaş grubu… Yani sanatçı hayal gücümüzü zorlayacak birçok durumu birer sanat eserine dönüştürüyor. Bir yandan da Doğukan Alyaz, bizlere hayvanların yaşam alanlarını ellerinden aldığımızın da mesajını veriyor. Eğer siz de dijital sanat tutkunuysanız @doguart Instagram hesabından Doğukan Alyaz’ın eserlerine ulaşabilirsiniz.

Ersin Acır

Ersin Acır, lisede tanıştığı grafik tasarım dersiyle ilişkisini ilerleterek üniversitede grafik tasarım bölümünü tercih etmiş ve bu bölümden mezun olmuştur. Freelance grafik tasarımcı olarak çalışan sanatçı çalışmalarının birçoğunu Unplash sitesindeki stok görsellerle oluşturuyor. Acır’ın eserleri ise tamamen anlık düşüncelerinden meydana geliyor. Belli bir ilham kaynağı olmasa da doğadan ilham aldığını tasarımlarından anlayabiliyoruz. Özellikle pandemi döneminden dolayı Ersin Acır’ın eserlerinde özgürlük ve umut teması yer edinmiş durumda. Bazen gökyüzünde seyahat eden bir otobüs bazen de sonsuz denizlere yelken açan bir gemideyken sevenlerine eserlerini sunuyor. Bunların dışında yine çalışmalarını doğadan ilham alıp bitkilerin başrol olduğu tasarımlar oluşturuyor. Doğanın yeşilini gökyüzünün mavisiyle tamamladığı eserlerinde bizlere huzuru sergiliyor.

Ali Alışır

Eserleri dünya çapında birçok sergide yer alan Ali Alışır, 1996 yılında Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden aldığı başarı bursu ile grafik eğitimine başlamış. Yüksek lisans eğitimini Floransa Accademia Italiana’da fotoğraf üzerine yapan sanatçı, çalışmalarına Türkiye ve İtalya’da devam etmektedir. İlk başta resme olan ilgisi zaman içinde fotoğrafla birleşen sanatçı daha sonra dijital sanatla ilgilenmeye başlamıştır. Özellikle İtalya’nın eşsiz mimarisi okuduğu dönemlerde neredeyse tüm çalışmalarına yansımıştır. Tabii bu ilham sadece İtalya ile veya uzun süreli çalışmalarla sınırlı kalmıyor. Okuduğu kitaplardan seyrettiği filmlere kadar ve hayattan nasıl beslendiği de sanatçının eserlerini yaratım sürecinde etkili oluyor. Hatta hayatın kendisinin sanattan her zaman daha ağır bastığını da belirtiyor. Shinichi Maruyama ve Frederic Fon Tenoy gibi sanatçıların işleriyle ilgilenen sanatçı bir taraftan da Barok dönemde çalışmalar üretmiş sanatçıların eserleriyle de ilgileniyor. Ali Alışır sevenlerine geçmiş sergisinde Sanal Bedenler, Sanal Mekânlar, Sanal Savaşlar, Sanal Manzaralar, Kozmos ve Melez Ruhlar serilerinden eserler de sergilemişti. Bu sergiyle insanların hem maddi hem de manevi değerlerini sorgulamaya amaçlamıştır.

Yasin Yaman

1984’te Süleymaniye’de doğan Yasin Yaman’ın çocukluğu İstanbul’da geçmiş. Şehrin doğal güzelliklerinden, tarihinden ve mimarisinden çok etkilenen sanatçı, gördüğü İstanbul manzaralarını hayal gücüyle yeniden şekillendirmeye çalışmıştır. Bu çalışmalarda İstanbul’un güzelliğini sürrealist ögelerle bir araya getirip vurgulamak istemiştir. Şehrin ruhunun yanında hayvanlar da onun bir diğer ilham kaynağı olmuştur. Hatta onları İstanbul ile kompoze ederek şehrin farkındalığını artırmayı amaçlamıştır. Haydarpaşa Garı’nın arkasından çıkan bir martı, Galata’dan Pera’yı izleyen bir kedi, Galata Kulesi’nin tepesinde kanatlarını açmış büyük bir kelebek ve daha pek çok eser bizlere İstanbul’un ruhunu hissettirmekte. Kimseye bağlı kalmadan üretmeye çalışan sanatçı, özellikle yurt dışında fotomanipülasyon konusunda uzmanlaşmış sanatçıları takip etmektedir. Sergi için henüz erken olduğunu düşünen Yasin Yaman eserlerini Instagram üzerinden sevenleriyle paylaşıyor.

Ege İşlekel

İç mimarlık mezunu olan Ege İşlekel master yapmak için Milano’ya gitmiştir. Mimarlık sektöründe 1 yıl boyunca çalışan sanatçı, bir yandan da tablolar ve heykellerle bir manipülasyon tekniği yaratmıştır. Bu teknikle sosyal medya bağımlılığını ve yaşamsal ögeleri bir araya getirip dijital dünyaya olan düşkünlüğümüze değinmeye çalışmıştır. Birçok kişi tarafında dikkat çeken ve beğenilen bu sanat çalışmaları üzerine, İşlekel, mimarlık kariyerini noktalayıp Milano’da kendi şirketini kurmuştur. En büyük ilham kaynağı insanları gözlemek olan sanatçı bunun için özellikle sosyal medyayı sıkı bir şekilde takip etmekte. Tabii işin içine sosyal medya girince sanatçının en çok yaptığı çalışmalar popüler kültür ve çağdaş sanat eserlerini bir araya getirmek oluyor. Ayrıca Instagram hesabına girdiğinizde dünyaca meşhur birçok heykel, tablo ve yeri de eserlerine yansıttığını göreceksiniz.

Justin Peters

Alman dijital sanatçının en büyük tutkusu eserlerinde gerçekliği ve kendi hayal gücünü entegre etmesi. Çalışmalarını “Hayal edebileceğin her şey gerçek’’ mottosuyla üretmeye çalışıyor. Eserlerini ortaya çıkarmak için de görüntü kombinasyonları ve fotoğraf manipülasyonlarından yararlanmakta. Çalışmalarının temelinde hayal gücü yattığı için eserleri karşısında büyülenmemek elde değil. Peters’ın da birçok sanatçı gibi ilham kaynağı doğa. Eserlerini incelediğinizde denizlere, göllere, gezegenlere, hayvanlara ve evrenle ilgili daha pek çok şeye yer verdiğini göreceksiniz. Bunlardan bazıları ayın içinde anne karnındaymış gibi bir izlenim veren bebek, bulutların üzerinde sörf yapmaya giden bir genç, ağacın yapraklarına yer edinmiş bulutlar, filin kulağındaki kelebek kanatları… İnsanların ufkunu açan çalışmalarda bulunan sanatçının son eserlerinde ise çevre kirliliğinin ve pandemi sürecinin izleri de kendini sıkça belli ediyor.

Paul Fuentes

Londra’da yaşadığını paragraf içinde doğru bağlamda kullanmışız zaten, bu yüzden ilk cümlemiz olan bu cümleyi “1988 yılında Meksika’da doğan Paul Fuentes’in, 17 yaşında photoshop’u keşfetmesiyle fotoğrafçılığa ilgisi başlamış ve sonrasında kendi kendine montajlar denemiş. Meksika’nın prestijli okullarından biri olan ANÁHUAC’tan mezun olduktan sonra ona hem ilham kaynağı olan hem de yol gösteren bir fotoğrafçı ile çalışmış. Bu sayede de kariyer hayatına devam edeceği Avrupa’ya taşınmıştır. Sanatçı doğduğu kültürden bir hayli etkilenmiştir. Bu sebeple tüm eserlerinde parlak ve canlı renklere, ilginç konulara sık sık rastlamaktayız. Bir diğer etkilendiği noktalar ise pop art, gerçeküstücülük ve özellikle Dadaizm’in “gerçeküstücülüğün gerçekçi yanı” olduğunu söylüyor. Fuentes, Avrupa’da kendini geliştirdikten sonra Londra’ya yerleşip bir stüdyo açıyor ve dünya çapında birçok markayla iş birliği yapıyor. Seyahat fotoğrafçılığına özel bir ilgisi olan Fuentes, özellikle 1950’ler dönemini modern bir şekilde bizlere yansıtmaya çalışıyor. Bu fotoğraflarda da yaşlı Amerikalılar, villalar, restoranlar ve tatil yerleri ön plana çıkıyor. Havuz başında duran kaplanlar, bahçede yer alan flamingolar, deniz kenarında oturan leopar gibi eserleriyle de hayatımıza renk kattığı bir gerçek.

Max Asabin

Son zamanlarda dijital sanat dünyasında adından sıkça söz ettiren Max Asabin, Rus bir dijital fotoğraf sanatçısıdır. Photoshop’a olan ilgisiyle bu sektöre açılan sanatçı, yeteneğiyle birçok kişinin beğenisini toplamıştır. Çalışmalarının çoğunda, çeşitli fotoğrafları bir araya getirip insanları da kusursuz bir biçimde bu fotoğraflara yerleştirmeye çalışmıştır. Onun eserlerinde ummadığınız kişileri ummadığınız yerlerde bulabilirsiniz. Her daim hayal gücünün sınırlarını zorlayan sanatçı, her çalışmasında geleceğe değinip sevenlerine bambaşka bir evrenin kapısını açıyor. Bazen büyülü güçlere sahip olduğumuz bazen de robotlarla yan yana oturduğumuz bir dünyayı gösteriyor.

Andres Reisinger

Hayal dünyaları, heyecan, umut ve huzur gibi duyguları tetikleyerek herkes için oldukça özel bir alan oluşturur. Arjantinli tasarımcı Andres Reisinger, eserleriyle hayal ve gerçek arasındaki sınırları bulanıklaştırarak bu iki dünyayı harmanlıyor ve kendi estetik anlayışıyla sanatseverlerin ruhlarına dokunuyor. Özellikle ilk dönem eserlerinde, izleyicilerin aklında “Gerçek mi, dijital mi?” sorusunu sıkça geitren Reisinger, eserlerini yaratırken hayal ve gerçeklik dengesini korumaya özen gösteriyor. Dijital sanat üretiminde dengeye önem veren sanatçının 2019 yılında tasarladığı “Hortensia Chair,” bu dengeyi sağlama konusunda kendisini zorlayan bir eser olarak öne çıkıyor. Ortanca çiçeğinden ilham alan bu eser, çiçeğin yapraklarıyla kaplı pembe bir koltuk tasarımıyla dikkat çekiyor. 2018 yılından bu yana parlayan sanatçı, dijital eserleri ve NFT projeleriyle de giderek daha fazla tanınan bir isim haline geldi.

Shavonne Wong

Singapurlu genç fotoğraf sanatçısı Shavonne Wong, fotoğrafçılığı dijital dünyaya taşıyarak sanal modellerle moda fotoğrafçılığında yeni bir soluk getiriyor. Wong, sanal mankenleri için oluşturduğu ajansla fotoğrafçılığın geleceğine önemli bir adım atıyor. “Generation Virtual” ya da kısaca “GenV” adını verdiği ajansında, sanal mankenlerine sınırsız yaratıcılık ve esneklik sunarak geleceğin temsilcileri olduklarını savunuyor. Mankenleri için minimalist ve fantastik dünyalar yaratan Wong, eserleriyle hem kendi perspektifini genişletiyor hem de NFT dünyasına katkı sağlıyor.

Sophia Crespo

Tarih boyunca sanatçılar, bitkilerin yapısı, gökyüzünün renkleri ve çiçeklerin detayları gibi unsurlardan ilham almıştır. Biyoloji ve teknolojinin birleşiminden beslenen Sophia Crespo, Arjantin’de edebiyat ve felsefe eğitiminin ardından Amerika’da sanat yönetimi ve Almanya’da bilgisayar bilimi alanında eğitim almıştır. Bu süreçte, canlıların çevrelerini nasıl algıladığı ve bilgiyi nasıl işlediği konularına ilgi duymaya başlamıştır. Sinirsel ağların canlıların öğrenme becerilerini nasıl etkilediği üzerine yoğunlaşan Crespo, makine öğrenimi ile ilgili araştırmalar yaparak sanatsal üretimlerine yön vermiştir. Kodlama ile tanışarak “generative art” alanında eserler ortaya koyan sanatçı, çeşitli kodları analiz edip kendi hayalindeki üretimleri oluşturma sürecini LEGO parçalarıyla oynamaya benzetmektedir.

Mad Dog Jones

Siberpunk ve distopik illüstrasyonlardaki sıcak tarzıyla dikkat çeken Mad Dog Jones, müzikten görsel sanatlara uzanan yaratıcı yolculuğuyla hızla popülerlik kazanmıştır. Sanatçı, metropol temalarını eserlerinde yansıtırken hayata olan tutkusunu sıcak tonlarla neonun buluştuğu insani bir dilde ifade ediyor. Instagram’da paylaştığı eserleriyle kısa sürede geniş bir kitleye ulaşarak tarzı, binlerce sanatsever tarafından benimsenmiştir.

Kapak görseli: Paul Fuentes

{50682}