Burhan Doğançay: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri
Yazı Boyutu:
Çağdaş kent ve sokak sanatına yön vermesiyle tanınan fotoğrafçı ve ressam Burhan Doğançay’ın hayatı, eserleri ve bilinmeyenlerini keşfedin.
20. yüzyılın en önemli Türk sanatçılarından ve ülkemizin uluslararası alanda tanınan ilk soyut ressamlarından Burhan Doğançay, ödüllü eserleri ile dünya çapında büyük bir üne sahip. Hukuk eğitiminin yanı sıra aldığı resim dersleri ile sanat dünyasında da çalışmalar yapan Burhan Doğançay, 1956 yılında Ankara’da açtığı ilk kişisel sergisi ile profesyonel olarak eserlerini sanatseverlerle buluşturmaya başladı. Hem Türkiye’nin hem dünyanın en saygın sanatçılarından biri olan Burhan Doğançay’ın hayatı, eserleri ve bilinmeyenlerini birlikte keşfedelim.
Burhan Doğançay Kimdir?
Özellikle çağdaş kent ve sokak sanatına yön vermesiyle tanınan fotoğrafçı ve ressam Burhan Doğançay, yirminci yüzyılın en önemli Türk sanatçılarından ve ülkesinin uluslararası alanda tanınan ilk soyut ressamlarındandır.
Ödüllü eserleri günümüzde dünya çapında birçok müzenin koleksiyonunda yer almakta olup, bunlar arasında New York’ta MoMA, Metropolitan Sanat Müzesi, Solomon R. Guggenheim Müzesi, Washington’da Ulusal Sanat Galerisi, Viyana’da MUMOK, Paris’te Art Moderne, Kudüs’te İsrail Müzesi, St. Petersburg’da Rus Devlet Müzesi ve İstanbul’da İstanbul Modern bulunmaktadır.
Burhan Doğançay’ın Hayatı
Burhan Cahit Doğançay, batı eğitimi almış orta sınıf ailelere mensup olan Adil ve Hediye Doğançay çiftinin üç çocuğunun ilki olarak 11 Eylül 1929’da İstanbul’da doğdu. Bir subay ve tanınmış bir sulu boya sanatçısı olan babası Adil Bey, onun ilk sanat eğitmeniydi. Ayrıca çocukluk yıllarında dönemin ünlü ressamı Arif Kaptan’dan aldığı resim dersleri de onun sanata olan ilgisinde oldukça etkili oldu.
1950 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Paris’e giderek burada Paris Üniversitesi’nde doktora yapan Doğançay, bir yandan da Académie de la Grande Chaumière’de resim dersleri alıyordu. Doktorasını tamamladıktan sonra Ankara’ya geri dönerek, Türkiye Ticaret Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. Burada Sanat Sevenler Kulübü’ne katıldı ve babası Adil Bey ile birlikte 1955 yılında ilk sergisini açtı. İlk kişisel sergisini de 1956 yılında yine Ankara’da açtı.
1962’de iş sebebiyle New York’a giden Doğançay, burada Türkiye Cumhuriyeti’nin New York’taki turizm bürosunun müdürlüğünü yaptığı sırada hem Paris’te hem de New York’ta eserlerini sergilemeye devam etti. New York’a yerleşmek onun sanat kariyeri için bir kırılma noktası olacaktı, nitekim burada New York sokaklarından aldığı ilhamla duvar motifleri yapmaya başladı. 1963 yılında Washington Squares Gallery’de Andy Warhol, Jasper Johns, Willem de Kooning gibi ünlü sanatçılarla birlikte “World Show” sergisinde yer aldı. 1964 yılında Guggenheim Müzesi müdürü Thomas Messer, sanatçının bir eserine hayran kalarak, bu eserin müzede sergilenmesini sağladı. Doğançay, kısa bir süre sonra sanat kariyeri için diplomatik kariyerinden vazgeçti; kendini tamamen sanata adamaya ve ilham kaynağı olan New York’a yerleşmeye karar verdi.
1970’li yıllarda fotoğrafçılığa olan ilgisinin artmasıyla birlikte New York duvarlarına yöneldiği duvarlar serisine başladı. 1972 yılında New York’ta bir oteldeki baloda Angela Haussmann ile tanıştı ve 6 yıl sonra evlendiler. 1975 yılında Doğançay, 114 ülkeyi kapsayacak olan “Dünya Duvarları” adlı fotoğraf projesi için ülke ülke, şehir şehir gezdi. 1976 ve 1977 yıllarında eşiyle birlikte İsviçre’ye yerleşen Doğançay, 1979 yılında ABD vatandaşlığına kabul edildi ve Türk hükümetinin izniyle çift pasaporta sahip oldu.
Tablo ve kolajları için yıllarca 500’den fazla şehrin duvar resimlerini biriktirerek seyahat eden Doğançay, bu projenin ürünlerini 1982’de Paris’te Georges Pompidou Merkezi’nde “Fısıldayan Duvarlar” ismiyle ilk kez sergiledi.
1980’li yıllarda duvarlara olan ilgisi Doğançay’ı Midtown Manhattan’da inşa halindeki gökdelenleri fotoğraflamaya yöneltti. Demir işçileriyle geliştirdiği dostluklar, Brooklyn Köprüsü’ndeki restorasyon çalışmalarını fotoğraflamasına olanak sağladı. 1986’da büyük bir onarım geçiren Brooklyn Köprüsü’nün 19 adet büyük boy fotoğrafını çekti. Bu fotoğraflar, 1998 yılında New York kentinin 100.yıl kutlamaları kapsamında JFK Uluslararası Havaalanı’nda iki yıla yakın bir süre sergilendi ve daha sonra “Walls of the World’” adı altında kitap olarak yayınlandı.
1999’da Beyoğlu’nda bir bina satın alarak burayı dostları Oktay Duran ve Cem Bahadır’ın desteğiyle 3 yıllık süren bir restorasyon sürecinin sonunda atölyeye çevirdi. 2004’te Doğançay Müzesi olarak ziyarete açılan bina Türkiye’nin ilk kişisel çağdaş sanat müzesi oldu.
2006 yılında eşiyle beraber Turgutreis’e yerleşip, burada bulunan sayfiye evinde eserlerini sergileyeceği bir sanat atölyesi açan Doğançay, zamanını New York, İstanbul ve atölyesinin bulunduğu Turgutreis arasında paylaştırarak yaşamaya başladı. 2010 yılında eşiyle birlikte “Burhan Angela Doğançay Sanat, Kültür ve Eğitim Vakfı”nı kurdu.
2009 yılında Doğançay’ın ünlü tablolarından “Mavi Senfoni”, Murat Ülker tarafından 2.2 milyon liralık rekor bir fiyata satın alınarak, 2005-2010 seneleri arasında satılan en pahalı Türk tablosu oldu.
2012 yılında İstanbul Modern’de, “Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı: Burhan Doğançay Retrospektifi” sergisi, sanatçının 14 ayrı dönemini ve 50 yıla yayılan sanat hayatını, dünyanın önde gelen müzelerinin koleksiyonlarında bulunan 120 eseriyle izleyicilerle buluşturdu.
Doğançay, sanat yaşamı boyunca, çoğu üç boyutlu soyut kolajlardan oluşan yaklaşık 4.000 tablo üretti. Çalışmaları British Museum, Guggenheim Museum ve Whitney Museum of American Art’ın da aralarında bulunduğu 70’ten fazla müzede sergilendi.
Burhan Doğançay’ın Sanat Anlayışı
Doğançay’ın çalışmaları genellikle kentsel çevre ve kent manzaralarına odaklanmıştır. Çeşitli sosyal ve politik güçlerin duvarlarda bıraktığı izlere olan ilgisi, onu kentsel çürüme, iletişim ve zamanın geçişi temalarını keşfetmeye yönlendirmiştir.
Sıklıkla “kolaj” ve “asamblaj”, bazen de “fümaj” tekniklerini kullanan Doğançay’ın eserlerinin temel bileşenleri gerçek kent enkazları, yırtık posterler, gazeteler, reklam panosu parçaları ve duvarlardan topladığı afiş ve objelerdir. Bulunan bu malzemeleri sanat eserine dahil etmek, yalnızca özgünlük duygusu kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda sanatı ile tasvir ettiği kentsel çevre arasındaki bağı güçlendirir. Başka bir deyişle, geleneksel resim ve heykel arasındaki çizgileri bulanıklaştırarak Doğançay’ın çalışmalarına dokunsal ve üç boyutlu bir yön katar. Kullandığı renk paleti oldukça çeşitli ve kentsel peyzajın canlı ve dinamik doğasını yansıtan Doğançay, çeşitli poster ve grafiti katmanlarıyla kaplı şehir duvarlarının kaotik enerjisini vurgulamak için cesur ve zıt renklere sıkça yer verir. Resimlerinde ayrıca çeşitli fırça ve dokuları kullanmıştır. Renk, doku ve biçime yaklaşımı, kentsel gerçekçilikle bağlantısını sürdürmekle birlikte soyut dışavurumcu akımını yansıtır. Doğançay’ın sokak sanatı, kolaj ve montaj tekniklerini benzersiz bir şekilde harmanlaması ve kentsel ortamların özünü yakalamaya yönelik yenilikçi yaklaşımı, çağdaş sanat üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır.
Burhan Doğançay’ın Önemli Eserleri
Burhan Doğançay, “General Urban Walls” Duvar Serisi
Doğançay, kentsel duvarlara ve anlattıkları hikâyelere büyük bir ilgi duyuyordu. “Kent Duvarları” serisinde grafiti, posterler ve çeşitli işaretlerle süslenmiş duvarların katmanlarını araştırarak, bunları adeta bir tür kentsel arkeoloji olarak değerlendiren sanatçı, duvarları şehir ve sakinlerinin hikâyelerini anlatan tuvaller olarak ele almıştır. Kentsel yüzeylerin dinamik ve sürekli evrimleşen doğasını yakalayarak, zamanın geçişine ve inşa edilmiş çevre ile insan varlığı arasındaki etkileşime benzersiz bir bakış açısı sunmuştur. Duvarlardaki bu katmanların içinde, tarih, toplumsal yorum ve insan ifadesinin etkileyici yansımalarını bulmak mümkündür.
Doğançay’ın kentsel peyzajın görünüşte sıradan unsurlarını etkileyici ve düşündürücü sanat eserlerine dönüştürme yeteneğinin eşsiz bir örneği olan “Kent Duvarları” serisi, cesur renkleri, karmaşık detayları ve özenli kompozisyonlarıyla zamanın geçişi ve şehir manzarasına gömülü insan hikâyelerine dair görsel kapsamlı bir yorum sunmaktadır.
Burhan Doğançay, “Grego’nun Duvarları” Serisi; 1988 – 2012
Doğançay’ın “Grego’nun Duvarları” serisi, sanatçının New York’un Soho bölgesinde dolaşırken keşfettiği çok renkli bir tuğla duvarından ilham alarak ortaya çıktı. Bu seride Doğançay, basit tuğlalara renk ve canlılık katarak sanatsal bir dokunuş yapmıştır. “Grego” adı, bu eserlerin çoğunda belirgin bir şekilde görünür ve Doğançay’ın eserlerinde duvarların anlamını ve ifade gücünü keşfetme yolunda bir araç olarak işlev görür.
“Grego’nun Duvarları”nda Doğançay, duvarları sadece fiziksel yapılar olarak değil, aynı zamanda duygusal ifadelerin ve toplumsal mesajların bir yansıması olarak göstermektedir. Duvarlardaki yazılar, grafikler ve renkler, onun eserlerinde bir tür dil oluşturur ve çeşitli duygusal katmanları ifade eder. Doğançay’ın duvarları sadece estetik nesneler olarak değil, aynı zamanda insan deneyimi ve toplumsal konuların bir yansıması olarak görmesinin bir örneği olan “Grego’nun Duvarları” serisi, Doğançay’ın duvarları sanat eserlerine dönüştürerek, anlam ve anlatı yaratma konusundaki benzersiz yaklaşımının harika bir örneğidir.
Burhan Doğançay, Demirhindi Litografi ve “Duvarlar V” Serisi
1969 yılında, o tarihlerde New York Metropolitan Sanat Müzesinde 20. yüzyıl Sanatları Bölüm Başkanı olan Henry Geldzahler tarafından Doğançay’a Los Angeles’da Tamarind Lithography Workshop enstitüsünde Demirhindi Litografi Atölye Çalışması için burs sağlandı. Bu atölye, June Wayne tarafından kurulmuştu ve Amerika Birleşik Devletleri’nde taş baskı sanatını desteklemek üzere 1960-1970 yılları arasında sürecek 10 yıllık bir proje olarak tasarlanmıştı. Ed Ruscha, Jim Dine, Josef Albers ve Louise Nevelson gibi isimlerin de aralarında bulunduğu ve yaklaşık yetmiş sanatçının katıldığı bir projeydi.
Doğançay, “Duvarlar V” başlıklı 11 parçadan oluşan ve bir dizi izlenim içeren toplam 16 taş baskı yaratmıştır. Atölye çalışmalarında belirli araçların zorunlu kullanımı nedeniyle kısmen rastgele yaklaşımını terk etmiş ve eserlerini düzenlemek için ham cisimlerden ilham alarak grafiksel bir yaklaşıma yönelmiştir. Bu disiplin, daha belirgin düz yüzeyler ve canlı renklerle sonuçlanarak yeni etkiler yaratmıştır. Doğançay’ın canlı renk tonlarıyla yorumladığı görsel darbeler, şehir çelişkilerinin hakikatini belirleyen esas nitelik olarak öne çıkmaktadır. Özünde tekdüzelikle bir iletişim kuran bu seri, Doğançay’ın kariyerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Burhan Doğançay, “Alexander’ın Duvarları” Serisi; 1995-2000
Doğançay’ın 1995-2000 yılları arasında ürettiği “Alexander’ın Duvarları” serisi, ilhamını New York’ta bir zamanlar popüler olan Alexander’s alışveriş merkezinden almaktadır. Alışveriş merkezi kapanınca dış cephesi tahtalarla kapatılmış, afişlerle kaplanmış ve ardından siyah kağıt boya ile kaplanmıştır. Doğançay, duvarlardaki siyah kağıda yapılan müdahaleleri sanki bir bahçede çiçekler açıyormuş gibi algıladığını belirtmiş ve bu duygudan ilham alarak, duvarların zamanla nasıl değiştiğini ve duygusal izler bıraktığını ifade eden “Alexander’ın Duvarları” serisini yapmıştır.
“Alexander’ın Duvarları” serisi, Doğançay’ın duvarları sadece fiziksel varlıklar olarak değil, aynı zamanda duygusal anlatımların ve zamanın izlerinin bir yansıması olarak görmesini yansıtan eserlerinden biridir. Bu seride, geçmişin izleri ve değişimin duygusal boyutları, sanatçının soyut ve deneysel bir estetikle ifade ettiği bir anlam katmanı oluşturur.
Burhan Doğançay, “Double Realism” Serisi (Çifte Gerçeklik Serisi); 1990 – 2009
Doğançay’ın 1990-2009 yılları arasında çalıştığı “Double Realism” serisi üç ana öğeyi içerir: duvarlarda bulunan gerçek nesneler, ışık ve gölge. Doğançay gerçek nesneleri, ışığı ve gölgeyi bir araya getirirken, gerçek ve resmedilen gölgeler arasındaki belirsiz sınırları keşfeder. Öyle ki, bu resimlerde gölgelerin gerçek mi yoksa boyanmış mı olduğuna dair bir illüzyon ortaya çıkar.
Burhan Doğançay, “Kurdeleler Serisi”; 1972-1989
Doğançay’ın 1972-1989 yılları arasında çalıştığı “Kurdeleler Serisi”, onun önceki duvar dokulu ve kolaj eserlerinden belirgin bir ayrılık gösterir. Bu eserler, hava koşullarından etkilenmiş, kirli şehir duvarlarının gerçekçi tasvirlerinden daha zarif ve görünüşte daha soyut bir yaklaşıma geçişin bir işaretidir. Bir yandan ışık ve gölge ile oynarken, diğer yandan duvarın arka planından, duvardan çıkan ve kaligrafik şekiller oluşturan gölgeleri cast eden parçalanmış kağıt şeritlerinin kurdele formu oluşturacak bir forma getirir.
Canlı renkleri, karmaşık kompozisyonları ve soyut ve temsilî unsurların birleşimini içeren özelliklere sahiptir. Bu tablolardaki dinamik kurdeleler, toplum içindeki bağlantıları ve ayrılıkları temsil eden bir metafor olarak hizmet eder; duvarlardaki grafiti ve işaretlemelerin katmanları ise zamanın geçişini ve şehir hikâyelerini simgeler. Kurdeleler serisi aynı zamanda Dogançay’ın gölge heykellerinin ve Aubusson halılarının temelini oluşturur.
Burhan Doğançay, “Aubusson Duvar Dokumaları” Serisi
Doğançay, Paris’te, Fransa’nın Aubusson şehrinde bulunan L’Atelier Raymond Picaud’un sahibi Jean-François Picaud ile tanıştığında Picaud, Doğançay’ın Kurdeleler serisine hayran kalınca duvar dokumaları için ideal olduğunu düşünerek Doğançay’dan birkaç büyük resim taslağı sunmasını istedi. 1984 yılında dokunan ilk üç Doğançay duvar dokuması anında büyük bir başarı elde etti. Raymond Picaud atölyesi tarafından Doğançay’ın “Kurdele” serisinden toplamda16 eser 1983 ile 2000 yılları arasında Fransız geleneksel Aubusson duvar halısı tekniği kullanılarak üretildi. Geleneksel bir tekniğe Doğançay’ın getirdiği çağdaş yaratıcılık, Doğançay’ı duvar dokuma sanatının 21. yüzyıldaki öncüsü haline getirdi.
Burhan Doğançay, Kalpler Serisi
Doğançay’ın eserlerinde kalp motifine sıkça rastlanır. 1960’lı yıllardan itibaren sanatçı bu temayı işlemiş ve “Kalpler” serisi adını verdiği çalışmalarında duvarlara yansıttığı insan duygularını kolaj ve fümaj teknikleriyle sanat eserine dönüştürmüştür. Doğançay, dış dünyadaki izlenimleri atölyesine taşıyarak, galeri ve müzelerde yaşatma amacını taşımıştır.
Burhan Doğançay, kendi kişisel mitolojisini ve yaşam anılarını ekleyerek “Kalp İkonografisi” adını verdiği özgün bir seri oluşturmuştur. İkonografik dilin öne çıkan özelliği ise renkler, kolajlar ve graffitilerle zenginleştirilerek esrarengiz bir atmosfer yaratmasıdır. Doğançay, bu motifin anlamını “Sevgi ve Barış” sözcükleriyle vurgular, sembolik değerleri ve sevgiyi ifade etme gücüyle kalp simgesini eserlerinde temel bir öğe olarak kullanır. Bu özel dil, dünya halklarının sevgilerinin veya sevgisizliklerinin yanı sıra, sanatçının duygusal anılarının gizemini de yansıtmaktadır. Eleştirmen Haşim Nur Gürel’e göre, Doğançay’ın resim dilinde her kalp, kimliği gizli bir insanı temsil eder.
Burhan Doğançay, New York Serisi
Hayatının önemli bir kısmını New York City’de geçiren Doğançay için bu deneyim, onun sanatına yön veren büyük bir etken olmuştur. “New York Serisi” Doğançay’ın New York’un şehir dokusuna duyduğu hayranlığı yansıtan önemli bir çalışma koleksiyonudur.
Bu seride şehrin ikonik mimarisinden canlı sokak sahnelerine kadar çeşitli yönlerini keşfeden Doğançay, sıklıkla afişleri, posterleri ve grafiti kaplı duvarları eserlerine dahil ederek, kentsel peyzajda bulunan tarih katmanları ve insan ifadesine görsel bir yorum sunar. Cesur renklerin, karmaşık detayların ve soyut ile temsili öğelerin kullanımı, New York şehrinin dinamik enerjisini, çeşitliliğini ve karmaşıklığını yakalar ve sanatçının kentsel yaşama özgü bakış açısını sergiler.
Burhan Doğançay, “Symphony in Blue” (Mavi Senfoni); 1987
Doğançay İstanbul Bienali için özel olarak hazırladığı “Mavi Senfoni”yi Sultan Ahmet Camii’nin içinde yer alan İznik Çinileri ve 17. yüzyılda kullanılan Osmanlı motiflerinden esinlenerek, 1987’de Galeri Baraz binasında tuval üzerine kolaj ve fümaj tekniği kullanarak yapmış ve eser aynı sene içinde İstanbul Bienali’nde sergilenmiştir. 2009 yılında Antik A.Ş. tarafından düzenlenen Çağdaş Sanat Eserleri Müzayedesi’nde Murat Ülker tarafından 2.2 milyon Türk lirasına satın alınan tablo, 2005 ile 2010 yılları arasında satılan en pahalı Türk tablosu olma ünvanına sahiptir.
2012 yılında Dünyaca ünlü çağdaş müzik bestecisi Kamran İnce, “Mavi Senfoni” tablosundan aldığı ilhamla bir müzik eseri besteledi. Türkiye’de ilk kez bir resimden esinlenilerek bestelenen bu eser, Yıldız Holding’in desteğiyle İstanbul Modern’de piyanist Hüseyin Sermet yorumuyla
müzikseverlerle buluştu. Los Angeles Times gazetesi tarafından “Modern müzikle bağını koparmadan egzotik kalmayı başarmış nadir bir kompozisyon” olarak değerlendirildi.
Burhan Doğançay, “Children of The World” (Dünya Çocukları); 2011
Doğançay’ın şüphesiz en çarpıcı serilerinden biri olan “Dünya Çocukları” serisi, dünyanın çeşitli kültürlerinden gelen çocukları canlı ve dinamik bir şekilde tasvir eden renkli eserlerden oluşur. Farklı arka planlardan gelen çocukların masumiyetini, çeşitliliğini ve canlılığını yakalayan seri, sanatçının kültürlerarası çocukluk deneyimlerine dair evrensel inancını yansıtmaktadır. Burhan Doğançay, her ne kadar kentsel temalı eserleriyle daha iyi bilinse de, “Dünya Çocukları” serisi, onun çok yönlülüğünü, sanatının geniş yelpazesini ve kariyeri boyunca farklı temaları keşfetme yeteneğini vurgular niteliktedir.
Burhan Doğançay’ın Dünya Çapındaki Başarıları
- 1965 yılında, New York’taki Solomon R. Guggenheim Müzesi, Burhan Doğançay’a ait bir eseri satın aldı ve Doğançay eserleri Metropolitan Sanat Müzesi’nin kalıcı koleksiyonuna giren ilk çağdaş Türk sanatçısı oldu.
- Doğançay’ın uzun yıllar şehir şehir gezerek fotoğrafladığı duvar resimleriyle oluşturduğu ve 114 ülkeyi kapsayan “Dünya Duvarları” çalışması, 1982 yılında Paris’te Georges Pompidou da ‘’Fısıldayan Duvarlar’’ adı altında ilk kez sergilendi.
- Sanatçının Kurdeleler Serisi’nden yola çıkarak hazırladığı tasarımları, 1984’te Fransa’nın ünlü halı merkezi Aubusson’da duvar halısı olarak dokunmaya başlandı.
- Doğançay 1992’de St. Petersburg Rus Devlet Müzesi’nde açtığı sergiyle eserleri burada gösterilen ilk yabancı sanatçı oldu.
- 1986’da büyük bir onarım geçiren Brooklyn Köprüsü’nün fotoğraflarını çekmek için izin verilen tek fotoğraf sanatçısı oldu. Köprünün 19 adet büyük boy fotoğrafını çeken Doğançay’ın eserleri, 1998 yılında New York’un 100.yıl kutlamalarında JFK Uluslararası Havaalanı’nda iki yıla yakın bir süre sergilendi. Bu fotoğraflar daha sonra “Walls of the World” adlı kitapta yayınlandı.
- 2001 yılında Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı desteğiyle ilk retrospektif sergisini İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda ziyarete açan sanatçının “Hat Sanatına Saygı” isimli çalışması, 2003 yılının haziran ayında, Brüksel’deki yeni Avrupa Parlamentosu binasına asıldı.
- 2012 yılında Doğançay’ın “Ribbon Mania” adlı eseri, New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nin kalıcı koleksiyonuna dahil edildi. Doğançay, Metropolitan Müzesi’nin kalıcı koleksiyonuna dahil edilen ilk Türk sanatçı oldu.
- Burhan Doğançay ve eserleri hakkında “Walls of the World”, “Dessine-Moi l’Amour. Syros-Alternatives”, “Bridge of Dreams”, “Dogançay: A Retrospective” ve “Burhan Dogançay: Works on Paper” gibi birçok kitap yayınlandı.
Burhan Doğançay’ın Aldığı Ödüller
Burhan Doğançay, 1992’de Rusya Kültür Bakanlığı Takdir Madalyası’na layık görülmüş ve Rus Devlet Müzesi’nde sergi açan ilk batılı sanatçı olmuştur. 1995 yılında Türkiye Cumhuriyeti Sanatta Yaşam Boyu Başarı ve Kültüre Destek Ulusal Madalyası ile onurlandırılmıştır. 2004 senesinde Ankara Hacettepe Üniversitesi “Sanatta Onursal Doktora” Belgesi, 2005’de Art Forum Ankara Plastik Sanat Fuarı “Sanat Onur Ödülü”, yine 2005 yılında Art İstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması “Sanata Katkı Ödülü”nün de bulunduğu birçok uluslararası ödül ve madalya almıştır.
Doğançay Müzesi
Doğançay 1999’da Beyoğlu’nda bulunan 150 yıllık beş katlı tarihi bir bina satın aldı ve burayı dostları Oktay Duran ile Cem Bahadır’ın desteğiyle 3 yıllık süren bir restorasyon sürecinin sonunda atölyeye çevirdi. 2004’te Doğançay Müzesi olarak halka açılan bina Türkiye’nin ilk kişisel çağdaş sanat müzesi oldu. Müzenin bir bölümünde Burhan Doğançay’ın eserlerinden küçük bir retrospektif sergilenirken, diğer bir bölümü ressam Adil Doğançay’a ait eserlerine atfedilmiştir.
Müze, 2005 yılından bu yana İstanbul Beyoğlu Belediyesi ve kurumsal sponsorlarla iş birliği yapılarak İstanbul’da okuyan ortaokul 5, 6, 7, 8. sınıf öğrencileri arasında jürili sanat yarışması düzenlemektedir. Her yıl ortalama 1500 okuldan, 7000 öğrenci bu etkinliğe katılmaktadır.
Burhan Doğançay’ın Ölümü
Burhan Doğançay, 16 Ocak 2013’te bir süredir kanser tedavisi gördüğü İstanbul Amerikan Hastanesi’nde 84 yaşında hayatını kaybetti. Doğançay’ın cenazesi vasiyeti üzerine Bodrum Turgutreis’teki Karabağ Mezarlığı’na defnedildi.
Burhan Doğançay Hakkında Az Bilinen Gerçekler
- Burhan Doğançay’ın babası, topografya subayı olmasının yanı sıra ünlü bir ressam olan Adil Doğançay’dır. Burhan Doğançay’ı resim yapmaya teşvik etmiş ve onun ilk eğitmeni olmuştur.
- Burhan Doğançay, gençlik yıllarında Gençlerbirliği’nde futbol oynamış, kırmızı-siyahlı ekibin efsane sağ içi ve takımın kaptanı olarak forma giymiştir. Yine Askeri milli takımda senelerce futbol oynamış, iki defa Türkiye, beş defa Ankara şampiyonu olmuştur.
- Paris’te yaşadığı dönemde ciddi geçim sıkıntısı çeken Burhan Doğançay, 1952 yılında geçinebilmek için bir İngiliz yapımı olan ‘Innocents in Paris’ filminde Ronald Shiner’ın dublörlüğü yapmıştır. Yine Paris’te, barmenlik, bir Amerikan Yurdu’nda gece bekçiliği, hatta Amerikan kilisesinde yerleri süpürmek gibi ek işler yapmıştır. Sanatçının 35 yıllık arkadaşı ve Doğançay Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Duran katıldığı bir programda, Doğançay’ın Paris’teyken ekonomik sıkıntılar nedeniyle bir ekmek karşılığında eser satmışlığı olduğundan bahsetmiştir.
Kapak fotoğrafı: Murad Sezer
{49866}