Bir Görüntü Avcısı Ressam: Halime Türkyılmaz
Yazı Boyutu:
Halime Türkyılmaz’ın izlenimci yaklaşımını, renklerle ifade ettiği doğa ve yaşamın ritmi arasındaki ilişkiyi, özgün resim tarzını ve kum resimlerindeki özgünlüğünü vurguladığı sanatında yolculuğa çıkın.
“Beni boydan boya kaplayan bir nehirdir zaman, ama o nehir de ben’im.
Zaman beni mahveden kaplandır, ama o kaplan da ben’im.
Beni tüketen ateştir zaman, ama o ateş de ben’im.
Susuz köy Halime ben’im!
Bağevinde geçirilen zaman ben’im, Ayçiçekleri ben’im!
Ekin biçenler ben’im, üzüm toplayanlar da ben’im, çay toplayanlar da ben’im!
O keskin uçlu fırçalar ben’im, kusursuz renkler de ben’im!
Hayat Ağacından uzanan dal da benim, can veren su da!
Kırmızı ağaç da benim, sonbaharlı olan ağaç da!
Ne yazık ki dünya gerçek; ne güzel ki yaşamda!
Ve ne gariptir, ben de bir varım bir yokum!”
Bir ses… Narin bin ses… Belki de bir rüyadasınız… Belki bir gece vakti… Eski bir saatin tik takları… Tik tak… Tik tak… Tik tak… Ressam, hayat ağacını çalışıyor, susun…
Doğaya, bir ağaca, o kuşun kanadına, ötedeki çay bahçesine ya da ayçiçeklerine… Bu ressamla, hayal dünyamızın bizde uyandırdıklarıyla, gönlümüzde yeni bir yer verebiliriz artık. Gidebileceğimiz yerlerin o eski hikâyelerin izini taşıyacağını yine unutmadan… Kendinizi bir daha bizi bırakmayan o kuşlardan birinin kanatlarında hayal edebilirsiniz. Yeni bir uçuş zamanı… Ne görüyorsunuz? Bu sorunun da farklı cevapları var elbet. Ne görüyorsan osun. Bu senin uçuşun. Bu kanatlar da senin. Bu gözler de… Bir daha inşa edilen zaman… Bu sözlerle bu duygular hangi hikâyelerden kalmıştı?
Ressamda hazır bu kırmızıyı görmüşken, çay tarlalarında gezinirken, yolculuklardan da artık bahsetmiş bulunmuşken, şehrin bize bir miras, hem de birçok hikâye bir miras olarak bırakılmış o kulesini görmekten nasıl kaçabiliriz? Tarlada bir geyik bizi çağırmaktadır onun resimlerinde. Kumun zarafetinde sonsuzluğa yolculuk eden Mustafa Kemal Atatürk şimdi bizi çağırmaktadır. Doğa belki de bu şehirlerde birçok dilini çoktan kaybetti. Doğa yine de bizi unutamayacağımız bir tarih için her an bekleyebilir. Mazinin karanlıklarında yaşamaya devam eden, izlerini de bu yüzden hâlâ hissettirenlerin hatırası için… Farklı miraslar için… Hayatın ağaçlarında sallananlar için belki de. Bir resimde bize bu sebeple mi kimi hafızalara yazılanların ardına saklanmış gibi görünüyor? Geçmişte yaşananların doğurduğu mahcubiyet yüzünden mi? Buradayım ama… Biraz yakınına gelince hiç kaybolmayacağını, bu yaşam ağacının zaman rüzgarlarının ardına saklanamayacağını anlarız ama…
Anlarız bu renk insanının hasletini. Şimdi size bir görüntü avcısını, bir renk sipahisini, bir görüntü avcısını yazacağım. Ressam Halime Türkyılmaz’dan söz ediyorum.
Kimdir Bu Renk Üstadı?
Bu kadar anlattık, ilerleyelim. Halime Türkyılmaz, akademisyen bir ressam. 2005 yılında başladığı Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim-İş Öğretmenliği Anabilim Dalı’ndan 2009 yılında mezun oldu. 2008 yılında boyasız doğal mineral taşlarla geliştirdiği teknik ile resim yapmaya başladı. Uzun yıllar görsel sanatlar öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Moda’da açtığı Kumhane Atölyesi’nde eğitimler verip kum resim sergileri açtı. Kumhane’de tekniği öğretmek için ayda birkaç kez kum resim workshopları düzenledi. 2019-2020 yıllarında Yalçın Gökçebağ atölyesinde çalışmasıyla yeni bir tarza geçen sanatçı, Yeditepe Üniversitesi’nde yüksek lisans programına ve İstanbul Nişantaşı’ndaki atölyesinde çalışmalarına devam ediyor. 19 Mayıs 2019 tarihinde Atakent Kültür Merkezi’nde Kum Resim Tekniği ile “100. Yıla Özel Atatürk Sergisi” açtı. Moda Galeri Mod Sanat Galerisi’nde “Cemal Süreya’yı Sevmek” adlı karma sergisine ve hem Cennet Kültür Merkezi hem de Bakırköy Kültür ve Sanat Konağı-Muhsin Kut Sanat Galerisi’nde “Kurtuluşa Giden Yolun 100. Yılında 100 Sanatçı 100 Portre Sergisi” gibi karma sergilere özel eserler üretti.
Halime Türkyılmaz’ın Profili
Sözün özü ressamlık şekil işidir. Bu şekil mesleği, büyüklerin izahatlarıdır. Kaynağı endamı renkli insanların tavsiye ve tecrübeleridir. Bu hususlara işaret eden doğal işaretler, şekiller, tabiinden, seleften yapılagelen rivayetler bile vardır.
İşte bunu en hakkıyla yapan ressamlardan Halime Türkyılmaz, kısadan söyleyelim, özel bir ressam. Kırmızı Ağaçlar serisi, Çay Toplayanlar serisi, Ayçiçeği Tarlaları serisi, Mavi Ağaçlar serisi, oldukça harmonik bir düzen tutturmuş durumda. Renksel uyumlar, biçemsel tutarlılıkla eşleşiyor. Türkyılmaz’ın resimlerinde biçimler, uyumla sıralı olarak diziliyor. Onun işlerinde temel varlık alanlarının yüzeye yaklaştırılmasıyla oluşturulan bu figürler, düzlemsel bir etki yaratıyor. Türkyılmaz burada bir nakkaş gibi davranıyor ve bir nakkaşın minyatürü ele alırken güttüğü kaygıların çok ötesinde, doğayla kurulan rasyonel bir ilginin yansıması şeklinde ifade edilecek bir tarza sahip. Türkyılmaz özel bir soyutlamacılık yaratıyor. O, doğayı üçboyutlu görünüşünde betimleyerek, onu zihinsel olarak kavrıyor. Halime Türkyılmaz’ın soyutlamacı dili, Piet Mondrian’ın doğa soyutlamalarına selam gönderiyor. Türkyılmaz, Mondrian ağaç etütlerinden yola çıkarak, tüm nesnel ilgilerin özünü yatay ve dikey çizgilerin denkleşmiş bir biçimi olarak tanımlıyor. Mondrian’ın estetik yönelimlerinin daha çizgisel, titreşimsel ve harekete dayalı iken, Türkyılmaz’ın daha üç boyutlu, gerçekçi, masalsı ve izlenimci olduğunu belirtmek gerekir. Halime Türkyılmaz’ın zihinsel bir düzleme çekilmiş bir doğa bilgisi değil, doğanın içinden, tasvirine dayalı bir arayıştır bu. Doğa ya da nesneler onda önce gerçeklenir, sonra soyutlanır. Buna rağmen, sadece kendi resmine gönderme yapan, kendi nedenselliğini açımlayan birer gösterge olarak var olurlar resim düzleminde Türkyılmaz’ın. Bu etkileyicidir. Buradaki biçimsel ilgi, onun reminin ‘doğasal olan’ canlı bir bellek olarak varlığını sürdürmesine sebep olur. Yani, çay toplayan kadınlar oradadır. Ayçiçeklerin henüz hasadı yapılmamıştı, günebakıyorlardır, doğanın ritmi, insanın yaşamı, tarla süren traktörler hâlâ oradadır. Çünkü bellek canlıdır.
Halime Türkyılmaz’ın Kozmozu
Halime Türkyılmaz belleğinden söz ettik. Bu ressama aşina olan kişiler, yüzyıllardır bu renkli tavsiyeleri kullanarak insanların imdadına yetişmiş, ruhi-manevi coşkuları ile hemhal olmuşlardır. Sözü geçen ressam kendi dünyasını yaratma konusunda bütünleşik bir çaba içindedir.
Halime Türkyılmaz, kompozisyonlarında somut dünyanın gerçek çizgisinin entropik her türlü imkân kullanılır. Dünyanın rastgelelik ve düzensizlik içindeki kaosun toplanmış halidir onun resimleri. Bunlar öyle resimlerdir ki istenen nihai sonuç aynıdır: Düzenli ve kırılmamış bir gerçeklik evreni. Bu evrenin taşıyıcısı ve öz’ü ise düzenli kesintiler, renk paleti ve yaşamın taklididir. Asıl mesele fırçalarla bükülmüş bir renk evreni ve masalsılığın ritmidir.
Rengi resim boyunca destekleyen tüm diğer resmetme öğeleri, dönüp dolaşıp bu masalsı evreninin göstergesi olan özel ve kendine has palet için birleşirler. Dağılmalar, bükülmeler, lekeler, minyatür kıvrımları, akan görüntüler, izlenimci gerçeklikler, taramalar, terapik göndermeler, huzurlu öğeler, optikal etkinin çarpması, fantastik bir akış, istiflemeler, spiraller, kırılmalar, kesişmeler, dörtgenler, yuvarlaklar her seferinde kendisini arayışında olduğu o optikal etkinin kurulmasına hizmet etmek üzere düzenlenirler.
Evrenin temel kurallarındandır. -düzensizlik ya değişmez ya artar- Halime Türkyılmaz’da ise bu hep dengededir. Onda renk ahenksiz bir düzen, fırça haşin bir işaret, toplamı ise düzensizliğinin ölçüsüdür.
Halime Türkyılmaz’ın Resim Düzeni
“Doğanın Işığı” serisi ya da “Baharın Gelişi” serisi… Özel düzenlere sahip işlerden oluşuyor bu seriler… Biraz düzenden söz edelim, Halime Türkyılmaz işlerinin düzeninden. Halime Türkyılmaz resminin kurucu öğelerinden biri hiyerarşidir. Hiyerarşiye dayalı bir figürdür. Titiz bir figür tekniği ile yaptığı resimlerinde ritmin yükleniciliğini figür alır. Figürün aldığı görüntü dünyası diğer tüm unsurları için alır. Fakat bu figür oran ve orantı olarak bozulmuş bir biçimdir. Ve bu figür bu haliyle doğanın bir ürünü değildir, insan aklının bir soyutlamasıdır. Bu anlamda Halime Türkyılmaz kendisinden pek öyle bahsedilmese de önemli bir soyutlamacıdır. Betimlemesi kendisiyle sınırlı olan figür, yarattığı anlam sayesinde dış gerçekliğe gönderme yapar. Adeta bozulmuş bir göndermedir bu.
Halime Türkyılmaz, açık havada bulunan nesnelerin renk görünümlerinin günün her saatinde değişik olduğu anlayışını tonlamalarla vurgular. Onun resminin vazgeçilmez gerçekliği olarak kabul edilen biçim, bazen önemini yitirir. Yerini renge bırakır. Türkyılmaz’ın doğayı yansıtma çabası, ışık, renk, hava ve an kavramlarının ön plana çıkmasıyla birlikte, gözün duyarlılığına dayanan, izlenimlerle oluşan anlatımcı bir ifade kazanır. Sanatçı resmi atölyede yapmasına rağmen resmi atölyeden çıkarıp doğanın içine taşımıştır. İç mekânda çalışsa bile açık hava tesirini verebilecek şekilde çalışmıştır. Bu amaçla, paletten koyu renkleri çıkartmıştır çoğunlukla. İç mekânın siyah, karanlık, koyu tonlarına karşılık, Halime Türkyılmaz’ın tablolarında daima yeşil, sarı, kırmızı, açık ve ferahlık verici tonları görürüz.
Halime Türkyılmaz’ın Işık Düzeni
Halime Türkyılmaz’da ışık ayrı bir önem kazanır. Onda bir anlık ışık titreşimleri içinde dünyayı görüp gösterme çabalarıyla sanata o güne kadar az olan bir dünya görüşü getirir. Özellikle kendi ürettiği hafif ve hızlı fırça vuruşları onun resmine eşsiz bir renk perspektif anlayışı getirir, hatta bir süre sonra yerini hava perspektifine bırakır. Sanatçı; ağacın, insanın ya da bulutun aldığı ışıklarla ilgilenirken kaçış çizgisiyle ufuk çizgisine dayanan ve hatta ilk kez Rönesans sanatçılarının bir buluşu olarak ortaya çıkan bilimsel perspektiften vazgeçerler. Türkyılmaz’ın merakı, akademik kurallara aykırı tekniğiyle yenilikçi ressamların ilgisini çeken Japon estampları gibi yaptığı resimlerdir (tahta üzerine kazınıp yapılan sade, yalın Japon resimleri Özellikle ilk zamanlarda). Halime Türkyılmaz’ın fotoğrafta olduğu gibi anı yakalama, ışık ve yansımaların görüntülenmesi arzusunu görüyoruz. Diğer taraftan olduğu, deseni zedeledikleri ve biçimlerini asıllarına göre bozdukları iddiası ile eleştirilirler.
Halime Türkyılmaz’ın resmine baktığımızda ışığın figür ve manzaralara bütünlük veren tek değer olduğuna inanan bir anlayış görüyoruz. Parlak renkler kullanan Türkyılmaz, kırmızı, sarı, yeşil gibi ana renkleri ve onların tümlerini kullanır. Çalışmalarında ışığın değişimini yakalamaya çalışırken, bu yolla resme zaman unsurunu da katmıştır. Halime Türkyılmaz, nesnelerin gerçek görüntülerini, onların belleklerde bıraktığı anlamları ve uyandırdığı duyguları değil, onların kendisinde bıraktığı salt izlenimi vermek istiyor gibidir resimlerinde. Bu tarz bir empresyonist olan Claude Monet’i hatırlatıyor bize ve onun sözlerini: “Her şey renk ışıltıları içinde görünüyor bana. Bu parıltıyı ve bu büyülü ışığı vermek istiyorum. Bu inanılmaz gerçeği göremeyenlerin, resimlerimi yadırgayacaklarını biliyorum.”
Halime Türkyılmaz’ın Resim Akımı
Bununla ilgili bir soru da Halime Türkyılmaz’a sorulmuş durumda. Soru şöyle geliyor: Empresyonizm akımı mı diyelim? Yoksa siz de herhangi bir sanat akımı ile anılmaktan mutlu olmuyor musun? Cezanne gibi ünlü Empresyonist sizin tablolarınıza konuk oluyor mu? Ama açıkça söylemek gerekirse sizin izlenimciliğiniz bambaşka bir izlenimcilik. Daha coşkulu ve daha çok hayatı yaşıyor…
“Öncelikle iyi bir izlenimci olmaya çalışıyorum. Doğayı, kırsalı, insan yaşamlarını gözlemlemek, dahil olmak ve o enerjiyi hissetmek, bütünsel anlamda bana çok iyi geliyor. Monet, Cezanne, Van Gogh, Bedri Rahmi, Turan Erol gibi sanatçılar bu süreçte tekrar tekrar araştırdığım, odaklandığım ve örnekler alarak sanata bakışımı genişleten, hayal gücümü zenginleştiren önemli kişilerdir. Empresyonizme hayranlık duyuyorken, zaman zaman beni derinden etkileyen dışavurumcular, pop-art sanatçıları, barok ve klasik dönem eserleri dikkatimi çekiyor. Matisse’in sanatına da hayranlık duyuyorum. Eren Eyüboğlu da harikadır. Bu olaya çok yönlü bakmaya çalışıyorum, bir sanatçının renk kullanımını incelemek, diğer akımdan farklı bir felsefeyi almak, sanatsal anlamda beni besleyen ve ilham veren etkenleri oluşturuyor.”
İzlenimci bir yaklaşımı olan ressam, resimlerinde dış dünyaya ait olanı; ışığı, renkleri, tepkileri, hüzünleri işlemekte ve yakalanan anlık konuları resmetmektedir. Çok açıkça onun izlediği temel kaynak güneştir. Konu ışık yansımaları arasında kaybolmuştur. Türkyılmaz deneyimsel çalışan, konuya önem vermeden çalışması gereken bir ressamdır. Büyük şehirden uzak duran, kırda, karda, dağda, deniz kıyısında manzaralara önem verdiği görülür. Yenilik meraklısı Türkyılmaz, kırlarda, açık havada resim yapma geleneğini geliştirmiştir. Klasik devir ressamlarının kullandıkları renkleri de bir kenara atmışlar, tabiatın parlak renklerine önem vermişlerdir.
Bitirirken…
Halime Türkyılmaz kavramsal sanatta da ilham verici bir ressam. Bu özel ressamı izlemek gerekir. “Öngörülebilir bir sanat üretmek, kavramsal anlamda yeterli olmasa da sınırları zorlamanın ve ortaya benzersiz işler çıkarmanın ilk aşamasıdır” anlayışıyla ressam mükemmel bir malzeme genişlemesine ve semantik bir derinleşmeye ulaşabiliyor. Türkyılmaz’ın arayışı hep ilham verici. “Hep bir arayış ve kendini bulma çabası sanatın özgünlüğünü oluşturmada en temel öngörüdür” felsefesini güden ressam, sadece son dönem tuval serilerinde değil, kum resimlerinde de izleyenleri etkiliyor. Kum resimlerinde Türkyılmaz’ın yaptığı şudur: “Ortaya çıkan çalışmalar, hayatın akışı içerisindeki ritmi dans ve kum ile birleştirmekle beraber, kumları doğadan, doğanın kendi renklerinden kullanıp aynı zamanda akışa, yani bu dansa müdahale ederken doğaya da uyumu ifadelendiriyor.”
İşte tam da bu durumda sanatçının gerçekleştirdiği bu özgün teknik ve ortaya çıkan eserler bizlere; kumun akıcı ve uyumlu malzemesini sanata dönüştürerek doğa insan uyumunu yine insan hayatının ritmiyle anlatmaktadır.