Frida Kahlo: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri
Yazı Boyutu:
Ölümünden neredeyse 68 yıl sonra halen günümüzün en ikonik isimlerinden biri olan Frida Kahlo’nun hem sanat hayatı hem de sanatı kadar popüler hale gelen yaşam hikayesine gelin birlikte göz atalım.
Resimlerinde kullandığı güçlü otobiyografik öğeler ve gerçekçilik ile fanteziyi karıştırdığı tarzı; acısı, tutkusu, kronik ağrı deneyimini tasvir ettiği resimleri, otoportreleri ve cesur, canlı renkleriyle, bugün halen dünyanın en ünlü kadın ressamlarından biri Frida Kahlo… Ölümünden neredeyse 68 yıl sonra halen günümüzün en ikonik isimlerinden biri olan Frida Kahlo’nun hem sanat hayatı hem de sanatı kadar popüler hale gelen yaşam hikâyesine gelin birlikte göz atalım.
Frida Kahlo Kimdir?
Tam adı Magdalena Carmen Frida Kahlo y Calderón olan Frida Kahlo, Macar asıllı Alman bir baba ile İspanyol ve Amerikan Kızılderili kökenli Meksikalı bir annenin çocuğu olarak 6 Temmuz 1907’de ailenin üçüncü çocuğu olarak Meksika’da dünyaya geldi. Kahlo’nun babası Wilhelm, annesi Matilde ile tanıştığı ve evlendiği Meksika’ya göç etmiş bir Alman fotoğrafçıydı. Sanatsal kariyeri boyunca Kahlo, hem Avrupalı sömürge atalarını hem de yerli Meksika tarafından atalarını sık sık ikili karşıtlıklar olarak tasvir ederek kimliğini araştıracaktı.
Frida Kahlo’nun Hayatı
Frida altı yaşındayken çocuk felci nöbeti geçirdi ve bu durum dokuz ay boyunca yatalak kalmasına neden oldu. Frida bu sürecin sonrasında iyileşti ancak bu hastalık ona hayatı boyunca devam edecek olan kronik bir rahatsızlık ve topallayan bir bacak miras bıraktı.
Frida, özellikle profesyonel bir fotoğrafçı olan babasına yakındı ve stüdyosunda sık sık ona yardım ederdi. Bazı çizim dersleri almasına rağmen Frida bilimle daha çok ilgileniyordu ve 1922’de tıp okumak gayesiyle Mexico City’deki Ulusal Hazırlık Okulu’na girdi. Oradayken okulun oditoryumu için bir duvar resmi üzerinde çalışan Diego Rivera ile tanıştı.
1925’te Frida bir otobüs kazası geçirdi. Kalçasına demir bir tırabzan saplanıp vücudunun diğer tarafından çıktığında kazada neredeyse ölüyordu. Omurgasında, köprücük kemiğinde ve kaburgalarında birden fazla kırık, parçalanmış bir pelvis, kırık bir ayak ve çıkık bir omuz nedeniyle uzun yıllar boyunca yatağa mahkum kaldı ve vücudunu neredeyse tamamen saran alçılarla ve dayanması güç ağrılarla yaşamak zorunda kaldı. Bu kaza sebebiyle hayatı boyunca 30’dan fazla tıbbi operasyon geçirdi. Vücut alçısında iyileşmeye çalıştığı süre zarfında, yoğun bir şekilde resme odaklandı.
Frida Kahlo ve Diego Rivera
Frida ve ünlü Meksikalı muralist Diego Rivera ilk kez 1922’de lisede bir proje üzerinde çalışmaya gittiğinde tanıştılar. Frida, Rivera’nın okulun konferans salonunda “The Creation” adlı bir duvar resmi yapış süreci boyunca Diego’yu sık sık ziyaret etti. Rivera’dan hem sanatsal ve hem de duygusal anlamda oldukça etkilenen Frida söylentilere göre, bir arkadaşına bir gün Diego’nun bebeğini doğuracağını söylemişti.
Sonrasında geçirdiği otobüs kazası nedeniyle yıllarca evde ve yatarak yıllarını geçiren Frida, nekahat döneminden sonra Diego ile bir kez daha tanıştığı Meksika Komünist Partisi’ne katıldı. Ona çalışmalarından bazılarını gösterdiğinde Diego onu resim yapmaya devam etmesi için teşvik etti. 1928 yılında Frida ve Diego’nun romantik ilişkisi başladı ve Diego zamanlar evli olduğu eşinden ayrılarak 1929 yılında Frida ile evlendi.
Birlikte geçirdikleri ilk yıllarda Frida, Diego’nun aldığı komisyonların nerede olduğuna bağlı olarak sık sık onunla birlikte seyahat etti. 1930’da San Francisco, California’da yaşadılar. Daha sonra Diego’nun Modern Sanat Müzesi’ndeki gösterisi için New York’a gittiler ve sonrasında da Diego’nun Detroit Sanat Enstitüsü ile komisyonu için Detroit’e yerleştiler.
Frida ve Diego’nun 1933’te New York’taki zamanı tartışmalarla çevriliydi. Nelson Rockefeller tarafından görevlendirilen Rivera, Rockefeller Center’daki RCA Binasında ‘Kavşaktaki Adam’ başlıklı bir duvar resmi yaptı. Rockefeller, Diego’nun daha sonra boyanacak olan duvar resmine komünist lider Vladimir Lenin’in bir portresini eklemesinden sonra proje üzerindeki çalışmayı durdurdu. Bu olaydan aylar sonra çift Meksika’ya döndü ve Meksika’nın San Angel kentinde yaşamaya başladı.
Hiçbir zaman geleneksel bir birlikten yaşamayan Frida ve Diego, San Angel’da bitişik evler ve stüdyolar tuttular. Diego çapkın bir adamdı ve evlilikleri boyunca birçok sadakasizliği olmuştu ancak içlerinden Frida’yı en çok etkileyeni Frida’nın küçük kız kardeşi Cristina ile olan ilişkisi idi. Frida Diego’ya o kadar aşıktı ki, bütün bu olanlar onu çok üzmesine rağmen Diego’dan ayrılamadı. Ancak bu ailevi ihanete cevaben Frida, alametifarikası olan uzun siyah saçlarının çoğunu kesti. Onu derinden yaralayan bir diğer durum ise bir türlü çocuk sahibi olamamaktı. Diego’dan bir çocuğu olsun isteyen Frida, düşüklerle sonuçlanan birden fazla gebelik yaşadı.
Bu fırtınalı ilişki boyunca Frida ve Diego bir ayrılık döneminden geçtiler, ancak sürgündeki Sovyet komünisti Leon Troçki ve eşi Natalya’ya 1937’de yardım etmek için tekrar bir araya geldiler. Meksika’ya sığınma hakkı alan Troçkiler, 1937’de Frida’nın çocukluk evi olan Mavi Saray’da onlarla birlikte kalmaya geldiler. Bir zamanlar Sovyet lideri Joseph Stalin’in rakibi olan Troçki, eski düşmanı tarafından öldürüleceğinden korkuyordu. Frida ve Troçki’nin bu süre zarfında kısa bir ilişki yaşadığı da söylentiler arasındaydı.
Frida, Diego’dan 1939’da boşandı. 1940’ta ise yeniden evlendiler. Çift, büyük ölçüde ayrı hayatlar sürmeye devam etti ve ölene kadar evli kalmalarına rağmen ikisinin de yıllar içinde başka ilişkileri oldu.
Frida Kahlo’nun Sanat Hayatı
Yaşam deneyimi, Frida’nın yaklaşık 200 resim, eskiz ve çiziminde ortak bir temaydı. Fiziksel ve duygusal acısı, iki kez evlendiği eşi ve sanatçı arkadaşı Diego Rivera ile çalkantılı ilişkisini tuvallerinde keskin bir dille tasvir ediyordu. 143 resminden 55’i ise otoportreydi. Frida’nın ilk otoportresi 1926’da resmettiği ‘Kadife Elbiseli Otoportre’ idi.
Frida, 1940 yılında Mexicano Galeria de Arte’deki “Uluslararası Sürrealizm Sergisi”ne katıldı. Orada en büyük iki resmi olan İki Frida ve Yaralı Masa eserlerini sergiledi. Sürrealist Andrew Breton, Frida’yı sürrealist olarak değerlendirse de, Frida’nın gerçekliğini resmettiğini söyleyerek reddettiği bir etiket oldu bu.
1945’te Don Jose Domingo Lavin, Frida Kahlo’dan Sigmund Freud’un -psikanalizi sürrealizm üzerine kurulu olan Musa ve Tektanrıcılık kitabını okumasını ve bu kitaptan anladıkları üzerine yorumunu resmetmesini isteyince Frida, Musa’yı resmetti ve bu resim, Palacio de Bellas Artes’teki yıllık sanat sergisinde ikincilik ödülüne layık görüldü. Frida, ara sıra komisyonda portreler yapmasına rağmen, yaşamı boyunca çok fazla resim satmadı.
1953’te, 47 yaşında vefatından sadece bir yıl önce, yaşamı boyunca Meksika’da sadece bir kişisel sergi açtı. O sırada doktorun emriyle yatak istirahatindeydi ama o sergisine katılmak istedi. Galeriye bir ambulansla geldi ve bir sedyeyle getirilmesini ve açılışın keyfini çıkarabileceği bir yatağa taşınmasını istedi.
Galeri açılışından birkaç ay sonra Frida’nın sağlığı daha da kötüye gitti ve sonunda sağ bacağı kangren nedeniyle dizinden kesilmek zorunda kaldı. Bu durum onu daha da depresif ve endişeli hale getirdi ve ağrı kesicilere bağımlı hale geldi. Son zamanlarında bronkopnömoniye bağlı olarak neredeyse tamamen yatalak olmuştu ancak buna rağmen, Guatemala’nın CIA işgaline karşı bir gösteriye katılarak burada bir konuşma yaptı. O günün gecesinde durumu daha da kötüleşti, yüksek ateşi vardı ve çok acı çekiyordu. O gece, 13 Temmuz 1954’te, henüz 47 yaşında iken vefat etti. Pulmoner emboliden öldüğü bildirilse de, bazı söylentiler intihar veya aşırı dozdan ölmüş olabileceğini öne sürüyordu. Ölümünden birkaç gün önce günlüğüne şöyle not etmişti: “Umarım çıkış eğlencelidir ve umarım bir daha geri dönmem.”
Bugün eserleri çok yüksek fiyatlara satılan Frida Kahlo’nun Mayıs 2006’da, kendi portresi Roots, New York’taki bir Sotheby’s müzayedesinde 5,62 milyon dolara satıldı. Müzayedede satın alınan en pahalı Latin Amerika eseri olarak rekor kırdı ve Frida Kahlo’yu gelmiş geçmiş en pahallı kadın sanatçılardan biri haline getirdi.
Marksist eğilimleriyle de yaygın olarak tanınan Frida, Marksizm Devrimcisi Che Guevara ve küçük bir çağdaş figür grubuyla birlikte, 20. yüzyılın karşı kültür sembolü haline geldi ve sanat tarihinde hayal gücüne ve akla ilham vermeye devam eden bir miras yarattı.
Frida, yaşadığı toprakların popüler kültüründen esinlenerek, Meksika toplumunda kimlik, postkolonyalizm, cinsiyet, sınıf ve ırk sorularını keşfetmek için naif bir halk sanatı stili kullanan birçok portre, otoportre ve Meksika’nın doğasından ve eserlerinden esinlenen eserleri ile Meksika kimliğini tanımlamaya çalışan devrim sonrası Mexicayotl hareketinin isimsizi kahramanı oldu.
47 yaşında çok genç bir yaşta vefat eden sanatçı, kısa ömründe Meksika sınırlarının çok ötesine geçen çok büyük bir ün kazandı.
Frida, Mavi Saray ismiyle tanınan bir binada doğup büyüdü. Orada birkaç yıl kocasıyla da yaşadı ve orada öldü. Bugün halen, Mexico City’deki Frida Kahlo Müzesi’nde, kişisel eşyaları, sanki hala orada yaşıyormuş gibi evin her yerinde sergilenmektedir.
{77946}
Frida Kahlo Nasıl Global Bir Marka Oldu?
Frida Kahlo bu günlerde neredeyse hayal edebileceğiniz her yerde…
Nereye giderseniz gidin, mutlaka bir Fida Kahlo portresi, çantalara, tişörtlere işlenmiş Frida figürleri, Frida’nın özlü sözlerinin yazılı olduğu kartlar, Frida Kahlo temalı kafeler, restoranlar, sokakları süsleyen duvar resimleri; sabun kalıpları; posterler; ve daha nicelerini görmeniz mümkün… Hepsi Meksikalı sanatçının dünyaca ünlü özelliklerini sergiliyor: başının üstünde bir taçla örülmüş ve rengarenk çiçeklerle süslenmiş saçlar, gururlu bir tek kaş ve meydan okuyan bir bakış…
Şimdi sevgiyle “Fridamania” olarak bilinen şey, aslına bakacak olursanız onlarca yıldır yükselişte… Sanatçıya olan bu sürekli büyüyen hayranlık, ilk olarak ABD’de artan kimlik siyaseti kültürünün ortasında ortaya çıkıyor. 1954’teki ölümünden bu yana Kahlo, zorluklara ve ataerkil baskıya karşı küresel bir direniş sembolü, feminist bir ikon haline geldi ve sanatçılarla ilişkileri sayesinde hem erkekler hem kadınlar, hem de queer topluluğunda bir kült figür haline geldi.
Günümüzde Frida hâlâ erkek merkezli bir dünyada meydan okuyan bir kadın varlığı, kendi imajını tanımlayan korkusuz ve çığır açan bir sanatçı…
Frida Kahlo’nun Eserleri
The Broken Column / Kırık Sütun – 1944
On sekiz yaşında bir trafik kazasında ağır yaralanan Frida’nın otoportreleri genellikle fiziksel ve psikolojik acıya odaklanıyor. 1944’te yaptığı Kırık Sütun da, Frida’nın omurilik ameliyatı geçirdikten kısa bir süre sonra ürettiği bir eserdi.
Cerrahi bir korse ile donatılmış bedeni neredeyse çıplak ve ortadan ikiye bölünmüş halde ve omurgasını yarık bir dekoratif sütun olarak görüyoruz. Hatta bu kırık omurgası adeta bir deprem çatlağı gibi resmedilmiş ve omuriliği özellikle tabanda çökmeye yakın görünüyor.
Kendini çıplak olarak resmetmiş, ancak daha sonra alt yarısını örtmek için cerrahi görünümlü beyaz bir çarşaf eklemiş. Göğüsleri açıkta ve vücudu sakat bırakılmış olmasına rağmen, şehvetliliği hala açıkça görülüyor.
Eserdeki çivi ve çarşaf tasvirlerinde ise hem acısının büyüklüğünü haykırıyor hem de Hristiyan ikonik şehitliğinin güçlü yankılarını gösteriyor. Öte yandan gözyaşları yanaklarından özgürce ve bolca akıyor. Ancak yaşanan bunca acıya rağmen Kahlo’nun yüzünde bir güç ve meydan okuma ifadesi var. Vücudu yaralanmış ve işkence görmüş olsa da ruhunun hâlâ sağlam olduğu görülüyor.
Self-Portrait with Cropped Hair / Kırpılmış Saçlı Otoportre – 1940
Bu otoportre için iki bakış açısından söz etmek mümkün. Frida ve Diego’nun çalkantılı bir ilişkisi vardı ve her iki tarafta da birden fazla aldatma vakası yaşanmıştı. Kırpılmış Saçlı Otoportre’de, Frida’yı bir erkek takım elbisesi içinde, elinde makasla, düşen saçları oturduğu sandalyenin etrafındayken görüyoruz. Frida, Diego’nun kız kardeşi Cristina ilişkisi olduğunu öğrendikten sonra çok sevdiği saçlarını kesmişti. Birinci bakış açısına göre bu resim de o anın acıklı bir yansımasıydı.
Birinci önermeyi ilave bir diğer bakış açısı ise, Frida’nın geleneksel işlemeli Tehuana elbiseleri veya saçındaki çiçekler gibi kendini sıklıkla tasvir ettiği kadınsı nitelikleri bir kenara atıyor ve bunun yerine bol kesim bir erkek takım elbise ve kısa saç kesimi kullanıyor olmasıydı. Yüksek topuklu ayakkabıları ve sarkan bir küpesi, karakteristik delici dışa bakışıyla birlikte kalıyor, saç tutamları yere saçılmış, kopmuş bir örgü sandalyesinin yanında uzanıyor ve sanatçı kucağında bir makas tutuyordu. En üstte görünen popüler bir Meksika şarkısının sözleri bir sevgiliye atıfta bulunuyordu: “Bak, seni seviyorsam bunun nedeni saçlarındı. Artık saçsız olduğuna göre seni artık sevmiyorum.” Kahlo ve ressam kocası ressam Diego Rivera, 1939’un sonlarında boşanmıştı ve resim hem ayrılığın şiddetini hem de yeni keşfedilen bir özerkliği gösteriyor ve bu androjen kişilik, Frida’nın kendi biseksüelliğine atıfta bulunabilir diye düşünülüyor.
Memory, the Heart / Anı, Kalp – 1937
1937 tarihli Anı, Kalp adlı resim, yine Diego’nun Frida’nın küçük kız kardeşi Christina ile olan ilişkisinden kaynaklı acıyı gösterir.
Frida kendini bir ayağı kumda, bir ayağı denizde, su kenarında bir kumsalda dururken, gözyaşlarına boğulmuş ifadesiz bir yüzle izleyiciye bakarken tasvir etmiş. Göğsünde büyükçe bir boşluktan metal bir çubuk geçiyor. Çubuğun her iki ucunda ise bir tahterevalliye biniyormuşçasına duran Aşk Tanrısı görüntüsü var. Frida’nın kalbi ise, vücudunun dışında yatan büyük, kanayan, parçalanmış bir organ olarak tasvir edilmiş. Kalpten gelen kan kuma sızıp ordan da denize karışıyor. Ayaklarının dibinde bu büyük kırık kalp, Frida’nın ıstırabının yoğunluğunu tasvir ediyor.
Öte yandan, biri kız öğrenci elbisesi, diğeri ise geleneksel Tehuantepec tarzı kostümü olan iki elbise Frida’nın yanında asılı duruyor; her biri birer insan kolu içeriyor. Kız öğrenci elbisesinin kolu Frida’ya uzanıyor ama dokunmuyor, Tehauna elbisesindeki kol ise kolsuz ve hareketsiz sanatçıyı destekliyor.
The Two Fridas / İki Frida – 1939
İki Frida, Frida’nın Diego’dan boşanmasından kısa bir süre sonra iki kez tasvir edilmiş. Bir Frida, Diego’nun sevdiği Frida’yı temsil eden Meksika’nın Tehuana bölgesinden bir kostüm giyerken, diğer Frida ise Diego’nun ihanet edip reddettiği kadın olarak Avrupai bir elbise giyiyor.
Frida’nın ilk başta günlüğüne bu resim hakkında hayali bir çocukluk arkadaşının anısından ilham aldığını yazmış olsa da daha sonra Diego’dan ayrılmanın çaresizliğini ve yalnızlığını dile getirdiğini itiraf etmiştir.
What the Water Gave Me (Lo que el agua me dio / Suyun Bana Verdiği – 1938
Bu resim, ressamın hayatından çeşitli sembolleştirmeleri betimleyen bir tuval üzerine yağlıboyadır. Küvetteki su, çocukluk oyunlarının bir temsilidir, ancak suda yüzerken görebileceğiniz çeşitli öğeler ve semboller daha derin bir anlama sahiptir ve her biri Frida’nın büyüyüp olgunlaşırken yaşadığı farklı koşullarla bağlantılıdır. Suyun ortasında, kısmen etrafındaki deneyimler ve durumlarla boğulmuş hissi nedeniyle boğuluyormuş gibi tasvir edilen Frida var.
Bu tablonun bir başka adı da “Suda Gördüklerim”dir. Arkadaşı Julien Levy ile yaptığı bir konuşmada bu tabloyu şu şekilde açıklamıştır: Küvette geçen zaman ve çocukluk oyunları ile hayatı boyunca başına gelenlerin hüznünün bir görüntüsüdür.
Diğer resimlerinin çoğu gibi, Suyun Bana Verdiği’nin baskın bir ana odağı yok. Frida’nın hayatındaki çeşitli olaylar için bazı sembolik temsilleri vardır. Aynı zamanda diğer resimlerinden birçok başka unsuru da içeriyor.
Frida kendini hiçbir zaman “Sürrealist” olarak görmese de bu eser “sürrealist” bir tarzda yapılmıştır. Sudaki yansımaları, onun yaşam ve ölüm, mutluluk ve üzüntü, rahatlık ve acı ile geçmişi ve şimdiki görüntüleridir.
Without Hope / Umut Olmadan – 1945
Bu tablo 1945 yılında Frida’nın doktorunun onu reçete ile beslenmeye zorlandığı bir dönemde yapılmıştır. O zamanlar Frida, geçirdiği birçok ameliyat ve sayısız hastalık nedeniyle iştahsızlık çekiyordu. Çok zayıflamış ve besinsiz kalmıştı. Doktoru Dr Eloesser, ona tam yatak istirahati ve iki saatte bir püre gıdalardan oluşan zorunlu beslenme diyeti vermişti.
Frida, bu resimde “zorla besleme” diyetiyle neler yaşadığını dışa vuruyor ve mahsur kaldığı yatağında ağzından adeta fıskırıcasına çıkan hayvanlar ve kafatasları içeren kanlı ve iğrenç yemekler tasvir ediyor.
{771239}
Frida Kahlo Stilinin Dekorasyon Sırları
Eserleri ile kendine hayran bırakan Frida Kahlo’nun renkli stilini evinize taşıyabilirsiniz. Siz de geleneksel doku ve tekstillerle modern formları bir araya getirip, zanaatkâr tasarımlara ağırlık vererek özgür ve renkli bir yaşam alanı kurgulamak için haberimize tıklayın.